Kur’an fihristi
“N”
NAFAKA
2. Sure (Bakara Suresi), 215. Ayet
Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”
2. Sure (Bakara Suresi), 272. Ayet
Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir.
2. Sure (Bakara Suresi), 273. Ayet
(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
4. Sure (Nisâ Suresi), 8. Ayet
Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin.
NAMAZ KILANLARIN MÜKAFATI
2. Sure (Bakara Suresi), 277. Ayet
Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.
4. Sure (Nisâ Suresi), 122. Ayet
İman edip salih ameller işleyenleri de ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah gerçek bir va’dde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan?
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 1. Ayet
Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 2. Ayet
Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 3. Ayet
Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 4. Ayet
Onlar ki, zekatı öderler.
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 5. Ayet
Onlar ki, ırzlarını korurlar.
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 6. Ayet
Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 7. Ayet
Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 8. Ayet
Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler.
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 9. Ayet
Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 10. Ayet
İşte bunlar varis olanların ta kendileridir.
23. Sure (Mü’minûn Suresi), 11. Ayet
Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
35. Sure (Fâtır Suresi), 29. Ayet
Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.
35. Sure (Fâtır Suresi), 30. Ayet
Allah kendilerine mükafatlarını tam olarak versin ve kendi lütfundan daha da artırsın diye (böyle yaparlar). Şüphesiz O, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
70. Sure (Meâric Suresi), 22. Ayet
Ancak, namaz kılanlar başka.
70. Sure (Meâric Suresi), 23. Ayet
Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir.
70. Sure (Meâric Suresi), 26. Ayet
Onlar ceza gününü tasdik eden kimselerdir.
70. Sure (Meâric Suresi), 27. Ayet
Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir.
70. Sure (Meâric Suresi), 28. Ayet
Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz.
70. Sure (Meâric Suresi), 29. Ayet
Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir.
70. Sure (Meâric Suresi), 30. Ayet
Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar.
70. Sure (Meâric Suresi), 31. Ayet
Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir.
70. Sure (Meâric Suresi), 32. Ayet
Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir.
70. Sure (Meâric Suresi), 33. Ayet
Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir.
70. Sure (Meâric Suresi), 34. Ayet
Onlar namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir.
70. Sure (Meâric Suresi), 35. Ayet
İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir.
87. Sure (A’lâ Suresi), 14. Ayet
Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.
NAMAZ KILINMASI EMRİ
2. Sure (Bakara Suresi), 110. Ayet
Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür.
2. Sure (Bakara Suresi), 238. Ayet
Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.
2. Sure (Bakara Suresi), 239. Ayet
Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın).
4. Sure (Nisâ Suresi), 77. Ayet
Daha önce kendilerine, “(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler. De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.”
6. Sure (En’âm Suresi), 72. Ayet
Bir de, bize, “Namazı dosdoğru kılın ve Allah’a karşı gelmekten sakının” diye emrolundu. O, huzurunda toplanacağınız Allah’tır.
11. Sure (Hûd Suresi), 114. Ayet
(Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.
14. Sure (İbrâhîm Suresi), 31. Ayet
İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar.
15. Sure (Hicr Suresi), 98. Ayet
O halde Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt) ve secde edenlerden ol.
17. Sure (İsrâ Suresi), 78. Ayet
Güneşin zevalinden (öğle vaktinde Batı’ya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir.
17. Sure (İsrâ Suresi), 79. Ayet
Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud’a ulaştırsın.
29. Sure (Ankebût Suresi), 45. Ayet
(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.
30. Sure (Rûm Suresi), 31. Ayet
Allah’a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir.
31. Sure (Lokmân Suresi), 17. Ayet
“Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.”
33. Sure (Ahzâb Suresi), 33. Ayet
Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah’a ve Resülüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
58. Sure (Mücâdele Suresi), 13. Ayet
Başbaşa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve Resülüne itaat edin. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
62. Sure (Cuma Suresi), 9. Ayet
Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.
62. Sure (Cuma Suresi), 10. Ayet
Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.
73. Sure (Müzzemmil Suresi), 20. Ayet
(Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O halde, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükafat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
76. Sure (İnsân Suresi), 25. Ayet
Sabah akşam Rabbinin adını an.
76. Sure (İnsân Suresi), 26. Ayet
Gecenin bir kısmında ona secde et; geceleyin de onu uzun uzadıya tespih et.
