Duhan suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
DUHAN SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismilahirrahmanirrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Ha, Mim. |
Diyanet Vakfı | 1. Hâ. Mîm. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Ha,Mim, |
Süleyman Ateş | 1. Ha mim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Hâ, Mîm. |
Ali Bulaç | 2- Apaçık Kitaba andolsun; |
Diyanet Vakfı | 2. Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-Apaçık Kitab hakkı için, |
Süleyman Ateş | 2. Apaçık Kitaba andolsun ki, |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 O ayan-beyan gösteren Kitap’a yemin olsun ki, |
Ali Bulaç | 3- Gerçekten Biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten biz uyaranlarız. |
Diyanet Vakfı | 3.Biz onu (Kur’an’ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-Biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik; çünkü Biz uyarıcı gönderiyorduk. |
Süleyman Ateş | 3. Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz, uyarıcıyız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Biz onu kutlu/bereketli bir gecede indirdik. Hiç kuşkusuz, biz uyarıcılarız. |
Ali Bulaç | 4- Ki onda (o gecede) her hikmetli iş ayrılır. |
Diyanet Vakfı | 4.Her hikmetli işe o gecede hükmedilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Bir gece ki, her hikmetli iş onda ayırt edilir. |
Süleyman Ateş | 4. Her hikmetli emir, o gecede ayırdedilir; |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Hikmetlerle dolu her iş ve oluş o gecede ayırt edilir, |
Ali Bulaç | 5- Katımızdan bir emir ile; doğrusu biz, (insanlara elçi) gönderenleriz. |
Diyanet Vakfı | 5.(Yani)katımızdan (verilen her) emir. Çünkü biz, peygamberler göndermekteyiz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-Tarafımızdan (gelen) emir; çünkü Biz peygamber gönderiyorduk, |
Süleyman Ateş | 5. Katımızdan (verilen her) emir. Çünkü biz elçi göndericiyiz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 Katımızdan bir emir olarak. Hiç kuşkusuz biz, resuller göndeririz, |
Ali Bulaç | 6- Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O, işitendir, bilendir. |
Diyanet Vakfı | 6.Senin Rabb’inin acıması gereği olarak (gönderdiyimiz elçilere o gece emirlerimizi bir bir açıklar,vahiylerimizi bildiririz) .Doğrusu o işitendir ,bilendir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-Rabbinden bir rahmet olarak; gerçekten O öyle işiten, Öyle bilendir. |
Süleyman Ateş | 6. Senin Rabbinin acıması gereği olarak (gönderdiğimiz elçilere o gece emirlerimizi açıklar, vahiylerimizi bildiririz). Doğrusu O, işitendir, bilendir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Senin Rabbinden bir rahmet olarak. Hiç kuşkusuz O, gereğince duyan, gereğince bilendir. |
Ali Bulaç | 7- Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Allah), göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir. |
Diyanet Vakfı | 7. Eğer kesin olarak inanıyorsanız (bilin ki Allah), göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-O, göklerin, yerin ve bütün aralarındakilerin Rabbidir, kesin inanıyorsanız. |
Süleyman Ateş | 7. Eğer kesin olarak inanıyorsanız (bilin ki Allah), göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbidir O, eğer görürcesine biliyor iseniz. |
Ali Bulaç | 8- O’ndan başka ilah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir. |
Diyanet Vakfı | 8. O’ndan başka ilâh yoktur. (Her şeyi O) diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-O’ndan başka tanrı yoktur. Hem diriltir, hem de öldürür; hem sizin Rabbiniz, hem de önceki atalarınızın Rabbidir. |
Süleyman Ateş | 8. O’ndan başka tanrı yoktur, yaşatır, öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Tanrı yoktur O’ndan başka! Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir O, önceki atalarınızın da Rabbidir, |
Ali Bulaç | 9- Hayır, onlar şüphe içindedirler; oynayıp-oyalanıyorlar. |
