Anasayfa / AHİR ZAMANLAR / Maneviyata indirilen ahir zaman darbeleri
imanilmihali.com
Maneviyata indirilen ahir zaman darbeleri

Maneviyata indirilen ahir zaman darbeleri

Maneviyata indirilen ahir zaman darbeleri

İslam, esenlik, huzur ve barış için sadece Allah’a teslim olmak ve iman kalpten gelen ses ile Yüce Allah’tan başkaca yol ve yordam aramamaktır.

Maneviyat, kalplerdeki kadı, gönüllerdeki sevda, dudaklardaki dua, nefeslerdeki vicdan, idrakteki teslimiyet, göz ve kulaklardaki kul olma bilincidir.

Şeytanlar maneviyatı yok etmek isteyen, maddeyi ilahlaştıran, yaşamı sanal zevk alemlerine çevirerek imtihanın ıstırabını yok eden, ruhsuzlaştıranlardır.

Maneviyata indirilen ahir zaman darbeleri; manevi ve ahlaki tahriple başlayan, İslam düşmanlığı ile zirve yapan, kurtarıcı beklentisiyle milyonları kandıran, kuşaklar arası uçurumlar açan, sahte peygamberler üreten, değerleri (!) duygularının ardına attıran sinsi ve zehirli zihniyetin adıdır, emelidir, amelidir.

Maneviyat ve ahlakı yok ederek makineleşen, robotlaşan bir insanlık isteyen bu manevi darbeciler, konforu ve dünyayı ilahlaştırmakla işe başlar. Genç ve çocukların asıl hedefe oturtulduğu bu sistemde Kur’an’dan habersizler ikinci sıradaki mahkumlardır.

Satanist, ateist, siyonist sembol ve kabullerle göz boyayan, sinsilik dolu yalanlarla maskeli dolaşan bu zihniyet, yarattığı kurtarıcı (mesih ve mehdi) beklentisiyle, bilgisayar oyunlarında öldürme heves ve güdüsünü aşılayacak kadar pek çok alanda egemendir.

Köleler ve efendiler (saklı seçilmişler) kabulüne dayanan sistemlerini hayata geçirmek adına, uzay dışı varlıkları var ve korkunç gösterenler, dizi ve reklamlarda eş cinselleri baş role soyunduranlar, evlilik, yemek ve ev tamiratı dizileriyle ahlaksızlığı özendirenler, mafya ve hırsızlığı hayatın zorunlu şartı olarak gösterenler hep aynı tayfadır.

Hastanelerde doktorların eceli kendilerine, tıbba ve hastanın azmine endeksleyen yaklaşımları, dizilerde o.rospulara merhameti adeta şart koşan göz yaşları, uyuşturucu alemlerinin zihinlere kazınan sözde sanal zevkleri, şarabın kadehlerde parıldayan görüntüleri hep bu gaye içindir.

Kuşaklar arası anlaşılmama uçurumunu bilerek ve isteyerek açan bu şirk meddahları, dini sadece namaza endeksleyerek, on beş yaşındaki göbeği açık kızları sahnelere sürerek, on üç yaşındaki bebek anneleri sıradan göstererek, namusu sadece fakir mahalle aralarına endeksleyerek zehirler ve zihinleri teslim alır.

Anne ve babanın rolünü sadece frenleyen ve para veren, gerektiğinde suçtan koruyan durumuna indiren bu mantık, zahmetsiz, haram dahi olsa konforlu hayatı özendiren, yoksula zengin olmaktan başka çaresi olmadığını fısıldayan, para içinde yüzenleri masumlaştıran, hayatı eşitsizlikle suçlayan, rızkın dağılımındaki sözde adaletsizliği bir isyan meselesi yapmaya çalışan, çalan ama çalışanları normalleştiren yalan ve sanal bir düşünce olsa da pek çok taraftara ulaştığı da gerçektir. Çünkü insan nankördür.

