Mü’min suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
MÜMİN SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismilahirrahmanirrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Ha, Mîm. |
Diyanet Vakfı | 1. Hâ. Mîm. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Ha, Mim. |
Süleyman Ateş | 1. Ha mim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Hâ, Mîm. |
Ali Bulaç | 2- Bu Kitabın indirilmesi, Aziz, Alim olan Allah’tandır; |
Diyanet Vakfı | 2. Bu Kitap mutlak galip, hakkıyla bilen, lütuf sahibi Allah tarafından indirilmiştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-Bu kitabın indirilişi, O çok güçlü, nerşeyi bilen Allah’tandır. |
Süleyman Ateş | 2. Bu Kitabın indirilişi, aziz (daima galib) ve alim (herşeyi en iyi bilen) Allah tarafındandır; |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Alîm olan Allah’tandır. |
Ali Bulaç | 3- Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası pek şiddetli olan ve lütuf sahibi (Allah’tan). O’ndan başka ilah yoktur. Dönüş O’nadır. |
Diyanet Vakfı | 3. O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin,lütuf sahibi Allah’tandır ki. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O’nadır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-O günahkarları bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezalandırması şiddetli, bol lütuf sahibi Allah’tan ki, O’ndan başka tapılacak yoktur. Dönüş de O’nadır. |
Süleyman Ateş | 3. Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin olan, lutuf sahibi (Allah tarafından). O’ndan başka tanrı yoktur, dönüş O’nadır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Ğafir’dir, günahı affedendir. Tövbeyi kabul eden, azabı çetin, lütfu bol olandır O. İlah yoktur O’ndan gayrı. Yalnız O’nadır varış ve dönüş. |
Ali Bulaç | 4- Allah’ın ayetleri konusunda inkar edenlerden başkası mücadele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın. |
Diyanet Vakfı | 4. İnkâr edenler müstesna, hiç kimse Allah’ın âyetleri hakkında tartışmaz. Onların şehirlerde (rahatlıkla) gezip dolaşması seni aldatmasın. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Allah’ın ayetleri hakkında yalnızca nankörlük eden kafirler mücadele eder. Şimdi onların memleketler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın! |
Süleyman Ateş | 4. İnkar edenlerden başkası, Allah’ın ayetleri hakkında mücadele etmez. Onların (öyle) şehirlede dolaşmaları, seni aldatmasın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Allah’ın ayetleri hakkında, küfre sapmış olanlardan başkası çekişip didişmez. Onların beldelerde dolaşıp durmaları seni aldatmasın. |
Ali Bulaç | 5- Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, ‘batıla-dayanarak’ mücadeleye giriştiler. Ben de onları (azapla) yakaladımm. Artık Benim cezalandırmam nasılmış? (görmüş oldular.) |
Diyanet Vakfı | 5. Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da (peygamberlerini) engellemeye, her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. Bâtılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları kıskıvrak yakaladım. İşte, cezalandırmamın nasıl olduğunu gör! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-Onlardan önce Nuh kavmi, arkalarından da çeşitli gruplar yalanlamışlardı ve her ümmet kendi peygamberlerim yakalamaya kalkıştı. Onlar, hakkı batıl ile yok etmek için boşuna mücadele ettiler de Ben, onları tuttum alıverdim. (Bak) o vakit nasıl oldu cezalandırmam?! |
Süleyman Ateş | 5. Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonra gelen kollar da yalanladı. Her millet, elçisini yakalamağa yeltendi; hakkı gidermek için boş şeyler ileri sürerek tartıştılar. Bu yüzden onları yakaladım. (Bak işte) Azabım nasıl oldu?! |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Onlardan sonra gelen oymaklar da. Her ümmet kendilerine gelen elçiyi yakalasınlar diye uğraştı. Ve hakkı işlemez kılmak için yanlışı/tutarsızlığı esas alarak mücadele ettiler; nihayet onları yakaladım. Nasıl olmuştu azabım?! |
Ali Bulaç | 6- Senin Rabbinin kafirler üzerindeki: ‘Gerçekten onlar ateşin halkıdır’ sözü böylece hak oldu. |
Diyanet Vakfı | 6. İnkâr edenlerin cehennem ehli olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-Ve işte o nankörlük eden kafirlere, Rabbinin onların nara (cehennemde) yanacaklarına dair sözü öyle gerçekleşti. |