93. Sure (Duhâ Suresi), 5. Ayet
Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.
96. Sure (Alak Suresi), 19. Ayet
Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş.
108. Sure (Kevser Suresi), 2. Ayet
O Halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.
NAMAZA DAİR BAZI HÜKÜMLER
2. Sure (Bakara Suresi), 238. Ayet
Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.
4. Sure (Nisâ Suresi), 43. Ayet
Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.
4. Sure (Nisâ Suresi), 101. Ayet
Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.
4. Sure (Nisâ Suresi), 102. Ayet
(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekat kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. İnkar edenler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah inkarcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
4. Sure (Nisâ Suresi), 103. Ayet
Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.
9. Sure (Tevbe Suresi), 84. Ayet
Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allah’ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler.
22. Sure (Hac Suresi), 26. Ayet
Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.
NEFİS ARZUSUNA UYANLAR
4. Sure (Nisâ Suresi), 135. Ayet
Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
20. Sure (Tâhâ Suresi), 15. Ayet
“Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.”
20. Sure (Tâhâ Suresi), 16. Ayet
“Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helak olursun!”
25. Sure (Furkân Suresi), 43. Ayet
Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?
28. Sure (Kasas Suresi), 48. Ayet
Onlara katımızdan gerçek gelince, “Mûsâ’ya verilen (mucize)lerin benzeri niçin buna da verilmedi” dediler. Onlar daha önce Mûsâ’ya verilen (mucize)leri inkar etmemişler miydi? Onlar, “İki sihirbaz birbirlerine destek oluyor” dediler. “Biz hepsini inkar ediyoruz” dediler.
28. Sure (Kasas Suresi), 49. Ayet
De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah katından, doğruya bu ikisinden (Tevrat ve Kur’an’dan) daha çok ulaştıran bir kitap getirin de, ben ona uyayım.”
28. Sure (Kasas Suresi), 50. Ayet
Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. Kim, Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz Allah zalimler toplumunu doğruya iletmez.
28. Sure (Kasas Suresi), 51. Ayet
Andolsun, düşünüp öğüt alsınlar diye o sözü (Kur’an âyetlerini) onlara peşpeşe ulaştırdık.
30. Sure (Rûm Suresi), 29. Ayet
Fakat, zulmedenler bilgisizce nefislerinin arzularına uydular. Allah’ın (bu şekilde) saptırdığı kimseleri kim doğru yola iletir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.
38. Sure (Sâd Suresi), 26. Ayet
Ona dedik ki: “Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır. Allah’ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.”
45. Sure (Câsiye Suresi), 23. Ayet
Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah’ın; (halini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
47. Sure (Muhammed Suresi), 14. Ayet
Rabbinin katından açık bir belgesi olan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve nefislerinin arzularına uyan kimseler gibi midir?
47. Sure (Muhammed Suresi), 16. Ayet
Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler. İşte bunlar, Allah’ın, kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir.
NİMETLERİ İNKÂR
14. Sure (İbrâhîm Suresi), 34. Ayet
O, İstediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.
22. Sure (Hac Suresi), 66. Ayet
O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. Şüphesiz, insan çok nankördür.
28. Sure (Kasas Suresi), 57. Ayet
Onlar, “Sizinle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız” dediler. Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak, her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
30. Sure (Rûm Suresi), 33. Ayet
İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, Rablerine yönelerek ona dua ederler. Sonra Allah onlara kendinden bir rahmet tattırınca da, bir bakarsın ki içlerinden bir grup, Rablerine ortak koşuyorlar.
30. Sure (Rûm Suresi), 34. Ayet
Kendilerine verdiğimiz nimetleri inkar etsinler bakalım! Haydi (şimdilik) yararlanın, ama yakında bileceksiniz.
30. Sure (Rûm Suresi), 51. Ayet
Andolsun, eğer (ekinlerine zararlı) bir rüzgar göndersek de o ekini sararmış görseler, ardından mutlaka nankörlük etmeye başlarlar.
31. Sure (Lokmân Suresi), 20. Ayet
Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi? Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır.
42. Sure (Şûrâ Suresi), 48. Ayet
Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa o zaman da insan pek nankördür.
80. Sure (Abese Suresi), 17. Ayet
Kahrolası (inkarcı) insan! Ne nankördür o!
