Hicr suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
HİCR SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismillahirrahmanirrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Elif, Lam, Ra. Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur’an’ın ayetleridir. |
Diyanet Vakfı | 1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar Kitab’ın ve apaçık bir Kur’an’ın âyetleridir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Elif, Lam, Ra. Bunlar işte sana Kitabın ve gerçekleri açıklayan bir Kur’an’ın ayetleridir. |
Süleyman Ateş | 1. Elif lam ra. Şunlar Kitabın ve apaçık Kur’an’ın ayetleridir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap’ın ve açık anlatımlı Kur’an’ın ayetleri. |
Ali Bulaç | 2- O inkâr edenler müslüman olmayı nice kereler dileyecekler. |
Diyanet Vakfı | 2. İnkâr edenler zaman zaman, keşke biz de müslüman olsaydık, diye arzu ederler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-Bir zaman gelecek, küfredenler, müslüman olsaydılar diye arzu çekecekler. |
Süleyman Ateş | 2. Bir zaman gelir ki nankörlük edenler, “Keşke müslüman olsaydılar” diye arzu ederler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 O küfre batmış olanlar zaman zaman, keşke Müslüman olsaydılar diye derin bir özlem duyarlar. |
Ali Bulaç | 3- Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İlerde bileceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 3. Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalaya dursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-Bırak onları, yesinler, içsinler, keyif sürsünler ve emel kendilerim oyalasın; sonra bilecekler! |
Süleyman Ateş | 3. Bırak onlar yesinler, eğlensinler; arzu onları oyalasın. Yakında (yaptıklarının kötü sonucunu) bileceklerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Bırak onları yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasın. Ama yakında bilecekler. |
Ali Bulaç | 4- Biz, kendisi için bilinen (takdir edilmiş) bir kitap olmaksızın hiç bir ülkeyi yıkıma uğratmadık. |
Diyanet Vakfı | 4. Helâk ettiğimiz hiçbir ülke yoktur ki hakkında (bizce) bilinen bir yazgı olmasın. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Biz, hiçbir memleketi herhalde bilinen bir yazısı olmaksızın helak etmedik. |
Süleyman Ateş | 4. Biz hiçbir kenti yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın (helak ettiğimiz her ülkenin yazılmış, tesbit edilmiş bir süresi vardır. O süre dolunca onları yok etmişizdir). |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Biz hiçbir yurt ve medeniyeti, belirlenmiş bir yazgısı olmaksızın ortadan kaldırmadık. |
Ali Bulaç | 5- Hiç bir ümmet, kendi ecelini ne öne alabilir, ne de onlar ertelenebilirler. |
Diyanet Vakfı | 5. Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez, ve onu geciktiremez. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-Hiçbir ümmet, ecelin! ne öne alabilir, ne de erteleyebilir. |
Süleyman Ateş | 5. Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de (ondan) geri kalır (her kavim mutlaka, kendileri için belirtilmiş sürede helak olur). |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 Hiçbir ümmet kendisi için belirlenen sürenin ne önüne geçebilir ne de o süreyi geriletebilir. |
Ali Bulaç | 6- Onlar: ‘Ey kendisine kitap indirilen (Muhammed). Gerçekten sen cinlenmiş (bir deli)sin,’ dediler. |
Diyanet Vakfı | 6. Dediler ki: “Ey kendisine Kur’an indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun!” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-Bir de Onlar: “Ey kendisine kitap indirilmiş olan, sen mutlaka delisin! |
Süleyman Ateş | 6. Dediler ki: “Ey kendisine Zikir (Kitap) indirilmiş olan, sen mutlaka cinlenmişsin!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Şöyle haykırdılar: “Hey! Kendisine o zikir/Kur’an indirilen! Sen gerçekten tam bir delisin.” |
Ali Bulaç | 7- ‘Eğer doğruyu söylüyor isen, bizlere melekleri getirmeli değil miydin?’ |
Diyanet Vakfı | 7. “Eğer doğru söyleyenlerden idiysen, bize melekleri getirmeliydin.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-Eğer doğru söyleyenlerden isen, getirsene o melekleri bize!” dediler. |
Süleyman Ateş | 7. Eğer doğrulardansan, bize melekleri getirsene! |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 “Hadi getirsene bize o melekleri, eğer doğru sözlülerdensen!” |
Ali Bulaç | 8- Hak olmaksızın biz melekleri indirmeyiz. O zaman da onlara göz açtırılmaz. |
Diyanet Vakfı | 8. Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman onlara mühlet verilmez. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-Biz, o melekleri ancak hak ile indiririz ve o zaman, onlara göz açtırılmaz. |
Süleyman Ateş | 8. Biz, melekleri ancak hak ile (hikmet gereğince) indiririz, o zaman da kendilerine asla göz açtırılmaz, (derhal işleri bitirilir, mahvolup giderler). |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Biz o melekleri ancak ve ancak hak üzere, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman inkârcılara göz açtırılmaz. |
Ali Bulaç | 9- Hiç şüphesiz, zikri (Kur’an’ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz. |
Diyanet Vakfı | 9. Kur an’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-Şüphe yok ki, o Kur’an’ı Biz indirdik. Biz; her halde onu muhafaza da edeceğiz! |
Süleyman Ateş | 9. O Zikri (Kitap)ı biz indirdik biz; ve O’nun koruyucusu da elbette biziz! |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur’an’ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz. |
Ali Bulaç | 10- Andolsun, senden önce geçmiş topluluklara da elçiler gönderdik. |
Diyanet Vakfı | 10. Andolsun, senden önceki milletler arasında da elçiler gönderdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-Yüceliğime andolsun ki, senden önce, geçmiş topluluklar içinden de peygamberler gönderdik. |
Süleyman Ateş | 10. Andolsun, senden önceki milletlerin kolları içine de elçiler gönderdik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Yemin olsun ki, senden öncekilerin o ilk kümeleri içine de nebiler gönderdik biz! |
Ali Bulaç | 11- Onlara herhangi bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi. |
Diyanet Vakfı | 11. Onlara bir peygamber gelmeyedursun, hemen onunla alay ederlerdi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-Ve onlara hiçbir peygamber gelmiyordu ki, onunla alay ediyor olmasınlar. |
Süleyman Ateş | 11. Onlara hiçbir elçi gelmezdi ki, onunla alay etmesinler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 Onlara bir Tanrı elçisi gelir gelmez, onunla mutlaka alay ederlerdi. |
Ali Bulaç | 12- Böylece biz onu (alayı), suçlu-günahkarların kalblerine sokarız. |
Diyanet Vakfı | 12. İşte böylece biz onu, (inkârcılığı) suçluların kalplerine sokarız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-Biz böylece suçluların kalplerine sokarız onu. |
Süleyman Ateş | 12. İşte biz o(Tanrı Zikri)ni suçluların kalblerine böyle sokarız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 Biz ona, günaha batmışların gönüllerinde böyle bir yol veririz. |
Ali Bulaç | 13- Onlar ona (indirilen kitaba) inanmazlar, oysaki evvelkilerin sünneti geçmiştir. |
Diyanet Vakfı | 13. Öncekilerin başına gelenlerden ders almaları gerekirken onlar hala buna (Kur’an’a) inanmıyorlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-Geçmiş milletlerin basma gelenler önlerinde geçmişken yine de ona iman etmezler. |
Süleyman Ateş | 13. Kendilerinden öncekilerin sünneti (inkarcıların mahvedileceği yasası) geçtiği halde yine de ona inanmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 Ona inanmazlar. Oysaki, öncekilerin yol ve yöntemleri gözlerinin önünden geçmiştir. |
Ali Bulaç | 14- Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, ordan yukarı yükselseler de, |
Diyanet Vakfı | 14. Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-15-Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalardı: “Herhalde gözlerimiz döndürüldü; belki de biz büyüye tutulmuş bir topluluğuz.” diyeceklerdi. |
Süleyman Ateş | 14. Onlara gökten bir kapı açsak da oraya çıkacak olsalardı: |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 Üzerlerine gökten bir kapı açsak da oradan yükseliyor olsalardı. |
Ali Bulaç | 15- Mutlaka: ‘Gözlerimiz döndürüldü, belki büyülenmiş bir topluluğuz’ diyeceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 15. “Gözlerimiz boyandı, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır” derler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-15-Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalardı: “Herhalde gözlerimiz döndürüldü; belki de biz büyüye tutulmuş bir topluluğuz.” diyeceklerdi. |
Süleyman Ateş | 15. Herhalde gözlerimiz döndürüldü, biz büyülenmiş bir topluluğuz, derlerdi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 Kesinlikle şöyle diyeceklerdi: “Bizim gözlerimiz döndürüldü, bakışlarımız sarhoş edildi. Belki de biz büyüye çarptırılmış bir toplumuz.” |
Ali Bulaç | 16- Andolsun, gökte burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik. |
Diyanet Vakfı | 16. Andolsun, biz gökte birtakım burçlar yarattık ve seyr edenler için onu süsledik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-Şanım hakkı için biz, gökte burçlar yaptık ve onu seyredenler için süsledik. |
Süleyman Ateş | 16. Andolsun biz, gökte burçlar yaptık. Ve onu bakanlar için süsledik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 Yemin olsun, biz gökte burçlar oluşturduk ve onu/onları, seyredenler için süsledik. |
Ali Bulaç | 17- Ve onu her kovulan şeytandan koruduk. |
Diyanet Vakfı | 17. Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Bir de onu lanetlenmiş her şeytandan koruduk. |
Süleyman Ateş | 17. Ve onu, her recim (taşlanmış, kovulmuş uydurma sözler atan) şeytandan koruduk. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Ve onu/onları, her kovulup taşlanmış şeytandan koruduk. |
Ali Bulaç | 18- Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir ateş izler. |
Diyanet Vakfı | 18. Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir alev sütunu düşmüştür. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir alev takip etmektedir. |
Süleyman Ateş | 18. Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ışın kovalar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Ancak kulak hırsızlığı eden olur; onun peşine de parlak bir ateş alevi düşer. |
Ali Bulaç | 19- Yere (gelince,) onu döşeyip-yaydık, onda sarsılmaz-dağlar bıraktık ve onda her şeyden ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirdik. |
Diyanet Vakfı | 19. Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik, yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-Yeri de döşeyip yaydık, ona ağır baskılar bıraktık ve onda ölçütü herşeyden bitirdik. |
Süleyman Ateş | 19. Arzı da yaydık, oraya sağlam dağlar attık ve orada ölçülü mütenasib şeyler bitirdik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 Yeri yayıp döşedik, ona kuvvetli dağlar diktik ve içinde ölçülü/ahenkli her şeyden bitirdik. |
Ali Bulaç | 20- Ve orada sizler için ve kendisine rızık vericiler olmadığınız kimseler (varlıklar ve canlılar) için geçimlikler kıldık. |
Diyanet Vakfı | 20. Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait olmayanlar için (gerekli) geçim vasıtaları yarattık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-Orada size ve sizin rızıklarını vermediğiniz kimselere geçim yollan sağladık. |
Süleyman Ateş | 20. Orada sizin için ve (beslediğinizi sandığınız, fakat aslında) sizin beslemediğiniz kimseler için geçimlikler var ettik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Orada sizin için ve rızıklandırıcısı siz olmadığınız kimse için geçimlikler yarattık. |
Ali Bulaç | 21- Hiç bir şey yoktur ki, hazineleri katımızda olmasın; ancak onu belirlenmiş bir miktar olarak indiririz. |
Diyanet Vakfı | 21. Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Hazineleri, Bizim yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Fakat Biz onu, ancak belirli bir ölçü ile indiririz. |
Süleyman Ateş | 21. Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri, bizim yanımızda olmasın, ama biz onu, bilinen bir miktar ile indiririz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri bizim yanımızda olmasın. Ama biz onu ancak belirli bir ölçüde/bir kaderle indiririz. |
Ali Bulaç | 22- Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik, böylece gökten su indirdik de sizleri suladık. Oysa siz onun hazine-koruyucuları değilsiniz. |
Diyanet Vakfı | 22. Biz, rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirdik de onunla su ihtiyacınızı karşıladık. (Biz bunları yapmasaydık) siz onu (yeterli) suyu depolayamazdınız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-Bir de aşılayıcı rüzgarlar gönderdik de gökten bir su indirip sizi onunla suladık. Onu depolarda tutan da siz değilsiniz. |
Süleyman Ateş | 22. Rüzgarları, aşılayıcı olarak gönderdik de gökten su indirdik, böylece sizi suladık. Onu depolayan siz değilsiniz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Rüzgârları dölleyiciler olarak gönderdik; gökten bir su indirdik de onunla sizi suvardık. Onun depolayıcıları siz değilsiniz. |
Ali Bulaç | 23- Şüphesiz biz, gerçekten biz yaşatır ve öldürürüz ve varis olanlar biziz. |
Diyanet Vakfı | 23. Şüphesiz biz diriltir ve biz öldürürüz! Ve her şeye biz vâris oluruz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-Her halde Biz, kesinlikle hem hayat verir, hem öldürürüz. Hepsine varis de Biziz. |
Süleyman Ateş | 23. Biziz, elbette biz ki, yaşatır, öldürürüz; gerçek varis olan da biziz (her faninin mülkü bize geçer. Ölmeyen, daima kalan yalnız biziz). |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Biz, elbette biz,hayat veriyoruz; biz öldürüyoruz. Ve biziz Vâris olanlar/mirasçı kalanlar. |
Ali Bulaç | 24- Andolsun sizden öne (veya önceden) geçenleri bilmişizdir; ve (yine) andolsun, geride kalanları da bilmişizdir. |
Diyanet Vakfı | 24. Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-Andolsun ki içinizden öne geçmek isteyenleri de geri kalmak isteyenleri de bilmekleyiz. |
Süleyman Ateş | 24. Andolsun, sizden önce geçenleri de bildik, sonra gelenleri de bildik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 Yemin olsun, sizin önden gidenlerinizi bilmişizdir; yemin olsun, geriye kalanları da bilmişizdir. |
Ali Bulaç | 25- Ve şüphesiz senin Rabbin, O, onları haşredecektir. Gerçekten O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir. |
Diyanet Vakfı | 25. Şüphesiz Rabbin onları (kıyamette) toplayacaktır. Çünkü O, hakîmdir, alîmdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-Muhakkak Rabbin onları hep toplayacaktır. Gerçekten O, hikmet sahibidir, herşeyi bilendir. |
Süleyman Ateş | 25. Gerçekten onları toplayacak olan, Rabbindir. O hükümdardır bilendir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Hiç kuşkusuz, Rabbindir, evet O’dur onları haşredecek olan. Hakîmdir O, Alîm’dir. |
Ali Bulaç | 26- Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. |
Diyanet Vakfı | 26. Andolsun biz insanı, (pişmiş) kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-Gerçekten Biz, insanı kuru bir çamurdan, biçimlendirilmiş bir balçıktan yarattık. |
Süleyman Ateş | 26. Andolsun biz insanı pişmemiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 Yemin olsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattık. |
Ali Bulaç | 27- Ve Cann’ı da daha önce ‘nüfuz eden kavurucu’ ateşten yaratmıştık. |
Diyanet Vakfı | 27. Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-Cini ise, daha önce zehirleyici şiddetli ateşten yaratmıştık. |
Süleyman Ateş | 27. Cinne gelince onu da (insandan) daha önce, (vücudun gözeneklerine) nüfuz eden kavurucu ateşten yarattık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 Cini/İblis’i de daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık. |
Ali Bulaç | 28- Hani Rabbin meleklere demişti: ‘Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.’ |
Diyanet Vakfı | 28. Hani Rabbin meleklere demişti ki: “Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-Ve düşün o vakti ki, Rabbin meleklere: “Ben, kuru bir çamurdan biçimlendirilmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. |
Süleyman Ateş | 28. Bir zaman Rabbin meleklere demişti ki: “Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir insan yaratacağım!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 Hatırla o zamanı ki Rabbin meleklere, “Ben, kupkuru bir çamurdan, değişken, cıvık balçıktan bir insan yaratacağım.” demişti. |
Ali Bulaç | 29- ‘Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üflediğimde hemen ona secde ederek (yere) kapanın.’ |
Diyanet Vakfı | 29. “Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan ütlediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-Bunun için, Ben onu muntazam bir insan kıvamına getirip içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal onun için secdeye kapanın!” |
Süleyman Ateş | 29. Onu düzenle(yip insan şekline koydu)ğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın! |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 “Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın.” |
Ali Bulaç | 30- Böylece meleklerin tümü, topluca secde etti. |
Diyanet Vakfı | 30. Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-Bunun üzerine bütün melekler hep birden secde ettiler. |
Süleyman Ateş | 30. Meleklerin hepsi topluca secde ettiler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler. |
Ali Bulaç | 31- Ancak İblis, secde edenlerle birlikte olmaktan kaçınıp-dayattı. |
Diyanet Vakfı | 31. Fakat İblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-Ancak iblis, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı. |
Süleyman Ateş | 31. Yalnız İblis, secde edenlerle beraber olmayı kabul etmedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 İblis müstesna. O, secde edenlerle beraber olmaya karşı çıktı. |
Ali Bulaç | 32- Dedi ki: ‘Ey İblis, sana ne oluyor, secde edenlerle birlikte olmadın?’ |
Diyanet Vakfı | 32. (Allah:) Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmayışının sebebi nedir? dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Allah : “Ey iblis, sen neden secde edenlerle beraber olmadın?” dedi. |
Süleyman Ateş | 32. (Allah): “Ey İblis, nen var ki, sen secde edenlerle beraber olmadın?” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 Allah dedi: “Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?” |
Ali Bulaç | 33- Dedi ki: ‘Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim.’ |
Diyanet Vakfı | 33. (İblis:) Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim, dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-İblis: “Benim, kuru bir çamurdan, biçimlendirilmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmem olacak şey değildir!” dedi. |
Süleyman Ateş | 33. (İblis): “Ben bir çamurdan, değişken bir balçıktan yarattığın insana secde edemem!” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 Dedi: “Kuru bir çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım.” |
Ali Bulaç | 34- Dedi ki: ‘Öyleyse ondan (cennetten) çık, çünkü sen kovulmuş-bulunmaktasın.’ |
Diyanet Vakfı | 34. Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-Allah : “O halde çık oradan; çünkü sen, artık kovulmuşsundur! |
Süleyman Ateş | 34. (Allah): “Öyleyse çık oradan (meleklerin içinden çık), dedi, çünkü sen kovuldun!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 Buyurdu: “Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun.” |
Ali Bulaç | 35- ‘Ve şüphesiz, din gününe kadar lanet senin üzerinedir.’ |
Diyanet Vakfı | 35. Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-Ve bu lanet ceza gününe kadar üzerindedir.” dedi. |
Süleyman Ateş | 35. Ta ceza gününe kadar üzerine la’net edilecektir! |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 “Din gününe kadar üzerinde lanet var.” |
Ali Bulaç | 36- Dedi ki: ‘Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı.’ |
Diyanet Vakfı | 36. (İblis:) Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-İblis: “Ey Rabbim, öyle ise, bana onların kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar mühlet ver!” dedi. |
Süleyman Ateş | 36. (İblis): “Rabbim, dedi bari tekrar dirilecekleri güne kadar beni(m canımı almayı) ertele!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 Dedi: “Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver.” |
Ali Bulaç | 37- Dedi ki: ‘Öyleyse, sen (kendisine) süre tanınanlardansın.’ |
Diyanet Vakfı | 37. Allah buyurdu ki: “Sen mühlet verilenlerdensin” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-38-Allah: “Haydi, sen bilinen zamanın gününe kadar mühlet verilenlerdensin!” dedi. |
Süleyman Ateş | 37. (Allah): “Haydi, dedi, sen ertelenmişlerdensin!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 Buyurdu: “Hadi, süre verilenlerdensin.” |
Ali Bulaç | 38- ‘Bilinen günün vaktine kadar.’ |
Diyanet Vakfı | 38. “Allah katında bilinen vaktin gününe kadar…” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-38-Allah: “Haydi, sen bilinen zamanın gününe kadar mühlet verilenlerdensin!” dedi. |
Süleyman Ateş | 38. O bilinen vaktin gününe kadar! |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 “Bilinen vaktin gününe kadar…” |
Ali Bulaç | 39- Dedi ki: ‘Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım.’ |
Diyanet Vakfı | 39. (İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 39-Allah: “Ey Rabbim, beni azdırmana karşılık yemin ederim ki. kesinlikle ben yeryüzünde onlar için tezyinat yapacağım ve hepsini azdıracağım! |
Süleyman Ateş | 39. (İblis): “Rabbim, dedi, beni azdırmandan ötürü andolsun ki, ben de yer yüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini azdıracağım. |
Yaşar Nuri Öztürk | 39 Dedi: “Rabbim! Beni azdırmana yemin ederim ki, yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım.” |
Ali Bulaç | 40- ‘Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.’ |
Diyanet Vakfı | 40. Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 40-Ancak içlerinden ihlasa erdirilen kulların haric!” dedi. |
Süleyman Ateş | 40. Ancak içlerinden kendilerine ihlas verilen kulların hariç. (Benim azdırmam, onları etkilemez.) |
Yaşar Nuri Öztürk | 40 “İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna.” |
Ali Bulaç | 41- (Allah) Dedi ki: ‘İşte bu, bana göre dosdoğru yoldur.’ |
Diyanet Vakfı | 41. (Allah) şöyle buyurdu: “İşte bana varan dosdoğru yol budur.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 41-Allah: “Bu, “Garanti ederim.” dosdoğru bir cadde.” dedi. |
Süleyman Ateş | 41. (Allah) buyurdu ki: “İşte bana varan doğru yol budur.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 41 Buyurdu: “İşte bana varan dosdoğru yol budur.” |
Ali Bulaç | 42- ‘Şüphesiz, kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiç bir gücün yoktur.’ |
Diyanet Vakfı | 42. “Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 42-Gerçekten senin, benim o kullarım üzerinde hiçbir hakimiyetin yoktur; ancak, azgınlardan sana uyanlar bunların dışındadır. |
Süleyman Ateş | 42. Benim halis kullarıma karşı senin bir gücün yoktur. Ancak sana uyan azgınlar(ı azdırabilirsin). |
Yaşar Nuri Öztürk | 42 “Benim kullarım aleyhine senin elinde hiçbir güç/kanıt olmayacak. Azgınların seni izleyenleri müstesna.” |
Ali Bulaç | 43- ‘Ve hiç şüphe yok, onların tümünün buluşma yeri cehennemdir.’ |
Diyanet Vakfı | 43. Muhakkak cehennem, onların hepsine vâdolunan yerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 43-Kesinlikle bunların topuna va’dedilen yer, cehennemdir. |
Süleyman Ateş | 43. Cehennem o (şeytana uya)nların hepsinin buluşma yeridir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 43 Cehennem onların tümünün şaşmaz buluşma yeridir. |
Ali Bulaç | 44- Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır. |
Diyanet Vakfı | 44. Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer gurup ayrılmıştır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 44-Onun yedi kapışı vardır. Her kapıya, onlardan bir grup ayrılmıştır. |
Süleyman Ateş | 44. Onun yedi kapısı vardır. Her kapıya, onlardan bir bölüm ayrılmıştır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 44 Yedi kapısı vardır onun. Her kapıya onlardan bir bölük ayrılmıştır. |
Ali Bulaç | 45- Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır. |
Diyanet Vakfı | 45. (Allah’ın azabından korkup rahmetine sığınan) takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 45-Ebette takva sahipleri, cennetlerde ve pınarlar içinde olacaklardır. |
Süleyman Ateş | 45. (Şeytana uymaktan, küfür ve isyandan) korunanlar ise cennetlerde, pınar başlarındadırlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 45 Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir. |
Ali Bulaç | 46- Oraya esenlikle ve güvenlikle girin. |
Diyanet Vakfı | 46. “Oraya emniyet ve selâmetle girin” (denilir, onlara). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 46-“Rahatlık ve güvenlik içinde girin onlara!” |
Süleyman Ateş | 46. (Onlara): “Oraya esenlikle, güven içinde girin!” (denilir). |
Yaşar Nuri Öztürk | 46 “Güvene kavuşmuş olarak selamla girin oraya.” |
Ali Bulaç | 47- Göğüslerinde kinden (hasetten ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar. |
Diyanet Vakfı | 47. Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 47-Sinelerindeki kinleri soymuşuzdur, köşkler üzerinde kardeşler olarak karşı karşıya oturacaklardır. |
Süleyman Ateş | 47. Onların göğüslerindeki kini çıkarıp atmışızdır; (hepsi) kardeşler olarak divanlar üzerinde karşı karşıya oturur (sohbet eder)ler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 47 Göğüslerindeki düşmanlığı çekip almışızdır. Köşkler/divanlar üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlardır. |