Gerçeğin acıları yerine sahtenin ve uydurmanın tatlı hayallerine teslim olmayı güzel gösteren, şeytanın bin bir kılıkla evlere, işlere, banka hesaplarına girmesine müsaade eden, satanist ayinleri destekleyen, diğer dinleri İslam’la bir gösteren, korkuyu ahirete değil ölüme endeksleyen bu kahrolası darbeler, manevi mikropların zaferi, mü’minlerin utancıdır.

Cenneti seks oteli olarak gören dincilerin de takdire şayan katkılarıyla (!) şeytanlar, toplumu paraya tapar hale getirmekle, akılların ve kalplerin Kur’an’la olan mesafesini her geçen gün biraz daha açmaktadır.

Kısırlaştırıldığının, kanser yapıldığının, uçaklarla zehirlendiğinin, sahte depremlerle test edildiğinin farkında dahi olmayan insanlık, asıl düşmanı teşhis ve tespitten uzaktır.

Ortadoğu kan gölüne dönerken bölge ülkelerinden ismi anılmayan tek bir ülke vardır ve asıl düşman odur. Bir cinayetin ilk zanlısı o cinayetten en çok kar edendir.

İslam’a tabi olduğunu sanan milyonlar ise şirkin pençesinde kıvranmakta, şirkte olduğunu anlamadığı için kurtulmayı da dilememektedir.

Allah kullarından isyanı seçebilenlerin feryatları ise şirk dalgaları ve şeytani algı dalgaları arasında duyulmaz olmaktadır. Gidişat kötü, akibet karanlık, vebal fenadır.

İslam’ın kararan ufuklarının aydınlığı sadece Kur’an ile aydınlanabilecekken, kalpler Kur’an’a yelken açmak yerine, yaklaşan fırtınadan korkup evlere kapanmayı tercih etmektedir. Bu felakete davetiyedir ve Kur’an bu nankör tebayı ayağa kaldıramamaktadır.

Kur’an’ın böyle bir görevi de yoktur, yükümlülüğü de. Lakin Yüce Allah rahmet ve merhamet ile diler ki kulları aydınlansın, fırtınalı denizlerden sakin sulara geçebilsin. Fakat, kullar o fırtına da yelkenleri indirmeyi dahi akıl edemezken Kur’an imdada yetişebilir mi?

Ekranlar, diziler, reklamlar, gazeteler, kahvehaneler, stadyumlar, oteller, gökdelenler, AVM’ler dünya malına tapmakla, galibiyeti beşeri meşguliyetlerde aramakla oyalanan insanlara ulaşabilir mi?

Kalpler Allah için değil de yeşil dolarlar için atan bir toplum Muhammedi İslam’la tanışabilir mi? Hz. Muhammed(sav)’i bedevi şalına saran ve Kur’ani ruhunu değil beşeri ve örfi şeklini din diye satanlar dine sadık kullar olabilir mi?

Siyonistlerle el ele toplumu kahretmeye yeminli olanlar şeytanlardan daha şeytan değil mi?

Mescid ve mabede hapsedilen İslam erdirici ve kurtarıcı olabilir mi? Dindarları, Kur’an’ı kişisel yorumlara mahkum eden, dinin mezheplerin yorumlarının altına saklayan, meşreblerin herbirine ayrı birer din tanıyan mantık kurtuluşun anahtarı olabilir mi? Maneviyata vurulan bu darbeler dini tanımayanlarca savunulabilir mi? Kur’an’ın sancaktarlığı olmadan iman savaşları muvaffak olabilir mi?

Maneviyata indirilen ahir zaman darbeleri daha tanınmaz iken tedbir almak ve korunmak mümkün değildir. Alışkanlıklar günden güne değişirken toplum nereye yuvarlandığının farkında değildir. Ahlak sözde batılılaşırken ahlaksızlığa yöneldiğinin farkında değildir. İslam, hak din olmaktan çıkıp ikinci-sanal din olmak yolundadır. Kur’an yeniden rafa kalkmak üzeredir.

