Mülk (Tebareke) suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
MÜLK (TEBAREKE) SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismillahirrahmanirrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Mülk elinde bulunan (Allah) ne yücedir. O, her şeye güç yetirendir. |
Diyanet Vakfı | 1. Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O’nun her şeye gücü yeter. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Ne yücedir O ki, mülk O’nun elindedir ve O, herşeye gücü yetendir. |
Süleyman Ateş | 1. Mülk (mutlak hükümranlık ve yönetim), elinde bulunan yüce Allah, kutludur. O’nun herşeye gücü yeter. |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Mülk ve yönetim elinde bulunan o Allah ne yücedir! O, her şeye Kadîr’dir. |
Ali Bulaç | 2- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. |
Diyanet Vakfı | 2. O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-O ki, ölümü ve dirimi yarattı, sizi imtihana çekip hanginizin davranış bakımından daha güzel olduğunu bildirmek için. O öyle güçlü, bağışlayandır |
Süleyman Ateş | 2. O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O’dur. Azîz’dir O, Gafûr’dur. |
Ali Bulaç | 3- O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiç bir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? |
Diyanet Vakfı | 3. O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-O ki, birbirine uygun yedi gök yaratmıştır. O Rahman’ın yarattığında hiçbir nizamsızlık göremezsin. Haydi çevir gözü(nü), görebilir misin hiç bir çatlak, bir kusur? |
Süleyman Ateş | 3. O, yedi göğü, birbiri üzerinde tabaka, tabaka yarattı, Rahman’ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözü(nü) döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun? |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O’dur. O Rahman’ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun? |
Ali Bulaç | 4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. |
Diyanet Vakfı | 4. Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Sonra gözü(nü) tekrar tekrar çevir; o göz, güçsüz, yorgun bir halde sana döner! |
Süleyman Ateş | 4. Sonra gözü(nü) iki kez daha döndür (bak). Göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) umudu keserek hor ve bitkin bir halde sana döner. |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Sonra bakışı iki kez daha döndür! Umudunu kesmiş olarak döner sana göz. Utanmış, bitkin düşmüştür o. |
Ali Bulaç | 5- Andolsun, Biz en yakın göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip-donattık ve bunları, şeytanlar için taşlama-birimleri (rücum) kıldık. Onlar için çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık. |
Diyanet Vakfı | 5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-Andolsun ki, Biz o dünya göğünü takım takım kandillerle donattık ve onları şeytanlar için atmalar (atış yapılan mermiler) yaptık; ayrıca onlara o çılgın ateş azabını hazırladık. |
Süleyman Ateş | 5. Andolsun biz, en yakın göğü lambalarla donattık ve onları, şeytanlar için taşlamalar yaptık. Ve o(şeyta)nlara da çılgın ateş azabını hazırladık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 Yemin olsun ki, biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve onları şeytanlara ateş taneleri yaptık. O şeytanlar için çılgın ateş azabını da hazırladık. |
Ali Bulaç | 6- Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü dönüş yeridir o. |
Diyanet Vakfı | 6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. O, ne kötü dönüştür! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-Kendi Rablerini inkar edenler için de cehennem azabı vardır. Ona gidiş de ne kötü sondur. |
Süleyman Ateş | 6. Rablerine nankörlük edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü gidilecek sonuçtur o! |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Ve Rablerine karşı nankörlük edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü bir dönüş yeridir o! |
Ali Bulaç | 7- İçine atıldıkları zaman, kaynayıp-feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler. |
Diyanet Vakfı | 7. Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-İçine atıldıklarında onun kaynarken çıkan hıçkırışını işitirler. |
