Meryem suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
MERYEM SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismillahirrahmanirrrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Kaf, He, Ye, Ayn, Sâd. |
Diyanet Vakfı | l. Kâf. Hâ. Yâ. Ayn. Sâd. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Kaf, Ha,Ya, Ayn, Sad. |
Süleyman Ateş | 1. Kaf ha ya ‘ayn sad. |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd. |
Ali Bulaç | 2- (Bu,) Rabbinin, kulu Zekeriya’ya rahmetinin zikridir. |
Diyanet Vakfı | 2. (Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-Bu, Rabbinin Zekeriyya kuluna olan rahmetini, bir anıştır. |
Süleyman Ateş | 2. Bu, Rabbinin, kulu Zekeriyya’ya rahmetini anıştır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 Rabbinin rahmetinin, Zekeriyya kuluna anılışıdır bu… |
Ali Bulaç | 3- Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman; |
Diyanet Vakfı | 3. Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti: |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-Bir zaman, Rabbine gizli bir seste yalvarmıştı. |
Süleyman Ateş | 3. O, Rabbine gizli bir seslenişle yalvarmıştı: |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Hani o, Rabbine gizli bir sesle seslenmişti de, |
Ali Bulaç | 4- Demişti ki: ‘Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım.’ |
Diyanet Vakfı | 4. Rabbim! dedi, benden (vücudumdan), kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı. Ve ben, Rabbim, sana (ettiğim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadım. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Demişti ki: “Ey Rabbim, gerçek şu ki, benim kemik (im) gevşedi, baş (ım) bembeyaz alev aldı (Saçlarım ağardı) ve sana (ettiğim) dua ile ise hiçbir zaman mutsuz olmadım ey Rabbim! |
Süleyman Ateş | 4. Rabbim, demişti, ben, bende kemik gevşedi; baş, ihtiyarlk aleviyle tutuştu. Rabbim, sana du’a ile hiçbir zaman bahtsız olmadım (her du’a ettikçe kabul buyurdun, beni istediğimden mahrum etmedin). |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Şöyle demişti: “Rabbim, işte karşındayım. Kemik gevşedi bende. İhtiyarlıktan başım beyaz alevle tutuştu. Sana yakarma/senin için çağrı yapma konusunda ise Rabbim, hiç bedbaht/zorluk ve şiddet yanlısı olmadım.” |
Ali Bulaç | 5- ‘Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım bir kısır (kadın)dır. Artık bana kendi katından bir yardımcı armağan et.’ |
Diyanet Vakfı | 5. Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-Ben bu halimle, arkamdan yerime geçecek olan akrabalardan endişeliyim. Karımda kısır bulunuyor, onun için bana bir dost ver! |
Süleyman Ateş | 5. Doğrusu ben arkamdan, yerime geçecek yakınlar(ımın iyi hareket etmeycekler)inden korktum; karım da kısır. (Ne olur) katından bana yerime geçecek bir veli lutfet. Lo! I fear my kinsfolk after me, since my wife is barren. Oh, give me from Thy presencea successorr |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 “Ben, arkamdan gelecek yakınlarımdan endişe ediyorum. Karımsa kısır. O halde, katından bana bir dost bağışla; |
Ali Bulaç | 6- ‘Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl.’ |
Diyanet Vakfı | 6. Ki o bana vâris olsun; Ya’kub hanedanına da vâris olsun. Rabbim, onu rızana lâyık kıl! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-ki, hem benim mirasçım, hem de Ya’kub ailesinin mirasçısı olsun. Hem de hoşnutluğuna onu kavuştur Rabbim! |
Süleyman Ateş | 6. Ki, (o), bana ve Ya’kub oğullarına mirasçı olsun. Rabbim, onu beğendiğin bir insan yap. |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Ki hem bana mirasçı olsun hem de Yakub hanedanına mirasçı olsun. Ve onu hoşnutluğunu kazanmış bir kul eyle, Rabbim.” |
Ali Bulaç | 7- (Allah buyurdu:) ‘Ey Zekeriya, şüphesiz biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; biz bundan önce ona hiç bir adaş kılmamışız.’ |
Diyanet Vakfı | 7. (Allah şöyle buyurdu:) Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeleriz ki, onun adı Yahya’dır. Daha önce ona kimseyi adaş yapmadık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-Allah: “Ey Zekeriyya, haberin olsun, Biz sana Yahya adında ve bundan önce kendisine hiçbir adaş yapmadığımız bir oğul müjdeliyoruz dedi. |
Süleyman Ateş | 7. (Allah buyurdu): Ey Zekeriyya, biz sana bir oğul müjdeleriz, adı Yahya’dır. Daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık (ondan önce kimseye bu adı vermedik.)” |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz; adı Yahya, daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık. |
Ali Bulaç | 8- Dedi ki: ‘Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım.’ |
Diyanet Vakfı | 8. Zekeriyya: Rabbim! dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-Zekeriyya: “Ey Rabbim, benim nasıl bir oğlum olabilir, karım kısır ben de yaşlılığın kağşamak derecesine (son haddine) varmışken!” dedi. |
Süleyman Ateş | 8. (Zekeriyya): “Rabbim, dedi benim nasıl oğlum olur? Karım da kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Dedi: “Rabbim, benim için oğul nasıl söz konusu olur? Karım, doğurganlığını yitirmiştir, bense yaşlılığın gerçekten en ileri basamağına ulaştım.” |
Ali Bulaç | 9- (Ona gelen melek:) ‘İşte böyle’ dedi. ‘Rabbin dedi ki: – Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiç bir şey değil iken, seni yaratmıştım.’ |
Diyanet Vakfı | 9. Allah: Öyledir, dedi; Rabbin: O bana kolaydır. Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım, buyurdu. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-Buyurdu ki : “Öyle! Fakat Rabbin, “o Bana kolaydır, bundan önce de seni, sen hiçbir şey değilken yarattım.” dedi.” |
Süleyman Ateş | 9. Dedi: “Öyledir, ama Rabbin: ‘O bana kolaydır, daha önce sen de hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım’ dedi.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 “Bu budur.” dedi. Rabbin şöyle buyurdu: “Onu yapmak benim için çok kolaydır. Nitekim daha önce de sen hiçbir şey değilken seni yaratmıştım.” |
Ali Bulaç | 10- Dedi ki: ‘Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver.’ Dedi ki: ‘Senin alametin, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır.’ |
Diyanet Vakfı | 10. O: Rabbim! dedi, (çocuğum olacağına dair) bana bir işaret ver. Allah: Sana işaret, sapasağlam olduğun halde üç gün insanlarla konuşamamandır, buyurdu. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-Zekeriyya: “Ey Rabbim, bana bir alamet ver!” dedi. Allah: “Alametin, sapasağlam olduğun halde üç gece insanlara söz söyleyememendir.” buyurdu. |
Süleyman Ateş | 10. Rabbim, dedi, (öyle ise) bana bir işaret ver. “Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde tam üç gece (ve gündüz) insanlarla konuşamamandır.” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Dedi: “Rabbim, bana bir işaret ver.” Cevap verdi: “İşaretin, sapasağlam olduğun halde üç gece insanlarla konuşmamandır.” |
Ali Bulaç | 11- Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: ‘Sabah akşam tesbih edin.’ |
Diyanet Vakfı | 11. Bunun üzerine Zekeriyya, mâbetten kavminin karşısına çıkarak onlara: “Sabah akşam tesbihte bulunun” diye işaret verdi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-Derken, mihrabdan kavminin karşısına çıkıp onlara: “Sabah ve akşam tesbih edin!” diye işaret verdi. |
Süleyman Ateş | 11. (Zekeriyya), ma’bedden kavminin karşısına çıkıp onlara: “Sabah akşam (Rabbinizi) tesbih edin!” diye işaret etti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 Bunun üzerine Zekeriyya, yakarış yerinden ayrılıp halkının karşısına geçti ve onlara “sabah-akşam tespih edin” diye işaret verdi. |
Ali Bulaç | 12- (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) ‘Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut.’ Daha çocuk iken ona hikmet verdik. |