Diyanet Vakfı | 9. Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-Fakat onlar şüphe içinde oynuyorlar. |
Süleyman Ateş | 9. Ama onlar, şüphe içinde oynuyorlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 İş, onların sandığı gibi değil! Bir kuşku içinde oynayıp oyalanmaktadırlar. |
Ali Bulaç | 10- Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle; |
Diyanet Vakfı | 10. Şimdi sen, göğün, açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-O halde o göğün açık bir duman ile geleceği günü gözetle |
Süleyman Ateş | 10. Göğün, açık bir duman getireceği günü gözetle. |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Artık sen göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle. |
Ali Bulaç | 11- (Bu duman) insanları sarıp-kuşatır. İşte bu, acı bir azabtır. |
Diyanet Vakfı | 11. Duman insanları bürüyecektir. Bu, elem verici bir azaptır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-ki insanları saracaktır; bu acı bir azaptır. |
Süleyman Ateş | 11. (Duman) İnsanları sarar. Bu, acı bir azabdır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 İnsanları kuşatıp sarar. İnletici bir azaptır bu. |
Ali Bulaç | 12- ‘Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp-gider; çünkü biz (artık) iman edicileriz.’ |
Diyanet Vakfı | 12. (İşte o zaman insanlar:) Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz (derler). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-“Ey Rabbimiz, bizden bu azabı aç; çünkü biz inanıyoruz.” diyecekler. |
Süleyman Ateş | 12. Rabbimiz, bizden azabı kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz derler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 “Ey Rabbimiz, kaldır bizden bu azabı. Biz gerçekten müminleriz.” |
Ali Bulaç | 13- Onlar için öğüt alıp-düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti. |
Diyanet Vakfı | 13. Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-Onlara düşünmek, ibret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir peygamber geldi de, |
Süleyman Ateş | 13. Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar (öğüt alma zamanı geçti)? Oysa kendilerine apaçık bir elçi gelmişti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 Nerede onlarda öğüt almak? Yemin olsun, delillerle açıklayan bir resul gelmişti onlara. |
Ali Bulaç | 14- Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: ‘(Bu,) Öğretilmiştir, bir delidir.’ |
Diyanet Vakfı | 14. Sonra ondan yüz çevirdiler ve: Bu, öğretilmiş bir deli! dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-sonra ondan döndüler. “Bu öğretilmiş bir delidir.” dediler. |
Süleyman Ateş | 14. Ondan yüz çevirdiler: “Bu, öğretilmiştir, cinlenmiştir” dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 Ama ondan yüz çevirdiler ve şöyle dediler: “Eğitilmiş bir mecnun!” |
Ali Bulaç | 15- Biz sizden bu azabı biraz açıp-gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz. |
Diyanet Vakfı | 15. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-Biz o azabı biraz açacağız, fakat siz yine (eski halinize) döneceksiniz. |
Süleyman Ateş | 15. Biz sizden azabı birazcık kaldırırız ama siz yine (inkarınıza) dönersiniz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 Biz azabı biraz kaldırırız; siz eski halinize tekrar dönersiniz. |
Ali Bulaç | 16- Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette biz intikam alacağız. |
Diyanet Vakfı | 16. Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-Ama (kendilerini) o büyük şiddetle sıkıvereceğimiz gün, muhakkak Biz intikam alacağız. |
Süleyman Ateş | 16. O gün büyük vuruşla vururuz; zira biz öc alıcıyız! |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 Gün gelir, en büyük vuruşla vururuz biz. Şu bir gerçek ki, intikam da alırız biz! |
Ali Bulaç | 17- Andolsun, biz kendilerinden önce, Firavun’un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti; |
Diyanet Vakfı | 17. Andolsun, kendilerinden önce biz, Firavun’un kavmini de imtihan etmiştik. Onlara şerefli bir elçi geldi.(Şöyle diyerek) |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Andolsun ki, onlardan önce Firavun’un kavmini fitneye düşürdük; onlara da şöyle söyleyen değerli bir peygamber gelmişti: |
Süleyman Ateş | 17. Andolsun, onlardan önce Fir’avn toplumunu da (imkanlar vererek) sınadık. Onlara değerli bir elçi geldi, (şöyle diyerek): |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Kudretimize yemin olsun ki, onlardan önce Firavun’un kavmini de ince bir imtihana çektik de, asil ve onurlu bir resul geldi onlara. |
Ali Bulaç | 18- ‘Allah’ın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben, sizin için güvenilir bir elçiyim’ (demişti). |
Diyanet Vakfı | 18.”Allah’ın kulları! Bana gelin! Çünkü ben size (gönderilmiş) güvenilir bir resûlüm” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-“Allah’ın kullarını bana teslim edin; çünkü ben size (gönderilen) güvenilir bir peygamberim.” |
Süleyman Ateş | 18. Allah’ın kullarını bana teslim edin; çünkü ben sizin için güvenilir bir elçiyim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Şöyle sesleniyordu: “Ey Allah’ın kulları, bana gelin! Çünkü ben sizin için güvenilir bir resulüm.” |
Ali Bulaç | 19- ‘Allah’a karşı büyüklenmeyin; şüphesiz size apaçık, bir delil getiriyorum.’ |
Diyanet Vakfı | 19. Allah’a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getiriyorum. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-ve Allah’a karşı baş kaldırmayın; çünkü ben size açık bir delil ile geliyorum. |
Süleyman Ateş | 19. Allah’a karşı ululanmayın. Ben size apaçık bir delil getiriyorum. |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 “Allah’a karşı ululuk taslamayın! Ben size apaçık bir kanıt getirmekteyim.” |
Ali Bulaç | 20- ‘Doğrusu beni taşa tutmanızdan benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan (Allah)a sığındım.’ |
Diyanet Vakfı | 20. Ben, beni taşlamanızdan, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a sığındım. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-ve haberiniz olsun ki ben, sizin beni taşlamanızdan Rabbim ve Rabbinize sığınmışımdır. |
Süleyman Ateş | 20. Ben, beni taşla(yıp öldür)menizden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan(Allah)a sığındım. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 “Ben, beni taşlamınzdan Rabbim ve Rabbinize sığındım.” |
Ali Bulaç | 21- ‘Eğer bana inanmıyorsanız, bu durumda benden kopup-ayrılın.’ |
Diyanet Vakfı | 21. Eğer bana inanmazsanız, hiç değilse yanımdan uzaklaşın. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Eğer bana iman etmezseniz, bari ben(im çevrem)den çekilin! |
Süleyman Ateş | 21. Eğer bana inanmadınızsa bari ben(im yolum)dan çekilin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 “Bana inanmadınızsa bari benden uzak durun!” |
Ali Bulaç | 22- Sonunda Rabbine: ‘Gerçekten bunlar, suçlu-günahkar bir kavimdirler’ diye dua etti. |
Diyanet Vakfı | 22. Bunun üzerine Musa: Bunlar suç işleyen bir toplumdur, diye Rabbine arzetti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-Sonra: “Bak bunlar suçlu bir kavimdir!” diyerek Rabbine dua etti. |
Süleyman Ateş | 22. Sonra (Musa): “Bunlar, suç işleyen bir toplumdur!” diye Rabbine du’a etti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Sonra Rabbine, “Bunlar suç işleyen bir topluluktur.” diye yakardı. |
Ali Bulaç | 23- (Allah da:) ‘Öyleyse, kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, muhakkak takip edileceksiniz.’ (diye duasını kabul edip cevap verdi). |
Diyanet Vakfı | 23. Allah, O halde kullarımı geceleyin yola çıkar. Çünkü takip edileceksiniz, buyurdu. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-(Rabbi): “Hemen kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz takip edileceksiniz. |
Süleyman Ateş | 23. (Allah): “O halde kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü takibedileceksiniz” (dedi). |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Bunun üzerine, Allah buyurdu: “O halde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz.” |
Ali Bulaç | 24- ‘Denizi durgun ve açık bırak. Çünkü suda boğulacak bir ordudur.’ |
Diyanet Vakfı | 24. Denizi açık halde bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-Denizi açık bırak, Çünkü onlar ordu halinde gelip boğulacaklar.” buyurdu. |
Süleyman Ateş | 24. Denizi (yarıp toplumunu geçirdikten sonra olduğu gibi) açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 “Denizi açık bırak, çünkü onlar, boğulmaya mahkûm edilmiş bir ordudur.” |
Ali Bulaç | 25- Onlar nice bahçeler ve pınarlar terketmişlerdi; |
Diyanet Vakfı | 25. Onlar geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler,çeimeler, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-(onlar) neler bırakmışlardı; ne bahçeler; ne pınarlar; |
Süleyman Ateş | 25. Onlar geride nice şeyler bıraktılar: Bahçeler, çeşmeler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Geriye nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar. |
Ali Bulaç | 26- (Nice) Ekinler, güzel konaklar, |
Diyanet Vakfı | 26.Ekinler, güzel konaklar, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-ne çiftlikler, ne güzel makam |
Süleyman Ateş | 26. Ekinler, güzel makamlar! |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 Nice ekinler, nice seçkin makamlar. |
Ali Bulaç | 27- Ve içlerinde ‘sevinç ve mutluluk içinde’ yaşadıkları nimetler, |
Diyanet Vakfı | 27 Ve zevkü sefa sürdükleri nice nimetler! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-ve içinde sefa sürdükleri ne nimet ve refah… |
Süleyman Ateş | 27. Ve zevkü sefa sürdükleri nice ni’metler! |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 İçinde zevk sürdükleri nice nimetler. |
Ali Bulaç | 28- İşte böyle; Biz bunları başka bir kavime miras olarak verdik. |
Diyanet Vakfı | 28. İşte böylece biz de onları başka bir topluma miras bıraktık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-Evet öyle (oldu) ve onları hep başka bir topluluğa miras kıldık! |
Süleyman Ateş | 28. İşte böyle oldu ve biz onları başka bir topluma miras verdik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 İşte böyle! Onlara başka bir toplumu mirasçı kıldık. |
Ali Bulaç | 29- Onlar için ne gök, ne yer ağladı ve onlar (ın azabı) ertelenmedi. |
Diyanet Vakfı | 29. Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-Sonuçta ne gök ağladı üzerlerine, ne yer; nede kendilerine bir mühlet verildi. |
Süleyman Ateş | 29. Onlara gök ve yer ağlamadı. Ve kendilerine fırsat da verilmedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 Gök de ağlamadı onlar için yer de. Yüzlerine bakılmadı bile! |
Ali Bulaç | 30- Andolsun, biz İsrailoğullarını o alçaltıcı azabtan kurtardık. |
Diyanet Vakfı | 30. Andolsun biz, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan kurtardık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-Andolsun ki, İsrail oğullarını o horlayıcı azaptan kurtarmıştık |
Süleyman Ateş | 30. Andolsun biz, İsrail oğullarını o küçültücü azabdan kurtardık: |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Yemin olsun, İsrailoğullarını, rezil edici bir azaptan kurtardık. |
Ali Bulaç | 31- Firavun’dan. Çünkü, o, ölçüyü aşan bir mütekebbirdi. |
Diyanet Vakfı | 31. Yani Firavun’dan. Çünkü o bir zorba idi, aşırı gidenlerdendi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-Firavun’dan, çünkü o haddi aşanlardan bir üstündü. |
Süleyman Ateş | 31. Fir’avn’dan. Çünkü o, (insanları ezip) ululanan, sınırı aşanlardan biri idi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 Firavun’dan kurtardık. Firavun, haddi aşanların büyüklük taslayanlarından biriydi. |
Ali Bulaç | 32- Andolsun, biz onları bir ilim üzere alemlere üstün kıldık. |
Diyanet Vakfı | 32. Andolsun biz İsrailoğullarına, bilerek, (kendi zamanlarında) âlemlerin üstünde bir imtiyaz verdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Andolsun ki Biz onları bilerek bütün milletler üzerine seçip tercih etmiştik. |