Süleyman Ateş | 6. Böylece Rabbinin inkar edenler hakkındaki “Onlar ateş halkıdır” sözü yerini bulmuş oldu. |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 İşte böyle! Rabbinin, nankörlüğe sapanlar hakkındaki, “Onlar ateş yâranıdır” sözü tam gerçekleşti. |
Ali Bulaç | 7- Arş’ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O’na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: ‘Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp-sardın, tevbe edenler ve senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru.’ |
Diyanet Vakfı | 7. Arş’ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O’na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-Arşı taşıyanlar ve onun çevresindekiler Rablerini hamd ile teşbih ederler, O’na iman ederler ve iman etmiş olanlar için şöyle bağışlanma dilerler: “Ey Rabbimiz, senin rahmet ve ilmin herşeye geniş (herşeyi kuşatmıştır) . Hemen o tevbe edip yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru! |
Süleyman Ateş | 7. Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler. O’na inanırlar ve mü’minler için (şöyle) mağfiret dilerler: “Rabbimiz, Sen rahmet ve bilgi bakımından her şeyi kapladın. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onlarıcehennem azabından koru!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: “Rabbimiz! Sen her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehenem azabından koru!” |
Ali Bulaç | 8- ‘Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) va’dettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.’ |
Diyanet Vakfı | 8. Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-Ey Rabbimiz, onları o kendilerine vaad buyurduğun Adn cennetlerine koy; atalarından, eşlerinden ve soylarından dürüst olanları da. Şüphesiz Sen, güçlüsün, hikmet sahibisin Sen!” |
Süleyman Ateş | 8. Rabbimiz, onları ve babalarından, eşlerinden, çocuklarından iyi olan kimseleri onlara söz verdiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz, üstün olan, hüküm ve hikmet sahibi olan sensin sen! |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 “Ey Rabbimiz, onları kendilerine vaat etmiş olduğun Adn cennetlerine koy! Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden barışa yönelenleri de. Azîz ve Hakîm olan, hiç kuşusuz sensin, sen!” |
Ali Bulaç | 9- ‘Ve onları kötülüklerden koru. O gün Sen kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona rahmet etmişsin. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur. |
Diyanet Vakfı | 9. Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-Onları fenalıklardan koru! Sen, her kimi fenalıklardan korursan, o gün onu gerçekten rahmetinle yarlığamışındır (bağışlamışsındır) . İşte asıl büyük kurtuluş da budur!” |
Süleyman Ateş | 9. Onları kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korursan ona acımışsındır. İşte o büyük başarı budur! |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 “Koru onları kötülüklerden! O gün kötülüklerden koruduğuna mutlaka rahmet etmişsindir sen! İşte budur o en büyük kurtuluş ve eriş.” |
Ali Bulaç | 10- Şüphesiz küfredenlere de (şöyle) seslenilir: ‘Allah’ın gazablanması, elbette sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz, imana çağrıldığınız zaman inkâr ediyordunuz.” |
Diyanet Vakfı | 10. İnkâr edenlere şöyle seslenilir: Allah’ın gazabı, sizin kendinize olan kötülüğünüzden elbette daha büyüktür. Zira siz imana davet ediliyorsunuz, fakat inkâr ediyorsunuz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-O küfredenlere muhakkak şöyle bağınlacaktır: “Kesinlikle Allah’ın gazabı, sizin kendinize karşı olan gazabınızdan daha büyüktür. Çünkü siz imana davet ediliyordunuz da küfrediyordunuz.” |
Süleyman Ateş | 10. İnkar edenlere de bağırılır: “Allah’ın (size) kızması, sizin kendi kendinize kızmanızdan daha büyüktür. Zira siz imana çağrılırdınız da inkar ederdiniz!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Küfre batmış olanlara şöyle haykırılır: “Allah’ın öfkesi, sizin kendi benliklerinize öfkenizden elbette ki daha büyüktür. Hani, siz imana çağrılıyordunuz da inkâr ediyordunuz!” |
