Anasayfa / Global siyonizm / Medeniyetler savaşı
imanilmihali.com

Medeniyetler savaşı

Yakın zamana kadar dünyanın kendisine yeter yedi ülkesinden biri olan Türkiye, bugün buğday ve saman ithal eder hale gelmiştir. Artık sadece yönetenler değil yönetilenler de vebal altındadır. Çünkü kitleler aldatanların tatlı yalanlarını, acı doğrulara tercih etmektedir. Hüsran ve acı bu yüzdendir. Ortadoğu’nun denge ve haritalarını değiştirecek batılı emellere uyduracak uzun vadeli hesap içinde Türkiye’nin ‘uygun şekle getirilmesi’ vardır. Hedef ve hesap Huntington’un ‘medeniyetler savaşı’ (The Clash of civilizations) tezinin uygulaması olarak gündeme gelen “Dünya düzeninin yeniden oluşturulması” (Remaking of World order) planının Ortadoğu kısmının gerçekleştirilmesidir. Bu planın en can alıcı noktalarından birisi de “Atatürk Türkiye’sinin” külhanbeylik taslayacak konumdan çıkarılmasıdır.

Atatürk Türkiye’sinde on milyonu biraz aşkın ve yarıya yakını verem ve sıtma ile boğuşan bir nüfus vardı. Okuma yazma oranı % 10 seviyesindeydi yani halkın okuma yazma bilen miktarı bir milyon kadardı. Bunların büyük kısmı da ancak adını ve soyadını yazabiliyordu. Bu nüfus, savaştan yeni çıkmış, yarıya yakını yaşlı ve sakattı. Atatürk, bu Türkiye’de dışarıdan borç almayı hiç düşünmedi. 1856 Kırım savaşı ardından başlayan Sevr kölelik belgesiyle sonuçlanan batı oyunu Atatürk’ün tarihsel misyonu ve engin dehasıyla bozuldu. Batı hezimete uğradı. Bu yüzden batı Mustafa Kemal Atatürk’ten nefret eder, sevmez, affetmez. Batı Atatürk’ün Müslüman kitlelere örnek olmasını da engellemek için yarım asırdır uğraşıyor.

Irak’ın işgalinde (Bağdat) sadece bir Müslüman ülkenin kültür mirası değil, insanlığın binlerce yıllık bilim ve kültür mirası da tahrip ve talan edildi. Dünyanın beş büyük müzesinden biri ve Mezopotamya kültürü açısından bir numaralı müzesi olan Bağdat Müzesi yağmalandı. Savaş öncesi uyarılan UNESCO’da işi savsaklayınca 500 bin ciltlik basılı eseri ve 5 bin civarındaki eşsiz el yazması (bir kısmı Kur’an’dır) koleksiyonu ile Milli kütüphane önce yağmalandı sonra ateşe verildi. Yerine bir benzerinin konamayacağı ulusal arşivler merkezinin de bulunduğu “bilgelik sarayı da” aynı akıbete uğratıldı.

600 bin ciltlik kitaba barınak olan Basra Kütüphanesi de yağmalanıp yakıldı. Basra’daki üniversite de yakıldı. Eski putperest Moğollar kültür eserlerini nehre döküyordu. Modern şeytan Moğollar önce yağmalayıp sonra yaktılar… Hedef Irak değildi. Bir imanın, medeniyetin yağmalanmasıydı. Ortak insanlık medeniyetinin. Bağdat, İslam bilim ve kültürünün en büyük yaratıcı hamlelerinin kümelendiği sembol bir kentti, İslam kültür ve düşüncesinin sembolüydü. (Siyonistler bu hamleyle Babil günlerinin de intikamını almış oldular)

Dünya ideolojileri çöküyor, bütün devletler yıkılıyor. Tüm bu olumsuzluklar ise Atatürk’ü hatırlatıyor. Türkiye’nin dünyada itibarını yükseltecek en büyük imkan Atatürk Cumhuriyeti’nin, İslam ülkelerinin hayatına katacağı değerlerin ortaya konmasıdır. Bu batıya da, İslam dünyasına da, insanlığın geleceğine de büyük hizmet olur. Bunu Türkiye yapamıyor, Batı ve Türklük düşmanları ise yaptırtmıyor. Şu paradoksa bakın ki Atatürk ulusun yüzünü doğudan batıya çevirdi, batının pek çok kabulünü Türk insanının hayatına soktu. Bunun neticesi Batı Atatürk’ü sevmeli değil midir? Atatürk’ün en büyük düşmanları Batılı stratejistler, büyük devletlerdir. Bu düşmanlık da hurafe dininin, saltanat dincilerinin ele başlarıyla birlikte hareket ediyorlar. Atatürk konusuna böyle bakmak lazımdır. Müslümanlar sırf buna bakıp Atatürk’ün önemini anlamalıdır, kandırıldıklarını fark etmelidir.

Buna sebep Atatürk’ü ve laik Cumhuriyet’i devre dışı bırakmak, örnek olmaktan çıkarmaktır. Çökertmek istedikleri İslam dünyasının ve o arada Türkiye’nin ayağa kalkmasının yolu Atatürk’ten geçiyor. Bunu biliyorlar çünkü Türkiye’nin dik durmasını sağlayan omurga Atatürk’tür. İslam’a sövenler de İslam’ı sömürenler de Atatürk’e düşmandır!

