İnsan suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
İNSAN SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismillahirrahmanirrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti. |
Diyanet Vakfı | 1. İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Gerçekten insan üzerinden öyle uzun bir süre gelip geçti ki o anılmaya değer bir şey bile değildi?! |
Süleyman Ateş | 1. İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 İnsan üzerinden, henüz anılan bir şey olmadığı bir süre geçmedi mi zamandan? |
Ali Bulaç | 2- Şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören (biri) kıldık. |
Diyanet Vakfı | 2. Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-Çünkü Biz insanı bir takım katkılarla karıştırılmış bir nutfeden yarattık; onu evire çevire deneyelim diye de onu işiten ve gören bir varlık yaptık. |
Süleyman Ateş | 2. Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden yarattık da onu işitici, görücü yaptık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık. |
Ali Bulaç | 3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör. |
Diyanet Vakfı | 3. Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-Muhakkak Biz ona (doğru) yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör kafir! |
Süleyman Ateş | 3. Biz ona yolu gösterdik: Ya şükredici veya nankör olur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Biz onu yola kılavuzladık. Artık ya şükredici olur ya nankör. |
Ali Bulaç | 4- Doğrusu biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. |
Diyanet Vakfı | 4. Doğrusu biz, kâfirler için zincirler; demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Çünkü Biz, kafirler için zincirler tomruklar, bir de çılgın ateş hazırladık! |
Süleyman Ateş | 4. Biz, kafirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Biz, nankörler için zincirler, bukağılar ve kızgın bir ateş hazırladık. |
Ali Bulaç | 5- Şüphesiz ki iyiler (ebrar), karışımı kafur olan bir kadehten içerler. |
Diyanet Vakfı | 5. İyiler ise, kâfûr katılmış bir kadehten (cennet şarabı) içerler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-Haberiniz olsun iyiler, kalkışı kafur öten dolu bir kadehten içeceklerdir. |
Süleyman Ateş | 5. İyiler de, karışımı kafur olan bir kadehten içerler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 İyilere gelince, onlar, karışımı kâfur olan bir kadehten içerler. |
Ali Bulaç | 6- Allah’ın kullarının kendisinden içtikleri bir kaynak; onu fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar. |
Diyanet Vakfı | 6. (Bu,) Allah’ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-Allah’ın kullarının içtiği bir çeşme ki güzel yollar ırak onu akıtırlar da akıtırlar. |
Süleyman Ateş | 6. Bir kaynak ki Allah’ın kulları ondan içerler, (istedikleri yere de) fışkırtarak akıtırlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Bir kaynak ki, Allah’ın kulları ondan içerler ve onu fışkırtarak akıtırlar. |
Ali Bulaç | 7- Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar. |
Diyanet Vakfı | 7. O kullar, şiddeti her yere yayılmış olan bir günden korkarak verdikleri sözü yerine getirirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-Adaklarım yerine getirirler ve şerri salgın olan günden korkarlar. |
Süleyman Ateş | 7. Adaklarını yerine getirirler ve şerri salgın olan bir günden korkarlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Onlar verdikleri sözü tam bir biçimde yerine getirirler ve kötülüğü salgın olan bir günden korkarlar. |
Ali Bulaç | 8- Ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Diyanet Vakfı | 8. Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-Yoksula, yetime, esire seve seve yemek yedirir. |
Süleyman Ateş | 8. Yosula, yetime ve esire sevdikleri yemeği yedirirler: |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler. |
Ali Bulaç | 9- ‘Biz size, ancak Allah’ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür.’ |
Diyanet Vakfı | 9. “Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-“Size sadece Allah rızası için yediriyoruz, siz. ı ne bir karşılık isteriz ne de bir teşekkür!” |
Süleyman Ateş | 9. Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 “Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz; |
Ali Bulaç | 10- ‘Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz.’ |
Diyanet Vakfı | 10. “Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azabına uğramaktan) korkarız” (derler). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-“Çünkü biz Rabbimizden korkarız, bir suratsız kara günden!” (derler.) |
Süleyman Ateş | 10. Çünkü biz suratsız, çok katı bir gün(ün azabın)dan ötürü Rabbimizden korkarız. (derler). |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Çünkü biz, asık suratlı, sert bir gün yüzünden Rabbimizden korkarız.” derler. |
Ali Bulaç | 11- Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. |
Diyanet Vakfı | 11. İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-Allah da onları o günün şerrinden korur ve kendilerini bir parlaklık ve bir sevince erdirir. |
Süleyman Ateş | 11. Allah da onları, o günün şerrinden korumuş, onlar(ın yüzlerin)e parlaklık ve (gönüllerine) sevinç vermiştir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 Allah da onları o gününün şerrinden korumuş ve kendilerini bir parlaklığa, bir sevince ulaştırmıştır. |
Ali Bulaç | 12- Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir. |
