Kıyamet suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
KIYAMET SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismillahirrahmanirrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim. |
Diyanet Vakfı | 1. Kıyamet gününe yemin ederim. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Yoo! Yemin ederim o kalkım gününe (kıyamet gününe)! |
Süleyman Ateş | 1. Yoo, kıyamet gününe and içerim, |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Hayır, öyle değil! Kıyamet gününe yemin ederim ki, |
Ali Bulaç | 2- Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim. |
Diyanet Vakfı | 2. Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksiniz). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-Yine Yoo! Yemin ederim o pişman cana (kınayan nefse)! |
Süleyman Ateş | 2. Yoo, daima, kendini kınayan nefse and içerim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 Öyle değil! Kendisini ısrarla kınayan benliğe de yemin ederim. |
Ali Bulaç | 3- İnsan, kendisinin kemiklerini bizim kesin olarak bir araya getirmeyeceğimizi mi sanıyor? |
Diyanet Vakfı | 3. İnsan, kendisinin kemiklerini biraraya toplayamayacağımızı mı sanır? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-insan sanıyor mu ki kemiklerini derleyemeyiz? |
Süleyman Ateş | 3. İnsan kendisinin kemiklerini bir araya toplamayacağımızı mı sanıyor? |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 İnsan, kendisinin kemiklerini asla bir araya toplamayacağımızı mı sanıyor? |
Ali Bulaç | 4- Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz. |
Diyanet Vakfı | 4. Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Evet derleriz, parmak (uç)larını bile tesviyeye (eski haline getirmeye) gücümüz yeter! |
Süleyman Ateş | 4. Evet, toplarız, onun parmak uçlarnı düzenlemeğe gücümüz yeter. |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Hayır, sandığı gibi değil! Biz onun parmak uçlarını da tam bir biçimde düzenlemeye gücü yetenleriz. |
Ali Bulaç | 5- Ancak insan, önündeki (sonsuz geleceği)ni de ‘fücurla sürdürmek ister.’ |
Diyanet Vakfı | 5. Fakat insan önündekini (kıyameti) yalanlamak ister. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-Fakat insan önünde (ileride) günah işlemek ister, |
Süleyman Ateş | 5. Fakat insan, devamlı suç işleyerek ilerisini berbadetmek ister. |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 Fakat insan kendi önünde rezillik sergilemeyi ister. |
Ali Bulaç | 6- ‘Kıyamet günü ne zamanmış’ diye sorar. |
Diyanet Vakfı | 6. “Kıyamet günü ne zamanmış?” diye sorar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-sorar: “O kıyamet günü ne zaman?” diye. |
Süleyman Ateş | 6. Kıyamet günü nerede? diye sorup durur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 “Kıyamet günü nerede/ne zaman?” diye sorar. |
Ali Bulaç | 7- Ama göz ‘kamaşıp da kaydığı,’ |
Diyanet Vakfı | 7. İşte, göz kamaştığı, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-Ne zaman ki o göz şimşek çakar, |
Süleyman Ateş | 7. Ama göz (güneş gibi ortaya çıkan gerçeğin karşısında) kamaştığı, |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Göz şimşek çaktığında, |
Ali Bulaç | 8- Ay karardığı, |
Diyanet Vakfı | 8.Ay tutulduğu, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-ay tutulur, |
Süleyman Ateş | 8. Ay tutulduğu, |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Ay tutulduğunda, |
Ali Bulaç | 9- Güneş ve ay birleştirildiği zaman; |
Diyanet Vakfı | 9.Güneşle ay biraraya getirildiği zaman! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-güneş ve ay toplanır, |
Süleyman Ateş | 9. Güneş ve Ay bir araya toplandığı zaman! |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 Ve Güneş’le Ay biraraya getirildiğinde, |
Ali Bulaç | 10- İnsan o gün: ‘Kaçış nereye?’ der. |
Diyanet Vakfı | 10. O gün insan, “Kaçacak yer neresi!” diyecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-O gün insan: “Nereye kaçmalı?” der. |
Süleyman Ateş | 10. (Evet) O gün insan: “Kaçacak yer neresi?” der. |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Der ki insan o gün: “Kaçılacak yer nerede?” |