Yaratıcının iradesi insana ve hayata hakim olmazsa yani insana ve haklarına saygı egemen olmazsa zorbalık, hırs, egoizm, zulüm ve iki yüzlülük dünyayı istila ederse bir dinler çatışması kaçınılmaz olur. Bu korkunç olabilir. Bu kez Müslüman olmayanlar da Batıya karşı savaşacak ve bu büyük bir savaş olacak demektir. Her kahırdan bir lütuf çıkartan Allah, bu kahırdan da lütuf çıkartacaktır. Bütün dava insanın Allah karşısındaki niyetidir. Evvela batı iyi niyete dönmelidir. Bu belaların altında batının birkaç asırdır süren kötü niyet, zulüm ve sömürüsü yatmaktadır. Allah an içinde sonsuz imkânlar yaratır. Yeter ki insanlık buna layık olduğunu yüreğiyle, eylemiyle, yönelişiyle ortaya koysun. Gerisi gelir!

Hollywood, medya, finans ve uzay siyonizmi, global sağlık ve teknoloji dijitalizmi ile beraber çağın en büyük belası, virüsüdür. Teknolojinin çoğu boyutu kaçınılmazdır. İnsanlık alıştırıldığı kolaylıkların doğal olarak ucuzunu, hızlısını istemektedir. Bunda yanlış yoktur. Kötülük o teknolojinin veya keşfin insanlık aleyhine silah yapılmasındadır. Dijitalizmin gayesi hızlı internet değil, yaşam ve tabiatı ve de insanı uzaktan kontrol etmek olduğu için kötüdür. Şükür ki dünya halkları yeni yeni oyunun sadece corona olmadığını anlamış ve esir olmaktansa ölmeyi seçmiştir. Küresel diktanın bu noktadan sonra yapacağı iki şey vardır; projeyi ertelemek (sonlandırmak değil) veya yaptırımları ağırlaştırıp kahır katsayısını artırmak ve diz çöktürmeye zorlamak. Bu biraz da ulusların tepkisi ile ortaya çıkacaktır. Yeryüzü insanlığının göstereceği şiddetli reaksiyon şeytanlara şimdilik geri adım attıracak, tepki zayıf olursa şeytanlar tattıkları kanın verdiği şehvetle daha çok azacaktır.

Her hâlükârda şeytan ve soyu pes edecek yahut vazgeçecek değildir. İblisin 21 nci yüzyıl veya 2020 için planı buyken, ulusal-küresel kavgasının kazananına göre yedek planları mutlaka devreye girecek ve durmayacaktır. Çünkü görevi ve yemini durmaksızın çalışmasını gerekli kılar. Bu yüzden de insanlık derdin temeline inmeli, orada iblisin ahdini görmelidir. Yoksa yaşananları bir avuç insanın sıradan zulüm ve kompleksi olarak görmek, yanıltıcı ve aldatıcı olacaktır. Çünkü gayelerinin temelini teşkil eden dini heves görülemedikçe çare de bulunamayacaktır.

Hangi dine mensup olunursa olunsun insanlığın bu zamandaki öncelikli hedefi bu dini gayeyi teşhis edebilmektir. Siyonizm ve küresel dijitalizm erekleri, Nuh tufanından beri aralıksız devam eden şeytan hamlelerinin bu yüzyıl versiyonudur. Maalesef tevhid ordularının 14 asırdır hala bir vizyonu yoktur, misyonu oturmamıştır. Bu yüzden iblis ordularının karşısındaki iman ordusu dağınık, bölünmüş, vurdumduymaz ve hatta kavgalı olduğundan şeytan mağlup edilememektedir.

Hz. Süleyman tapınağının mitleştirilmesi ve masonik temalara mesnet edilmesi ardındaki gerçek çok iyi anlaşılmalıdır. Hiram usta ile ilgili ‘kardeşlik’ (!) yeminleri sıradan bir ustanın katlinden öte bir şeydir, Süleyman Peygamber emrinde zor işlerde çalıştırılan cinlerin intikamını almak maksatlıdır. İblis soyunun ilahi emirle maruz kaldığı o çaresizlik anlarının aynısını insana yaşatmak gayesiyle yarattığı Yeni Dünya Düzeni yalanıyla onlarca asırdır süren katliamları da başlatandır. Anılan krallıktaki hahamların, Hz. Peygambere isyanına ilaveten şer güçlerden, üç harflilerden teşkil ordu kurarak, kahin ve büyücülerin her türlü kara telkiniyle saldırmasına rağmen, iblis ve emrine aldığı insan şeytanları ilahi hikmeti yenememiş, peygambere beşeri zorluk yaşatsalar da tevhidin egemenliğine mani olamamışlardır. Ama peygamberin vefatından bir sene sonra mabet tamamlanınca cezaları sona eren cinler (şu an nerede oldukları belli değildir(!)) masonik-siyonist-küresel gayelerle hala ‘kardeşliklerini’ sürdürmektedir.

Ontolojik olarak veya değil, şeytani cinlerle haşir neşir olan Nar kutbu erleri, ilahi nizamı yenebilmek umuduyla iblisten yardım dilemekte, kendilerine güç ve telkin vermesini ummaktadır. Ellerinde var olması olası büyü ve sihirler ile bazı şeyleri üretme, aldıkları teknolojik ilhamla bazı atılımlar yapma imkânları olsa da kendi akıbetini değiştirmekten aciz iblisin yeryüzü egemenliği söz konusu değildir. Verebilecekleri azami hasar milyarlarca cehennemlik insan yaratmak ve dünyayı harabeye çevirmektir. Bu zaten tevhidin işaretidir; insanların çoğu cehennemlik olacaktır, dünya fani süsten ibarettir. O halde en acı tabloda bile karanlık, aydınlığa mağlup olmaya mahkumdur.

Bu yazıyı okudunuz mu?

Globalizm

Global veya küresel demek tüm yeryüzünü, içindekilerle, altındakilerle, üstündekilerle bütün olarak kaplayan demektir. Siyasi ve ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir