İmtihan olmasaydı?
Fani dünya hayatı yani yerde yaşam ilk ve son nefes arası cereyan eden binlerce sualden müteşekkil bir imtihandır.
Yüce Allah böyle yapmakla hür iradeli ve akıllı insanlardan iyi ve doğru yola gidecekler ile gitmeyecekleri belirlemek istemiş, insanı adil bir şekilde yetki, kabiliyet ve melekelerle donatarak Peygamberleri ve kitapları ile doğru yolu göstermiştir. O herkesin iyiliği seçmesini ama aynı zamanda seçmeyenlerin de cezalandırılmasını istemiştir.
“O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş’ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratandır…” (Hud 11/7)
“Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık.” (İnsan 76/2)
“…Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.” (Maide 5/48)
“Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir.” (Al-i İmran 3/186)
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya 21/35)
“İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.” (Ankebut 29/2)
“Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.” (Tegabun 64/15)
“Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar.” (Tevbe 9/126)
İmtihan o kadar muazzam ve fazlasıyla adildir ki; Yüce Allah (haşa) soruları ayetlerinde önceden vermiş, sadece ‘Kur’an’dan’ soru çıkacağını söylemiş ve imtihanın Kitap’lar açık yapılmasına müsaade etmiştir.
“Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar…” (Hac 22/53)
“Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir.” (Furkan 25/20)
“İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.” (Zümer 39/49)
“(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Enfal 8/17)
“(Ey Muhammed!) Onlara, deniz kıyısında bulunan kent halkının durumunu sor. Hani onlar Cumartesi (yasağı) konusunda haddi aşıyorlardı. Zira tatil yaptıkları Cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk.” (A’raf 7/163)
“Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!” (Bakara 2/102)
İmtihan kaçınılmaz, soru ve cevaplar basit, istenen az ama önemlidir. Soruların doğru cevaplanmasının yetmediği, ayrıca inanarak, onunla amel işleyerek ispat edilmesi gereken bu imtihanda soruların vebali doğal olarak büyüktür. Çünkü sonrasındaki ödül muazzam güzel ve kalıcıdır.
Yüce Allah iyilerin mi, kötülerin mi yoksa her ikisinin de mi bilinmesini öncelikle dilemiştir tam bilemeyiz. Bir başka deyişle sınav cehennemliklerin mi, cennetliklerin mi seçimidir?
Yüce Rabbin cehennemi dolduracağına ahdetmesi, kötülükleri anlatan ayetlerin Kur’an’da daha fazla yer tutması, cehennemliklerin öncelikle ve hak yenmeden belirlenmesinin öncelikli kılındığını gösteriyor kanaatindeyiz.
İyiler, orta karar olanlar ve çok kötü olmayanların bir şekilde cennetlere kavuşacağını ümit eder, şirk ve küfür tacirlerinin cehennemlerde ilelebet kalacağını düşünürüz.
Yüce Allah her şeyin doğrusunu bilendir.
Düşünün ki okullarda sınavlar olmasa, not ve geçme sistemi olmasa başarılı bir eğitimden bahsedilebilir mi?
Sınavlar olmasa iyi ve zayıf öğrenci arasında ayırım yapılabilir mi?
Sınavsız, notsuz bir okul hayatı en başta dersine günü gününe çalışan için haksızlık değil midir?
Aynı şekilde iman sınavı da böyledir. Ahiret yurdundaki kalıcı yerimizi belirleyecek sınav olmasaydı kötüler iyice azar, iyiler iyi kalmakla kendilerini zararda hisseder ve bir süre sonra onlarda kötü olurdu. Ve dünya çok kısa zamanda yaşanmaz hale gelir ve insanlık yok olurdu.
Sınav hem düzeni sağlamak hem sonuçları ile hüküm vermek için gereklidir.
Sınavın fani yaşam ayağı olan düzeni tesis ve muhafaza, sadece insanlar değil hayvanlar ve bitkiler arasında da elzemdir. Söz gelimi bazı hayvan türleri bir gece ansızın yok oluverse yaşam zinciri bir ayda kırılır, uzantıları bitkileri bile etkiler, tabiat üç y gibi bir sürede mahvolurdu.
İmtihan olmasaydı da herkes iyiye kılavuzlansaydı o zaman meleklerden farkımız olmaz, akıl, ruh ve şuurla donatılmamıza gerek kalmaz, insan denen bir varlığın yaratılmasına ihtiyaç olmazdı.
İnsan yaratılmasaydı muhtemelen kötülük, karanlık, pislik te yaratılmaz ve insandan önce olduğu gibi Arş’ta güzel ve günahsız bir yaşam sürer giderdi.
Oysa Allah hür iradeli, seçme şansına sahip insanlarla anılmayı, bilinmeyi, ibadet edilmeyi dilemiştir. O kötülüğü yaratarak iyinin seçilmesini, çirkini göstererek güzelin hedeflenmesini dilemiştir.
O, şirke düşüp şeytanın izinden gitmek yerine, kendisine gönülden bağlı, imanlı mü’minlerin duasıyla-secdesiyle anılmak istemiştir. Yaratan’ın Yüceliği buradadır. O bir emri ile katrilyonlarca melek yaratabilecekken insan denen varlığı imal etmiş, cennetine varis kılacağını ahdetmiştir.
O ezeli bilen, görendir. O gayba ait hususlara nüfus edebilen tek kudret sahibidir.
Bu kainatı bize sunan, aklı, ruhu, şuuru bahşeden Rabbimizin istediği çok bir şey midir?
Peki bu güzelliklere vefasızlık eden, fıtrattaki sözüne sadık kalmayanların hainliği yanına kar mı kalmalıdır?
Riya, gösteriş, aldatmaca ve samimiyetsizliklerle Rabbi kandırmaya çalışan, ayetleri değiştirmeye gayret edenler bu muazzam sınava nankörlük edenler değil midir?
İmtihan işte asıl bunlar için gereklidir. Çürük domatesler temizlenmelidir ki yemek güzel domateslerle yapılsın. Yoksa o bir tek domates kasayı çürütür.
Rabbimiz ne eylerse güzel eyler. Sınavsa sınav, mağfiretse mağfiret, azapsa azap.
O’na karşı boynumuz kıldan incedir.
Ne yaparsak yapalım O’nun kadrini bilemeyecek ve günahlardan kurtulamayacağız.
Ama umudumuz O’nun rahmetine sığınmak ve sınavında elimizden geleni yapmaktır.
Allah bizlere güç, sabır ve iman versin.
Amin!
İmtihan olmasaydı?