Dindeki iyi ve kötü örnekler
İslam dininin tek kaynağı Kur’an ve Kur’an’dan esinlenen sünnet yani örnek Kur’an mü’mini Nebi’nin söz ve davranışlarıdır.
Kur’an, Allah kelamıdır, içerisinde tarihe, sosyolojiye, bilime, geleceğe, astronomiye yer ve önem verendir. Kur’an, emir ve yasakları sıralayarak, doğru ve yanlışı aynı anda gösterir ve her doğru ve yanlışı örneklemekten de çekinmez. Bu örnekler kişi ve olayın özüne inmekten ziyade, o yapılan hareketteki doğru veya yanlışın ilkeleşmesi maksadıyladır. Kıssalar hep örnektir ve içlerinde iyi ve kötü birlikte gösterilerek, okuyucunun güzeli seçmesi öğütlenir. Nihayetinde ise kötü örneklerin akibeti ve güzel örneklerin müjdeleri sıralanarak kulun iman etmesi hedeflenir.
Peygamberimizin sünnetinde de aynı esaslar geçerlidir ve ayetlerden aldığı feyzle Hz. Peygamber hayata dair misalleriyle Kur’an tarafından çerçevesi çizilen iyi ve kötüyü yaşanan zaman ve evveli ile örnekler, ahir zamana ait kıstaslar verir ve helak edilen kavimlerden çıkardığı dersleri izah ederek tüm insanları tevhide ve takvaya çağırır.
Peygamberimiz, kendi hayatıyla da örnektir ve lakin en güzel örnektir. Çünkü ister risalet öncesi olsun ister beşeri meselelerde olsun o güvenilir, doğru ve güzel olandır. Bu haliyle ve özellikle risaletten sonra örnektir ve tüm mü’minler için hedef alınması gerekendir. Lakin bu örnek kılık ve kıyafette değil, anlaşıldığı üzere iman ve kulluk bilincindedir. Çünkü kıyafetin dinle alakası yoktur.
Sahabelerin durumu da örnektir lakin onların tamamının, her olayada güzel örnek olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü pek çoğu salih ve sıddık kullar olsa da aralarında nice münafıklar, yalancılar, hırsızlar, iftiracılar vardır ki bunları bize haber veren Kur’an’dır. Bu münafıklar; Hz. Aişe(ra)’ye iftira atmaktan, Tume bin Ubeyrık denen münafığı aklamaya çalışmaktan, binlerce sahte hadis uydurmaktan çekinmemişlerdir. Sahabelerin çoğunun cihada, imana, tevazuya ve dürüstlüğe dair güzel örneklerinin yanısıra bunlarda örnektir ama kötü örnektir.
Emeviler ve Abbasilere burada ayrı bir yer ayırmak lazım gelir ki onların durumu lanetlik ötesidir, İslam’ın bugünkü acınası haline sebeptir. Hz. Osman ile başlayan, beşinci halife ile devam eden bu ihanet, zalim valiler, sahte sahabeler, uydurma hadisler dönemidir ve yine bu dönem Peygamber torunlarının katledildiği, İmam-ı Azam’ın zehirlenerek öldürüldüğü, Hz. Ali(ra)’nin katledildiği, sayısız kardeş kanının aktığı dönemdir ve dine halen söyletilmekte olan yalanların çoğu bu dönemde yani azgın Melikler döneminde hayata geçmiştir.
O azgınlar sayesinde, yahudilik diyanete-şeriate (dine değil, çünkü din Kur’an’dadır) girmiş, yalanlar baş üstü edilmiş, yalan ve iftirayla sayısız güzel insan katledilmiştir. Bugüne ulaşan riya ve gösterişler, saltanat kavgaları, sözde devletin bekası için bebeklerin başını kesmeler, kardeş kanı dökmeler hep o dönemin eseridir ve bu dönem örneklerinin tamamı (bir iki istisna hariç) kötüdür.
Asırlar içinde din alimlerinden de sayısız iyi ve kötü örnek vardır ki kıstas Kur’an’a yakınlık ve paralellik, imana dost veya düşman oluştur. Mezheplere, tarikatlara bölünen İslam’a hizmet edenler, arapçılığı, israiliyatı dine sokanlar, saltanat dinciliği ile dini pisletenler, şeytancıklar, şekli İslam’ı yeterli bulanlar, riya ve gösteriş tutkunları, aklı ve bilimi saf dışı bırakmak hevesindekiler kötü örnekler iken, tevhide dost, akla önem veren, şirk ve küfre düşman, öze ve muhabbete kıymet veren, anlaşılır İslam’ı yobazlığa tercih eden, şeytanı tanıyan ve tanıtan, şirk dininden sakındıran, tevhid yolunda şirk tehlikelerini anlatan pek çok alim vardır ki bunlar da güzel örneklerdir.
Yani gerek Kur’an ve sünnette, gerek alimler nezdinde sayısız örnek vardır ve bunların bazısı iyi bazısı kötüdür. Yaşanan yüzyılda da sayısız örnek vardır ki kimisi şeytan sanatlarına tutkun, kimisi tevhid güllerine aşıktır.
Mü’min, evvela Kur’an’ın örneklerini öğrenip benimsemesi gerekendir ki bu örnekler, sonraki tüm örneklerin de kıymetini belirlemede esastır. Yani bu yüzyılda dah bir örneğin iyi veya kötü olduğunun belirleyicisi on dört asır önce nuzül olmuş olan Kur’an’dır. Bu O’nun mucizelerinden birisidir.
Kul, yanlış kişiyi yanlış örnek almamalıdır. Aldanmak dediğimiz bu gaflet, sonrasında çok daha çeşitli günahlara yol açan bir cehalettir ve kul doğru ve güzeli ayetlere göre ayırt etmelidir.
Örneklerin nevisine göre doğru yaklaşım sergilemek ise, iyi örneklerden feyz almayı, kötü örneklerden ibretler çıkarmayı nasip eder ki firavun kıssası buna gayet güzel bir örnektir. O kıssa içinde sayısız nimet ve güzellikten söz edilirken aynı zamanda sayısız şirk ve küfür kırıntısından da bahsedilir ve bu kıssaya Kur’an’da 74 yerde yer verilir ki konunun önemine binaendir.
Firavun kıssasını okuyan kimse; hem haman ve karunun şerefsizliğini, hem firavunun imansızlığını okur, hem bu batıl yönetime can korkusuyla teslim olan ve Allah’ın öfkesini üzerine çeken tebanın. Hem mucizeleri görür hem bu mucizeler karşısındaki beyhude çırpınışları. hem firavunun lanetini okur, hem karısının iman edişini. Hem Hz. Musa (as)’nın hayatını okur hem denizi yararak İsrailoğullarını kurtarışını. Sihirbazların hem sihirlerine güvenerek büyüklenmesini hem gerçek mucizeler karşısında iman edişlerini. Okuyucu hem karunun devasa servetlerini hem o servetlerin nasıl bir gecede helak edildiğini. Okuyucu hem firavunun imansızlığını hem de ecel anındaki ibretlik imanını.
Dolayısıyla tüm kıssalara bu gözle bakmak ve kötüden iyi, iyiden yine iyi dersler çıkarmak, bu arada kötülüğü de tanıyarak ibret almak lazım gelir ki kötülük tanınmaz ise kanmak her daim mümkündür. Kanmamak bu yüzden okuyup anlamayı ve kötülüğü tanımayı zorunlu kılar.
Bu zamana gelindiğinde ise maalesef iyi örnekler bir hayli azalmıştır ki son yüzyılı esas alırsak iman ve vatan uğruna mücadele eden çok az tecdit eri kalmıştır ve içtihadı düşman bilenler artmıştır. Anlayarak okumayı özendiren azınlığa karşı hummalı veba gibi arapçaya tutkun olanlar çoğunluktadır. Muhammed İkbal, Elmalılı, Yaşar Nuri gibi güzel örnekler yanında, sayısız soytarı din alimi ve ilahiyat mezunu yüksek maaşlarla sahtekarlık ve cennet tellallığı yapmakta, ekranlarda riya yarışmaları düzenlenmekte, gösterişli cumalar ekranları doldurmaktadır.
Genç nesil için örnek alınacak çok az sayıda mü’min vardır ve İslam alemi gibi bu ülke de imansızlık girdabına sürüklenmektedir. Tuvalette hacet gidermeyi dahi sünnetleştirecek kadar acımasız bu sektör, dini meal ve tefsirle vurmak, sünnetle değiştirmek ve uydurma hadisle yerle bir etmek niyetindedir ki Kur’an’ı anlamadan okuyan yada hiç okumayanların bunu fark etmesi dahi imkansızdır.
Allah ile birlikte paraya, makama, nüfusa, servete, şehvete, nefse ilah diye tapanlardan teşkil sözde İslam ümmetinde gerçek mü’min sayısı çok ama çok azdır. İmanlarına şirk karıştırmayan çok az kimse vardır ve bunu duyuran da yine Kur’an’dır.
O halde iyilerden iyilik, kötülerden ibret ve iyi görünen münafıklardan hem iyilik hem de kötülük örnekleri almak, güzellikleri benimsemek ve kötülükleri terk etmek esas olandır.
Zaten iman da, iyi şeyler yapmak, kötü şeylerden sakınmak ve kötü şeylerle mücadele etmektir.
Tevhid; iman, İslam ve ihsandır. İman, sadece Allah’a, güvenmek, sevmek, inanmak ve teslim olmaktır.
Modern zaman, imansızlık girdabına tutulmuş halde şeytanın ağlarına doğru akıp giderken, esenlik getirecek tek çare imandır. İman ise kalpte ve Kur’an’dadır.
Kötü örnekleri doğru örnek diye tanıtanları tanıyamadıkça kanmamak diye bir seçenek olmayacaktır. Kanmak ise akibetleri karartmak ve hakka isyandır. Çünkü bilim nimetini yok saymak ve hurafelere aldanarak, aklı devre dışı bırakmak, fıtrata en büyük ihanettir.
Tabiat ve diğer varlıklar kötülük bilmezler ve tamamı güzel örneklerdir. En vahşi ve korkunç hayvanlar, tüm esrarengiz bitkiler birer güzel örnektir ve insana ders verirler. Sadece yaşamak için avlanan ve beslenen, kendi cinsiyle asla öldürmek maksadıyla kavga etmeyen, durmadan çalışan, disipline ve kurallara uyanbu canlılar, nankör, zalim ve cahil insana çok şeyler anlatır ki anlayana.
Kur’an, kainat ve beden ayetlerle doludur ve bu ayetler hep örnektir. Yüce Allah’ın sisimelri de örnektir. Celal ve ikrama dair bu tecelliler, insanın hangi vasıflara sahip olması gerektiğinin de listesidir. Hz. peygamberin Kur’an ahlakından, çiçeklerdeki kokuya, arıların intizamından karıncaların çalışkanlığına kadar pek çok güzel örnek görülmeyi beklemektedir.
Mü’min, kötülüğü ayak sesinden, kokusundan tanıyan, güzelliği kilometreler öteden hissedendir. Çünkü o, Kur’an mü’minidir ve Kur’an sezi kabiliyeti verir, ayrıt etme kabiliyeti kazandırır. Kur’an, münafıkları tanımayı, müşrikleri ayırt etmeyi mümkün kılar, kanmamayı garanti eder, tuzaklardan korkmamayı öğretir, şeytanın ağlarına takılmamayı öğretir, şirk denen şeytan dinini tanıtır, küfrün tek millet olduğunu haykırır ve maalesef etrafımızda on binlerce münafığın varlığını ilan eder.
Mü’min, Kur’an’ı her okuyuşunda yeni şeyler öğrenir ve kalbinde yeni ufuklar açılır ve her yeni ufuk yeni semalara uzanır ve iman artarken, imansızlığa teslimiyet azalır. Dost ve düşman tanınır hale gelir ve Kur’an’a göre dost ve düşman, Allah içindir. Allah için seven ve Allah için sevmeyenler dost, diğerleri düşmandır ve baskıcı, zorlayıcı zalimlerin tamamı Allah düşmanıdır.
Mü’min, zalim ve müşriklerden kötü ibretler alabilen, güzel insanlardan, salih ve kamil kullardan feyz alanlardır.
Mü’minler, haset yerine gıpta edenlerdir.
Mü’minler, Kur’an ile yaşayan ve Kur’an ile ölenlerdir.
Mü’minler, aldıkları her nefes Allah için olanlardır.