Diyanet Vakfı | 12. Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve (cennetteki) ipekleri lütfeder. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-Sabretmelerine karşılık onlara bir cennet ve ipek verir. |
Süleyman Ateş | 12. Sabrettiklerinden dolayı onları cennet ve ipekle ödüllendirmiştir! |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 Sabretmelerine karşılık olarak da onları bir bahçe ve ipekle ödüllendirmiştir. |
Ali Bulaç | 13- Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne dondurucu bir soğuk görürler. |
Diyanet Vakfı | 13. Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-Orada koltuklar üzerine yaslanmışlardır. Orada ne güneş görürler, ne de şiddetli soğuk; |
Süleyman Ateş | 13. Orada divanlar üzerinde yastıklara dayanırlar. Orada ne (yakıcı) güneş görürler, ne de dondurucu soğuk. |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 Koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. Ne bir güneş görürler orada ne de kavurucu bir soğuk… |
Ali Bulaç | 14- (Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış. |
Diyanet Vakfı | 14. (Cennet ağaçlarının) gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış ve devşirimleri (meyveleri) de bol bol önlerine konmuştur. |
Süleyman Ateş | 14. Cennetin gölgeleri, üzerlerine yaklaşmış, meyvaları da aşağı eğdirildikçe eğdirilmiştir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 Bahçenin gölgeleri üzerlerine eğilmiştir. Ve bahçenin meyveleri iyice yaklaştırılmşıtır. |
Ali Bulaç | 15- Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır. |
Diyanet Vakfı | 15. Yanlarında gümüşten kaplar ve billûr kupalar dolaştırılır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-Gümüş kaplar ve billur küplerle çevrelerinde dolaşılır, |
Süleyman Ateş | 15. Yanlarında gümüş kablar, billur kupalar dolaştırılır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 Çevrelerinde, gümüşten ve billurdan kaplar dolaştırılır. Kupalardır onlar. |
Ali Bulaç | 16- Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tesbit etmişlerdir. |
Diyanet Vakfı | 16. Gümüşten öyle kadehler ki onları istedikleri ölçüde tayin ve takdir etmişlerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-gümüşten billurlar (ki hizmetçiler) onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır. |
Süleyman Ateş | 16. Öyle gümüş kadehler ki onları istedikleri ölçüde takdir etmişlerdir (istedikleri kadar içki alırlar). |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 Gümüşten kupalar ki, tam diledikleri ölçüde belirlemişlerdir onları. |
Ali Bulaç | 17- Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir. |
Diyanet Vakfı | 17. Onlara orada bir kâseden içirilir ki (bu şarabın) karışımında zencefil vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Ve orada katkısı zencefil olan bir kadeh sürülür. |
Süleyman Ateş | 17. Onlara orada, karışımı zencefil olan kadehten içirilir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Orada kendilerine karışımı zencefil olan bir kadehten içirilir. |
Ali Bulaç | 18- Bir pınar ki orada ‘selsebil’ olarak adlandırılır. |
Diyanet Vakfı | 18. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına Selsebîl denir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-Selsebil denilen bir çeşme. |
Süleyman Ateş | 18. Bir çeşme ki adına Selsebil denir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Bir pınar ki, orada, selsebil diye anılır. |
Ali Bulaç | 19- Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. |
Diyanet Vakfı | 19. O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedîmler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-Etraflarında daima genç çocuklar dolaşır; görünce onları saçılmış inciler sanırsın. |
Süleyman Ateş | 19. Çevrelerinde de (öyle) ölümsüz gençler dolaşır ki, onları görsen, kendilerini saçılmış inci sanırsın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 Dolaşır çevrelerinde, sürekli görevlendirilmiş gençler. Görseydin onları, dizilmiş inciler sanırdın. |
Ali Bulaç | 20- Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün. |
Diyanet Vakfı | 20. Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-Gördüğüm zaman orada bol bir nimet ve büyük bir saltanat görürsün. |
Süleyman Ateş | 20. Orada nereye baksan, bir ni’met ve büyük bir mülk görürsün. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Oraya baktığında, nereye göz atsan büyük bir nimet, büyük bir mülk ve yönetim görürsün. |
Ali Bulaç | 21- Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir. |
Diyanet Vakfı | 21. Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır; gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Üstlerinde ince ipekten ve kalın atlastan yem yeşil elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir içki sunmaktadır. |
Süleyman Ateş | 21. (Cennet ehlinin) Üstlerinde yeşil ipekten ince ve kalın giysiler var. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirmiş(ve şöyle demiş)tir: |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 Üzerlerinde yeşil-ince ipeklerle, sırmalı, kalın ipeklerden giysiler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Ve Rableri onlara tertemiz bir içki ikram etmiştir. |
Ali Bulaç | 22- Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafaattır. Çaba-harcamanız şükre değer (meşkur:makbul) görülmüştür. |