Diyanet Vakfı | 12. “Ey Yahya! Kitab’a (Tevrat’a) vargücünle sarıl!” (dedik) ve henüz sabi iken ona (ilim ve) hikmet verdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-“Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut!” (dedik.) ve daha çocukken ona hikmet verdik. |
Süleyman Ateş | 12. Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut (Onun emirlerini uygula). (dedik) ve ona çocuk iken hikmet verdik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 “Ey Yahya! Kitap’ı kuvvetle tut.” Biz ona daha sabi iken hikmet verdik. |
Ali Bulaç | 13- Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi. |
Diyanet Vakfı | 13. Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik de (verdik). O, çok sakınan bir kimse idi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-Hem de katımızdan yumuşak bir kalplilik ve bir temizlik verdik ona. O, çok takva sahibi biri idi. |
Süleyman Ateş | 13. Katımızdan bir rahmet (bir acıma duygusu) ve temizlik de (verdik; o günahlardan) korunan oldu. |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 Katımızdan bir kalp yumuşaklığı, bir temizlik verdik. Korunan biriydi o. |
Ali Bulaç | 14- Ana ve babasına itaatkardı ve isyan eden bir zorba değildi. |
Diyanet Vakfı | 14. Ana-babasına çok iyi davranırdı; o, isyankâr bir zorba değildi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-Anne babasına iyi davranan biriydi, zorba ve isyankar değildi. |
Süleyman Ateş | 14. Ana babasına iyilik ediciydi, baş kaldıran bir zorba değildi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 Ana-babasına iyilik eden biriydi; zorba, isyancı biri değil. |
Ali Bulaç | 15- Ona selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün de. |
Diyanet Vakfı | 15. Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-Selam ona; hem doğduğu gün, hem öleceği gün, hem de diri olarak kaldırılacağı gün! |
Süleyman Ateş | 15. Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün ona selam olsun! |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 Selam olsun ona, doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün. |
Ali Bulaç | 16- Kitap’ta Meryem’i de zikret. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti. |
Diyanet Vakfı | 16. (Resûlüm! ) Kitap’ta Meryem’i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-Kitap’da Meryem’i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti. |
Süleyman Ateş | 16. Kitapta Meryem’i de an. Bir zaman o ailesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 Kitap’ta Meryem’i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir mekâna çekilmişti. |
Ali Bulaç | 17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril’i) göndermiştik, ona düzgün bir beşer kılığında görünmüştü. |
Diyanet Vakfı | 17. Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Onlarla arasına bir perde çekti. Derken kendisine ruhumuzu (Cebrail’i) gönderdik de o, düzgün bir insan şeklinde ona göründü. |
Süleyman Ateş | 17. Onlarla kendisi arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu (Cebrail’i) ona gönderdik. (O) ona düzgün bir insan şeklinde göründü. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Onlarla arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona göndermiştik de o kendisine sapasağlam bir insan şeklinde görünmüştü. |
Ali Bulaç | 18- Demişti ki: ‘Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).’ |
Diyanet Vakfı | 18. Meryem dedi ki: Senden, çok esirgeyici olan Allah’a sığınırım! Eğer Allah’tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-Meryem ona: “Ben bağışlayan Allah’a sığınırım senden, eğer Allah’tan korkan biri isen!” dedi. |
Süleyman Ateş | 18. (Meryem) dedi ki: “Ben senden, çok esirgeyen(Allah)’a sığınırım. Eğer (Allah’tan) korkuyorsan (bana dokunma).” |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Meryem demişti: “Ben senden, Rahman’a sığınıyorum. Takva sahibi biriysen dikkatli ol.” |
Ali Bulaç | 19- Demişti ki: ‘Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).’ |
Diyanet Vakfı | 19. Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-Ruh (Cebrail): “Haberin olsun, ben sana tertemiz bir oğlan vermek için Rabbinin elçisiyim sadece!” dedi. |
Süleyman Ateş | 19. (Ruh): “Ben, dedi, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuğu hediye edeyim diye (geldim).” |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 Ruh dedi: “Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan bağışlamak için buradayım.” |
Ali Bulaç | 20- O: ‘Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiç bir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken’ dedi. |
Diyanet Vakfı | 20. Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-Meryem: “Benim nasıl bir oğlum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmadı; ben bir kahpe de değilim!” dedi. |
Süleyman Ateş | 20. Benim nasıl oğlum olur, dedi, bana bir insan dokunmadı ve ben bir kahpe de değilim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Dedi: “Benim nasıl oğlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadı. Ben bir kahpe de değilim.” |
Ali Bulaç | 21- ‘İşte böyle’ dedi. ‘Rabbin, dedi ki: -Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır).’ Ve iş de olup bitmişti. |
Diyanet Vakfı | 21. Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Cebrail: “Öyle! Fakat Rabbin buyurdu ki, o Bana göre kolaydır. Ayrıca onu insanlara gücümüzün bir delili ve tarafımızdan bir rahmet kılacağımız için böyle yapacağız. Hem de o, karara bağlanmış bir iştir.” dedi. |
Süleyman Ateş | 21. (Ruh): “Öyledir, dedi, Rabbin: ‘O bana kolaydır. Onu insanlara bir mu’cize ve bizden bir rahmet kılmak için (bunu yapacağız)’ dedi” ve iş olup bitti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 Dedi: “İşte böyle! Rabbin buyurdu ki: ‘O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme bağlanmış bir iştir bu.” |
Ali Bulaç | 22- Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi. |
Diyanet Vakfı | 22. Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-Bu şekilde ona hamile oldu ve bu haliyle uzak bir yere çekildi. |
Süleyman Ateş | 22. (Meryem), ona gebe kaldı. Onunla uzak bir yere çekildi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Ona gebe kaldı. Ardından da onunla uzak bir mekâna çekildi. |
Ali Bulaç | 23- Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: ‘Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutulsaydım.’ |
Diyanet Vakfı | 23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti. “Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-Derken sancı onu bir hurma dalına götürdü ve: “Keşke bundan önce ölmüş olsaydım da unutulmuş gitmiş olsaydım.” dedi. |
Süleyman Ateş | 23. Doğum sancısı onu, bir hurma dalı(nın altı)na getirdi. “Keşke dedi, bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Nihayet doğum sancısı onu, bir hurma ağacının kütüğüne götürdü. “Ah dedi, keşke daha önce ölseydim, keşke unutulup gitseydim.” |
Ali Bulaç | 24- Altından (bir ses) ona seslendi: ‘Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır.’ |
Diyanet Vakfı | 24. Aşağısından (İsa yahut melek) ona şöyle seslendi: “Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-Derken aşağı tarafından ona şöyle seslendi: “Sakın üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı yarattı. |
Süleyman Ateş | 24. Altından (Ruh) ona şöyle seslendi: “Üzülme Rabbin alt tarafında bir su arkı var etti.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 Altından ona şöyle seslendi: “Tasalanma, Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirdi.” |
Ali Bulaç | 25- Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin.’ |
