Gece yatağa girmeden ne yapmak gerekir?
GECE DİNLENME VAKTİ, UYKU ÖLÜMDÜR!
Her gece yatsıdan sonra yatağa girer, ertesi sabaha dinç ve zinde olarak kalkmak umuduyla gözlerimizi yumarız. Sabah kalktığımızda aklımızda birkaç rüya kırıntısından başka bir şey kalmazken yaklaşık on saat bilinçsiz bir halde sanki başka âleme gider ve geri döneriz. Uyku en sakin, masum ve mutlu olduğumuz ortamdır. Çünkü ruhumuz ve bedenimizle Yaratan’a tam teslim olur, nifaklardan, kandırmacalardan sıyrılıp aslımıza, fıtratımıza döneriz.
Cenab-ı Hak zayıf yaratılışlı bizler için geceyi dinlenme vakti, gündüzü çalışma vakti yaptığını, aksine kendisinin uyumadığını ayetleri ile bildirmektedir.
“O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır.”(Furkan 25/47)
“O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık); gündüzü ise aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.”(Yunus 10/67)
“Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku.”(Bakara 2/255)
Uyku aynı zamanda vahyin bir başka çeşididir ve uyku Yüce Allah’ın güven veren bir hediyesi olabileceği gibi azap zamanı da olabilir.
“Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.”(Enfal 8/43)
“Uykuda oldukları hâlde, sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış (yatmakta idi.) Onları görseydin, mutlaka onlardan yüz çevirip kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.”(Kehf 18/18)
“Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi.”(Al-i İmran 3/154)
“Nice memleketleri helâk ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken yahut gündüz istirahat hâlinde iken gelmişti.”(A’raf 7/4)
Bilim dünyası uyku halini henüz çözememiş, olaya inatla manevi değil bilimsel anlamda yaklaştığı için sırrını çözememiş, baldan tatlı olan uykuyu ve gördüğümüz rüyaları tercüme etmekte aciz kalmıştır. Oysa Kur’an’da uyuma halinin mahiyeti açıkça buyrulmaktadır.
“Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”(Zümer 39/42)
Buradan bir mü’min için çıkarılacak pek çok sonuç vardır.
İlki; gece huzurla uyumak, güvenle rahatlamak ve dinlenmek için yaratılmıştır. Bu yüzden gecelerin şahini (!) olmak yerine mümkünse yatsıdan sonra fazla oyalanmadan uyumak ve sabah namazı ile uyanmak gerekir.
İkincisi; tüm gece uyumak yerine kalkıp namaz kılmak, Kur’an okumak, ibadet ve zikirle uğraşmak insanlardan ve gösterişten uzak olduğu için dahası sabah namazı gibi şahitli olduğu için pek kıymetlidir. Yani tüm gece bu tatlı ortamdan feragat edip Allah rızası için ibadete yönelmek en güzel şeylerden Allah için vazgeçildiğinden mükafatı da inşallah çok olanlardandır.
“O hâlde, onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın.”(Ta’ha 20/130)
“(Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.”(Hud 11/114)
Üçüncüsü; en koyu karanlıklarda, gecelerde, duvarlar arkasında, uyku halinde bile Yüce Allah ne yapıp ettiğimizi bilendir.
“Gece ve gündüzde barınan her şey O’nundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”(En’am 6/13)
Dördüncüsü; uyku bir tür vahiy ve ilham vesilesidir ki ilmi Allah katındadır. Bu nedenle bazen kâbuslar, bazen tatlı rüyalar görür ama çoğu zaman çok azı hariç hatırlamayız.
Beşincisi; uyku hali adeta öldüğümüz ve bilincimiz varken idrak edemediğimiz haldir ki mahiyetini bilemeyiz.
Altıncısı; gece uykuda adeta ölür ve sabah eceli gelmişler hariç yeniden diriltiliriz ki bu ahiret dirilişinin en canlı örneklerindendir. Bitkilerin her mevsim ölüp yeniden yeşermesi gibi insan da her gece ölür ve sabah yeniden dirilir.
Yedincisi; gece şer ve kötülükler için kalkandır. Daha doğrusu şer odakları geceyi kalkan sanır.
Sekizincisi; hikmetine hakim olamayacağımız daha pek çok niceliği nedeniyle uyku hali bir ölüm halidir ki belirli zaman dönemlerinde yaptıklarımız (gündüz yapıp ettiklerimiz) muhtemeldir ki o esnada amel defterlerine işlenir.
“O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.”(En’am 6/60)
Dokuzuncusu; bilim ve aklımızla bu sırrın sadece çok az bir kısmına sahibiz. Dolayısıyla uyku hali bir mucize, gayb bilgisi veya ahiretvari bir hal olduğundan hakkında kelam ederken dikkatli olunmak zorunluluğu vardır.
Onuncusu; uyku bir nevi ölüm hali olduğundan ölüme gider gibi, hiç uyanmayacakmış gibi uyumak lazım gelir. O geceki uykuyu son uyku olarak düşünmek ve sabah yeni bir hayata başlamak bize hem tövbe etmek için fırsattır hem nasihat. Çünkü uyku bize; bu hayatın sadece fani bir sınav tarlası olduğunu baki hayatın ahiret yurdu olduğunu, dirilişin gerçek ve kaçınılmaz olduğunu anlatır. Ölüm ise en büyük nasihattir.
O gece ertesi güne uyanmama ihtimali imana güç katar. Mü’min kendisine çeki düzen verir. Boşa geçen her an ziyanda olunduğu bilinciyle mü’min karanlıklarda şeytani şeyler peşinde koşmak yerine (!) en tatlı şeyden yani uykusundan bile feragat ederek yüzünü Allah’a döner, secde eder.
Cenab-ı Hak sabah uyanmayı nasip ettiği takdirde de yeni bir güne, yeni bir başlangıçla, dünün muhasebesi ile başlamak, günahlardan kaçıp hayırlara yönelmek mü’mine yakışandır. Mü’min gündüz boy abdestsiz dolaşmadığı gibi gece de boy abdestsiz uyumaz.
Yaklaşık yetmiş yılda yaklaşık ikiyüzbin gece ölüp diriliyorsak ahiretteki dirilişin Allah için ne kadar kolay olduğu aşikârdır.
Yüce Allah bizlere gece uykumuzda hem güven hali vermekte, hem muhtemeldir ilhamlarla bilinçaltımıza şeytanın telkin ve zehirlerine karşı iyilik aşısından yapmaktadır. Uykuya bu yüzden enerji depolamak olarak bakmamak gerekir. Doğrudur sabah zinde kalkarız ama bu zindelik sadece kasların dinlenmişliğinden değil, ruhumuzun muhtemelen yıkanmışlığındandır.
Her gün yeniden dirilmek bizlere yeniden başlamak için verilmiş bir şanstır. Bu şansı iyi değerlendirmek gerekir.
Bu nedenle yatarken yapılması gereken;
Allah’ın huzuruna çıkacakmış gibi manen ve maddeden (insanın miracı namaz edasıyla) temizlenmek,
Günlük ibadetleri tamamlamak,
Verdiği nimet, lütuf ve bereketler için Allah’a şükretmek,
Günlük ve geçmişe ait hata ve günahlardan dolayı tövbe etmek,
Uyku haline ve sonrasına ait dualarla Allah’a kalpten yalvarmak,
Yakınlarımızla uzun bir yolculuğa çıkarcasına helalleşmek,
Ertesi sabah uyanmama haline karşı abdestli olarak yatağa girmek,
Sünnete uygun olarak sağa (kıbleye) dönüp yatmak, kelime-i şahadet getirip, Euzu besmele ile vesvesecilerden ve vesveselerden Allah’a sığınmak suretiyle uykuya dalmak lazım gelir.
Geceleri günah bataklarında dolaşmak yerine dinlenmeyi ve gecenin bir kısmında ibadet etmeyi seçmek, uyku denen yolculuğa hiç uyanmayacakmış gibi temizlenmiş, arınmış, inanmış, sadece Allah’a teslim olmuş olarak çıkmak, sabah Allah yeni bir gün bahşeder de uyanırsak eki hatalardan ders alarak mü’mine yakışır vaziyette akşam yeniden öldürülene kadar bir gün daha yaşamak doğru olandır!
Gece yatağa girmeden ne yapmak gerekir?