Ali Bulaç | 11- Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok. |
Diyanet Vakfı | 11. Hayır, hayır! (Kaçıp) sığınacak yer yoktur! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-Hayır hayır! Yok bir siperi |
Süleyman Ateş | 11. Hayır, sığınacak yer yoktur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 Hayır, yok sığınacak yer! |
Ali Bulaç | 12- O gün, ‘sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)’ yalnızca Rabbi’nin katıdır. |
Diyanet Vakfı | 12. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-O gün ancak siper (varılacak yer) Rabbinedir, |
Süleyman Ateş | 12. O gün varıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur (ey insan). |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 Varılıp durulacak yer Rabbinin huzurudur o gün. |
Ali Bulaç | 13- İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir. |
Diyanet Vakfı | 13. O gün insana, ileri götürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-o gün insan, önce ve sonra yaptıkları ile ayıtılır. |
Süleyman Ateş | 13. (O zaman) İnsanın yapıp öne sürdüğü, (yapmayıp) geri bıraktığı herşey kendisine haber verilir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 Haber verilir insana o gün önden gönderdiği de arkaya bıraktığı da. |
Ali Bulaç | 14- Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir. |
Diyanet Vakfı | 14. Artık insan, kendi kendinin şahididir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-Doğrusu insan kendine karşı bir basirettir ( kendisinin ne yaptığını gayet iyi bilir). |
Süleyman Ateş | 14. Doğrusu insan kendi nefsini görür, |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 Gerçek şu ki insan, öz benliği üzerine yönelmiş kesikin ve derin bir bakıştır; |
Ali Bulaç | 15- Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile. |
Diyanet Vakfı | 15. İsterse özürlerini sayıp döksün. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-Mazeretlerini ortaya (sayıp) dökse de! |
Süleyman Ateş | 15. Birtakım özürler ortaya atsa da. |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 Dökse de ortaya tüm mazeretlerini. |
Ali Bulaç | 16- Onu (Kur’an’ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma. |
Diyanet Vakfı | 16. (Resûlüm!) onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-Depretme ona dilini telaşından onu (tekrarlamak için)! |
Süleyman Ateş | 16. (Ey Muhammed,) Onu hemen okumak için diline depretme. |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 Onu aceleye getiresin diye dilini onunla hareketlendirme! |
Ali Bulaç | 17- Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak bize ait (bir iş)tir. |
Diyanet Vakfı | 17. Şüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Çünkü onun derlenip toplanması Bize aittir! |
Süleyman Ateş | 17. Onu (senin kalbinde) toplamak ve (sana) okumak bize düşer. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Onu toplamak ve okumak bize düşer. |
Ali Bulaç | 18- Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de okunuşunu izle. |
Diyanet Vakfı | 18. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-Biz onu (Kur’an’ı) okuduğumuz zaman okuduğunu takip et! |
Süleyman Ateş | 18. O halde sana Kur’an’ı okuduğumuz zaman onun okunuşunu izle. |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun okunuşunu izle. |
Ali Bulaç | 19- Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir. |
Diyanet Vakfı | 19. Sonra şüphen olmasınki, onu açıklamak da bize aittir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-Sonra onun açıklaması da yine Bize aittir. |
Süleyman Ateş | 19. Sonra onu açıklamak da bize düşer. |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır. |
Ali Bulaç | 20- Hayır; siz çarçabuk geçmekte olanı (dünyayı) seviyorsunuz. |
Diyanet Vakfı | 20. Hayır! Doğrusu siz, çarçabuk geçeni (dünya hayatını ve nimetlerini) seviyorsunuz da, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-Hayır, hayır! Siz peşini (geçici dünyayı) seviyorsunuz. |
Süleyman Ateş | 20. Hayır, siz çabuk(geçen şu dünyay)ı seviyorsunuz da, |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Hayır, hayır! Siz hemencecik geleni seversiniz. |
Ali Bulaç | 21- Ve ahireti terkedip-bırakıyorsunuz. |
Diyanet Vakfı | 21. Ahireti bırakıyorsunuz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Ahireti bırakıyorsunuz! |
Süleyman Ateş | 21. Ahireti bırakıyorsunuz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 Ve sonradan geleceği terk edersiniz. |
Ali Bulaç | 22- O gün yüzler ışıl ışıl parlar. |
Diyanet Vakfı | 22. Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-Nice yüzler o gün ışılar, parlar, |
Süleyman Ateş | 22. Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar, |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Yüzler vardır o gün parıltılı, |
Ali Bulaç | 23- Rablerine bakıp-durur. |
Diyanet Vakfı | 23. Rablerine bakacaklardır (O’nu göreceklerdir). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-Rablerine bakarlar! |
Süleyman Ateş | 23. Rabbine bakar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Rabbine doğru bakan. |
Ali Bulaç | 24- O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir. |
Diyanet Vakfı | 24. Yüzler de vardır ki, o gün buruşacaktır; |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-Nice yüzler de o gün ekşir, pusarır; |
Süleyman Ateş | 24. Yüzler de var ki o gün asıktır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 Ve yüzler vardır o gün, asık/buruk, |
Ali Bulaç | 25- Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır. |
Diyanet Vakfı | 25. Kendilerinin, bel kemiklerini kıran bir felâkete uğratılacağını sezeceklerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-kendilerine bel kıran belalı bir iş yapılacağını anlar. |
Süleyman Ateş | 25. Kendisine bel kemiklerini kıran(bela)nın yapılacağını anlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Kendisine, bel kıracak bir hesap yöneleceğini sezinler. |
Ali Bulaç | 26- Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman, |
Diyanet Vakfı | 26. Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-Hayır, hayır! Ne zaman ki, can köprücüklere dayanır |
Süleyman Ateş | 26. Hayır, ne zaman ki can, köprücük kemiklerine dayanır, |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 İş, onların sandığı gibi değil! Can, köprücüklere dayandığında, |
Ali Bulaç | 27- ‘Son müdahaleyi yapacak kim’ denir. |
Diyanet Vakfı | 27. “Tedavi edebilecek kimdir?” denir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-ve: “Okuyacak kim var?” denilir |
Süleyman Ateş | 27. Ve (başında bulunanlar tarafından): “Kim afsun yapar acaba? denir, |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 “Kim var okuyup üfleyecek?” denilir! |
Ali Bulaç | 28- Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır. |
Diyanet Vakfı | 28. (Can çekişen) bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-ve o zaman (o da bunun) tam bir ayrılış olduğunu sezmiş, |
Süleyman Ateş | 28. Ve kendisi artık bunun, ayrılık zamanı olduğunu anlar, |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 Sezinlemiştir ki odur ayrılık. |
Ali Bulaç | 29- (Ölüm korkusundan) Ayaklar birbirine dolaştığında; |
Diyanet Vakfı | 29. Ve bacak bacağa dolaşır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-el, ayak, bacak bacağa dolaşmıştır. |
Süleyman Ateş | 29. Ve bacak bacağa dolaşır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 Dolaşmıştır el-ayak/kol-bacak. |
Ali Bulaç | 30- O gün sevk, yalnızca Rabbinedir. |
Diyanet Vakfı | 30. İşte o gün sevkedilecek yer, sadece Rabbinin huzurudur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-O gün kişi yalnız Rabbinin huzuruna sevkedilir. |
Süleyman Ateş | 30. İşte o gün, sevk Rabbinedir (can, Allah’ın huzuruna sevk edilir). |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Rabbine doğrudur o gün sevkiyat. |
Ali Bulaç | 31- Fakat o, ne doğrulamış ne de namaz kılmıştı. |