Diyanet Vakfı | 25. “Hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-Hurmanın dalını kendine doğru silkele, üzerine derilmiş taze hurmalar dökülsün. |
Süleyman Ateş | 25. Hurma dalını sana doğru silkele, üzerine olmuş, taze hurma dökülsün. |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 “Hurma ağacının kütüğünü kendine doğru salla, üzerine olgun, taze hurma dökülecektir.” |
Ali Bulaç | 26- Artık, ye, iç ; gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: ‘Ben Rahman (olan Allah) a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.’ |
Diyanet Vakfı | 26. “Ye, iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah’a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-Artık ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen de ki: “Ben esirgeyen Allah’a oruç adadım, onun için bugün hiçbir kimse ile konuşmayacağım.” |
Süleyman Ateş | 26. Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen: Ben Rahman için (susma) oruc(u) adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım” de.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 “Artık ye, iç. Gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen şöyle söyle: ‘Ben Rahman için oruç adadım. Onun için bugün, insan cinsinden hiç kimseyle konuşmayacağım.” |
Ali Bulaç | 27- Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: ‘Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın.’ |
Diyanet Vakfı | 27. Nihayet onu (kucağında) taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen iğrenç bir şey yaptın! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-Derken onu taşıyarak kavmine getirdi, Onlar: “Hey Meryem, sen Allah biliyor ya yumurcak birşey getirdin! |
Süleyman Ateş | 27. (Meryem) onu taşıyarak kavmine getirdi: “Ey Meryem, dediler, sen tuhaf bir iş yaptın.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 Meryem, onu taşıyarak toplumuna getirdi. “Ey Meryem, dediler, şaşılacak bir iş yaptın!” |
Ali Bulaç | 28- ‘Ey Harun’un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi.’ |
Diyanet Vakfı | 28. Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-Ey Harun’nun kız kardeşi, baban bir kötülük adamı değildi, annen de kahpe değildi” |
Süleyman Ateş | 28. Ey Harun’un kızkardeşi, baban kötü bir adam değildi, annen de fahişe değildi (sen ne yaptın böyle)? |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 “Ey Harun’un kızkardeşi! Baban kötü bir adam değildi. Annen de bir kahpe değildi.” |
Ali Bulaç | 29- Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: ‘Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?’ |
Diyanet Vakfı | 29. Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. “Biz, dediler, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz?” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi: “Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?” dediler. |
Süleyman Ateş | 29. (Meryem), çocuğu gösterdi. Dediler ki: “Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 Meryem, çocuğa işaret etti. Dediler: “Beşikteki bir sabiyle nasıl konuşuruz?” |
Ali Bulaç | 30- (İsa) Dedi ki: ‘Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.’ |
Diyanet Vakfı | 30. Çocuk şöyle dedi: “Ben, Allah’ın kuluyum. O, bana Kitab’ı verdi ve beni peygamber yaptı.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-O: “Haberiniz olsun ben Allah’ın kuluyum. O, bana bir kitap verdi ve beni bir peygamber yaptı. |
Süleyman Ateş | 30. (Çocuk): “Ben Allah’ın kuluyum, dedi,(O) bana Kitabı verdi, beni peygamber yaptı.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Sabi dedi: “Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı.” |
Ali Bulaç | 31- ‘Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti.’ |
Diyanet Vakfı | 31. “Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-Beni her nerede olursam mübarek kıldı ve hayatta kaldığım müddetçe bana namazı ve zekatı tavsiye buyurdu. |
Süleyman Ateş | 31. Beni bulunduğum her yerde yararlı kıldı. Sağ olduğum sürece bana namaz kılmayı, zekat vermeyi emretti! |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 “Beni, bulunduğum her yerde kutsal ve bereketli kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı/duayı, zekâtı önerdi.” |
Ali Bulaç | 32- ‘Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı.’ |
Diyanet Vakfı | 32. “Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Beni anneme saygılı kıldı, beni eşkiya bir zorba yapmadı. |
Süleyman Ateş | 32. (Beni) anneme iyilik eder (kıldı), beni baş kaldıran bir zorba yapmadı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 “Anneme iyilik etmemi önerdi. Beni zorba bir eşkıya yapmadı.” |
Ali Bulaç | 33- ‘Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de.’ |
Diyanet Vakfı | 33. “Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-Selam bana; hem doğduğum gün, hem öleceğim gün, hem de diri olarak kaldırılacağım güne!” |
Süleyman Ateş | 33. Doğduğum gün de, öleceğim gün de ve diri olarak kaldırılacağım gün de bana esenlik verilmiştir. Peace on me the day I was born, and the day I die, and the day I shall be raised alive! |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 “Selam bana doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün.” |
Ali Bulaç | 34- İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri ‘Hak Söz’. |
Diyanet Vakfı | 34. İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa -hak söz olarak- budur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-İşte hakkında tartışıp durdukları Meryem oğlu İsa. Hak sözü olarak budur! |
Süleyman Ateş | 34. İşte Meryem oğlu Îsa. Şüphe edip ayrılığa düştükleri şey, “gerçek söz”e göre budur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 İşte Meryem’in oğlu İsa budur! Hakkında kuşku ve çelişmeye düştükleri şeyin doğrusu bu sözdür. |
Ali Bulaç | 35- Allah’ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: ‘Ol’ der, o da hemen oluverir. |
Diyanet Vakfı | 35. Allah’ın bir evlât edinmesi, olur şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece “Ol!” der ve hemen olur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-Allah’ın oğul edinmesi asla olur şey değildir; O, bu gibi şeylerden uzaktır. O, bir işin olmasını dileyince ona sadece “Ol!” der, oluverir. |
Süleyman Ateş | 35. Çocuk edinmek, Allah’a yakışmaz. O’nun şanı yücedir. Bir işi yapmak istedi mi ona sadece “ol” der, (o da) olur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 Bir oğul edinmek Allah’a asla yakışmaz. O’nun şanı yücedir. Bir iş ve oluşa karar verdi mi, ona sadece “Ol!” der, o hemen oluverir. |
Ali Bulaç | 36- Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. Dosdoğru yol budur. |
Diyanet Vakfı | 36. (İsa şunu da söyledi:) Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O’na kulluk ediniz. İşte doğru yol budur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-Ayrıca o (İsa) dedi ki: “Haberiniz olsun, Allah benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir; onun için hep O’na ibadet ediniz! İşte yegane doğru yol budur! |
Süleyman Ateş | 36. Şüphesiz, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir, O’na kulluk edin. İşte doğru yol budur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 Şüphesiz, Allah, benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O halde O’na ibadet edin. Dosdoğru yol budur. |
Ali Bulaç | 37- İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı, vay inkâr edenlere. |
Diyanet Vakfı | 37. Sonra guruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük güne şahit olunduğu zamanda vay o kâfirlerin haline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-Sonra gruplar kendi aralarında görüş ayrılığına düştüler. Artık büyük bir günün görülecek dehşetinden vay kafirlerin haline! |