80. Sure (Abese Suresi), 18. Ayet
Allah onu hangi şeyden yarattı?
80. Sure (Abese Suresi), 19. Ayet
Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.
80. Sure (Abese Suresi), 20. Ayet
Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
80. Sure (Abese Suresi), 21. Ayet
Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.
80. Sure (Abese Suresi), 22. Ayet
Sonra, dilediği vakit onu diriltir.
80. Sure (Abese Suresi), 23. Ayet
Hayır hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.)
80. Sure (Abese Suresi), 24. Ayet
Herşeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!
80. Sure (Abese Suresi), 25. Ayet
Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık.
80. Sure (Abese Suresi), 26. Ayet
Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık!
80. Sure (Abese Suresi), 27. Ayet
Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
100. Sure (Âdiyât Suresi), 1. Ayet
Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
100. Sure (Âdiyât Suresi), 7. Ayet
Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir.
NUH (A.S.)
3. Sure (Âl-i İmrân Suresi), 33. Ayet
Şüphesiz, Allah, Adem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı.Allah her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
4. Sure (Nisâ Suresi), 163. Ayet
Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.
7. Sure (A’râf Suresi), 59. Ayet
Andolsun, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi.
7. Sure (A’râf Suresi), 60. Ayet
Kavminin ileri gelenleri, “Biz seni açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.
7. Sure (A’râf Suresi), 61. Ayet
(Nûh onlara) şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok. Aksine ben, Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”
7. Sure (A’râf Suresi), 62. Ayet
“Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum. Sizin bilmediğiniz şeyleri de Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum.”
7. Sure (A’râf Suresi), 63. Ayet
Sizi uyarması ve sizin de Allah’a karşı gelmekten sakınıp rahmete ulaşmanız için, içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir zikir (vahiy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı?
7. Sure (A’râf Suresi), 64. Ayet
Derken kavmi onu yalanladı. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Çünkü onlar (vicdanları hakka kapalı) kör bir kavim idiler.
7. Sure (A’râf Suresi), 69. Ayet
“Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.”
7. Sure (A’râf Suresi), 70. Ayet
Onlar, “Sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir” dediler.
11. Sure (Hûd Suresi), 25. Ayet
Andolsun, biz Nûh’u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”
11. Sure (Hûd Suresi), 26. Ayet
“Allah’tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum.”
11. Sure (Hûd Suresi), 27. Ayet
Kavminin inkâr eden ileri gelenleri, “Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz” dediler.
11. Sure (Hûd Suresi), 28. Ayet
Nûh dedi ki: “Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O kendi katından bana bir rahmet vermiş de, siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?”
11. Sure (Hûd Suresi), 29. Ayet
“Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah’a âittir. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum.”
11. Sure (Hûd Suresi), 30. Ayet
“Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah’tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?”
11. Sure (Hûd Suresi), 31. Ayet
Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. Allah onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum.
11. Sure (Hûd Suresi), 32. Ayet
Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir.”
11. Sure (Hûd Suresi), 33. Ayet
Nûh dedi ki: “Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah’ı) âciz bırakamazsınız.”
11. Sure (Hûd Suresi), 34. Ayet
Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.
11. Sure (Hûd Suresi), 35. Ayet
(Ey Muhammed!) Yoksa “Onu (Kur’an’ı) kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer onu uydurmuşsam, suçum bana âittir. Ben de sizin işlemekte olduğunuz suçlardan uzağım.”
11. Sure (Hûd Suresi), 36. Ayet
Nûh’a vahyolundu ki: “Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O halde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme.”
11. Sure (Hûd Suresi), 37. Ayet
“Gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.”
11. Sure (Hûd Suresi), 38. Ayet
(Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: “Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz.”
11. Sure (Hûd Suresi), 39. Ayet
Artık, geldiği kimseyi rezil eden azabın kime geleceğini, kimin üzerine sürekli bir azabın ineceğini ileride anlayacaksınız.
11. Sure (Hûd Suresi), 40. Ayet
Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh’a dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle.” Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti.
11. Sure (Hûd Suresi), 41. Ayet
(Nûh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” dedi.
11. Sure (Hûd Suresi), 42. Ayet
Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, “Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma” diye seslendi.
11. Sure (Hûd Suresi), 43. Ayet
O, “Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” dedi. Nûh, “Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, onun azabından korunacak hiç kimse yoktur” dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.
11. Sure (Hûd Suresi), 44. Ayet
“Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî’ye oturdu ve “Zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun!” denildi.
11. Sure (Hûd Suresi), 45. Ayet
Nûh Rabbine seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va’din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.”
11. Sure (Hûd Suresi), 46. Ayet
Allah, “Ey Nûh! O asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim” dedi.
11. Sure (Hûd Suresi), 47. Ayet
Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum” dedi.
11. Sure (Hûd Suresi), 48. Ayet
Ona denildi ki: “Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in. Daha bir takım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada) yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak.”
11. Sure (Hûd Suresi), 49. Ayet
İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü (iyi) sonuç Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.
14. Sure (İbrâhîm Suresi), 9. Ayet
Sizden önceki Nûh, Âd, ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin –ki onları Allah’tan başkası bilmez- haberi size gelmedi mi? Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, “Biz sizinle gönderileni inkar ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz” dediler.
17. Sure (İsrâ Suresi), 2. Ayet
Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve onu, “Benden başkasını vekil edinmeyin” diyerek, İsrailoğullarına bir rehber yaptık.
17. Sure (İsrâ Suresi), 3. Ayet
Ey kendilerini Nûh ile birlikte (gemide) taşıdığımız kimselerin çocukları! Gerçek şu ki, o çok şükreden bir kuldu.
17. Sure (İsrâ Suresi), 17. Ayet
Nûh’tan sonra da nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarını hakkıyla bilici ve görücü olarak Rabbin yeter.
19. Sure (Meryem Suresi), 58. Ayet
İşte bunlar, Adem’in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
21. Sure (Enbiyâ Suresi), 76. Ayet
(Ey Muhammed!) Nûh’u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık.
21. Sure (Enbiyâ Suresi), 77. Ayet
Âyetlerimizi yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekün suda boğduk.
22. Sure (Hac Suresi), 42. Ayet
Ey Muhammed! Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, onlardan önce Nûh, Âd ve Semûd kavimleri de (peygamberlerini) yalanlamışlardı.
29. Sure (Ankebût Suresi), 14. Ayet
Andolsun, biz Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.
29. Sure (Ankebût Suresi), 15. Ayet
Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık.
33. Sure (Ahzâb Suresi), 7. Ayet
Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz onlardan sapa sağlam bir söz almıştık.
37. Sure (Sâffât Suresi), 75. Ayet
Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne güzel cevap vereniz!
37. Sure (Sâffât Suresi), 76. Ayet
Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
37. Sure (Sâffât Suresi), 77. Ayet
Onun neslini yeryüzünde kalanlar kıldık.
37. Sure (Sâffât Suresi), 78. Ayet
Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.
37. Sure (Sâffât Suresi), 79. Ayet
Âlemler içinde Nûh’a selam olsun!
37. Sure (Sâffât Suresi), 80. Ayet
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
37. Sure (Sâffât Suresi), 81. Ayet
Çünkü o, bizim mü’min kullarımızdandı.
37. Sure (Sâffât Suresi), 82. Ayet
Sonra biz, diğerlerini suda boğduk.
37. Sure (Sâffât Suresi), 83. Ayet
Şüphesiz İbrahim de onun taraftarlarından idi.
38. Sure (Sâd Suresi), 12. Ayet
Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı.
38. Sure (Sâd Suresi), 14. Ayet
(O grupların) her biri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu.
40. Sure (Mü’min Suresi), 5. Ayet
Onlardan önce Nûh’un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıştı. Her ümmet kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı yok etmek için batıl şeyler ileri sürerek tartışmışlardı. Bu yüzden onları kıskıvrak yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış, (gördüler)!
40. Sure (Mü’min Suresi), 30. Ayet
İman etmiş olan adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah kullarına asla zulmetmek istemez.”
42. Sure (Şûrâ Suresi), 13. Ayet
“Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslam dini), Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır.
50. Sure (Kâf Suresi), 12. Ayet
Onlardan önce Nûh kavmi, Res halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
51. Sure (Zâriyât Suresi), 46. Ayet
Bunlardan önce de Nûh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler.
53. Sure (Necm Suresi), 52. Ayet
Daha önce de Nûh’un kavmini helak etmişti. Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi.
