enaniyet ve kibir
Enaniyet terimi, Arapçada, “ben” anlamına gelen “ene” kelimesinden türemiştir. Kişinin kendisine müstakil bir benlik vermesi, hem kendi varlığını hem de etrafındakilerin varlığını Allah’tan bağımsız görmesi, tavır ve davranışlarını, bakış açısını bu zihniyete göre düzenlemesi anlamına gelir.
Kibir enaniyetin dışa yansımalarından birisidir. Bir insan kendisini dünyanın merkezi olarak görmeye başladığında, kısa sürede Allah’ın kendisine verdiği imkânlar ve nimetler doğrultusunda büyüklenme psikolojisine girer. Kendisini en ön planda, en üstün konumda görmeye ve göstermeye başlar. Bu kimse, Kuran’da tarif edildiği üzere kendisine ilahlık vasfı veriyor demektir. Dolayısıyla, enaniyet ve ona bağlı olarak büyüklenmek, Allah’a şirk koşmak ve inkâr etmekle birdir.
Nitekim İblis’in benzer karakteri Kuran’da “… büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu” (Sad Suresi, 74) ayeti ile bildirilmektedir. Allah, emrine itaatsizliğe cüret eden İblis’i lanetlemiş ve kendisi için ebedi cehennem azabı takdir etmiştir. İblis’in, Allah’a isyanının nedeni, “kibiri” ya da diğer bir deyimle “büyüklenmesiydi”. Bu büyüklenmesinin en önemli nedeni de nefsinde gizlediği enaniyetiydi.
“Enaniyet” ve ondan kaynaklanan kibir, tüm sapkınlıkların kaynağı, tüm azgınlıkların kökenidir. Bu özellikler, tarih boyunca milyonlarca insanı sonsuz azaba götürdüğü gibi, bugün de sayısız insanı İblis’in yoluna çekmektedir. Kendisine özel bir benlik vererek Allah’a karşı büyüklenen, O’na karşı aczini bilmeyen, O’nun ayetlerinden yüz çeviren herkes, şeytanın bu oyununa kanmış demektir.
Enaniyete sebep olan ve sık rastlanan unsurlar şunlardır.
* Maddi güç ve para
* Bedeni güzellik ve gençlik
* Sosyal makam, meslek, mevki, itibar
* Zihinsel melekeler-Kültürel birikim-eğitim seviyesi
* Sahip olunan evlatlar, soy ve varlıklar
Bu nimetlerin büyük bölümü Allah tarafından ve bir sınav vesilesi olarak verilmiş emanetlerdir. Oysa bu kişiler bu emanetin değil farkında olmak, nimetlere saygı bile duymaz ve onları kendi kazanımlarıymış sayarlar.
Enaniyet sahibi insanların belirgin ruh halleri kendisini ele verir. Kibir ve aşırı gururları yüzlerinden okunur, aşağıdaki ortak özellikleri sergilerler.
* Ruh halleri sağlıklı değildir. Tutarsızdırlar. Çabuk öfkelenir ve aynı olaya zaman zaman farklı tepki verirler.
* Hata yapmaktan korkarlar. Prestij kaybı onlar için çok şey ifade eder.
* Asla eleştirilmeyi istemezler.
* Övülmekten ve kendilerine yapılan yağcılıktan çok hoşlanırlar.
* Sevmek ve sevilmek onların kitabında yoktur. Bu nedenle dostları değil menfaatleri vardır.
* Hırs, endişe, haset nedeniyle hayattan zevk alamazlar.
* Açlıkları hiç bitmez, asla doymazlar.
* Kimseye güvenmezler. En yakındakilere bile düşman gözüyle bakıp tedbirli yaklaşırlar.
Bir üstteki bahşedilen nimetlerden farklı olarak bu ruh halleri ve mizaçlar, nefis ve şeytan oyunları ile kendi elleriyle kazandıkları belalarıdır. Bu hallerin vebali ise ahirette mutlaka karşılık görecektir.
Enaniyetin, bir türü de “ gizli “ enaniyettir. Gizli enaniyete sahip münafık ruhlu kişiler, tavır olarak klasik enaniyetlilerden farklıdırlar. Şeytani bir zekâya sahip bu kişiler, zekidir ve neyin doğru, neyin yanlış olduğunun aslında farkındadır. Bu nedenle de, insanların beğenisini ve çıkarlarını kaybetmemek adına enaniyetlerini gizleme yoluna giderler.
Bu kişiler gizli gizli “en akıllı”, “en haklı” olanın kendileri oldukları kanaatindedirler. Kendi gözlerinde kendilerini neredeyse ilahlaştırmışlardır. Herhangi bir eksikliği ya da hatayı gururlarına yediremezler. Dolayısıyla dışarıya, yani diğer insanlara karşı “açık” vermemeye gayret ederler.
Bu kişiler bulundukları ortamda en ideal, mütevazi, masum ve kusursuz kişi izlenimi uyandırmaya çalışırlar. İnsanların onları “temiz kalpli” bilmeleri onlar için hayati konulardan biridir.
Bu kişilerin en hoşlandığı şey, insanlarla gizlice alay etmektir. Enaniyetli kişilerin kendilerini sürekli olarak övmeleri ve ön plana çıkarmalarına rağmen, gizli enaniyete sahip olanlar kendilerini çok övmeyebilir. Bu gruptakiler çoğunlukla başkalarının kendilerini övecekleri ortamlar oluştururlar.
Bu tip kişiler genelde iyi bir mevki ya da sorumluluğun ardından veya mevcut gücü kaybettiklerinde derhal değişir ve tanınmaz hale gelirler. Bu kişiler, eksikliği ortaya çıkmasın diye yalan söyleyebilir ya da üstün konuma gelmek için başkalarının kusurlarını bulmaya çalışabilir. Bir eksikliğinin anlaşılması durumunda kendini acındırarak ya da ağlayarak gelebilecek muhtemel tepkileri uzaklaştırmaya, böylece nefsini korumaya çalışır. Abartılı tevazu gösterileri de enaniyetin önemli bir belirtisidir.
Enaniyeti açık veya gizli kişiler, bir müddet kalplerindeki gurur ve kibiri insanlardan saklayabilirler ama Allah kalplerindekini en iyi bilir ve er – geç ama mutlaka ortaya çıkartır ve her iki grubun da sonu aynıdır : Cehennem.
“ Haydi, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür! “ (Nahl Suresi, 29)
İmanın en önemli şart ve göstergelerinden biri işte bu büyüklük taslamamak ilkesidir. Din ahlakı beraberinde Allah’a teslimiyeti, teslimiyet de insanın aczini bilmesini getirir. Her şeyin Allah’a ait olduğunu ve kendilerinin O’na karşı eksikliklerini, acizliklerini bilen müminler, doğal olarak O’nun yarattığı diğer insanlara karşı da tevazu gösterirler.
Müminler, daima şükreder ve ellerindeki her şeyi Allah’ın dilediği anda geri alabileceğini unutmazlar. Kendilerini yaratan sonsuz kudret sahibinin azabından korkarlar ve sığınılacak tek güç olarak da sadece O’nu kabul ederler.
Tüm bu nedenlerden dolayı inananların davranışları, enaniyetli insanlardan tamamen farklıdır. Müminler, enaniyet sahiplerinden farlı olarak şu ruh ve düşünce yapısına sahiptir.
* Allah’a karşı acizliklerini bilirler
* Allah’a karşı hiçbir şeyi ortak koşmazlar
* Allah’ın elçilerine itaat ederler
* Hatalarında direnmezler, tövbe etmeyi bilirler
* Nimetlerle şımarmazlar, önce kendilerini düzeltirler
* Dünyayı Değil Ahireti İsterler
* Hiç kimseyle alay etmezler, küçümsemezler, açık aramazlar
* Şeytanın Adımlarını İzlemezler
* Tevazu, dürüstlük ve samimiyet hissi ile yaşar ve ölürler
* Kibirli İnsanlara Boyun Eğmezler
* Cennetle Müjdelenmişlerdir
Kul için sahip olunacak sıfat ve isimler önemlidir. Çünkü amellerimize yön veren bu nimet, vasıf ve kazanımlar bu dünya ve ahiretteki akıbetimizi belirleyecek olanlardır. Mü’min önce kendisini düzeltir noktasından hareketle nefisler terbiye edilmeye çalışılmalı, kötü huy ve açlıklar şeytanın suratına atılmalıdır. Çünkü şeytanın oyununa gelenler, bir müddet sonra şeytanlaşır.
Bu yüzden ; “ Vekil olarak Allah yeter ! “ ve “ Ben Allah’tan korkarım !” diyebilmek mü’min olmanın ilk şartlarındandır. Terk edilmesi gereken ilk duygu ise; büyüklenme ve kibirlenmedir.
enaniyet ve kibir