Süleyman Ateş | 37. Kendi aralarından hizipler, ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten ötürü vay kafirlerin haline! |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 Kendi aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler. Büyük bir günün tanıklığından ötürü vay o inkârcıların haline! |
Ali Bulaç | 38- Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler. |
Diyanet Vakfı | 38. Onlar, bizim huzurumuza çıkacakları gün (başlarına gelecek olanları) ne iyi duyarlar ve ne iyi görürler (bir görsen)! Fakat o zalimler bugün açık bir sapıklık içindedirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 38-Onlar Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler. |
Süleyman Ateş | 38. Bize geldikleri gün ne güzel işitir, ne güzel görürler. Ama o zalimler, bugün apaçık sapıklık içindedirler! |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün, açık bir sapıklık içindedirler. |
Ali Bulaç | 39- İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar. |
Diyanet Vakfı | 39. (Resûlüm!) Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 39-Onlar gaflet içinde iken, onlar iman etmezlerken, o hasret gününün, o işlerin bitirildiği saatin dehşetini kendilerine haber ver ! |
Süleyman Ateş | 39. Onları şu hasret gününe karşı uyar ki, o zaman kendileri gaflet içinde inanmamakta ısrar ederlerken iş bitirilmiş olur (yaptıklarına pişman olup hasret çeker dururlar, ama iş işten geçmiştir artık). |
Yaşar Nuri Öztürk | 39 Sen onları, o hasret günü ile ilgili olarak uyar. Çünkü onlar gaflet içindeyken, iman da etmemişken iş bitirilmiş olacaktır. |
Ali Bulaç | 40- Elbette, yeryüzüne ve üzerindekilere biz varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler. |
Diyanet Vakfı | 40. Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz (her şey gider, biz kalırız) ve onlar ancak bize döndürülürler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 40-Kesinlikle yeryüzüne ve bütün üzerindekilere Biz varis olacağız Biz! Ve onlar, hep Bize döndürüleceklerdir. |
Süleyman Ateş | 40. Dünyaya ve üzerinde bulunanlara biz varis oluruz biz, ve bize döndürülürler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 40 Yeryüzüne ve üzerindekilere biz mirasçı olacağız, biz! Ve bize döndürülecekler. |
Ali Bulaç | 41- Kitap’ta İbrahim’i de zikret. Gerçekten o, doğruyu-söyleyen bir peygamberdi. |
Diyanet Vakfı | 41. Kitap’ta İbrahim’i an. Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 41-Kitapta İbrahim’i de an, çünkü o, dosdoğru biri, bir peygamberdi. |
Süleyman Ateş | 41. Kitapta İbrahim’i de an; gerçekten o, çok doğru bir peygamberdi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 41 Kitap’ta İbrahim’i de an. O, özü-sözü doğru bir peygamberdi. |
Ali Bulaç | 42- Hani babasına demişti: ‘Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun? |
Diyanet Vakfı | 42. Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 42-Bir zaman babasına şöyle demişti: “Babacığım, o işitmeyen, görmeyen ve sana hiç faydası olmayan şeytana niçin tapıyorsun? |
Süleyman Ateş | 42. Babasına demişti ki: “Babacığım, işitmeyen görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan şeylere niçin tapıyorsun?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 42 Hani, babasına demişti ki: “Babacığım; işitmeyen, görmeyen, sana hiçbir yarar sağlamayan şeylere niçin kulluk ediyorsun?” |
Ali Bulaç | 43- ‘Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım.’ |
Diyanet Vakfı | 43. Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 43-Babacığım, emin ol sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Gel bana uy da seni düz yola çıkarayım. |
Süleyman Ateş | 43. Babacığım, bana sana, gelmeyen bir bilgi geldi; bana uy, seni düzgün bir yola ileteyim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 43 “Babacığım, bana ilimden, sana ulaşmayan bir nasip geldi. O halde bana uy ki, seni düzgün bir yola ileteyim!” |
Ali Bulaç | 44- ‘Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır.’ |
Diyanet Vakfı | 44. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah’a âsi oldu. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 44-Babacığım, şeytana tapma; çünkü şeytan esirgeyen Allah’a isyan etti. |
Süleyman Ateş | 44. Babacığım, şeytana tapma, çünkü şeytan, Rahman’a isyan etmiştir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 44 “Babacığım, şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan Rahman’a isyan etmişti.” |
Ali Bulaç | 45- ‘Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun.’ |
Diyanet Vakfı | 45. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 45-Babacığım doğrusu ben, sana o Rahman’dan bir azabın dokunup da şeytana dost olmandan korkuyorum.” |
Süleyman Ateş | 45. Babacığım, ben sana Rahman’dan bir azabın dokunmasından korkuyorum. O zaman, şeytanın dostu olursun. |
Yaşar Nuri Öztürk | 45 “Babacığım, ben sana Rahman’dan bir azap dokunmasından, böylece şeytanın dostu haline gelmenden korkuyorum!” |
Ali Bulaç | 46- (Babası) Demişti ki: ‘İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git.’ |
Diyanet Vakfı | 46. (Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 46-Babası : “Sen benim ilahlarımdan geçmek mi istiyorsun ey İbrahim? Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım; beni sen uzun bir süre bırak git!” dedi. |
Süleyman Ateş | 46. (Babası): “Ey İbrahim, dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (onlara dil uzatmaktan) vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl, git!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 46 Babası dedi: “Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrahim! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi seni taşlarım! Uzun bir süre uzak kal benden!” |
Ali Bulaç | 47- (İbrahim:) ‘Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır’ dedi. |
Diyanet Vakfı | 47. İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 47-İbrahim: “Selam sana, senin için Rabbimden af dileyeceğim; çünkü O, bana karşı çok lütufkardır. |
Süleyman Ateş | 47. (İbrahim): “Selam sana, (esenlik içinde kal), dedi, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lutufkardır.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 47 Dedi: “Selam sana! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lütufkârdır.” |
Ali Bulaç | 48- ‘Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım.’ |
Diyanet Vakfı | 48. Sizden de, Allah’ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 48-Sizi Allah’tan başka taptıklarınızla başbaşa bırakıp çekilirim ve Rabbime dua ederim; umarım, Rabbime yaptığım dua sayesinde mutsuz olmam.” dedi. |
Süleyman Ateş | 48. Sizden de, Allah’tan başka yalvardıklarınızdan da ayrılıyor ve yalnız Rabbime yalvarıyorum. Umarım ki Rabbime yalvarmakla bahtsız olmam (istediklerimden mahrum bırakılmam). |
Yaşar Nuri Öztürk | 48 “Sizden de Allah dışındaki yakardıklarınızdan da ayrılıyorum; Rabbime dua edeceğim. Umarım, Rabbime yakarışımla/Rabbim için çağrımda bahtsızlığa/eşkıyalığa düşmem.” |
Ali Bulaç | 49- Böylelikle, onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak’ı ve (oğlu) Yakup’u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık. |
Diyanet Vakfı | 49. Nihayet İbrahim onlardan ve Allah’tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ’kub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 49-İbrahim, onları ve Allah’tan başka taptıklarını bırakıp çekildiğinde, Biz de ona İshak’ı ve Ya’kub’u ihsan ettik ve her birini bir peygamber yaptık. |
Süleyman Ateş | 49. İşte onlardan ve onların Allah’tan başka taptıklarından ayrılınca biz ona İshak’ı ve (İshak’ın oğlu) Ya’kub’u armağan ettik ve hepsini de peygamber yaptık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 49 İbrahim, onlardan ve Allah dışında kulluk ettiklerinden uzaklaşınca, ona İshak’ı ve Yakub’u bağışladık ve hepsini peygamber yaptık. |
Ali Bulaç | 50- Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik. |
Diyanet Vakfı | 50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 50-Biz, bunlara rahmetimizden lütuflar, ihsanlar ettik ve hepsine dillerde yüksek bir doğruluk şanı verdik. |
Süleyman Ateş | 50. Onlara rahmetimizden (mal ve çocuk) lutfettik ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 50 Onlara, rahmetimizden nimetler bağışladık. Ve kendileri için yüksek bir doğruluk dili oluşturduk. |
Ali Bulaç | 51- Kitap’ta Musa’yı da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi. |
Diyanet Vakfı | 51. (Resûlüm!) Kitap’ta Musa’yı da an. Gerçekten o ihlâs sahibi idi ve hem resûl, hem de nebî idi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 51-Kitapta Musa’yı da an, çünkü O, ihlaslı idi ve bir elçi, bir peygamber idi. |
Süleyman Ateş | 51. Kitapta Musa’yı da an, çünkü o, içi temiz (bir insan)dı ve elçi bir peygamberdi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 51 Kitap’ta Mûsa’yı da an. Çünkü o, içtenlik ve dürüstlüğe erdirilmişti ve o bir resul, bir peygamberdi. |
Ali Bulaç | 52- Ona, Tur’un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık. |
Diyanet Vakfı | 52. Ona Tûr’un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 52-Biz hem ona Tur’un sağ tarafından seslendik hem de onu yakarış makamında yakınlık mertebesine erdirdik. |
Süleyman Ateş | 52. Ona Tur’un sağ tarafından seslendik ve onu, özel konuşmak için (kendimize) yaklaştırdık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 52 Ona Tûr’un sağ tarafından seslendik. Onu, fısıldaşan kimse kadar yaklaştırdık. |
Ali Bulaç | 53- Ona rahmetimizden kardeşi Harun’u da bir peygamber olarak armağan ettik. |
Diyanet Vakfı | 53. Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun’u bir peygamber olarak armağan ettik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 53-Ve rahmetimizden kardeşi Harun’u da bir peygamber olarak ona lutfettik. |
Süleyman Ateş | 53. Ona, acıdığımızdan dolayı kardeşi Harun’u da peygamber olarak armağan ettik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 53 Rahmetimizden ona kardeşi Hârun’u bir peygamber olarak armağan ettik. |
Ali Bulaç | 54- Kitap’ta İsmail’i de zikret. Çünkü o, va’dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi. |
Diyanet Vakfı | 54. (Resûlüm!) Kitap’ta İsmail’i de an. Gerçekten o, sözüne sâdıktı, resûl ve nebî idi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 54-Kitapta İsmail’i de an; çünkü o cidden va’dinde sadık bir kimse idi, bir Resul, bir peygamber idi. |
Süleyman Ateş | 54. Kitapta İsma’il’i de an. Çünkü o sözünde duran, elçi bir peygamberdi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 54 Kitap’ta İsmail’i de an. Çünkü o, vaadinde sadıktı; bir resuldü, bir peygamberdi. |
Ali Bulaç | 55- Halkına, namazı ve zekatı emrediyordu ve o, Rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı. |
Diyanet Vakfı | 55. Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 55-Ailesine namaz ve zekat emrederdi ve Rabbi katında hoşnutluğa ermişti. |
Süleyman Ateş | 55. Halkına namaz kılmayı, zekat vermeyi emrederdi. Rabbi yanında beğenilmişti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 55 Ailesine namazı/duayı, zekâtı emrederdi. Rabbi katında hoşnutluk kazanmış bir kişiydi. |
Ali Bulaç | 56- Kitap’ta İdris’i de zikret. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi. |
Diyanet Vakfı | 56. Kitapta İdris’i de an. Hakikaten o, pek doğru bir insan, bir peygamberdi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 56-Kitapta İdris’i de an; çünkü o, dosdoğru biri, bir peygamber idi. |
Süleyman Ateş | 56. Kitapta İdris’i de an: Çünkü o, çok doğru bir peygamberdi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 56 Kitap’ta İdris’i de an. Çünkü o, özü-sözü tam uyuşan bir kişiydi, bir peygamberdi. |
Ali Bulaç | 57- Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik. |
Diyanet Vakfı | 57. Onu üstün bir makama yücelttik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 57-Ve Biz onu yüce bir yere yükselttik. |
Süleyman Ateş | 57. Onu yüce bir yere yükseltmiştik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 57 Onu yüce bir mekâna yükselttik. |
Ali Bulaç | 58- İşte bunlar; kendilerine Allah’ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem’in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin)den, İbrahim ve İsrail (Yakup)in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahmanın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar. |
Diyanet Vakfı | 58. İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem’in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail (Ya’kub) ‘in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah’ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 58-İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden Adem, soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan İbrahim ile İsmail’in soyundan hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendirler. Kendilerine Rahmanın ayetleri okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı. |
Süleyman Ateş | 58. İşte bunlar; Allah’ın ni’met verdiği peygamberlerden, Adem, neslinden, Nuh ile beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsrail (Ya’kub) neslinden, yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahman’ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 58 İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimet lütfettiği peygamberlerdendir: Âdem’in soyundan, Nûh’la birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in soyundan, kılavuzluk edip seçtiğimiz kimselerden. Kendilerine Rahman’ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdelere kapanırlardı. |
Ali Bulaç | 59- Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. |
Diyanet Vakfı | 59. Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 59-Sonra bunların arkasından bozuk bir güruh geldi, namazı ziyan ettiler ve şehvetlerinin ardına düştüler; bunlar da Gayya kuyusunu boylayacaklardır. |
Süleyman Ateş | 59. Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler, şehvetlerine uydular. Onlar kötülük bulacaklardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 59 Ama arkalarından öyle bir nesil geldi ki; namazı/duayı yitirdiler, şehvetlere uydular. Bunlar, azgınlıklarının cezasını bulacaklardır. |
Ali Bulaç | 60- Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hiç bir şeyle zulme uğratılmayacaklar. |
Diyanet Vakfı | 60. Ancak tevbe edip, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, cennete, girecekler. Ve hiç bir haksığlağa uğratılmayacaklardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 60-Ancak tevbe edip imana gelenler ve yararlı iş yapanlar başka; çünkü onlar hiçbir haksızlığa uğratılmayarak cennete gireceklerdir. |
Süleyman Ateş | 60. Ancak tevbe eden, inanan ve iyi işler yapanlar, cennete girecekler ve hiç haksızlığa uğratılmayacaklardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 60 Tövbe eden, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi iş yapan müstesna. Böyleleri cennete girecekler ve hiçbir şekilde haksızlığa uğratılmayacaklar. |
Ali Bulaç | 61- Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O’nun va’di yerine gelecektir. |
Diyanet Vakfı | 61. O cennet, çok merhametli olan Allah’ın, kullarına gıyaben vâdettiği Adn cennetleridir. Şüphesiz O’nun vâdi yerini bulacaktır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 61-Rahman’ın kullanna gıyaben söz verdiği Adn cennetlerine, şüphe yok ki, O’nun verdiği söz, daima yerine getirilmiştir. |