54. Sure (Kamer Suresi), 11. Ayet
Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık.
54. Sure (Kamer Suresi), 12. Ayet
Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.
54. Sure (Kamer Suresi), 13. Ayet
Biz Nûh’u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik.
54. Sure (Kamer Suresi), 14. Ayet
Gemi, inkar edilen kimseye (Nuh’a) bir mükafat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu.
54. Sure (Kamer Suresi), 15. Ayet
Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan?
54. Sure (Kamer Suresi), 16. Ayet
Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!
54. Sure (Kamer Suresi), 17. Ayet
Andolsun biz, Kur’anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
57. Sure (Hadîd Suresi), 26. Ayet
Andolsun, biz Nûh’u ve İbrahim’i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir.
66. Sure (Tahrîm Suresi), 10. Ayet
Allah, inkar edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikahları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, “Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi.
69. Sure (Hâkka Suresi), 11. Ayet
Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin.
71. Sure (Nûh Suresi), 1. Ayet
Şüphesiz biz Nûh’u, kavmine, “Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye peygamber olarak gönderdik.
71. Sure (Nûh Suresi), 2. Ayet
Nûh şöyle dedi: “Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”
71. Sure (Nûh Suresi), 3. Ayet
“Allah’a ibadet edin. Ona karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz, Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz.”
71. Sure (Nûh Suresi), 5. Ayet
Nûh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim.”
71. Sure (Nûh Suresi), 6. Ayet
“Fakat benim davetim ancak onların kaçışını artırdı.”
71. Sure (Nûh Suresi), 7. Ayet
“Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir gösterdiler.”
71. Sure (Nûh Suresi), 8. Ayet
“Sonra ben onları açık açık davet ettim”.
71. Sure (Nûh Suresi), 9. Ayet
“Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum.”
71. Sure (Nûh Suresi), 10. Ayet
“Dedim ki: ‘Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü o çok bağışlayıcıdır.’
71. Sure (Nûh Suresi), 11. Ayet
‘(Bağışlama dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin.’
71. Sure (Nûh Suresi), 12. Ayet
‘Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar var etsin.’
71. Sure (Nûh Suresi), 13. Ayet
‘Size ne oluyor da Allah için bir vakar (saygınlık, büyüklük) ummuyorsunuz?’
71. Sure (Nûh Suresi), 14. Ayet
‘Halbuki, o sizi evrelerden geçirerek yaratmıştır.’
71. Sure (Nûh Suresi), 15. Ayet
‘Görmediniz mi Allah yedi göğü, tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?’
71. Sure (Nûh Suresi), 16. Ayet
‘Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?’
71. Sure (Nûh Suresi), 17. Ayet
‘Allah, sizi (babanız Adem’i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi (yarattı.)’
71. Sure (Nûh Suresi), 18. Ayet
‘Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi (yeniden) çıkaracaktır.’
71. Sure (Nûh Suresi), 19. Ayet
‘Allah yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, oradaki geniş yollarda yürüyesiniz.’ “
71. Sure (Nûh Suresi), 21. Ayet
Nûh dedi ki: “Rabbim! Gerçekten onlar bana karşı geldiler, malı ve çocuğu ancak kendi hüsranını artıran kimselere uydular.”
71. Sure (Nûh Suresi), 22. Ayet
“Bunlar da, çok büyük bir tuzak kurdular.”
71. Sure (Nûh Suresi), 23. Ayet
“Şöyle dediler: ‘Sakın ilâhlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd’i, Süvâ’ı, Yeğus’u, Ye’ûk’u ve Nesr’i hiç bırakmayın.”
71. Sure (Nûh Suresi), 24. Ayet
“Onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin sadece sapıklıklarını artır.
71. Sure (Nûh Suresi), 25. Ayet
Hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda boğuldular ve cehenneme sokuldular da kendileri için Allah’tan başka yardımcılar bulamadılar.
71. Sure (Nûh Suresi), 26. Ayet
Nûh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!”
71. Sure (Nûh Suresi), 27. Ayet
“Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kafir kimseler yetiştirirler.”
71. Sure (Nûh Suresi), 28. Ayet
“Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”
(Mealler; T.C.Diyanet İşleri Başkanlığı resmi sitesinden alınmıştır.)
Kur’an fihristi