Korunma ve çare ancak Kur’an’dadır. Peygamberin vefatına kadar yazılmasını yasakladığı, vefatından yüz elli yıl kadar sonra Yahudi devşirmelerin İsrailiyat katkısı ile (çoğusundan sözün atıf yapıldığı sahabelerin haberi dahi yoktur) zehirleyen sünnet ve hadisleri (Kur’an’a uygun olanlar hariç) dinleştiren mantık, Kur’an’ı ikinci sıraya koymakla ilahi nizamı temelden titretmektedir.

Kur’an’a uygunluk şartı din adına hükmün tek sahibi Allah’ın emridir. Bunu reddederek kural ve kaideleri insan eliyle yazılabilir kabul etmenin adı şirktir. Yorumlar içtihat veya tecdit şeklinde olsun yorumdur, en muhterem kulların yorumları dahi ancak yorumdur ve hüküm teşkil etmez. Din ve nass sadece Allah’ındır.

Maneviyata darbe vurmaya kalkanlara verilecek en yüce cevap, maneviyata sahip çıkmak, sokaklardaki değil gerçek Kur’ani İslam’ı evlere ve kalplere konuk etmektir. Yoksa vebal büyük, azap fenadır.

Maneviyata elele düşmanlık eden batılı İslam düşmanları ve din içi işbirlikçi dinciler bilmelidir ki; İslam ortadan kalkarsa bunun boşluğu yahudilik veya hrsitiyanlıkla değil, terör ve şiddetle dolacaktır ve şiddet tüm dünyayı saracaktır. Bunun vebali de sebep olanların tamamınadır.

Adalet ve iman her zaman ve herkese lazım olandır. İslamın altını oymaya servetler, makamlar, nüfuslar, sözde yeşil ipekli huriler uğruna razı olanlar, sübyancılıkla, sapıklıkla, şeytanlıkla, münafıklıkla Allah’ı değil sadece kendilerine tabi aptalları kandırırlar.

Tebanın siyonist ve satanist etkenlerle aldatılması, tebanın efendi kılınması için değil köleleştirilmesi içindir. 

Mezheplerin ve tarikatların diğerlerini din dışı saymasını temin edecek kadar güçlü olan ahir zaman darbeleri, tedbir alınmaz ise şirk seli şeklinde vicdanları yıkıp yok edecektir. Bunun en çok zararı da gençlere ve gelecek nesillere olacaktır.

Halen İslam’a sinsice saldıran batının da, münafıklık eden dincilerin evlatları da bu selden elbet etkilenecektir.

Zaten maneviyata indirilen ahir zaman darbeleri anlaşılacağı üzere yaşayan ölüleri esir almak için değil, gelecek nesilleri boğmak ve öldürmek içindir.

Sokaklarda, ekranlarda kol gezdiği halde bu sinsi şeytanlar kimseyi rahatsız etmemekte, şeytanlıkları ayyuka çıkarken kimseler feryat etmemekte, bu ise Hz. Peygamberin kemiklerini sızlatmaktadır. 

Ve şirk kazanırsa, sokaklardaki şeytanlar kalplere taht kurarsa, maneviyata yapılan bu darbeler muvaffak olursa kimsenin Yüce Allah’ın huzurunda af dileyecek bir yüzü olmayacaktır.

Birazcık Kur’an bilen herkes bu darbeleri de, artçı sarsıntılarını da anlar ve bilir haldedir. Zaten dinde bilmemek de mazeret değildir. Menfaat uğruna durumun değişmesine karşı çıkanlar, maneviyata sarılamayanlar, aynı zamanda şirkin egemenliğine çanak tutanlardır. Çünkü Kur’an imanı inanmak ve inanmayanlarla savaşmak olarak tarif eder.

Batının satanist yaklaşımı ve içerideki sahte din tacirlerinin kandırmacalarıyla tamamen rota değiştiren İslam, Allah’ın dini olmaktan çıkar ve bu vebal asla ödenemez.

Maneviyata indirilen ahir zaman darbelerinden sağ çıkmanın yolu uyanmak ve Kur’an’a dönmektir.

Bu yazıyı okudunuz mu?

Sabır ve şükür

Yüce Allah vaadinde, sabır ve şükürle doğru yoldan ayrılmayan kullarını cennetleriyle müjdeleyeceğine vaad vermiştir. Bu ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir