Muhammed suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
MUHAMMED SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismillahirrahmanirrrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Onlar ki inkâr ettiler ve Allah’ın yolundan alıkoydular, (işte Allah da) onların amellerini giderip-boşa çıkarmıştır. |
Diyanet Vakfı | l. İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların işlerini Allah boşa çıkarmıştır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Onlar ki, inkar etmekte ve Allah yolundan yüz çevirmektedirler; Allah, onların yaptıklarını boşa çıkarmaktadır. |
Süleyman Ateş | 1. Allah, inkar edip kendisinin yoluna engel olanların işlerini boşa çıkarmıştır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Küfre saplanıp Allah’ın yolundan alıkoyanların yapıp ettiklerini O, boşa çıkarmıştır. |
Ali Bulaç | 2- İman edip salih amellerde bulunan ve Muhammed’e indirilen (Kur’an)a -ki o Rablerinden bir haktır- iman edenlerin (Allah), kötülüklerini örtüp-bağışlamış, durumlarını düzeltip-ıslah etmiştir. |
Diyanet Vakfı | 2. İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed’e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-İman edip iyi iyi işler yapanlar ve Muhammed’e indirilene iman edenlere gelince ki Rablerinden gelen gerçek te odur Allah, onların kötülüklerini silmekte ve durumlarını düzeltmektedir. |
Süleyman Ateş | 2. İnanıp iyi işler yapanların, Rableri tarafından Muhammed’e indirilen gerçeğe inananların da günahlarını örtmüş ve hallerini düzeltmiştir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar ve Muhammed’e indirilene -ki o onların Rablerinden bir haktır- inanmış olanlara gelince, Allah onların çirkin davranışlarını örtmüş ve gönüllerini barışa yöneltmiştir. |
Ali Bulaç | 3- İşte böyle; hiç şüphesiz, inkâr edenler batıl olana uymuşlar; ve hiç şüphesiz, iman edenler Rablerinden olan hakka uymuşlardır. İşte Allah, insanlara kendi örneklerini böyle vererek gösteriyor. |
Diyanet Vakfı | 3. Bunun sebebi, inkâr edenlerin bâtıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara kendilerinden misallerini anlatır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-Bunun sebebi inkar edenlerin kendilerini batıla uydurmaları, iman edenlerin ise Rablerinden gelen gerçeğe uymalarıdır. İşte Allah, insanlara misallerini böyle anlatır. |
Süleyman Ateş | 3. Bu, böyledir: Çünkü inkar edenler batıla uymuşlar; inananlar ise Rablerinden gelen hakka uymuşlardır. İşte Allah, onların durumlarını, insanlara böyle anlatır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Bu böyledir; çünkü küfre batanlar boş ve tutarsıza uymuşlardır. İman edenler ise Rablerinden gelen hakka uymuşlardır. İşte Allah, insanlara kendi durumlarını bu şekilde örnekleyerek anlatır. |
Ali Bulaç | 4- Öyleyse, inkârcılarla (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları ‘iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da’ artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz. |
Diyanet Vakfı | 4. (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Durum şu ki, Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Onun için küfredenlerle muharebeye tutuştuğunuz da hemen boyunlarını vurmaya bakın! Ta kuvvetlerini derinden kırıp tepeleyinceye kadar (üstünlük sağladıgınızda) bağı sıkı basın (sıkıca bağlayın kalanlarını); harp ağırlıklarını atana kadar (savaş sona erinceye değin), sonra ister karşılıksız salıverin, ister fidye karşılığında. Böyledir bu; şayet Allah dilese kesinlikle onlardan intikamını alır, ancak sizi birbirinizle imtihan edecek. Allah yolunda öldürülenlere gelince, onların amellerini asla boşa çıkarmaz. |
Süleyman Ateş | 4. (Savaşta) İnkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (onları esir alın). Ondan sonra artık ya lutfen bırakır veya karşılığında fidye alırsınız. Harb, ağırlıklarını bırakıncaya (savaş sona erinceye) kadar (böyle yaparsınız). Allah dileseydi (kendisi) onlardan öc alırdı, fakat sizi birbirinizle denemek için (size savaşı emrediyor). Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıkları işleri zayi etmeyecektir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Küfre batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet, harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öc alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir. |
