Ekonomik meselelere dini bakış
Ekonomi özetle parasal demektir ve gelir ile gider arasındaki denge ile tarif edilir. İktisat olarak da bilinen ekonomi kelimesi kapsamında; üretimden, taşımaya, pazarlamadan reklama, tüketimden vergiye, fiyat belirlemeden defolu malın ekonomi dışına çıkarılmasına kadar geniş bir sektör vardır.
Burada konumuz elbette ekonomi teknikleri değildir. Ama konumuz İslam ilkeleri ile ekonominin ne kadar yakın bir irtibatta olduğunu ve bugünkü adaletsiz gelir dağılımının nasıl Kur’an’a aykırı olduğunu göstermektir.
Kur’an ekonomik hayata dair şunları buyurur;
1. Rızık olarak insanlara verilen nimetlerin herkese yeteceğini söyler ve fakat bazı kimselere az, bazı kimselere çok verilen nimetin dengelenmesini yani çok rızık alanların az alanlarla kendi rızası ve eliyle paylaşmasını ister. Rızkı ve nimeti verenin sadece Allah olduğunu bildirir, başkalarından bekleyenlerin suçunu şirk olarak tarif eder.
2. İnsanların boş oturmamasını, değer ve mal üretmesini ister. Bir ve iş ve oluşu tamamlayınca hemen yenisine koyulmamızı ister.
3. Hak yememeyi, hakkını vermeyi, işçinin ücretinin alın teri soğumadan verilmesini emreder. Ehliyet ve liyakatı şart koşar.
4. Borçlara sadık kalmayı, sözlerin tutulmasını, mümkünse verilen borçların geri alınmamasını ister. Kişiler arası veya mahkemelerde şahitlik ederken adaletten asla ayrılmamayı emreder.
5. Lüks ve israfın haram olduğunu söyler. Tasarrufu ve dengeli harcamayı emreder. Vergilendirmenin hak olduğunu, vergi kaçıranın kamudan çaldığını duyurur. Kamu malından çalanı ise hem dünyada hem ahirette lanetler.
6. Aşırı cimriliği de aşırı cömertliği de yasaklayarak orta yolu emreder. Yüce Allah’ın zengin ve cömert olduğunu, insanın ise fakir ve cimri olduğunu ilan eder. Meleklerin ağzıyla konuşarak, insanların azmasına, Allah’ın bol rızık vermesini sebep gösterir.
7. Şatafatlı evleri, dağ içine yontulmuş gösterişli malikaneleri yasaklar.
8. Kazancın tamamının helal olmasını şart koşar, dinin ticarete basamak yapılmasını yasaklar, din sektörüne düşmandır.
9. Ölçü ve tartıda hile yapılmasını helak sebebi sayar. Ticaret ahlakının her türlüsünü baş kaide kabul eder. Temizlik ve düzeni (hijyen) ticaret hayatında da kaide kabul eder. İşçilerin çalışma ortamlarının sağlıklı, emniyetli ve temiz olmasını emreder. İş kazalarında mesuliyeti tedbir almayan iş sahibine yükler.
10. Muhtaç ve fakirlere yardım edilmesini diler. İşsizliği kabul etmez, herkesin ahlak çizgisinden taşmayacak bir gelire muhakkak sahip olmasını ister. Aynı durumdaki kişilerin aynı gelire sahip olmasını hakkaniyetten sayar.
11. Tevekkülü sadece Allah’a has kılar ve kenara konan paraya, mala, servete güvenilmemesini ister. Servetlerin zenginler arasında dolaşan bir mal olmasına kesinlikle karşıdır.
12. İlim ve bilime önem verir, cahil ve alim arasındaki bilgi farkının parasal olarak karşılanmasını caiz görür. İş ve değer üretmede kadın ve erkeği eşit görür. Kadınalrın asli vazifelerinin çocuk büyütmek ve evi çevirmek olduğunu hatırlatır, çalışma ve para kazanma görevini erkeğe verir.
13. Kafir ve müşriklerle iş yapılmasına toplum yararına olmak kaydıyla izin verir, ihtalattan kaçındırır, yerli üretime önem verir, ticaretin ibadeti engellemesine hoş bakmaz, çalışmanın ve sadakanın bereketi artıracağını duyurur.
14. Hakların yasalarla korunmasını ister. Yalan reklam ve haksız rekabete dayanan satışları, adi mal üretimlerini, sağlığa zararlı imalatları, genetiği değiştirilmiş organizmalardan (GDO) ibaret malları zinhar yasaklar.
15. Ticareti mübah, tefeciliği (haksız faizi) haram kılar. Yatırım bankacılığı, faizsiz kazanç gibi yalanlarla kandıranları affetmez. Ticarette yalan ve kandırmaya asla müsaade etmez. Komşu haklarını esnaflar için de işletir. Mafyalaşmayı, KARABORSA’yı kesinlikle yasaklar.