Süleyman Ateş | 61. Rahman’ın kullarına gıyaben va’dettiği Adn cennetleri(ne gireceklerdir). Şüphesiz O’nun va’di yerine gelecektir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 61 Rahman’ın, kullarına gaybda vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler. Kuşkusuz, O’nun vaadi yerine gelir. |
Ali Bulaç | 62- Onda ‘boş bir söz’ işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta)dır. |
Diyanet Vakfı | 62. Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar. Ve orada, sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 62-Orada hiç boş söz işitmezler; ancak bir “Selam” işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır. |
Süleyman Ateş | 62. Orada boş söz değil, yalnız selam işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 62 Orada boş lakırdı değil, yalnızca “selam” işitirler. Orada kendilerinin sabah, akşam, rızıkları da hazırdır. |
Ali Bulaç | 63- O cennet; biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız. |
Diyanet Vakfı | 63. Kullarımızdan, takvâ sahibi kimselere verdiğimiz cennet işte budur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 63-İşte kullarımızdan korunup takva sahibi olanları mirasçı yapacağımız cennet odur! |
Süleyman Ateş | 63. İşte kullarımızdan, korunanlara vereceğimiz cennet budur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 63 Kullarımızdan takva sahibi olanları mirasçı yapacağımız cennet işte budur. |
Ali Bulaç | 64- Biz (elçiler) ancak Rabbiniz emriyle ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan her şey O’nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir. |
Diyanet Vakfı | 64. Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O’na aittir. Senin Rabbin unutkan değildir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 64-Bir de biz (Rabbinin elçileri) Rabbinin emri olmadıkça inemeyiz. Önümüzdeki, ardımızdaki ve bunlar arasındakiler hep O’nundur; Rabbin seni unutmuş da değildir. |
Süleyman Ateş | 64. Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan herşey O’na aittir. Rabbin, asla unutkan değildir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 64 Biz sadece Rabbinin emrini indiririz/biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdeki, arkamızdaki ve bunlar arasındaki herşey O’nundur. Rabbin asla unutkan değildir. |
Ali Bulaç | 65- Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O’na ibadet et ve O’na ibadette kararlı ol. Hiç O’nun adaşı olan birini biliyor musun? |
Diyanet Vakfı | 65. (O) göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin Rabbidir. Şu halde O’na kulluk et; O’na kulluk etmek için sabırlı ve metânetli ol. O’nun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor musun? (Asla benzeri yoktur). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 65-O, bütün göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir; o halde O’na ibadet et ve ibadetine sebatla sabret. Hiç sen O’na bir adaş bilir misin? |
Süleyman Ateş | 65. (O), göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O’na kulluk et ve O’na kullukta sabret. Hiç O’nun adıyla anılan birini biliyor musun? |
Yaşar Nuri Öztürk | 65 Göklerin, yerin ve bunlar arasındaki şeylerin Rabbidir o. O’na ibadet et ve O’na ibadette sabırlı ol. O’na adaş olacak birini biliyor musun? |
Ali Bulaç | 66- İnsan demektedir ki: ‘Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?’ |
Diyanet Vakfı | 66. İnsan der ki: “Öldüğüm zaman sahi diri olarak (kabrimden) çıkarılacak mıyım?” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 66-Böyle iken insan diyor ki: “Öldüğüm zaman, ileride mutlaka bir hayat sahibi kimse olarak çıkarılacak mıyım?” |
Süleyman Ateş | 66. İnsan: “Ben öldükten sonra mı diri olarak çıkarılacağım?” diyor. |
Yaşar Nuri Öztürk | 66 Diyor ki insan: “Öldüğüm zaman diri olarak tekrar çıkarılacak mıyım?” |
Ali Bulaç | 67- İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten onu yaratmış olduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? |
Diyanet Vakfı | 67. İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 67-Yoksa o insan hiçbirşey değilken, Bizim, kendisini yaratmış olduğumuzu düşünmez mi? |
Süleyman Ateş | 67. İnsan önceden hiçbir şey değilken kendisini nasıl yarattığımızı düşünmüyor mu? |
Yaşar Nuri Öztürk | 67 Hatırlamıyor mu insan; o daha önce hiçbir şey değilken, onu biz yarattık. |
Ali Bulaç | 68- Andolsun Rabbine, onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız. |
Diyanet Vakfı | 68. Öyle ise, Rabbine andolsun ki, muhakkak surette onları şeytanlarla birlikte mahşerde toplayacağız; sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 68-Evet Rabbine yemin ederim ki, Biz onları ve o şeytanları mutlaka ve mutlaka mahşerde toplayacağız, sonra da onları kesinlikle cehennemin etrafında diz üstü hazır bulunduracağız. |
Süleyman Ateş | 68. Rabbine andolsun ki, onları ve şeytanları mutlaka toplayacağız, sonra onları diz çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde bulunduracağız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 68 Rabbine yemin olsun ki; onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra hepsini diz çökmüş halde cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız. |
Ali Bulaç | 69- Sonra, her bir gruptan Rahmana karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız. |
Diyanet Vakfı | 69. Sonra her milletten, rahman olan Allah’a en çok âsi olanlar hangileri ise çekip ayıracağız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 69-Sonra her topluluktan Rahman’a karşı en çok isyan edenleri hangileri ise muhakkak ve muhakkak çekip alacağız. |
Süleyman Ateş | 69. Sonra her milletten Rahman’a en çok karşı geleni ayıracağız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 69 Sonra her gruptan, Rahman’a karşı kafa tutmada daha şiddetli davrananlar kimlerse, onları ayıracağız. |
Ali Bulaç | 70- Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz. |
Diyanet Vakfı | 70. Sonra, orayı boylamaya daha çok müstahak olanları elbette biz daha iyi biliriz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 70-Sonra Biz, elbette o cehenneme yaslanmaya en layık olanların kimler olduğunu daha iyi biliriz. |
Süleyman Ateş | 70. Sonra, elbette biz, kimlerin oraya girmeğe uygun olduğunu daha iyi biliriz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 70 Elbette ki biz, oraya girmeye daha layık olanların kimler oldğunu herkesten iyi biliriz. |
Ali Bulaç | 71- Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır. |
Diyanet Vakfı | 71. İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 71-İçinizden oraya varmayacak hiçbir kimse yoktur ve bu, Rabbinin üstlenmiş olduğu kesinleşmiş bir hükümdür. |
Süleyman Ateş | 71. İçinizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin üzerine aldığı kesin borçtur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 71 İçinizden oraya uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu, Rabbin üzerinde kesinleşmiş bir hükümdür. |
Ali Bulaç | 72- Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz. |
Diyanet Vakfı | 72. Sonra biz, Allah’tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 72-Sonra takva sahiplerini kurtarırız ve zalimleri diz üstü bırakırız. |
Süleyman Ateş | 72. Sonra korunanları kurtarırız ve zalimleri öyle diz üstü çökmüş olarak bırakırız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 72 Sonra biz, korunup sakınanları kurtaracağız. Zalimleri de orada dizleri üzerinde çökmüş bırakacağız. |
Ali Bulaç | 73- Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda, o inkârcılar, iman edenlere derler ki: ‘İki gruptan hangisi, makam bakımından daha iyi, topluluk bakımından daha güzeldir?’ |