Ali Bulaç | 5- Onları hidayete erdirecek ve durumlarını düzeltip-ıslah edecektir. |
Diyanet Vakfı | 5. Allah onları muratlarına erdirecek, gönüllerini şâdedecek . |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-İleride onları muratlarına erdirir, ruhlarını şad eder. |
Süleyman Ateş | 5. Onları doğru yola iletecek ve durumlarını düzeltecektir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 Onları doğruya/iyiye/güzele kılavuzlayacak ve kalpleri ıslah edecektir/ barışa yöneltecektir. |
Ali Bulaç | 6- Ve onları, kendilerine tarif edip-tanıttığı cennete sokacaktır. |
Diyanet Vakfı | 6. Onları, kendilerine tanıttığı cennete sokacaktır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-Onları kendileri için güzel kokularla donattığı cennete koyar. |
Süleyman Ateş | 6. Onları, kendilerine tanımladığı cennete sokacaktır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Ve onları, kendilerine tanımlamış olduğu o cennete koyacaktır. |
Ali Bulaç | 7- Ey iman edenler, eğer siz Allah’a (Allah adına İslama ve müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır. |
Diyanet Vakfı | 7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-Ey iman edenler, eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz. |
Süleyman Ateş | 7. Ey inananlar, eğer siz Allah(ın dinin)e yardım ederseniz (Allah da) size yardım eder; ayaklarınızı (hakkı koruma yolunda) sağlam tutar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Ey iman sahipleri! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır. |
Ali Bulaç | 8- İnkar edenler ise, yüzükoyun-düşüş, onlara olsun; (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmıştır. |
Diyanet Vakfı | 8 İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-İnkar edenler ise, yıkım onlara! Ne yapacaklarını şaşırtmaktadır. |
Süleyman Ateş | 8. İnkar edenler(e gelince): Yıkım onlara! (Allah) Onların işlerini boşa çıkarmıştır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Küfre sapanlara gelince, kayıp ve yıkım onlara! Yapıp ettiklerini boşa çıkardı onların. |
Ali Bulaç | 9- İşte böyle; çünkü onlar, Allah’ın indirdiğini çirkin (kerih) gördüler, bundan dolayı, O da, onların amellerini boşa çıkardı. |
Diyanet Vakfı | 9. Bunun sebebi, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-Öyle,çünkü onlar, Allah’ın indirdiğinden hoşlanmamışlardır. O da onların bütün amellerini boşa çıkarmaktadır. |
Süleyman Ateş | 9. Böyledir, çünkü onlar, Allah’ın indirdiğinden hoşlanmamışlar, Allah da onların amellerini heder etmiştir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 Bu böyledir; çünkü onlar Allah’ın indirdiğini tiksindirici bulmuşlardır, Allah da onların tüm amellerini boşa çıkarmıştır. |
Ali Bulaç | 10- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Allah, onları yerle bir etti. O kafirler için de bunun bir benzeri vardır. |
Diyanet Vakfı | 10. Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır. Kâfirlere de onların benzeri vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-Ya onlar yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya, kendilerinden öncekilerin sonları ne olmuş? Allah yerle bir eylemiş onları, zaten o kafirlere de öylesi yaraşır. |
Süleyman Ateş | 10. (Onlar) Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler? Allah onları(n evlerini, barklarını) yıkıp başlarına geçirmiştir. Bu kafirlere de, onun benzeri sonuçlar vardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Onlar yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bir bakmıyorlar mı? Allah onları yerle bir etmiştir. Şu inkâr edenlere de onlara yapılanın aynısı yapılacaktır. |
Ali Bulaç | 11- İşte böyle; çünkü Allah, iman edenlerin velisidir; kafirlerin ise, velisi yoktur. |
Diyanet Vakfı | 11. Bu, Allah’ın, inananların yardımcısı olmasından dolayıdır. Kâfirlere gelince, onların yardımcıları yoktur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-Öyledir, çünkü Allah iman edenlerin yardımcısıdır, kafirler için ise yardımcı yoktur. |
Süleyman Ateş | 11. Bu böyledir, çünkü Allah inananların koruyucusudur. Kafirlerin ise koruyucuları yoktur.* |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 Bu böyedir; çünkü Allah, iman edenlerin Mevlâ’sıdır. Küfre sapanların ise Mevlâ’sı yoktur. |
Ali Bulaç | 12- Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İnkarcılar ise, metalanırlar ve hayvanların yemesi gibi yerler; ateş, onlar için bir konaklama yeridir. |
Diyanet Vakfı | 12. Muhakkak ki Allah, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar; inkâr edenler ise (dünyadan) faydalanırlar, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-Muhakkak ki Allah, iman edip iyi iyi işler yapanları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. İnkar edenler ise zevk etmeye bakarlar ve hayvanlar gibi yerler, içerler. Oysa onların ikametgahları ateştir. |
Süleyman Ateş | 12. Allah, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İnkar edenler ise dünyada biraz yaşarlar, hayvanların yediği gibi yerler, (sonunda) yerleri ateştir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 Şu bir gerçek ki, Allah, iman edip barışa/hayra yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Küfre sapanlarsa zevk edip eğlenmeye bakarlar; davarların yediği gibi yer-içerler. Varacakları yer ateştir onların. |
Ali Bulaç | 13- Seni sürüp-çıkaran memleketinden kuvvet bakımından daha üstün nice memleketler vardı ki, biz onları yıkıma uğrattık da kendileri için hiç bir yardımcı yoktu. |
Diyanet Vakfı | 13. Senin şehrinden -ki ora (halkı) seni çıkardı daha kuvvetli nice şehirleri yok ettik; onlara bir yardım eden de çıkmadı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-Seni yurdundan çıkaran şehirden daha kuvvetli nice şehirler vardı ki, Biz onları helak ettik de onlara yardım eden yok. |
Süleyman Ateş | 13. Seni (içinden) çıkarmış olan kentten daha kuvvetli nice kent var ki biz onları yok ettik de onlara yardım eden çıkmadı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 Seni yerinden çıkaran o kentinden çok daha kuvvetlice nice kentler vardı ki, biz hepsini helâk ettik; hiçbir yardımcıları olmadı. |
Ali Bulaç | 14- Şimdi Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine ‘süslü ve çekici gösterilmiş’ ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan kimseler gibi midir? |
Diyanet Vakfı | 14. Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işi kendisine güzel görünen ve heveslerine uyan kimse gibi olur mu? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-Şimdi Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, o kötü işi kendisine süslü gösterilen ve heveslerinin ardına düşen kimselere benzer mi hiç? |
Süleyman Ateş | 14. Rabbinden bir delil üzerinde bulunan insan, kötü işi kendilerine süslendirilen ve keyiflerine uyan kimseler gibi olur mu? (Olmaz elbet). |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 Rabbinden açık bir kanıt üzere olan, amelinin çirkinliği kendisine süslü gösterilip de boş arzularına uyanlara benzer mi? |
Ali Bulaç | 15- Takva sahiplerine va’dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır; orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle ödüllendirilen bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını ‘parça parça koparan’ kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu? |
Diyanet Vakfı | 15. Müttakîlere vâdolunan cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Rablerinden de bağışlama vardır. Hiç bu, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-Takva sahiplerine va’dedilen cennetin durumu şudur: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve safi süzme baldan ırmaklar vardır. Aynca onlara her türlü meyve ve Rablerinden bir bağışlama vardır. Bunlar hiç o ateşte ebedi kalacak ve kaynar bir su içirilip de, barsaklarını parçalayacak kimselere benzer mi? |
Süleyman Ateş | 15. (Şirkten, günahlardan) korunanlara söz verilen cennetin durumu şudur: İçinde bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır ve onlar için orada her çeşit meyva, Rablerindende bağışlama vardır. (Şimdi bu ni’metler içinde yaşayanlar) ateşte ebedi kalan ve barsaklarını parça parça kesen sıcak suyun içirildiği kimseler gibi olur mu? |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 Sakınanlara vaat olunan cennetin durumu şöyledir: Orada, bozulmayan sudan ırmaklar; tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet sunan bir şaraptan nehirler, süzme bir baldan oluşan nehirler var. Ve orada kendileri için her türlü meyvenin yanında, Rablerinden bir de bağışlanma var. Bu nimetler içindekiyle, uzun süre ateşte kalıp da içirildiği sıcak su tarafından bağırsakları parçalanan kimse aynı olur mu? |
Ali Bulaç | 16- Onlardan kimi gelip seni dinler. Nitekim yanından çıkıp-gittikleri zaman, ilim verilenlere derler ki: ‘O biraz önce ne söyledi?’ İşte onlar; Allah, onların kalplerini mühürlemiştir ve onlar kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır. |
Diyanet Vakfı | 16. Onların arasında, seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıkınca kendilerine bilgi verilmiş olanlara “Az önce ne demişti?” diye sorarlar. Bunlar, Allah’ın kalplerini mühürlediği, hevâ ve heveslerine uyan kimselerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-Onlardan seni dinlemeye gelen de var. Yanımdan çıktıkları zaman ise, kendilerine ilim verilmiş olanlara: “O demin ne söyledi?” derler. Bunlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerini mühürlemiştir de hep heveslerinin ardına düşmektedirler. |
Süleyman Ateş | 16. Onlardan kimi de gelip seni dinler. Fakat senin yanından çıktıkları zaman kendilerine bilgi verilmiş olanlara: “Demin ne söyledi?” derler. Onlar Allah’ın kalblerini mühürlediği, keyiflerinin ardına düşmüş kimselerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 İçlerinden bir kısmı seni dinler, sonra senin yanından çıktıklarında, kendilerine ilim verilmiş olanlara şöyle sorarlar: “Az önce ne söyledi?” İşte bunlar, Allah’ın, kalplerine mühür bastığı kimselerdir, boş arzularının ardına düşmüşlerdir. |
Ali Bulaç | 17- Hidayeti bulmuş olanlara gelince; (Allah,) hidayetlerini arttırmış ve takvalarını vermiştir. |
Diyanet Vakfı | 17. Doğru yolu bulanlara gelince, Allah onların hidayetlerini arttırır ve sakınmalarını sağlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Hidayeti kabul edenlere gelince, Allah onların hidayetlerini artırmakta ve kendilerine (takvalarını) korunma yollarını vermektedir. |
Süleyman Ateş | 17. Hidayet bulanlara gelince, Allah onların hidayetlerini artırmış ve onlara korunmalarını (kendilerini kötü sonuçtan koruma çareleri) vermiştir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Kılavuzlarını bulmuş olanlara gelince, Allah onların hidayetini artırmış ve korunma imkânlarını kendilerine vermiştir. |
Ali Bulaç | 18- Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar? |
Diyanet Vakfı | 18. Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-Artık onlar, yalnızca o Kıyametin kendilerine ansızın gelivermesine bakıyorlar. Çünkü işte onun alametleri geldi. Fakat o başlarına geldiğinde anlamaları kendilerine ne fayda verir? |
Süleyman Ateş | 18. (İnanmayanlar) İlle (helak edilecekleri) sa’atin ansızın kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? İşte onun belirtileri geldi. O uyarıldıkları sa’at kendilerine geldikten sonra artık öğüt almaları nereden mümkün olsun? |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Kıyametin ansızın tepelerine inmesinden başka neyi bekliyorlar? Onun belirtileri zaten gelmiştir. O onlara gelip çatınca, ibret almaları neye yarar?! |
Ali Bulaç | 19- Şu halde bil; gerçekten, Allah’tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem mü’min erkekler ve mü’min kadınlar için mağfiret dile. Allah sizin dönüp-dolaşacağınız yeri bilir, konaklama yerinizi de. |
Diyanet Vakfı | 19. Bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-Şimdi şunu bil ki, Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur. Bil de günahına, inanan erkeklere ve inanan kadınlara bağışlanma dile. Allah, dolaştığınız yeri de bilir, durduğunuz yeri de. |
Süleyman Ateş | 19. Allah’tan başka tanrı olmadığını bil ve kendi günahın, inanan erkeklerin ve inanan kadınların günahı için (Allah’tan) mağfiret dile. Allah, dönüp dolaşacağınız yeri ve varıp duracağınız yeri bilir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 Allah’tan başka tanrı olmadığını kuşkusuzca bil! Hem kendi günahın için hem de mümin erkeklerle mümin kadınlar için af dile. Allah sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de varıp ulaşacağınız yeri de bilir. |
Ali Bulaç | 20- İman edenler, derler ki: ‘(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?’ Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan): |
Diyanet Vakfı | 20. İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-İman edenler: “Bir sure indirilseydi?” diyorlar. Ancak kesin hükümlü bir sure indirilip onda savaş anılınca kalplerinde bir hastalık bulunanların tıpkı ölüm baygınlığında olan kimsenin bakışı misali sana baktıklarını görürsün. O da onlara pek yakındır. |
Süleyman Ateş | 20. İnananlar: ” (Savaş hakkında) Bir sure indirilmeli değil miydi?” derler. Fakat hükmü açık bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince, kalblerinde hastalık bulunanların sana ölümden bayılıp düşen kimsenin bakışı gibi baktıklarını görürsün. Onlara ölüm gerektir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 İman edenler derler ki: “Bir sure indirilseydi olmaz mıydı?” Fakat hükmü kesinleşmiş bir sure indirilip de içinde savaş da anılınca, kalplerinde maraz olanların, ölüm baygınlığına tutulmuş bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Onlara uygun olan da odur. |
Ali Bulaç | 21- İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah’a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu. |
Diyanet Vakfı | 21. (Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah’a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Fakat bir itaat ve güzel bir söz(dü yapmaları gereken); sonra emir kesinleşince Allah’a karşı dürüstlük etselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu. |
Süleyman Ateş | 21. Onlara düşen, ita’at etmek ve güzel söz söylemektir. İş ciddiye bindiği zaman Allah’a verdikleri söze sadık kalsalardı, elbette kendileri için daha iyi olurdu. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 İtaat ve güzel bir söz! İş budur. İş ciddileşince, Allah’a verdikleri söze sadık olsalardı kendileri için daha iyi olurdu. |
Ali Bulaç | 22- Demek, ‘iş başına gelip yönetimi ele alırsanız’ hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi? |
Diyanet Vakfı | 22. Geri dönerseniz, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya ve akrabalık bağlarını kesmeye dönmüş olmaz mısınız? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-Nasıl, döner de yeryüzünü fesada verir ve yakınlarınızı doğratabilir misiniz? |
Süleyman Ateş | 22. Demek işbaşına gelecek olursanız, yeryüzünde bozgunculuk yapacak, rahimleri (akrabalık bağlarını) koparacaksınız öyle mi?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Demek iş başına gelecek olsanız/savaştan geri kalacak olsanız, ülkede fesat çıkarıp rahimleri parçalayacaksınız. |
Ali Bulaç | 23- İşte bunlar; Allah onları lanetlemiş, böylece (kulaklarını) sağırlaştırmış ve basiret (göz)lerini kör etmiştir. |
Diyanet Vakfı | 23. İşte bunlar, Allah’ın kendilerini lânetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-Onlar öyle kimselerdir ki, Allah onları lanetlemiş de duygularını almış ve gözlerini kör etmiştir. |
Süleyman Ateş | 23. Onlar, Allah’ın la’netleyip sağır yaptığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 İşte bunlardır, Allah’ın kendilerine lanet edip kulaklarını sağır, gözlerini de kör ettiği kimseler… |
Ali Bulaç | 24- Öyle olmasa, Kur’an’ı iyice düşünmezler miydi? Yoksa birtakım kalpler üzerinde kilitler mi vurulmuş? |
Diyanet Vakfı | 24. Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-Öyle olmasa, Kur’an’ı bir düşünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde üst üste kilitleri mi var? |
Süleyman Ateş | 24. Kur’an’ı(n anlamını) düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbler(inin) üzerinde kilitleri mi var (ki hiçbir hakikat, gönüllerine girmiyor)? |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 Peki bunlar, Kur’an’ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var? |
Ali Bulaç | 25- Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, gerisin geri (küfre) dönenleri, şeytan kışkırtmış ve uzun emellere kaptırmıştır. |
Diyanet Vakfı | 25. Şüphesiz ki, kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, arkalarına dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermiştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-Haberiniz olsun ki, kendilerine doğru yol belli olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere, şeytan fitne vermiş ve onları uzun uzun emellere düşürmüştür. |
Süleyman Ateş | 25. Kendilerine doğru yol belli olduktan sonra arkalarına (yine eski küfürlerine) dönenlere, şeytan hatalarını süslemiş ve (günah işlemelerini) kolaylaştırmış ve onları uzun emellere, umutlara düşürmüştür. |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Hidayet kendilerine açıkça belli olduktan sonra arkalarına dönenlere şeytan fit vermiş, sonu gelmez arzuların/ümitlerin ardına takmıştır onları. |
Ali Bulaç | 26- İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah’ın indirdiğini çirkin karşılayanlara dediler ki: ‘Size bazı işlerde itaat edeceğiz.’ Oysa Allah, sakladıkları şeyleri (sır olarak konuştuklarını) biliyor. |
Diyanet Vakfı | 26. Bunun sebebi; onların, Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara: Bazı hususlarda size itaat edeceğiz, demeleridir. Oysa Allah, onların gizlediklerini biliyor. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-Öyledir, çünkü onlar, AIIah’ın indirdiklerinden hoşlanmayanlara : “Biz size bazı işlerde itaat edeceğiz.” demişlerdir. Allah ise, onların o gizli konuşmalarını bilmektedir. |
Süleyman Ateş | 26. Bu böyledir. Çünkü onlar, Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara: “Bazı hususlarda size ita’at edeceğiz” dediler. Oysa Allah, onların gizlediklerini biliyor. |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 Bu şundandır: Bunlar, Allah’ın indirdiğinden tiksinenlere, “Bazı işlerde size itaat edeceğiz.” demişlerdi. Fakat Allah onların gizlediklerini biliyor. |
Ali Bulaç | 27- Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? |
Diyanet Vakfı | 27. Ya melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-O halde melekler onların yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını alırlarken nasıl olacak bakalım! |
Süleyman Ateş | 27. Ya melekler, canlarını alırrken yüzlerine ve kıçlarına vurarak dövünecekleri zaman durumları nice olur? |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 Melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alacakları zaman, bakalım nasıl olacak?! |
Ali Bulaç | 28- İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah’ı gazablandıran şeye uydular ve O’nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı. |
Diyanet Vakfı | 28. Bunun sebebi, onların Allah’ı gazaplandıran şeylerin ardınca gitmeleri ve O’nu razı edecek şeylerden hoşlanmamalarıdır. Bu yüzden Allah onların işlerini boşa çıkarmıştır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-Öyle, çünkü onlar Allah’ın hışmına sebep olan şeylerin ardına düştüler de onun hoşnutluğunu istemediler. O da onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır. |
Süleyman Ateş | 28. Bu böyledir. Çünkü onlar, Allah’ı kızdıran şeylerin ardınca gittiler. O’nu razı edecek şeylerden hoşlanmadılar. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 Olacak olan budur! Çünkü onlar, Allah’ı öfkelendiren şeylerin peşine düştüler, O’nun hoşnutluğundan tiksindiler; sonunda Allah bütün amellerini boşa çıkardı. |
Ali Bulaç | 29- Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah’ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? |
Diyanet Vakfı | 29. Kalplerinde hastalık olanlar, yoksa Allah’ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-Yoksa o kalplerinde bir hastalık olanlar, Allah’ın kinlerini asla meydana çıkaramayacağını mı sandılar? |
Süleyman Ateş | 29. Yoksa kalblerinde hastalık bulunanlar, Allah’ın, kendilerinin kinlerini ortaya çıkarmayacak mı sandılar? |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 Yoksa o kalplerinde maraz olanlar, Allah kendilerinin şiddetli kinlerini hiçbir zaman ortaya çıkarmayacak mı sandılar? |
Ali Bulaç | 30- Eğer dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir. |
Diyanet Vakfı | 30. Biz dileseydik onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları konuşma tarzlarından tanırsın. Allah işlediklerinizi bilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-Dileseydik Biz onları sana gösterirdik de kendilerini bütün simaları ile tanırdın ve herhalde sen onları lakırdılarının üslubundan tanırsın, Allah ise bütün yaptıklarınızı bilir. |
Süleyman Ateş | 30. Biz dileseydik onları sana gösterirdik, sen onları simalarından tanırdın ve onları sözlerinin üslubundan tanırdın. Allah yaptığınız işleri bilir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Dileseydik onları sana mutlaka gösterirdik de sen onları yüzlerinden kesinlikle tanırdın. Zaten sen onları, sözlerinin tarzından da tanırsın. Allah tüm yaptıklarınızı biliyor. |
Ali Bulaç | 31- Andolsun, biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız). |
Diyanet Vakfı | 31.Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-Andolsun ki sizi, içinizden mücahitleri ve sabredenleri ortaya çıkarıp size ait haberleri ilan etmek için imtihan edeceğiz. |
Süleyman Ateş | 31. Andolsun biz sizi deneyeceğiz ki içinizden cihadedenleri (güçlüklere) sabredenleri bilelim ve söylediğiniz sözlerin (doğru olup olmadığını) sınayalım. |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 Yemin olsun, içinizden gayret gösterip didinenlerle sabredenleri bilinceye kadar, sizi belalarla imtihan edeceğiz. Haberlerinizi de eleyip tarayacağız. |
Ali Bulaç | 32- Şüphesiz inkar edenler, Allah’ın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra ‘elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar’, kesin olarak Allah’a hiç bir şeyle zarar veremezler. (Allah,) Onların amellerini boşa çıkaracaktır. |
Diyanet Vakfı | 32. İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler, Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Haberiniz olsun ki, inkar edip Allah yolundan alıkoyanlar ve gerçek kendilerine belli olduktan sonra peygambere karşı gelenler, hiç bir zaman Allah’a zerre miktarı zarar veremeyeceklerdir. O, onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır. |
Süleyman Ateş | 32. Nankörlük edip Allah yoluna engel olanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra Elçiyi incitenler Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah onların işlerini boşa çıkaracaktır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 Nankörlüğe sapıp Allah yolundan alıkoyanlar ve hidayet kendilerine tam bir şekilde belli olduktan sonra resule kafa tutanlar, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. O, onların amellerini işe yaramaz hale getirecektir. |
Ali Bulaç | 33- Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz kılmayın. |
Diyanet Vakfı | 33. Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, peygambere de itaat edin de yaptıklannızı boşa çıkarmayın! |
Süleyman Ateş | 33. Ey inananlar, Allah’a ita’at edin, Elçi’ye ita’at edin, işlerinizi boşa çıkarmayın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 Ey iman edenler! Allah’a itaat edin; resule de itaat edin! Amellerinizi işe yaramaz hale getirmeyin. |
Ali Bulaç | 34- Şüphesiz, inkar edenler, Allah’ın yolundan alıkoyanlar, sonra ölenler; işte Allah, onlara kesinlikle mağfiret etmeyecektir. |
Diyanet Vakfı | 34. İnkâr edip Allah yolundan alıkoyanları ve sonra da kâfir olarak ölenleri Allah asla bağışlamaz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-Haberiniz olsun ki, inkar edip Allah yolundan sapan sonra da kafir oldukları halde ölenleri Allah hiç bir zaman bağışlamayacaktır. |
Süleyman Ateş | 34. Nankörlük edip Allah yoluna engel olan, sonra kafir olarak ölenleri Allah affetmeyecektir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 İnkâr edip Allah yolundan döndüren, sonra da küfre saplanmış olarak ölenler yok mu, Allah onları asla affetmeyecektir. |
Ali Bulaç | 35- Öyleyse, siz üstün (bir durumda) iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe düşmeyin. Allah sizinle beraberdir; O, sizin amellerinizi asla eksiltmez. |
Diyanet Vakfı | 35. Üstün durumda iken gevşeyip barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-Onun için gevşeklik etmeyin de sizler daha üstün olacakken barış için yalvarmayın! Allah sizinledir ve asla sizin amellerinize kıymaz. |
Süleyman Ateş | 35. Siz galip durumda iken gevşeyip barış istemeyin. Allah sizinle beraberdir, O sizin amellerinizi zayi etmeyecektir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 Gevşemeyin, üstün durumda olduğunuz halde antlaşmaya davet etmeyin! Allah sizinledir; amellerinizi asla yitirmeyecektir. |
Ali Bulaç | 36- Gerçekten dünya hayatı, ancak bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Eğer iman ederseniz ve sakınırsanız, O, size ecirlerinizi verir ve mallarınızı da istemez. |
Diyanet Vakfı | 36. Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden mallarınızı (tamamen sarfetmenizi) istemez. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-Dünya hayatı, bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Halbuki siz, iman eder de Allah’tan korkarsanız, hem mükafatınızı verir, hem de sizden bütün mallarınızı istemez. |
Süleyman Ateş | 36. Dünya hayatı, bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer inanır, (günahlardan) korunursanız (Allah) size mükafatlarınızı verir ve sizden (bütün) mallarınızı istemez. |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 Şu iğreti dünya hayatı, sadece bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder korunursanız, Allah, ödüllerinizi verecek ve sizden mallarınızı istemeyecektir. |
Ali Bulaç | 37- Eğer sizden onları(n tümünü) isteyip sizi çıplak bırakacak olursa, cimrilik edersiniz ve sizin kinlerinizi de ortaya çıkarmış olur. |
Diyanet Vakfı | 37. Eğer onları (tamamını) isteseydi ve sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-Eğer sizden onların hepsini ister de sizi çıplak bırakacak olursa cimrilik edip dayatırsınız. O da bütün kinlerinizi meydana çıkarır. |
Süleyman Ateş | 37. Eğer onları isteseydi de sizi sıkıştırsaydı, cimrilik ederdiniz ve kinlerinizi ortaya çıkarırdı (Allah’ın Elçisine kin beslemeğe başlardınız). |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 Eğer onları isteyip bunun için sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz, böylece Allah şiddetli kinlerinizi ortaya çıkarırdı. |
Ali Bulaç | 38- İşte sizler böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz; buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse, artık o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise, Ğaniy (hiç bir şeye ihtiyacı olmayan)dır; fakir olan sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka bir kavmi getirip-değiştirir. Sonra onlar, sizin benzeriniz de olmazlar. |
Diyanet Vakfı | 38. İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağırılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 38-İşte sizler öyle kimselersiniz ki, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz da içinizden kimi kıskanıyor (cimrilik ediyor). Oysa kim kıskanır (cimrilik eder) ise kendine kıskanmış (cimrilik etmiş) olur. Allah zengindir, yoksul sizsiniz. Eğer tersine giderseniz, tutar başka bir topluluğu yerinize getirir, sonra onlar sizin gibi olmazlar. |
Süleyman Ateş | 38. İşte sizler, Allah yolunda harcamağa çağrılıyorsunuz; ama içinizden kimisi cimrilik ediyor. Cimrilik eden, kendi nefsine karşı cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, sizler fakirsiniz. Eğer yüz çevirecek olursanız, Allah, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağırılan insanlarsınız. Ama bir kısmınız cimrilik ediyor. Oysaki, cimrilik eden kendi aleyhine cimrileşmiş olur. Allah Ganî’dir; yoksul olan sizlersiniz. Eğer yüz çevirirseniz, Allah yerinize başka bir toplum getirir. Ve onlar, sizin benzerleriniz olmazlar. |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Muhammed suresi – Karşılaştırmalı meal