Süleyman Ateş | 32. Andolsun biz, onları bir bilgiye göre alemlere üstün kıldık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 Yemin olsun, biz onları bir ilim sayesinde âlemlere üstün kılmıştık. |
Ali Bulaç | 33- Ve onlara, her birinde açık birer imtihan bulunan ayetler verdik. |
Diyanet Vakfı | 33. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan işaretler verdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-Ve onlara mucizelerden içinde apaçık bir imtihan bulunan nimetler vermiştik. |
Süleyman Ateş | 33. Onlara, içinde açık bir sınav bulunan ayetler verdik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler vermiştik. |
Ali Bulaç | 34- Muhakkak, bunlar da diyorlar ki: |
Diyanet Vakfı | 34. Onlar (müşrikler) diyorlar ki: |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-Fakat şu (beriki) kafirler diyorlar ki: |
Süleyman Ateş | 34. Şunlar (Kureyş kafirleri) de diyorlar ki: |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 Şimdi, şunlar tutmuş diyorlar ki: |
Ali Bulaç | 35- ‘(Bütün her şey) Bizim yalnızca ilk ölümümüzdür; yeniden diriltilip-kaldırılacak değiliz.’ |
Diyanet Vakfı | 35.”İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-“ilk ölümümüzden başka birşey yoktur.” Biz yeniden diriltilecek değiliz. |
Süleyman Ateş | 35. İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 “İlk ölümümüzden başkası yok! Biz diriltilecek filan değiliz!” |
Ali Bulaç | 36- ‘Eğer doğru söylüyorsanız, şu halde atalarımızı getirin bakalım.’ |
Diyanet Vakfı | 36.” Doğru söylüyorsanız, atalarımızı getirin.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-Haydi getirin babalarımızı, doğru (söyleyen kimseler) iseniz. |
Süleyman Ateş | 36. Doğru söylüyorsanız, babalarımızı getirin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 “Eğer doğru sözlülerseniz, atalarımızı geri getirin!” |
Ali Bulaç | 37- Onlar mı hayırlı, yoksa Tübba’ kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları yıkıma uğrattık. Çünkü onlar, suçlu-günahkardı. |
Diyanet Vakfı | 37. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba’ kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları yok ettik, çünkü onlar suçlu idiler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-Onlar mı hayırlı, yoksa Tubba kavmi ve onlardan öncekiler mi? Onların hepsini helak ettik, çünkü suçlu idiler. |
Süleyman Ateş | 37. Onlar mı hayırlı, yoksa Tubba’ kavmi ve onlardan önce gelen(kavim)ler mi? Suç işledikleri için biz onların hepsini helak ettik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 Onlar mı hayırlı yoksa Tübba’ halkıyla onlardan önce gelenler mi? Onları helâk ettik; çünkü onlar, suç işlemiş insanlardı. |
Ali Bulaç | 38- Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye yaratmadık. |
Diyanet Vakfı | 38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 38-Biz gökleri, yeri ve aralarındakileri oyunculukla yaratmadık. |
Süleyman Ateş | 38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları eğlenmek için yaratmadık! |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık. |
Ali Bulaç | 39- Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler. |
Diyanet Vakfı | 39. Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 39-ikisini de ancak hak ve hikmetle yarattık. Fakat pek çokları bilmezler. |
Süleyman Ateş | 39. Onları sadece gerçek bir sebeple, (hikmetli bir gaye ile) yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 39 İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar. |
Ali Bulaç | 40- Şüphesiz o (hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, hepsinin (hesaba çekilecekleri) vakitleridir. |
Diyanet Vakfı | 40. Şüphesiz (hakkı bâtıldan ayıran) hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı gündür. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 40-Haberiniz olsun ki, o ayırım günü hepinizin belirlenmiş vaktidir. |
Süleyman Ateş | 40. (Hakkın batıldan ayrılacağı) Hüküm günü, hepsinin varacağı gündür. |