Süleyman Ateş | 7. Oraya atıldıkları zaman onun öfkeli homurtusunu işitirler, kaynıyor: |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Onun içine atıldıklarında, onun derinden gelen sesini işitirler. Feveran etmektedir o. |
Ali Bulaç | 8- Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: ‘Size bir uyarıcı gelmedi mi?’ |
Diyanet Vakfı | 8. Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: Size, (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-Hemen hemen öfkeden patlayacak gibi bir hale gelir, içine bir alay atıldıkça her defasında onun bekçileri onlara: “Size gocundurucu (uyarıcı) bir peygamber gelmedi mi?” diye sorarlar. |
Süleyman Ateş | 8. Neredeyse öfkeden çatlayacak. Her topluluk onun içine atıldıkça onun bekçileri, onlara: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sordu(lar). |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Öfesinden çatlayacak hale gelir. İçine bir güruh atıldıkça, onun bekçileri bunlara sorarlar: “Size hiçbir uyarıcı gelmedi mi?” |
Ali Bulaç | 9- Onlar: ‘Evet’ derler. ‘Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: “Allah hiç bir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz, dedik.’ |
Diyanet Vakfı | 9. Onlar şöyle cevap verirler: Evet, doğrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti; fakat biz (onu) yalan saymış ve: Allah’ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz! demiştik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-Onlar: “Evet, bize gocundurucu (uyarıcı) bir peygamber geldi; ama biz ona inanmadık ve “Allah hiçbir şey indirmedi. Siz büyük sapıklık içindesiniz.” diye yalanladık.” derler. |
Süleyman Ateş | 9. Dediler: “Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve: ‘Allah hiçbirşey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ dedik.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 Derler ki: “Gelmedi olur mu? Bize uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık. Ve: ‘Allah bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz, başka değil!’ şeklinde konuştuk.” |
Ali Bulaç | 10- Ve: ‘Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık’ derler. |
Diyanet Vakfı | 10. Ve: Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık! diye ilâve ederler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-Ve derler ki: “Biz dinleseydik veya aklımızı kullansaydık, bu çılgın ateşin içinde bulunmazdık!” |
Süleyman Ateş | 10. Ve dediler ki: “Eğer söz dinleseydik, yahut düşünseydik, şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Ve derler ki: “Eğer söz dinleseydik yahut aklımızı çalıştırsaydık şu çılgın ateşin dostları arasında olmazdık.” |
Ali Bulaç | 11- Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah’ın rahmetinden) uzaklık olsun. |
Diyanet Vakfı | 11. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun, o alevli cehennemin mahkûmları! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-İşte günahlarını itiraf ettiler. Kahrolsun, o halde çılgın ateş yarenleri! |
Süleyman Ateş | 11. Günahlarını itiraf ettiler. O çılgın ateş halkına (Allah’ın acımasından) uzak olup ezilmek yaraşır! |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 Günahlarını işte böyle itiraf ettiler. Çılgın ateşin halkına böyle kahır yaraşır. |
Ali Bulaç | 12- Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O’nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır. |
Diyanet Vakfı | 12. Fakat daha görmeden Rablerinden (azabından) korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bağışlanma hem de büyük mükâfat vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-Çünkü O Rablerine görmeden saygı besleyenler varya, muhakkak ki, bağışlanma ve büyük bir mükafat onlar içindir. |
Süleyman Ateş | 12. Fakat gizlide Rablerine saygılı olanlara gelince, onlar için bağış(lama) ve büyük mükafat vardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 Görmedikleri halde Rablerinden ürperenlere gelince, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır. |
Ali Bulaç | 13- Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. |
Diyanet Vakfı | 13. Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Çünkü O, bütün sinelerin özünü bilir. |
