Kader
Kader kitabı çoktan yazılmıştır doğduğunda. Çıkmaz, silinmez harflerle defterin mühürlenmiş, ecelin belirlenmiş, güz dönümlerin işaretlenmiştir. Yol boyu sapakların vardır onlarca. Sona varana kadar dehlizler, köprüler, tüneller sayısızca. Dikenler dolanır bazen ayağına, bazen gül bahçelerine düşer yolun. Bazı akşamlar rahmet denizi kıyısında içersin çayını hoş gönül sefanla, bazen gurbetin acı şurubudur içtiğin uzak köşelerde.
Kimi elinden tutar kaldırır düştüğünde, kimi ayaklarına dolanır ilerlerken yavaş yavaş. Koşarsın bazen varamayacakcasına, bazen geri geri gider ayakların.
Sapaklar arası hürsün iradenle. İster gönüller sultanına dön yüzünü yolunu kaybetmemek için, ister yalancı rüzgârlara bırak kendini. İster teselliyi haramlarda ara, ister muhabbeti kucakla sevaplarda.
Topluca yürü istediğinde, ya da yalnız ilerle.
Ne yolun değişir sen istemedikçe ne Rahman değiştirir sen dilemedikçe.
Sen ilkin iste ki Rabbin kabul etsin, güç versin. Sen doğru ve selametle gitmek isteki Rabbin hafifletsin yükünü. Sen azmak iste ki azmana müsaade etsin sahibin.
Tüy kadar hafif, ceylan kadar hızlı gitmekte var bu yolda, kaplumbağa gibi yavaş ve beygir kadar yüklü de.
Sıcaklardan, dondurucu soğuklardan geçmek var. Sarı yapraklar düşerken de yerlere, yeşil yapraklar fırlarken de can evinden devam var yolculuğa.
Omuzunda melekler, yüreğinde şefkat sesi, kulaklarında nefsinin ateşlemeleri yürümek var.
Kader Allah’ın izniyle sensin, başkası değil. Aklınla, ruhunla, şuurunla, kalp gözünle sen seçersin sapakları. Dönülmezlerden döner, çıkmazlara dalarsan kim ne yapsın sana. Yokuş yukarı vurursan kendini selametle inmek varken bayır aşağı, serinlerde, dikensizlerde gitmek varken ıslık çalarak dalarsan tozlu taşlı yollara, kim ne yapsın sana?
Ne istersen onu yapar, ne dilersen onu verir sana kader. Bu yüzden sorumlu bu yüzden günahkârsın yolun sonunda. Atamaz, kurtulamaz, suçlayamazsın kimseleri.
Yanlış yola girdiğinde dönmen mümkünken, dönmek istemezsen kim ne yapsın sana? Su başında nefeslenip anmak varken sevgilini, kırmızı gecelerde arasan teselliyi kim affetsin seni? Tövbe edip doğru yola koyulmazsan yanlış yollardan dönüp kim doğru yola iletsin seni?
Aldatana aldanmak var bu yolda. Yanlışı gösterip, çirkini dileten, ışığı unutturup karanlık bataklara sürükleyen.
Rabbinin nuruna yönelmek var aldanmadan. Doğruyu, adilini, hak olanı gösterip yolunu aydınlatan. Yol senin, zaman senin, gönül senin dilediğin gibi yürü.
Kader mahkûmu değil kader yolcususun sen. Dilediğinde in, dilediğinde dön, dilediğinde başka yola gir, hürsün. Ama kimseleri suçlama, kimseyi ortak etme günahına.
Sevap ta günah ta senin. Ateşten halkalar takmak boynuna veya nurlar saçmak etrafına senin elinde.
O oku atmak istersen, Rabbin müsaade eder sana, güç verir, atarsın. Sen istemezsen oku atman için kimse zorlamaz seni. Rabbin dilemezse o oku atmana müsaade edip güç vermez. Yani oku atan hem sen hem Rab’bindir. O halde O’ndan nasıl kaçarsın?
İlk dileyen sen olduğun için amel senindir. İşte bu kaderin ta kendisidir. Sapaklar arası yolda dilediğini yapmak, belirlenmiş ecele kadar vakit doldurmak senin seçiminledir.
Rabbin senin yaptığınla binlerce başkasının, milyonlarca başkasının yaptığıyla senin yolunu etkileyecek kader ağlarının tek sahibidir. Bu akıllara zarar kudret ve ilim sadece O’nundur.
Öyle ya yoldan bir taş alır kenara koyarsan sanırsın sevabı birdir. O taşı almasaydın ve bir araba o taşı sektirip başkasının kafasını yarsaydı veya o kul hayata veda etseydi…sevabı bir mi olurdu? O araba sahibi o taşla yaraladığı çocuğun vebaliyle başkaca işler yapsaydı, o çocuk ailesi intikam duygusu ile başkaca kötülüklere ev sahipliği etseydi? Yoldan geçen ve olayı görenler susup günaha, konuşup doğru yola gelseydi? O iş olmasaydı da bir dakika sonra başka bir yerde o araba başka bir yaşlı teyzeye dokunacak olsaydı? O teyze hastaneye ölmek üzere olan oğluyla helalleşmeye gidiyor olsaydı? O oğul annesine küs hayata veda etseydi? O teyze hayata küsüp kıyısına geldiği rahmet denizini terk eyleyip inkâr sularına dalsaydı acısından?
Kader işte tam budur. Yüce Allah’tır ağları iç içe geçiren. Dilediğini yapan, dilediğini yaptıran O’dur.
Düşen uçakta odur ki ölenlerin ecel saatleri hepsinin aynıdır. Ecel seni nerede, ne şartta olursan ol yakalar. Kader saatinin pili buraya kadardır.
Kader; dünya denen sınavda hür aklın ve ruhunla, misakına bağlı veya nefsine boyun eğmiş halinle, kendi ellerinle yarattığındır. Yüce Allah büyük ve yorumsuz işleri sana sormadan kader ve kaza etse de hayatın senin iradenle şekillenir çoğu zaman. Bu yüzden kadere mahkûm değil kadere razı yaşamak lazım gelir.