Yaşar Nuri Öztürk | 40 Hiç kuşkusuz, ayrım günü, hepsinin buluşma zamanıdır/buluşma yeridir. |
Ali Bulaç | 41- O gün, bir dost dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara yardım edilmez. |
Diyanet Vakfı | 41. O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 41-O gün yarın yara, dostun dosta hiç bir faydası olmaz ve bir taraftan yardım da görmezler. |
Süleyman Ateş | 41. O gün dost, dostundan bir şey savamaz. Ve onlara yardım da edilmez. |
Yaşar Nuri Öztürk | 41 Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez. |
Ali Bulaç | 42- Ancak Allah’ın rahmet ettiği başka. Şüphesiz O, üstün ve güçlü olandır, esirgeyendir. |
Diyanet Vakfı | 42. Ancak Allah’ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz O, üstündür, merhametlidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 42-Ancak Allah’ın rahmetiyle yarlığadığı (merhamet ettiği) başka. Çünkü O, öyle güçlü, öyle merhametlidir. |
Süleyman Ateş | 42. Ancak Allah’ın acıdığı kimseler (kurtulur). Şüphesiz O, üstündür esirgeyendir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 42 Allah’ın rahmet ettiği kimse müstesna. Allah Azîz’dir, Rahîm’dir. |
Ali Bulaç | 43- Doğrusu, o zakkum ağacı; |
Diyanet Vakfı | 43. Şüphesiz zakkum ağacı, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 43-şüphesiz zakkum ağacı, |
Süleyman Ateş | 43. Zakkum ağacı, |
Yaşar Nuri Öztürk | 43 Şu bir gerçek ki zakkum ağacı, |
Ali Bulaç | 44- Günahkar olanın yemeğidir. |
Diyanet Vakfı | 44.Günahkârların yemeğidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 44-Çok vebal yüklenenin yemeğidir. |
Süleyman Ateş | 44. Günahkarların yemeğidir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 44 Suçluların yemeğidir. |
Ali Bulaç | 45- Pota gibi; karınlarda kaynar-durur; |
Diyanet Vakfı | 45. O, karınlarda maden eriyiği kaynar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 45-Pota gibi karınlarında kaynar, |
Süleyman Ateş | 45. Pota gibi karınlarda kaynar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 45 Erimiş maden misali, karınlarda kaynar. |
Ali Bulaç | 46- Kaynar-suyun kaynaması gibi. |
Diyanet Vakfı | 46.Sıcak suyun kaynaması gibi . |
Elmalılı Hamdi Yazır | 46-Kaynar suyun kaynaması gibi. |
Süleyman Ateş | 46. Sıcak suyun kaynaması gibi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 46 Sıcak suyun kaynaması gibi… |
Ali Bulaç | 47- ‘Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin.’ |
Diyanet Vakfı | 47. (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 47-Onu tutun da yaka paça, doğru cehennemin ortasına sürükleyin. |
Süleyman Ateş | 47. (Allah, zebanilere emreder): “Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 47 “Tutun onu, cehennemin tam ortasına götürün!” |
Ali Bulaç | 48- ‘Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;’ |
Diyanet Vakfı | 48. Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 48-Sonra da başına kaynar su azabından dökün. |
Süleyman Ateş | 48. Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 48 “Sonra başının üstüne, kaynar su azabından dökün!” |
Ali Bulaç | 49- ‘(Azabı) Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.’ |
Diyanet Vakfı | 49. (Ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 49-“Tat bakalım (azabı)! Çünkü sen çok güçlü ve şerefli idin.” deyin. |
Süleyman Ateş | 49. Tad, zira sen kendince üstündün, şerefliydin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 49 “Tat bakalım! Hani sen onurluydun, seçkindin.” |
Ali Bulaç | 50- ‘Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir.’ |
Diyanet Vakfı | 50.İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 50-İşte o sizin şüphe ve mücadele edip durduğunuz şey budur. |
Süleyman Ateş | 50. İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 50 “İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey.” |
Ali Bulaç | 51- Muttakilere gelince; muhakkak onlar, güvenli bir makamdadırlar. |