Diyanet Vakfı | 73. Kendilerine âyetlerimiz ayan beyan okunduğu zaman inkâr edenler, iman edenlere: İki topluluktan hangisinin (hangimizin) mevki ve makamı daha iyi, meclis ve topluluğu daha güzeldir? dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 73-Ayetlerimiz kendilerine açık açık tecvidli okunduğu zaman da o küfredenler iman edenlere: “Bu iki topluluktan hangisi makamca daha iyi ve meclis olarak daha güzel?” dediler. |
Süleyman Ateş | 73. Onlara açık açık ayetlerimiz okunduğu zaman, inkar edenler, inananlar için “İki topluluktan hangisinin makamı daha hayırlı, meclisi (mevkii) daha güzeldir?” derler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 73 Onlara ayetlerimiz açık-seçik okunduğunda, inkâr edenler inananlara şöyle derler: “İki zümreden hangisi makamca daha üstün, meclisce daha güzel?” |
Ali Bulaç | 74- Onlardan önce nice insan- nesillerini yıkıma uğrattık, onlar mal (giyim, kuşam ve tefriş) bakımından da, gösteriş bakımından da daha güzeldiler. |
Diyanet Vakfı | 74. Onlardan önce de, eşya ve görünüş bakımından daha güzel olan nice nesiller helâk ettik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 74-Oysa Biz, kendilerinden önce mal ve görünüm bakımından daha güzel nice kuşakları helak etmişiz. |
Süleyman Ateş | 74. Onlardan önce nice nesiller helak ettik ki onlar eşyaca ve gösterişce daha güzeldi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 74 Onlardan önce nice kuşaklar helak ettik ki, malca ve manzaraca daha alımlıydılar. |
Ali Bulaç | 75- De ki: ‘Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va’dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 75. De ki: Kim sapıklıkta ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet versin! Nihayet kendilerine vâdolunan şeyi -ya azabı (müminler karşısında yenilgiyi), veya kıyameti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha kötü ve askeri daha zayıf olanın kim olduğunu öğreneceklerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 75-De ki: “Kim sapıklık içinde ise, çok esirgeyici Allah, ona istediği kadar mühlet versin; nihayet va’dolundukları şeyi, ya azabı yada Kıyameti gördükleri zaman kimin mevkisinin daha kötü ve iradesinin daha zayıf olduğunu bitecekler. |
Süleyman Ateş | 75. De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahman ona süre versin (ne çıkar). Nihayet va’dedildiklerini Ğazabı veya (Duruşma) sa’ati(ni)Ğ gördükleri zaman, kimin yerce daha kötü ve adamca daha zayıf olduğunu bileceklerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 75 De ki: “Her kim sapıklıkta ise Rahman ona iyice süre versin. Nihayet, kendilerine vaat edileni, azabı veya kıyametin kopuşunu gördüklerinde mekânca daha kötü, taraflarca daha zayıf olanın kim olduğunu bilecekler.” |
Ali Bulaç | 76- Allah, hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Sürekli olan salih davranışlar, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır. |
Diyanet Vakfı | 76. Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır. Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükâfat bakımından daha hayırlı, hem de âkıbetçe daha iyidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 76-Hidayeti kabul edenlere ise, Allah daha çok hidayet verir. Kalıcı olan iyi ve yararlı işler Rabbinin katında hem sevap bakımından hem de sonuç bakımından daha hayırlıdır. |
Süleyman Ateş | 76. Allah, yola gelenlerin hidayetini artırır. Kalıcı olan yararlı işler, Rabbinin yanında hem mükafat bakımından daha iyidir, hem varılacak yer bakımından daha iyidir! |
Yaşar Nuri Öztürk | 76 Allah, doğru yolda olanların hidayetini artırır. Barışa ve hayra yönelik kalıcı işler, Rabbin katında sevapça daha üstün, sonuç bakımından daha hayırlıdır. |
Ali Bulaç | 77- Ayetlerimizi inkar edip, bana: ‘Elbette mal ve çocuklar verilecektir’ diyeni gördün mü? |
Diyanet Vakfı | 77. (Resûlüm!) Âyetlerimizi inkâr eden ve “Muhakkak surette bana mal ve evlât verilecek” diyen adamı gördün mü? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 77-Şimdi şu küfredip de: “Bana muhakkak mal ve evlat verilecektir.” diyen herifi gördün mü? |
Süleyman Ateş | 77. Ayetlerimizi inkar edip: “Bana mal ve evlad verilecek” diyen adamı gördün mü? |
Yaşar Nuri Öztürk | 77 Ayetlerimizi inkâr edip, “Bana mal da evlat da kesinlikle verilecek.” diyeni gördün mü? |
Ali Bulaç | 78- O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahmanın katında(n) bir ahid mi aldı? |
Diyanet Vakfı | 78. O, gaybı mı bildi, yoksa Allah’ın katından bir söz mü aldı? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 78-O, gayba vakıf mı olmuş yoksa esirgemesi çok olan Allah’ın katında bir söz mü almış? |
Süleyman Ateş | 78. Gaybe mi çık(ıp bak)tı, yoksa Rahman’ın huzurunda bir söz mü aldı (Allah ile bir andlaşma mı yaptı)? |
Yaşar Nuri Öztürk | 78 Bu adam gaybı mı öğrendi, yoksa Rahman katında bir söz mü aldı? |
Ali Bulaç | 79- Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azabta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız. |
Diyanet Vakfı | 79. Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 79-Hayır! Biz onun dediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız ! |
Süleyman Ateş | 79. Hayır (yanılıyor), biz onun dediğini yazacağız ve onun için azabı uzattıkça uzatacağız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 79 Hayır, hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve onun için azabı uzattıkça uzatacağız. |
Ali Bulaç | 80- Onun söylemekte olduğuna biz mirasçı olacağız; o bize, ‘yapayalnız tek başına’ gelecektir. |
Diyanet Vakfı | 80. Onun dediğine biz vâris oluruz, (malı ve evlâdı bize kalır); kendisi de bize yapayalnız gelir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 80-Ve o söylediği şeyleri hep elinden alacağız da o, Bize tek başına gelecektir. |
Süleyman Ateş | 80. O dediği(malı ve evladı)na biz varis olacağız (nesi varsa hepsi bize kalacak) ve o, bize tek başına gelecek (yanında ne malı, ne de evladı olmayacak). |
Yaşar Nuri Öztürk | 80 O dediklerine biz vâris olacağız. Kendisi bir başına bize gelecek. |
Ali Bulaç | 81- Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah’tan başka ilahlar edindiler. |
Diyanet Vakfı | 81. Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah’tan başka tanrılar edindiler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 81-Tuttular, kendilerine şeref ve kuvvet sağlasınlar diye, Allah’tan başka ilahlar edindiler. |
Süleyman Ateş | 81. Kendilerine destek olsunlar diye Allah’tan başka tanrılar edindiler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 81 Kendilerine onur ve destek olsunlar diye Allah dışında ilahlar edindiler. |
Ali Bulaç | 82- Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler. |
Diyanet Vakfı | 82. Hayır, hayır! (Taptıkları), onların ibadetlerini tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 82-Hayır! Yarın ibadetlerini inkar edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman kesileceklerdir. |
Süleyman Ateş | 82. Hayır, (yarın o taptıkları tanrılar), bunların tapmalarını inkar edecekler ve bunlara zıd olacaklardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 82 Hayır, hayır! Onlar, onların ibadetlerini inkâr edecekler ve onların aleyhinde düşman kesilecekler. |
Ali Bulaç | 83- Görmedin mi, biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar. |
Diyanet Vakfı | 83. (Resûlüm!) Görmedin mi? Biz, kâfirlerin üzerine, kendilerini iyice (isyankârlığa) sevkeden şeytanları gönderdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 83-Görmedin mi, Biz şeytanları o kafirlerin üzerine salmışız; onları kaynatıp oynatıp kıvrandırıyorlar. |
Süleyman Ateş | 83. Görmedin mi biz kafirlere şeytanları gönderdik, onları oynatıp duruyorlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 83 Görmedin mi biz, şeytanları inkârcıların üzerine salmışız da onları oynatıp kıvırttırıyorlar. |
Ali Bulaç | 84- Onlara karşı acele davranma; biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz. |
Diyanet Vakfı | 84. Öyle ise onlar hakkında acele etme. Biz onlar için (günlerini) teker teker sayıyoruz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 84-Aleyhlerinde acele etme! Biz, onlar için yalnızca bir sayı sayıyoruz. |
Süleyman Ateş | 84. Onlar hakkında acele etme, biz onlar(ın günlerini ve nefeslerini doldurmaları) için saydıkça sayıyoruz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 84 Onlar için acele etme. Biz onlar için günleri teker teker sayıyoruz. |
Ali Bulaç | 85- Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (ın huzurun)a toplayacağımız gün, |
Diyanet Vakfı | 85. Takvâ sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah’ın huzurunda toplayacağımız gün. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 85-Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman’ın huzurunda toplayacağımız gün, |
Süleyman Ateş | 85. Korunanları, binek üzerinde ikram ile Rahman’a götürdüğümüz gün, |
Yaşar Nuri Öztürk | 85 Gün olur, o sakınanları biz, Rahman’ın huzurunda heyet halinde toplarız. |
Ali Bulaç | 86- Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz. |
Diyanet Vakfı | 86. Günahkârları da susuz olarak cehenneme süreceyiz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 86-suçluları da susuz olarak cehenneme sevk edeceğiz. |
Süleyman Ateş | 86. Suçluları da yaya ve susuz olarak cehenneme sürdüğümüz (gün), |
Yaşar Nuri Öztürk | 86 Suçluları da susuz ve yaya olarak cehenneme sevk ederiz. |
Ali Bulaç | 87- Rahmanın katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır. |
Diyanet Vakfı | 87. O gün Rahmân (olan Allah)’ın nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefâata güçleri yetmeyecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 87-Rahman’ın katında bir söz almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır. |
Süleyman Ateş | 87. Yalnız Rahman’ın huzurunda söz almış olanlardan başkaları şefa’at edemezler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 87 Rahman katında söz almış olandan başkaları şefaat imkânı bulamazlar. |
Ali Bulaç | 88- ‘Rahman çocuk edinmiştir’ dediler. |
Diyanet Vakfı | 88. “Rahmân çocuk edindi” dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 88-“Rahman çocuk edindi.” dediler. |
Süleyman Ateş | 88. Rahman çocuk edindi dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 88 “Rahman çocuk edindi.” dediler. |
Ali Bulaç | 89- Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz. |
Diyanet Vakfı | 89. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 89-Andolsun ki, pek ağır, pek çirkin bir iddiaya cüret ettiniz. |
Süleyman Ateş | 89. Andolsun ki, “Siz pek kötü bir cür’ette bulundunuz!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 89 Yemin olsun ki siz, çok çirkin bir iddiada bulundunuz. |
Ali Bulaç | 90- Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti. |
Diyanet Vakfı | 90. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 90-Az daha o yüzden gökler çatlayacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecek. |
Süleyman Ateş | 90. Neredeyse o(sözün dehşeti)nden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp dağılacaktır!. |
Yaşar Nuri Öztürk | 90 Bu söz yüzünden neredeyse gökler çatlayacak, yer parçalanacak, dağlar yıkılıp çökecek; |
Ali Bulaç | 91- Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı.) |
Diyanet Vakfı | 91. Rahmân’a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 91-O Rahman’a çocuk iddiasında bulundular diye. |
Süleyman Ateş | 91. Rahman için çocuk iddia ettiklerinden ötürü. |
Yaşar Nuri Öztürk | 91 Rahman için çocuk iddia ettiklerinden ötürü. |
Ali Bulaç | 92- Rahman (olan Allah)a çocuk edinmek yaraşmaz. |
Diyanet Vakfı | 92. Halbuki çocuk edinmek Rahmân’ın şanına yakışmaz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 92-Halbuki, çocuk edinmek Rahman’a yaraşmaz. |
Süleyman Ateş | 92. Çocuk edinmek Rahman’a yakışmaz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 92 Rahman’a çocuk edinmek yakışmaz. |
Ali Bulaç | 93- Göklerde ve yerde olan (herkesin ve her şeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak gelecektir. |
Diyanet Vakfı | 93. Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân’a gelecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 93-Göklerde ve yerde Rahman’a kul olarak gelmeyecek hiçbir kimse yoktur. |
Süleyman Ateş | 93. Göklerde ve yerde bulunan herkes Rahman’a kul olarak gelecektir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 93 Göklerde ve yerde bulunan herkes, Rahman’a kul olarak gelecektir. |
Ali Bulaç | 94- Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır. |
Diyanet Vakfı | 94. O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 94-Andolsun ki, hepsini kuşatmış ve hepsini bir bir saymıştır. |
Süleyman Ateş | 94. O, onların hepsini kuşatmış ve onları bir bir saymıştır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 94 Yemin olsun, O onların hepsini kuşatmış ve tamamını tek tek saymıştır. |
Ali Bulaç | 95- Ve onların hepsi, kıyamet günü O’na, ‘yapayalnız, tek başlarına’ geleceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 95. Bunların hepsi de kıyamet gününde O’nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 95-Hepsi kıyamet günü O’na tek olarak gelecektir. |
Süleyman Ateş | 95. Onların hepsi, kıyamet günü O’na tek başına gelecektir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 95 Ve onların hepsi kıyamet günü O’na tek tek gelecektir. |
Ali Bulaç | 96- İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. |
Diyanet Vakfı | 96. İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 96-İman edip yararlı işler yapanlar ise, muhakkak Rahman, onlar için bir sevgi verecek, gönüllere sevdirecektir. |
Süleyman Ateş | 96. İnanıp faydalı işler yapanlar için Rahman, (gönüllerde) bir sevgi yaratacak(onları herkese sevdirecek)tir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 96 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, Rahman onlar için bir sevgi oluşturacaktır. |
Ali Bulaç | 97- Biz bunu (Kur’an’ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp-korkutman için. |
Diyanet Vakfı | 97. (Resûlüm!) Biz Kur’an’ı, sadece, onunla Allah’tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 97-Biz, o Kur’an’ı sadece onunla takva sahiplerini müjdelemen ve inat edenleri de korkutman için senin dilinle kolaylaştırdık. |
Süleyman Ateş | 97. Biz o(Kur’a)n’ı senin diline kolaylaştırdık ki, onunla korunanları müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi onunla uyarasın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 97 Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın. |
Ali Bulaç | 98- Biz, onlardan önce nice insan- nesillerini yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiç birini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun? |
Diyanet Vakfı | 98. Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emâresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 98-Bir de onlardan önce nice kuşakları helak ettik. Hiç onlardan birini hissediyor musun veya onların gizli bir seslerini işitiyor musun? |
Süleyman Ateş | 98. Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Şimdi onlardan hiçbirini duyuyor musun, yahut onların gizli bir sesini işitiyor musun? |
Yaşar Nuri Öztürk | 98 Biz onlardan önce de nice kuşaklar helâk ettik. Onlardan herhangi birini hissediyor musun, yahut onların bir iniltisini duyuyor musun? |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Meryem suresi – Karşılaştırmalı meal