Ali Bulaç | 48- Orada onlara hiç bir yorgunluk dokunmaz ve oradan çıkarılacak değildirler. |
Diyanet Vakfı | 48. Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 48-Orada kendilerine hiçbir zahmet dokunmaz; onlar, oradan çıkarılacak da değillerdir. |
Süleyman Ateş | 48. Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 48 Orada kendilerine zahmet/yorgunluk dokunmaz. Oradan çıkarılmazlar da. |
Ali Bulaç | 49- Haber ver kullarıma; şüphesiz Ben, Ben bağışlayanım, esirgeyenim. |
Diyanet Vakfı | 49. (Resûlüm!) Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 49-Kullanma haber ver, benim gerçekten çok bağışlayan ve merhamet eden olduğumu; |
Süleyman Ateş | 49. (Ey Muhammed), kullarıma haber ver: İşte ben öyle bağışlayan, öyle esirgeyenim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 49 Haber ver kullarıma: Hiç kuşkusuz benim, evet benim, Gafûr ve Rahîm. |
Ali Bulaç | 50- Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır. |
Diyanet Vakfı | 50. Benim azabımın elem verici bir azap olduğunu da bildir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 50-bununla birlikte azabım da acı bir azaptır. |
Süleyman Ateş | 50. Fakat benim azabım da çok acı bir azabdır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 50 Ama acıklı azabın ta kendisidir benim azabım. |
Ali Bulaç | 51- Onlara İbrahim’in konuklarından haber ver. |
Diyanet Vakfı | 51. Onlara İbrahim’in misafirlerinden (meleklerden) de haber ver. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 51-Bir de onlara, İbrahim’in mİsafirlerinden sözet! |
Süleyman Ateş | 51. Onlara İbrahim’in konuklarından haber ver; |
Yaşar Nuri Öztürk | 51 Onlara İbrahim’in misafirlerinden bahset. |
Ali Bulaç | 52- Yanına girdiklerinde ‘Selam’ demişlerdi. O da: ‘Biz sizden korkuyoruz’ demişti. |
Diyanet Vakfı | 52. Onun yanına girdikleri zaman, “selam” dediler. (İbrahim:) Biz sizden çekiniyoruz, dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 52-Onlar, onun yanma girdiklerinde “Selam!” dediler. İbrahim: “Biz gerçekten sizden korkuyoruz!” dedi. |
Süleyman Ateş | 52. Onun yanına girmişler: “Selam” demişlerdi. O da: “Biz sizden korkuyoruz.” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 52 Hani onun yanına girmişlerdi de “Selam!” demişlerdi. O da “Biz sizden korkuyoruz.” diye konuşmuştu. |
Ali Bulaç | 53- Dediler ki: ‘Korkma biz sana bilgin bir çocuk müjdeliyoruz.’ |
Diyanet Vakfı | 53. Dediler ki: Korkma; biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 53-Onlar: ” Korkma, sana ilim sahibi bir oğul müjdeliyoruz.” dediler. |
Süleyman Ateş | 53. Korkma dediler, biz sana bilgin bir çocuk(un olacağını) müjdeleriz! |
Yaşar Nuri Öztürk | 53 “Korkma! Biz sana bilgin bir oğlan müjdeliyoruz.” dediler. |
Ali Bulaç | 54- Dedi ki: ‘Bana ihtiyarlık gelip-çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz?’ |
Diyanet Vakfı | 54. (İbrahim:) Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz? dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 54-İbrahim: “Beni mi müjdelediniz, bana ihtiyarlık gelip çatmışken artık beni neye dayanarak müjdeliyorsunuz?” dedi. |
Süleyman Ateş | 54. Bana ihtiyarlık dokunduktan sonra mı beni müjdelediniz? Ne tuhaf bir şey ile müjdeliyorsunuz beni? dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 54 Dedi: “İhtiyarlık yakama yapıştıktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz! Neye dayanarak müjde veriyorsunuz?” |
Ali Bulaç | 55- Dediler ki: ‘Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma.’ |
Diyanet Vakfı | 55. Sana gerçeği müjdeledik, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 55-Onlar: “Biz seni gerçek şeyle müjdeledik; onun için ümidini kesenlerden olma!” dedi. |
Süleyman Ateş | 55. Sana gerçeği müjdeledik, umut kesenlerden olma! dediler. They said: We bring thee good tidings in truth. So be not thou of the despairing. |
Yaşar Nuri Öztürk | 55 Dediler: “Hakk’a dayanarak müjdeledik sana, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma.” |
Ali Bulaç | 56- Dedi ki: “Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?” |
Diyanet Vakfı | 56. (İbrahim:) dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 56-İbrahim: “Rabbimin rahmetinden sapıklığa düşenlerden başka kim ümidini keser?” dedi. |
Süleyman Ateş | 56. Sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umut keser? dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 56 Dedi: “Sapıtmışlardan başka kim ümit keser Rabbin rahmetinden!” |
Ali Bulaç | 57- Dedi ki: ‘Ey elçiler, (bunun dışında, diğer) işiniz ne?’ |
Diyanet Vakfı | 57. “Ey elçiler! (Başka) ne işiniz var?” dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 57-“Ey elçiler, bunun ardından göreviniz nedir?” diye sordu. |
Süleyman Ateş | 57. (İbrahim gelenlerin Hak elçileri melekler olduklarını anlayınca): “Ey elçiler, dedi, işiniz nedir?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 57 “Amacınız nedir ey elçiler?” diye sordu. |
Ali Bulaç | 58- Dediler ki: ‘Gerçekte biz, suçlu-günahkar olan bir topluluğa gönderildik.’ |
Diyanet Vakfı | 58. Dediler ki: “Biz, suçlu bir topluma (onları helâk etmeye) gönderildik.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 58-Onlar: “Haberin olsun, biz suçlu bir topluluğa gönderildik. |
Süleyman Ateş | 58. Biz suç işleyen bir kavme gönderildik, dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 58 Dediler: “Biz günahkâr bir topluluğa gönderildik.” |
Ali Bulaç | 59- ‘Ancak Lut ailesi hariçtir; biz onların tümünü muhakkak kurtaracağız.’ |
Diyanet Vakfı | 59. “Ancak Lût ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 59-Ancak, Lut ailesi başka; biz onların hepsini kesinlikle kurtaracağız. |
Süleyman Ateş | 59. Yalnız Lut ailesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 59 “Yalnız Lût’un ailesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız.” |
Ali Bulaç | 60- ‘Ama karısını (kurtaracaklarımız) dışında tuttuk, o, geride kalanlardandır.’ |
Diyanet Vakfı | 60. “(Fakat Lût’un) karısı müstesna; biz onun geri kalanlardan olmasını takdir ettik.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 60-Yalnız karışı hakkında karar verdik; O, muhakkak kalacaklardandır. |
Süleyman Ateş | 60. Ancak karısı hariç. Onun da (suçlularla beraber) kalanlardan olmasını uygun gördük. |
Yaşar Nuri Öztürk | 60 “Lût’un karısı hariç. O günahkârla geriye kalacaktır. Öyle takdir ettik.” |
Ali Bulaç | 61- Böylelikle elçiler Lut ailesine geldiklerinde, |
Diyanet Vakfı | 61. Melek olan elçiler Lût âilesine gelince, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 61-Elçiler Lut ailesine geldikleri zaman, |
Süleyman Ateş | 61. Elçiler Lut ailesine geldiklerinde: |
Yaşar Nuri Öztürk | 61 Elçiler Lût ailesine geldiklerinde, |
Ali Bulaç | 62- (Lut) Dedi ki: ‘Sizler gerçekten tanınmamış bir topluluksunuz.’ |
Diyanet Vakfı | 62. Lût onlara: “Hakikaten siz tanınmayan kimselersiniz” dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 62-Lut: “Siz, gerçekten ürkülecek bir topluluksunuz.” dedi. |
Süleyman Ateş | 62. (Lut): “Siz hiç tanınmamış kimselersiniz!” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 62 Lût: “Siz tanınmayan kimlersiniz.” dedi. |
Ali Bulaç | 63- ‘Hayır’ dediler. ‘Biz sana, onların hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle geldik.’ |
Diyanet Vakfı | 63. Dediler ki: “Bilakis, biz sana, onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 63-Onlar:”Hayır, biz sana onların şüphe edip durduklarım getirdik. |
Süleyman Ateş | 63. Dediler ki: “Doğrusu, biz onların, hakkında şüphe ettikleri((tanrı azabı)nı sana getirdik,” |
Yaşar Nuri Öztürk | 63 Dediler: “Sana öyle bir şey getirdik ki,onun hakkında kuşkulanıp duruyorlardı.” |
Ali Bulaç | 64- ‘Sana gerçeği getirdik, biz şüphesiz doğru söyleyenleriz.’ |
Diyanet Vakfı | 64. Sana gerçeği getirdik; biz, hakikaten doğru söyleyenleriz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 64-Sana gerçekle geldik, emin ol biz doğru söyleyenleriz. |
Süleyman Ateş | 64. Sana gerçeği getirdik, biz elbette doğru söyleyenleriz! |
Yaşar Nuri Öztürk | 64 “Sana gerçeği getirdik. Biz, özü-sözü doğru olanlarız.” |
Ali Bulaç | 65- ‘Hemen aileni gecenin bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin.’ |
Diyanet Vakfı | 65. Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından yürü. Sizden hiç kimse, sakın dönüp de ardına bakmasın, istenen yere gidin.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 65-Hemen gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkaları ndan git, içinizden hiçbir kimse arkasına bakmasın ve emrolunduğunuz yere geçin gidin!” |
Süleyman Ateş | 65. Hemen gecenin bir parçasında aileni yürüt, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse ardına dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere gidin! |
Yaşar Nuri Öztürk | 65 “Gecenin bir yerinde aileni yola çıkar. Sen de arkalarından onları izle. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere kadar gidin.” |
Ali Bulaç | 66- Ve onlara şu emri verdik: ‘Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecektir.’ |
Diyanet Vakfı | 66. Ona (Lût’a) şu hükmümüzü vahyettik: “Sabaha çıkarlarken mutlaka onların ardı kesilmiş olacaktır.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 66-Ona kesin olarak şu emri vahyettik: “Sabaha çıkarken şunların arkaları katiyyen kesilecek.” |
Süleyman Ateş | 66. Ona: “Şunlar sabaha girerlerken arkaları kesilecektir!” buyruğunu bildirdik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 66 Ona şu emri bir hüküm olarak ilettik: Şunlar, kökleri kesilmiş olarak sabahlayacaklardır. |
Ali Bulaç | 67- Şehir halkı birbirlerine müjdeler vererek geldi. |
Diyanet Vakfı | 67. Şehir halkı, birbirlerini kutlayarak, (meleklerin yanına) geldiIer. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 67-Şehir halkı da haber alıp keyifte gelmişlerdi. |
Süleyman Ateş | 67. (Lut kavminin oturduğu Sodom) Kent(inin) halkı, (Lut’un genç konuklarını duyup) sevinerek geldiler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 67 Şehir halkı geldi. Muştulanmış olmanın sevincini yaşıyorlardı. |
Ali Bulaç | 68- (Lut onlara) ‘Bunlar misafirimdir, beni utandırıp-dillere düşürmeyin’ dedi. |
Diyanet Vakfı | 68. (Lût) onlara “Bunlar benim misafirimdir. Sakın beni utandırmayın; |
Elmalılı Hamdi Yazır | 68-Lut onlara:”Aman ha, onlar benim konuklarımdır; artık beni rezil etmeyin. |
Süleyman Ateş | 68. (Lut onlara): “Bunlar benim konuğumdur, dedi, beni mahcubetmeyin!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 68 Lût dedi: “Bunlar benim konuklarımdır, aman beni utandırmayın!” |
Ali Bulaç | 69- ‘Allah’tan korkup-sakının ve beni küçük düşürmeyin.’ |
Diyanet Vakfı | 69. Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin!” dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 69-Allah’tan korkun, beni utandırmayım” dedi. |
Süleyman Ateş | 69. (Ne olur), Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin! |
Yaşar Nuri Öztürk | 69 “Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin.” |
Ali Bulaç | 70- Dediler ki: ‘Biz seni ‘herkes(in işin)e karışmaktan’ alıkoymamış mıydık?’ |
Diyanet Vakfı | 70. “Biz seni, elâlemin işine karışmaktan men etmemiş miydik?” dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 70-Onlar: “Biz sana aleme karışmayı yasaklamadık mı?” dediler. |
Süleyman Ateş | 70. Seni alemlerden (başkalarının işine karışmaktan) menetmemiş miydik? dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 70 Dediler: “Seni elâlemin işiyle uğraşmaktan men etmemiş miydik?” |
Ali Bulaç | 71- Dedi ki: ‘Eğer yapmak-istiyorsanız, işte bunlar, benim kızlarım.’ |
Diyanet Vakfı | 71. (Lût:) İşte kızlarım! (Düşündüğünüzü) yapacaksanız (onlarla evlenin), dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 71-Lut: “İşte şunlar kızlarım, eğer yapacaksanız!” dedi, |
Süleyman Ateş | 71. Eğer yapacaksanız, işte kızlarım. dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 71 Lût dedi: “Eğer bir şey yapacaksanız, işte kızlarım!” |
Ali Bulaç | 72- Ömrüne andolsun ki, onlar, sarhoşlukları içinde kör-sersemdiler. |
Diyanet Vakfı | 72. (Resûlüm!) Hayatın hakkı için onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 72-Resulüm, ömrüne yemin ederim ki, gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde ne halt ettiklerini bilmiyorlardı. |
Süleyman Ateş | 72. Senin ömrüne andolsun ki, onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 72 Senin ömrüne yemin olsun ki onlar, kendi sersemlikleri içinde bocalıyorlardı. |
Ali Bulaç | 73- Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi. |
Diyanet Vakfı | 73. Güneş doğarken onları o korkunç ses yakaladı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 73-Derken, güneş doğmaya başlarken onları, o sayha, korkunç ses tutuverdi. |
Süleyman Ateş | 73. Güneşin doğma zamanına girerlerken korkunç ses onları yakaladı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 73 Nihayet o korkunç titreşimli ses, onları güneş doğarken yakaladı. |
Ali Bulaç | 74- Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. |
Diyanet Vakfı | 74. Böylece ülkelerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 74-Derhal şehirlerinin üstünü altına getirdik ve balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık üzerlerine. |
Süleyman Ateş | 74. O kentin üstünü altına getirdik ve üzerlerine de çamurdan pişmiş taşlar yağdırdık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 74 O kentin üstünü altına getirdik/üst düzeydekileri alt düzeye indirdik. Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık. |
Ali Bulaç | 75- Elbette bunda ‘derin kavrayışa sahip olanlar’ için gerçekten ayetler vardır. |
Diyanet Vakfı | 75. İşte bunda ibret alanlar için işaretler vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 75-Elbette bunda düşünce ve anlayışı olanlara deliller vardır. |
Süleyman Ateş | 75. Şüphesiz bunda işaretten anlayanlara (nice) ibretler vardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 75 Hiç kuşkusuz, bunda, işaretlerden anlam çıkaranlar için ibretler vardır. |
Ali Bulaç | 76- O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hâlâ) durmaktadır. |
Diyanet Vakfı | 76. Onlar hâla gözler önünde duran bir yol üzerindedirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 76-Ve o harabe yol üstünde duruyor. |
Süleyman Ateş | 76. Ve o (kent, herkesin gelip geçtiği) bir yol üzerinde durmaktadır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 76 O kentin izleri/işaretleri, hâlâ işleyen bir yol üzerindedir. |
Ali Bulaç | 77- Elbette, bunda iman edenler için gerçekten ayetler vardır. |
Diyanet Vakfı | 77. Hakikaten bunda iman edenler için bir ibret vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 77-Kesinlikle bunda imanı olanlar için bir ibret vardır. |
Süleyman Ateş | 77. Elbette bunda inananlar için bir ibret vardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 77 İnananlar için bunda elbette bir ibret vardır. |
Ali Bulaç | 78- Eyke halkı da gerçekten zalim-kimselerdi. |
Diyanet Vakfı | 78. Eyke halkı da gerçekten zalim idiler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 78-Gerçekten Eyke halkı da zalim kimselerdi. |
Süleyman Ateş | 78. Gerçekten Eyke halkı da zalim kimselerdi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 78 Eyke halkı da gerçekten zalim insanlardı. |
Ali Bulaç | 79- Bundan dolayı onlardan intikam aldık; her ikisi de açıkça (gözler) ön(ün)dedir. |
Diyanet Vakfı | 79. Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 79-Onlardan da intikam aldık, kişi de apaçık önde bulunuyorlar. |
Süleyman Ateş | 79. Onlardan da öcümüzü aldık, her ikisi de (Sodom da, Eyke de) hala (yol üzerinde, gözler) ön(ün) de apaçık durmaktadır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 79 Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır. |
Ali Bulaç | 80- Andolsun, Hicr halkı da gönderilen(elçi)leri yalanlamışlardı. |
Diyanet Vakfı | 80. Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 80-Gerçekten Hicr halkı da peygamberleri yalanladılar |
Süleyman Ateş | 80. Andolsun Hicr halkı (Semud kavmi) de peygamberleri yalanladılar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 80 Yemin olsun, Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanladı. |
Ali Bulaç | 81- Onlara ayetlerimizi vermiştik de ondan yüz çevirmişlerdi. |
Diyanet Vakfı | 81. Biz onlara mucizelerimizi vermiştik; fakat onlardan yüz çevirmişlerdi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 81-Biz onlara ayetlerimizi vermiştik, fakat onlardan yüz çeviriyorlardı. |
Süleyman Ateş | 81. Onlara ayetlerimizi verdik, ama onlardan yüz çeviriyorlardı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 81 Ayetlerimizi onlara verdik ama onlardan yüz çeviriyorlardı. |
Ali Bulaç | 82- Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı. |
Diyanet Vakfı | 82. Onlar, dağlardan emniyet içinde kalacakları evler oyarlardı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 82-Dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı. |
Süleyman Ateş | 82. Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 82 Dağlardan güvenli güvenli evler yontuyorlardı. |
Ali Bulaç | 83- Derken, sabah vaktine girdiklerinde, onları o dayanılmaz-çığlık yakalayıverdi. |
Diyanet Vakfı | 83. Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç ses yakaladı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 83-Bunları da sabahleyin korkunç ses tutuverdi. |
Süleyman Ateş | 83. Sabaha girerlerken onları da (o) korkunç ses yakaladı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 83 Korkunç titreşimli ses onları da sabaha girecekleri sırada yakaladı. |
Ali Bulaç | 84- Buna rağmen kazandıkları şeyler, (uğrayacakları sondan kurtulmak için) onlara yetmedi. |
Diyanet Vakfı | 84. Kazanmakta oldukları şeyler onlardan hiçbir zararı savmadı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 84-Kazanmakta oldukları şeylerin kendilerine hiç taydaşı olmadı. |
Süleyman Ateş | 84. Kazandıkları, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 84 Kazanıp durdukları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmadı. |
Ali Bulaç | 85- Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarda bulun. |
Diyanet Vakfı | 85. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 85-Öyle ya, Biz gökleri, yeri ve aralarındakileri, ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık ve şüphesiz o saat mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara iyi davran. |
Süleyman Ateş | 85. Biz gökleri yeri ve bunlar arasında bulunanları hak ile yarattık; (gerçeğin ortaya çıkacağı) o sa’at, mutlaka gelecektir! Şimdi sen güzel bir hoşgörü ile hareket et. |
Yaşar Nuri Öztürk | 85 Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri hak olarak yarattık. O saat elbette gelecektir. Şimdi sen, uzanan elleri tut, güzel davran. |
Ali Bulaç | 86- Çünkü Rabbin, yaratan ve bilenin ta kendisidir. |
Diyanet Vakfı | 86. Şüphesiz Rabbin hakkıyla yaratan pek iyi bilendir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 86-Çünkü senin Rabbin, herşeyi yaratan, herşeyi bilendir. |
Süleyman Ateş | 86. Yaratan, bilen ancak Rabbindir.. |
Yaşar Nuri Öztürk | 86 Kuşkusuz senin Rabbin, evet o, Hallâk’tır, hiç durmadan yaratır; en iyi şekilde bilir. |