Diyanet Vakfı | 51. Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 51-Kötülükten sakınanlar (müttakiler) elbette emin bir makamdadırlar; |
Süleyman Ateş | 51. Korunanlar ise güvenli bir makamdadır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 51 Korunup sakınanlar, güvenli bir makamdadır; |
Ali Bulaç | 52- Cennetlerde ve pınarlarda, |
Diyanet Vakfı | 52. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 52-cennetlerde, pınar başlarında, |
Süleyman Ateş | 52. Bahçelerde ve çeşme başlarında. |
Yaşar Nuri Öztürk | 52 Bahçelerde, pınar başlarında. |
Ali Bulaç | 53- Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar). |
Diyanet Vakfı | 53. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 53-ince ve kalın ipekten elbiseler giyerek karşı karşıya (otururlar). |
Süleyman Ateş | 53. İnce ipekten ve parlak atlastan giysiler giyerek karşılıklı otururlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 53 İnce ipekten, parlak atlastan giymiş olarak, karşılıklı oturmaktadırlar. |
Ali Bulaç | 54- İşte böyle; biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir. |
Diyanet Vakfı | 54. İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 54-Evet böyle (olacak); hem onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir. |
Süleyman Ateş | 54. Ayrıca onları, iri gözlü hurilerle de evlendirmişizdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 54 İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle de eşleştirmişizdir. |
Ali Bulaç | 55- Orada, güvenlik içinde her türlü meyveyi istiyorlar; |
Diyanet Vakfı | 55. Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 55-Orada güvenler içinde her çeşit yemişi isteyip getirtirler. |
Süleyman Ateş | 55. Orada, güven içinde, her meyveyi isterler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 55 Orada, güvenli bir biçimde her türlü meyveyi isterler. |
Ali Bulaç | 56- Orada, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. |
Diyanet Vakfı | 56. İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur (sürekli hayata kavuşmuşlardır). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 56-ilk ölümden başka ölüm tatmazlar, (Allah) onları o cehennem azabından korumuştur. |
Süleyman Ateş | 56. Orada ilk ölümden başka ölüm tadmazlar (sürekli yaşarlar). Ve (Allah) onları cehennem azabından korumuştur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 56 Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur. |
Ali Bulaç | 57- Senin Rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük ‘mutluluk ve kurtuluş’ budur. |
Diyanet Vakfı | 57. (Bunlar) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 57-(Bunların) hepsi Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir), işte budur ancak büyük kurtuluş. |
Süleyman Ateş | 57. Rabbinden bir lutuf olarak (bu ni’metler kendilerine verilmiştir). İşte, o büyük başarı budur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 57 Rabbinden bir lütuf olarak böyledir. İşte budur o büyük başarı. |
Ali Bulaç | 58- Belki onlar öğüt alıp-düşünürler diye, Biz onu (Kur’an’ı), senin dilinle kolaylaştırdık. |
Diyanet Vakfı | 58. Biz onu (Kur’an’ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 58-Biz onu (Kur’an’ı) senin dilinle kolaylaştırdık, gerek ki iyi düşünsünler. |
Süleyman Ateş | 58. Biz o(Kur’a)nı senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 58 Biz o Kur’an’ı senin dilinle/senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler. |
Ali Bulaç | 59- Öyleyse sen gözleyip-bekle; elbette onlar da gözleyip-bekliyorlar. |
Diyanet Vakfı | 59. (Yine de inanmayanların başlarına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 59-O halde gözet, çünkü onlar da gözetiyorlar. |
Süleyman Ateş | 59. Biraz bekle, onlar da beklemektedirler (yakında başlarına neler geleceğini göreceklerdir). |
Yaşar Nuri Öztürk | 59 Artık, beklemeye geç! Çünkü onlar da beklemekteler. |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Duhan suresi – Karşılaştırmalı meal