Diyanet Vakfı | 22. (Onlara şöyle denir:) Bu, sizin için bir mükâfattır. Sizin gayretiniz karşılığını bulmuştur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-“İşte bu, sizin bir mükafatınızdı, çalışmanız mükafat ile karşılandı.” |
Süleyman Ateş | 22. Bu, sizin ödülünüzdür. Çalışmanızın karşılığı verilmiştir! |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 İşte bu size bir ödüldür. Ve sizin gayretiniz şükranla karşılanmıştır. |
Ali Bulaç | 23- Gerçek şu ki, Kur’an’ı senin üzerine ‘safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil)’ indiren biziz, biz. |
Diyanet Vakfı | 23. (Resûlüm!) Kur’an’ı sana biz, evet biz indirdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-Gerçekten Kur’an’ı Biz sana aşama aşama indirdik. |
Süleyman Ateş | 23. Muhakkak Biziz, Biz ki sana Kur’an’ı parça parça indirdik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Biz indirdik o Kur’an’ı sana parça parça, biz! |
Ali Bulaç | 24- Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme. |
Diyanet Vakfı | 24. Artık Rabbinin hükmüne (boyun eğip) sabret; onlardan hiçbir günahkâra, yahut hiçbir nanköre boyun eğme. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-O halde Rabbinin hükmünü vermesi için de sabret. Onlardan bir günahkara veya nanköre itaat etme! |
Süleyman Ateş | 24. O halde Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkara, yahut nanköre ita’at etme. |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 O halde, Rabbinin hükmü karşısında sabret ve onların günahkârlarına da nankörlerine de boyun eğme. |
Ali Bulaç | 25- Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret. |
Diyanet Vakfı | 25.Sabah akşam Rabbinin ismini yâdet. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-Rabbinin ismini hem (sabah) erken, hem de ikindi üstü an! |
Süleyman Ateş | 25. Sabah akşam Rabbinin adını an. |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Rabbinin adını sabahtan da akşamdan da an! |
Ali Bulaç | 26- Gecenin bir bölümünde O’na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O’nu tesbih et. |
Diyanet Vakfı | 26. Gecenin bir kısmında O’na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O’nu tesbih et. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-Gecenin bir kısmında O’na secde et ve uzun bir gece O’nu tesbih et! |
Süleyman Ateş | 26. Gecenin bir bölümünde O’na secde et ve geceleyin uzun zaman O’nu tesbih eyle (şanının yüceliğini an)! |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 Gecenin bir kısmında da O’na secde et! Ve geceleyin O’nu uzunca tespih et/uzun bir gece boyu O’nu tespih et! |
Ali Bulaç | 27- Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar. |
Diyanet Vakfı | 27. Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-Çünkü onlar peşini (geçici dünyayı) severler ve önlerindeki ağır bir günü (kıyameti) bırakırlar. |
Süleyman Ateş | 27. Bunlar, şu çabuk(geçen dünyay)ı seviyorlar da ötelerindeki ağır bir günü bırakıyorlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 Bunlar, hemen gelecek olanı seviyorlar da ötelerindeki zorlu bir günü ihmal ediyorlar. |
Ali Bulaç | 28- Onları biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman onları benzerleriyle değiştiririz. |
Diyanet Vakfı | 28. Onları biz yarattık; onların yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde (kendilerini yok eder) yerlerine benzerlerıni getiririz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-Onları Biz yarattık, kundaklarım da Biz bağladık. dilediğimiz vakit de kılıklarım değiştiririz. |
Süleyman Ateş | 28. Biz onları yarattık, yapılarını sıkıca bağladık. Dilediğimiz zaman onları benzerleriyle değiştiririz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 Biz yarattık onları ve kuvvetli yaptık bağlarını/eklemlerini. Dilediğimizde benzerleri ile değiştiririz onları. |
Ali Bulaç | 29- Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir. |
Diyanet Vakfı | 29. Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Aırtık dileyen Rabbine bir yol tutar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-İşte bu bir öğüttür, dileyen Rabbine bir yol tutar! |
Süleyman Ateş | 29. Bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine varan yolu tutar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 İşte bu, bir hatırlatıcı ve düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir. |
Ali Bulaç | 30- Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Diyanet Vakfı | 30. Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde (bir şeyi) dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-Şu da var: Allah dilemedikçe, hiçbirşey dileyemezsiniz; çünkü herşeyi bilen, hikmet sahibi ancak Allah’ tır. |
Süleyman Ateş | 30. Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir. |
Ali Bulaç | 31- Dilediğini kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlara acı bir azab hazırlamıştır. |
Diyanet Vakfı | 31. O, dilediğini rahmetine dahil eder. Zalimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-O dilediğini rahmeti içine kor; zalimlere ise acı bir azap hazırlamıştır. |
Süleyman Ateş | 31. Dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere gelince, onlar için acı bir azab hazırlamıştır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 Dilediğini/dileyeni rahmetinin içine sokar. Zalimlere gelince, onlar için korkunç bir azap hazırlamıştır. |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
İnsan suresi – Karşılaştırmalı meal