Diyanet Vakfı | 31. İşte o, (Peygamber’in getirdiğini) doğru kabul etmemiş, namaz da kılmamıştı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-Ama o ne sadaka verdi ne de namaz kıldı. |
Süleyman Ateş | 31. Ne sadaka verdi, ne de namaz kıldı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 Ne tasdik etti ne sadaka verdi ne namaz kıldı/dua etti. |
Ali Bulaç | 32- Ancak o, yalanlamış ve yüz çevirmişti. |
Diyanet Vakfı | 32. Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Fakat yalan dedi ve döndü. |
Süleyman Ateş | 32. Fakat yalanladı, döndü. |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 Tam aksine, yalanladı, gerisin geri döndü. |
Ali Bulaç | 33- Sonra çalım satarak yakınlarına gitmişti. |
Diyanet Vakfı | 33. Sonra da çalım sata sata yürüyerek kendi ehline (taraftarlarına) gitmişti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-Sonra da gerneşe gerneşe yakınlarına gitti. |
Süleyman Ateş | 33. Sonra çalım satarak ailesine gitti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 Sonra da çalım sata sat ailesine gitti. |
Ali Bulaç | 34- Sen buna müstahaksın, dahasına müstahaksın. |
Diyanet Vakfı | 34. Lâyıktır (o azap) sana, lâyık! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-O bela sana layıktır! |
Süleyman Ateş | 34. Yazık sana yazık! |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 Çok uygundur sana bu bela, çok uygun! |
Ali Bulaç | 35- Yine müstahaksın, dahasına da müstahaksın. |
Diyanet Vakfı | 35. Evet, lâyıktır sana (o azap) lâyık! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-Evet gerektir o bela sana gerek! |
Süleyman Ateş | 35. Yine yazık sana yazık! |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 Evet, çok uygundur sana bu bela, çok uygun! |
Ali Bulaç | 36- İnsan, ‘kendi başına ve sorumsuz’ bırakılacağını mı sanıyor? |
Diyanet Vakfı | 36. İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-İnsan sanır mı başıboş bırakılacağını? |
Süleyman Ateş | 36. İnsan, başı boş bırakılacağını mı sanır? |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor? |
Ali Bulaç | 37- Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? |
Diyanet Vakfı | 37. O, (döl yatağına) akıtılan meninin içinden bir nutfe (sperm) değil miydi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-O (Rahme) dökülen bir damla meniden değil miydi? |
Süleyman Ateş | 37. Kendisi dökülen meniden bir nutfe (sperm) değil miydi? |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 O, dökülen meniden bir sperm değil miydi? |
Ali Bulaç | 38- Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir ‘düzen içinde biçim verdi.’ |
Diyanet Vakfı | 38. Sonra bu, alaka (aşılanmış yumurta) olmuş, derken Allah onu (insan biçiminde) yaratıp şekillendirmişti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 38-Sonra bir pıhtı oldu, derken (Allah onu) biçime koydu, derken tesviye etti; |
Süleyman Ateş | 38. Sonra alaka (rahme asılan embriyo) oldu da (Rabbi onu) yarattı, düzenledi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 Sonra o, bir çiğnem et oldu da Allah onu yarattı, ardından düzgün bir şekle ulaştırdı. |
Ali Bulaç | 39- Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı. |
Diyanet Vakfı | 39. Ondan da iki eşi, yani erkek ve dişiyi var etmişti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 39-derken ondan da iki eşi yaptı: Erkek ve dişi! |
Süleyman Ateş | 39. O(meni)den iki çifti: Erkeği ve dişiyi var etti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 39 Nihayet ondan iki çifti, erkeği ve dişiyi vücuda getirdi. |
Ali Bulaç | 40- (Öyleyse Allah,) Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir? |
Diyanet Vakfı | 40. Peki (bunları yapan) Allah’ın, ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 40-(Artık) o ölüleri diriltmeye kadir değil mi? |
Süleyman Ateş | 40. Şimdi bun(ları yapan Allah)ın ölüleri diriltmeğe gücü yetmez mi? |
Yaşar Nuri Öztürk | 40 Peki bunu yapan, ölüyü diriltmeye güç yetiremez mi? |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Kıyamet suresi – Karşılaştırmalı meal