16. Üretim ve tüketimde yeryüzünün, yer altının ve çevrenin korunmasını şart koşar. Yeşilin kesilmesine, yeşil alanlara fabrika yapılmasına karşıdır. Zehirli atık ve dumanları isyan sayar.
17. Kamu ve kişi yarar veya zararları çatıştığında daima kamu lehine oy kullanır. Mal ve hakların dokunulmazlığını (yasal bir gerekçe yoksa) garanti altına alır.
18. Miras ve evlilik hukukundan doğan hakları teminat altına alır.
19. İnfakı şart koşar, miktar olarak ‘ihtiyaçtan arta kalanı’ diye emreder. Yetim ve muhtaçların haklarını kutsal sayar.
20. Para ve malların dünya hayatının geçici süsleri olduğunu defalarca tekrar eder, servetle şımaran kodamanları cehennemlik adleder. Paranın az sayıdaki elde toplanmasına karşıdır. Servetlerin en büyük sınav araçlarından olduğunu sıkça tekrarlar.
21. Dırar mescidi haline gelen işletmeleri, bedene ve sağlığa zararlı üretimleri, sahte ve kaçak mal imalatlarını kesinlikle yasaklar ve bunlarla mücadeleyi emreder. Keza uyuşturucu, şarap, kumar, cinsel istismar ve pazarlama gibi sektörleri şeytan işi pisliklerden sayar ve men eder.
22. Mal ve servetlerin koruma altına alınmasını emreder.
23. Aynı şartlardaki iki tarla sahibinden Allah’a güvenip çalışanın ve sadaka verenin daha fazla verim alacağını örnekle açıklar.
24. Cehennemliklerin, ahiret sorgusunda kurtulmak için tüm dünyayı fidye vermek isteyeceğini ama kabul edilmeyeceğini bildirir.
25. Hırsızlık yapanın elinin kesilmesini emreder. Spekülasyonlarla, haksız rekabetlerle bir gecede vurgunlar yapanları lanetler, ekonomiyi kötü yönetenlere vebal yükler.
Görüldüğü üzere, ayetlerin sosyal hayata dair olanlarının pek çoğu ticaret hayatı içinde geçerlidir ve ticaret; helal tabana oturması gereken, çalışmayı ve adaleti esas alan, gelir dağılımında eşitliği esas alan, tefecilikten ve hileden uzak, dürüstlüğü yücelten, infakı şart koşan, tüketimden ziyade üretime yönelik olması gerkeen bir ameldir.
Tüm ticari ilişkilerde asıl olan ahlaktır, ve bu ahlak samimi ve dürüst olmak demektir.
Rızkı ve nimeti, bereketi veren sadece Allah’tır ki bunları başkalarından bekleyenlerin sonu hüsranlar ötesidir.
Sokaklarda dolaşan muhtaçlar hala varsa, zenginler hala lüks ve israfta boğuluyorsa, haram ve helal ayrımı yapılmadan tıka basa yeniliyorsa, bir taraftan birileri açlıktan ölürken diğer yandan insanlar aç uyuyorsa, tefecilik, mafyacılık, yandaşlık hayatları karartıyorsa, borçlar ödenmiyorsa, vergiler aşırı yüksekse, vergi kaçıranlar topluma tanıtılmıyorsa, kamu malları ve arsaları talan ediliyorsa, bazı kesimlere haksız tahsisler yapılıyorsa, ehliyet ve liyakat esas alınmıyorsa, hak ve adalet temin edilemiyorsa, zekat cüzi tutuluyorsa, sokaklar artık ekmeklerle doluysa, karaborsacılıkla servetler kazanılıyorsa, işçinin maaşını düşük tutanlar israfa yelken açıyorsa, sağlık ve sigorta şartları uygun değilse, iş ortamı sağlıklı değilse, küçük çocuklar sigortasız çalıştırılıyorsa, tabiat katlediliyorsa … ticaret ahlakı diye uyguladığımız şeyin Kur’an ile alakası yoktur demektir.
O halde yaşanan ekonomik sıkıntıların tamamının Kur’ana kulak vermemekten kaynaklandığı söylenebilir ki ahlak’In mutlak olanı Kur’an’dadır. Ticaret, sosyal, kişi, toplum, kamu ahlakı diye çeşitlendirilenlerin tamamı bu mutlaka ahlaka uygun olmalıdır.
O zaman görülecektir ki işler düzelecek ve yüzler gülecektir.
Bu yapılmaz ise de bir zaman sonra dengeler iyice bozulacak ve tepedekiler de alttakiler gibi yokluğa mahkum olacak, krizler yaşanmaya devam edecektir. Çünkü üretim olmayacak, para satın alamaz hale gelecektir.
O halde çözüm ve çare Kur’an’dadır, Kur’an ahlakındadır.