Ali Bulaç | 87- Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur’an’ı verdik. |
Diyanet Vakfı | 87. Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve yüce Kur’an’ı verdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 87-Andolsun ki, sana namazlarda tekrarlanan yedi ayeti = Fatiha’yı ve Yüce Kur’an’ı verdik. |
Süleyman Ateş | 87. Andolsun sana ikililerden yedi ve bu büyük Kur’an’ı verdik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 87 Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur’an’ı verdik. |
Ali Bulaç | 88- Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, mü’minler için de (şefkat) kanatlarını ger. |
Diyanet Vakfı | 88. Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz dikme, onlardan dolayı üzülme ve müminlere alçak gönüllü ol. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 88-Sakın, o kafirlerden bir takımlarını zevkyab ettiğimiz şeylere göz atma, onlara karşı üzülme ve müminlere kanadım indir. |
Süleyman Ateş | 88. Onlardan bazı çiftlere (sınıflara) verdiğimiz dünyalığa gözlerini dikme ve (sana inanmadıkları için) onlara üzülme. Mü’minlere kanadını indir, (onlara karşı mütevazi, şefkatli davran). |
Yaşar Nuri Öztürk | 88 Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen! |
Ali Bulaç | 89- Ve de ki: ‘Şüphe yok, ben apaçık bir uyarıcıyım.’ |
Diyanet Vakfı | 89. De ki: Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 89-Ve de ki:”Benim o apaçık uyarıcı ben!” |
Süleyman Ateş | 89. Ve: “Ben, ancak ben, apaçık bir uyarıcıyım!” de. |
Yaşar Nuri Öztürk | 89 Ve de ki: “Ben, evet ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!” |
Ali Bulaç | 90- Parça ayırıcılarına indirdiğimiz gibi, |
Diyanet Vakfı | 90. Nitekim biz, (Kur’an’ı) kısımlara ayıranlara azabı indirmişizdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 90-Tıpkı o taksim edenlere indirdiğimiz gibi. |
Süleyman Ateş | 90. (Siz bilirsiniz, inanmazsanız Allah’ın azabı başınıza inecektir.) Tıpkı o bölücülere (veya and içenlere) indirdiğimiz gibi (sizin başınıza da azab indiririz)! |
Yaşar Nuri Öztürk | 90 Aynı şekilde, o bölücülere/yemin edip duranlara da beyyineler indirmiştik. |
Ali Bulaç | 91- Ki onlar Kur’anı parça-parça kıldılar. |
Diyanet Vakfı | 91. Onlar, Kur’an’ı bölüp ayıranlardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 91-O Kur’an’ı kısım kısım ayıranlara. |
Süleyman Ateş | 91. Onlar ki Kur’an’ı bölük bölük ettiler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 91 Onlar ki Kur’an’ı parça parça/bölük bölük/falcılık aracı yaptılar. |
Ali Bulaç | 92- Rabbine andolsun, onların tümüne (bunu) soracağız. |
Diyanet Vakfı | 92. Rabbin hakkı için, mutlaka onların hepsini sorguya çekeceğiz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 92-93-Rabbin hakkı için, Biz onların hepsine mutlaka ve muhakkak bütün yaptıklarını soracağız. |
Süleyman Ateş | 92. Senin Rabbin hakkı için biz onların hepsine mutlaka soracağız: |
Yaşar Nuri Öztürk | 92 Rabbine yemin olsun ki, biz onları toplu halde sorgu suale çekeceğiz/hepsinden mutlaka hesap soracağız; |
Ali Bulaç | 93- Yapmakta oldukları şeyleri. |
Diyanet Vakfı | 93. Yaptıklarından dolayı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 92-93-Rabbin hakkı için, Biz onların hepsine mutlaka ve muhakkak bütün yaptıklarını soracağız. |
Süleyman Ateş | 93. Yaptıkları şeylerden. |
Yaşar Nuri Öztürk | 93 Yapıp ettiklerinden… |
Ali Bulaç | 94- Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme. |
Diyanet Vakfı | 94. Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 94-Şimdi sen ne ile emrolunduysan, kafalarına çatlat ve Allah ‘a ortak koşanlara aldırma! |
Süleyman Ateş | 94. Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve ortak koşanlara aldırma. |
Yaşar Nuri Öztürk | 94 Emrolunduğun şeyi, kafalarını çatlatırcasına tebliğ et; şirke bulaşmışlara aldırma. |
Ali Bulaç | 95- Şüphesiz o alay edenlere (karşı) biz sana yeteriz. |
Diyanet Vakfı | 95. (Seninle) alay edenlere karşı biz sana yeteriz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 95-Herhalde Biz, o alay edenlerin hakkından gelmek için sana yeteriz. |
Süleyman Ateş | 95. O alay edenlere karşı biz sana yeteriz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 95 Alay edip eğlenenlere karşı biz sana yeteriz. |
Ali Bulaç | 96- Ki onlar, Allah ile beraber başka ilahları (ortak) kılmaktadırlar; onlar yakında bilip-öğreneceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 96. Onlar Allah ile beraber başka bir tanrı edinenlerdir. (Kimin doğru olduğunu) yakında bilecekler! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 96-Allah ile birlikte başka bir ilah edinen o herifler bilirler geleceği. |
Süleyman Ateş | 96. O, Allah ile beraber başka tanrı tutanlar, yakında (yaptıklarının sonucunu) bileceklerdir! |
Yaşar Nuri Öztürk | 96 Allah ile beraber başka tanrılar benimseyenler yakında bilecekler. |
Ali Bulaç | 97- Andolsun, onların söylemekte olduklarına karşı göğsünün daraldığını biliyoruz. |
Diyanet Vakfı | 97. Onların söyledikleri şeyler yüzünden senin canının sıkıldığını andolsun biliyoruz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 97-Andolsun ki, onların sözlerine gerçekten içinin sıkıldığını biliyoruz. |
Süleyman Ateş | 97. Andolsun onların söylediklerine senin göğsünün daraldığını (canının sıkıldığını) biliyoruz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 97 Yemin olsun ki, onların söyledikleri yüzünden senin göğsünün daraldığını biliyoruz. |
Ali Bulaç | 98- Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. |
Diyanet Vakfı | 98. Sen şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 98-O halde Rabbine hamd ile teşbih et ve secde edenlerden ol! |
Süleyman Ateş | 98. Sen Rabbini hamd ile tesbih et (O’nu övecek sözlerle an, subhanallahi velhamdulillah de) ve secde edenlerden ol. |
Yaşar Nuri Öztürk | 98 Şimdi sen, Rabbine hamd ile tespih et ve secde edenlerden ol! |
Ali Bulaç | 99- Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et. |
Diyanet Vakfı | 99. Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 99-Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et! |
Süleyman Ateş | 99. Ve Rabbine kulluk et ki sana yakin gelsin (kesin bilgiye eresin)! |
Yaşar Nuri Öztürk | 99 Sana şaşmaz ve kesin bilgi gelinceye kadar Rabbine ibadet et! |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Hicr suresi – Karşılaştırmalı meal