Süleyman Ateş | 13. Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun (farketmez) çünkü O, göğüslerin özünü bilir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 Sözünüzü ister gizleyin ister onu açıklayın; şu bir gerçek ki O, göğüslerin özünü çok iyi bilir. |
Ali Bulaç | 14- O, yarattığını bilmez mi? O, Latif’tir; Habir’dir. |
Diyanet Vakfı | 14. Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-Bilmez mi O yaratan ki, O herşeyi inceden inceye bilen, herşeyden haberdar olandır. |
Süleyman Ateş | 14. Yaratan bilmez mi? O latiftir (bilgisi herşeyin içine geçen, herşeyi) haber alandır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 Yaratmış olan bilmez mi/Allah, yarattığı kimseyi bilmez mi? Latîf’tir O, Habîr’dir. |
Ali Bulaç | 15- Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O’dur. Şu halde omuzlarında (arz üzerinde) yürüyün ve O’nun rızkından yiyin. Sonunda gidiş O’nadır. |
Diyanet Vakfı | 15. Yeryüzünü size boyun eğdiren O’dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah’ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O’nadır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-O, yeryüzünü size boyun eğdiren yaratıcıdır. Haydi, o arzın omuzlarında yürüyün de O’nun rızkından yiyin. Dönüş yalnızca O’nadır. |
Süleyman Ateş | 15. O size yeri boyun eğer yaptı. Haydi onun omuzlarında yürüyün ve Allah’ın rızkından yeyin. (Sonunda) Dönüş O’nadır (size verdiği ni’metlere karşı şükredip etmediğinizi sizden soracak, sizi hesaba çekecektir). |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 O, yeri sizin için boyun eğer yaptı. Haydi, onun omuzlarında yürüyün ve Allah’ın rızıklarından yiyin. Dönüş O’nadır. |
Ali Bulaç | 16- Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? Bir bakmışsınız ki, o (yeryüzü) sallanıp-çalkalanmaktadır. |
Diyanet Vakfı | 16. Gökte olanın, sizi yere batırıvermeyeceğinden emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-Emin misiniz o göktekinden; sizinle yeri göçürüvermesinden? O zaman bakarsın ki, o yer çalkalanıyor! |
Süleyman Ateş | 16. Gökte olanın, sizi yere batırmayacağından emin misiniz? O zaman yer, birden sallanmağa başlar (ve siz yerin dibine geçersiniz). |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 O göktekinin, sizi yere batırmayacağından emin misiniz? O zaman yer aniden çalkalanmaya başlar. |
Ali Bulaç | 17- Yoksa gökte olanın üzerinize ‘taş yağdıran (fırtınalı) bir rüzgar’ göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz o takdirde Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz. |
Diyanet Vakfı | 17. Yahut gökte olanın üzerinize taş yağdıran (bir fırtına) göndermeyeceğinden emin misiniz? İşte (bu) tehdidimin ne demek olduğunu yakında bileceksiniz! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Yoksa siz gökte olanın üzerinize mermiler yağdıran birini göndermesinden güvencede misiniz? O zaman tehdidimin nasıl olduğunu bilirsiniz! |
Süleyman Ateş | 17. Yoksa siz, gökte olanın, üzerine taş yağdıran (bir fırtına) göndermeyeceğinden emin misiniz? (O zaman) tehdidimin nasıl olduğunu bileceksiniz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 O göktekinin, çakıl taşları taşıyan bir rüzgârı üzerinize salmayacağından emin misiniz? O zaman bileceksiniz nasılmış uyarım! |
Ali Bulaç | 18- Andolsun, kendilerinden öncekiler de yalanladı. Fakat beni inkar (etmelerine karşılık verdiğim azab) nasılmış? |
Diyanet Vakfı | 18. Andolsun ki, onlardan öncekiler de (bunu) yalan saymışlardı; ama benim karşılık olarak verdiğim azap nasıl olmuştu! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-Andolsun ki, onlardan öncekiler de yalanladılar, ama nasıl oldu inkarım? |
Süleyman Ateş | 18. Andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar. Ama benim (onların yaptıklarını) inkarım nasıl oldu? |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Yemin olsun, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Ama nasıl olmuştu benim azabım?! |
Ali Bulaç | 19- Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahmandan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir. |
Diyanet Vakfı | 19. Üstlerinde kanatlarını aça-kapata uçan kuşları (hiç) görmediler mi? Onları (havada) rahmân olan Allah’tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-Bakmazlar mı üstlerinde uçan kuşlara, kanat süzerlerken ve yumarlarken? Rahman’dır ancak onları tutan! Şüphesiz ki, O herşeyi görür. |
Süleyman Ateş | 19. Üstlerinde (kanatlarını) açıp yumarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları (havada) Rahman’dan başkası tutmuyor. Doğrusu O, herşeyi görmektedir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 Üstlerinde, kanatlarını açıp kapayarak uçun kuşları hiç görmediler mi? Onları Rahman’dan başkası tutmuyor. Kuşkusuz O, her şeyi görmektedir. |
Ali Bulaç | 20- Rahmana karşı size yardım edecek olan kimmiş? Şu sizin ordunuz mu? Kafirler yalnızca bir gurur (kesin bir aldanış) içindedirler. |
Diyanet Vakfı | 20. Rahmân olan Allah’a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? İnkârcılar ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-Ya da kim oluyor sizin Rahman’dan başka (yardım beklediğiniz) şu ordularınız ki, sizi kurtarsın? Kafirler ancak bir aldanış içindedirler. |
Süleyman Ateş | 20. Yahut Rahman’dan başka size yardım ed(ip sizi O’nun azabından kurtar)acak askeriniz kimdir? Kafirler derin bir gaflet ve aldanma içindedirler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Rahman’a karşı/Rahman’dan başka size yardım edecek ordunuz kimdir? İnkârcılar bir aldanış/gurur içindeler; hepsi bu! |
Ali Bulaç | 21- Eğer O, rızkını tutsa (vermese), rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar. |
Diyanet Vakfı | 21. Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Ya da o rızkınızı keserse, kimdir şu sizlere rızık verecek olan? Hayır bir ürküntü ve azgınlık içinde inada dalmışlar! |
Süleyman Ateş | 21. Yahut Allah, rızkını tutacak olursa size rızık verecek kimdir? Doğrusu onlar, azgınlık ve nefret içinde direnmektedirler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 Peki, O, rızkını tutarsa kim var sizi rızıklandıracak? Hayır, bir azgınlık ve nefret içinde inat etmekteler. |
Ali Bulaç | 22- Şu halde yüzükoyun sürünerek yürüyen mi daha çok hidayete erer, yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı? |
Diyanet Vakfı | 22. Şimdi (düşünün bakalım), yüz üstü kapanarak yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-Şimdi yüz üstü kapanarak giden mi daha doğru, yoksa dosdoğru bir cadde üzerinde dümdüz giden mi? |
Süleyman Ateş | 22. Şimdi, yüzüstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa yolda düzgün yürüyen mi? |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Peki, yüzüstü kapanarak yürüyen mi daha düzgün gider yoksa dosdoğru yol üzerinde dik ve düzgün yürüyen mi? |
Ali Bulaç | 23- De ki: ‘Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz?’ |
Diyanet Vakfı | 23. (Resûlüm!) De ki: Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-De ki: “O’dur ancak sizi yaratan, size dinleyecek kulak, görecek gözler, duyacak gönüller veren! Fakat sizler pek az şükrediyorsunuz!” |
Süleyman Ateş | 23. De ki: “Sizi yaratan, size işitme (duyusu), gözler ve gönüller veren O’dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 De ki: “Sizi oluşturan O’dur. O size, işitme gücü, gözler ve gönüller verdi. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!” |
Ali Bulaç | 24- De ki: ‘Sizi yeryüzünde üretip-türeten O’dur. Siz O’na toplanıp götürüleceksiniz.’ |
Diyanet Vakfı | 24. De ki: Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O’dur; ancak O’nun huzuruna gelip toplanacaksınız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-De ki: “O’dur sizi yeryüzünde zürriyet halinde yaratıp yayan! Nihayet hep toplanıp O’nun huzuruna getirileceksiniz!” |
Süleyman Ateş | 24. De ki: “Sizi yerde üreten O’dur ve toplanıp O’na götürüleceksiniz.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 De ki: “Sizi, yeryüzünde yaratıp yayan O’dur. O’nun huzurunda haşredileceksiniz.” |
Ali Bulaç | 25- Derler ki: ‘Eğer doğru söylüyorsanız, şu tehdit (ettiğiniz azab) ne zamanmış?’ |
Diyanet Vakfı | 25. “Doğru sözlü iseniz (söyleyin), bu tehdit hani ne zaman (gerçekleşecek)?” derler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-Böyle iken diyorlar ki: “Ne zaman (gerçekleşecek) bu tehdit? Eğer doğru söyleyenlerseniz?” |
Süleyman Ateş | 25. Doğru (söylüyor) iseniz bu tehdid(ettiğiniz azab) ne zaman gelecek? diyorlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Derler ki: “Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat de zaman?” |
Ali Bulaç | 26- De ki: ‘(Bununla ilgili) Bilgi ancak Allah’ın katındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.’ |
Diyanet Vakfı | 26. De ki: O bilgi, ancak Allah’a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-De ki: “(Ona ait) o bilgi ancak Allah’ın katındadır. Ben, yalnızca açıkça anlatan bir uyarıcıyım (peygamberim). |
Süleyman Ateş | 26. De ki: (Ona ait) Bilgi, Allah’ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 De ki: “Bilgi Allah’ın katındadır. Bana gelince, ben ancak açıkça uyaran biriyim.” |
Ali Bulaç | 27- Nihayet onu pek yakında gördüklerinde, o inkâr edenlerin yüzleri kötüleşip-karardı. Ve: ‘İşte bu, sizin (gerçekleşmeyecek diye) öne sürüp durduğunuz şeydir’ denildi. |
Diyanet Vakfı | 27. Ama onu (azabı) yakından gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-Derken vakti gelip de onu yakından gördüklerinde o inkar edenlerin yüzleri kötüleşti ve: “İşte o sizin kendinize davet edip durduğunuz budur!” denildi. |
Süleyman Ateş | 27. Onu yakın görünce inkar edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: “İşte çağırıp durduğunuz şey budur!” dendi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 Onu yakından gördüklerinde, inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Şöyle denildi: “O habire çağırıp durduğunuz şey budur.” |
Ali Bulaç | 28- De ki: ‘Haber verir misiniz; eğer Allah, beni ve benimle birlikte olanları yıkıma uğratır ya da bizi esirgerse, (peki) bu durumda kafirleri acı bir azabtan kurtaracak olan kimdir?’ |
Diyanet Vakfı | 28. De ki: Allah beni ve beraberimdekileri (sizin istediğiniz üzere) yok etse veya (öyle olmayıp da) bizi esirgese, (söyleyin bakalım) inkârcıları yakıcı azaptan kurtaracak kimdir? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-De ki: “Gördünüz mü, Allah beni ve beraberimdekileri yok etse ya da bize merhamet buyursa, iki takdirde de kafirleri elem verici azaptan kurtaracak kimdir?” |
Süleyman Ateş | 28. De ki: “Baksanıza, eğer Allah beni ve benimle beraber olanları öldürse de yahut bize acısa da (fark etmez,) kafirleri acı azabdan kim kurtarabilir?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 Söyle onlara: “Diyelim ki, Allah beni ve beraberindekileri öldürdü, yahut bize acıdı. Peki, kâfirleri korkunç bir azaptan kim kurtaracak?” |
Ali Bulaç | 29- De ki: ‘O (Allah) Rahman olan (esirgeyen koruyan)dır; biz O’na iman ettik ve O’na tevekkül ettik. Artık kimin açık bir sapmışlık içinde olduğunu pek yakında bileceksiniz.’ |
Diyanet Vakfı | 29. De ki: (Sizi imana davet ettiğimiz) O (Allah) çok esirgeyicidir; biz O’na iman etmiş ve sırf O’na güvenip dayanmışızdır. Siz kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-De ki: “O, öyle Rahman’dır. işte biz O’na iman ettik ve O’na dayanmaktayız. İleride sizler de kimin açık bir sapıklık içinde bulunduğunu bileceksiniz!” |
Süleyman Ateş | 29. De ki: “O, çok merhametlidir. O’na inanmış, O’na dayanmışızdır. Yakında kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 De ki: “Rahman’dır O, O’na inandık biz ve yalnız O’na güvendik. Yakında bileceksiniz kimmiş apaçık sapıklığın içinde.” |
Ali Bulaç | 30- De ki: ‘Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olsa, bu durumda kim size bir akar su kaynağı getirebilir? |
Diyanet Vakfı | 30. De ki: Suyunuz çekiliverse, söyleyin bakalım, size kim bir akar su getirebilir? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-De ki: “Gördünüz mü, eğer sabaha kadar suyunuz batakalırsa (çekilecek olsa), size kim bir akarsu getirebilir? |
Süleyman Ateş | 30. De ki: “Baksanıza, eğer suyunuz çekilse, size kim bir akar su getirebilir?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Şunu da söyle: “Bir sabah suyunuz çekiliverse, kim getirecek fışkırıp akan bir su size?” |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Mülk (Tebareke) suresi – Karşılaştırmalı meal