Ali Bulaç | 11- Dediler ki: ‘Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?’ |
Diyanet Vakfı | 11. Onlar: Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır? derler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-Diyecekler ki: “Ey Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün, iki kere de dirilttin, şimdi günahlarımızı anladık; acaba çıkmanın bir yolu var mı?” |
Süleyman Ateş | 11. Dediler ki: “Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi (şu ateşten) çıkmak için (bize) bir yol var mı (acaba)?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 Dediler: “Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir yol daha var mı?” |
Ali Bulaç | 12- ‘Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah’a çağırıldığınız zaman inkar ettiniz. O’na ortak koşulduğunda inanıp-onayladınız. Artık hüküm, yüce, büyük olan Allah’ındır.’ |
Diyanet Vakfı | 12. (Onlara denir ki:) İşte bunun sebebi şudur: Tek Allah’a ibadete çağrıldığı zaman inkâr edersiniz. O’na ortak koşulunca (bunu) tasdik edersiniz. Artık hüküm, yücelerin yücesi Allah’ındır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-Bunun sebebi şudur ki, “Siz tek Allah’a çağırıldığınız zaman inkar ettiniz, O’na ortak koşulduğunda da inanıyordunuz, işte hüküm O ulu, O büyük Allah’ındır.” |
Süleyman Ateş | 12. (Şöyle cevap verilir): Bu(duruma düşmeniz)in sebebi şudur: Tek Allah’a çağrıldığınız zaman inkar ederdiniz. O’na ortak koşulunca inanırdınız. Artık hüküm yüce ve büyük Allah’a aittir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 Bu halinizin sebebi şu: Allah’a, yalnız O’na çağrıldığınzda inkâr etmiştiniz. O’na ortak koşulduğunda ise iman ediyordunuz. Artık hüküm o en yüce, o en büyük olan Allah’ın… |
Ali Bulaç | 13- O, size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor. İçten (Allah’a) yönelenden başkası öğüt alıp-düşünmez. |
Diyanet Vakfı | 13. Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten rızık indiren O’dur. Allah’a yönelenden başkası ibret almaz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-Size ayetlerim gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O’dur. Fakat, ancak gönül veren anlar. |
Süleyman Ateş | 13. O’dur ki, size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor, (rızkın sebebi olan yağmur, güneş ve hava veriyor). Ancak (O’na) yönelen öğüt alır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 O odur ki size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten bir rızık indiriyor. O’na yönelenden başkası öğüt alamaz. |
Ali Bulaç | 14- Öyleyse, dini yalnızca O’na halis kılanlar olarak Allah’a dua (kulluk) edin; kafirler hoş görmese de. |
Diyanet Vakfı | 14. Haydi, kâfirlerin hoşuna gitmese de Allah’a, Allah için dindar ve ihlâslı olarak dua edin! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-O halde sizler, dini kendisi için halis kılarak (dininde samimi olarak) hep Allah’a ibadet edin; isterse kafirler hoşlanmasınlar. |
Süleyman Ateş | 14. Kafirlerin hoşuna gitmesede siz, dini yalnız Allah’a halis kılarak O’na çağırın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 Kâfirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız O’na özgüleyerek, Allah’a dua edin! |
Ali Bulaç | 15- Dereceleri yükselten Arş’ın sahibi (Allah), ‘toplanma ve buluşma’ günü ile uyarıp-korkutmak için, kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir. |
Diyanet Vakfı | 15. Dereceleri yükselten, Arş’ın sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine iradesiyle ilgili vahyi indirir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-O dereceleri yüksek Arş’ın sahibi (Allah), buluşma gününün dehşetin! haber vermek için kullarından dilediğine emrinde ruh (melek) indirip vahy veriyor. |
Süleyman Ateş | 15. (O,) Dereceleri yükselten; Arş’ın sahibi (Allah), buluşma gününe karşı uyarmak için, emrinden olan ruhu, kullarından dilediğine indirir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 O Refî’dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh’u kullarından dilediğine indirir. |
Ali Bulaç | 16- O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiç bir şey Allah’a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) ‘Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah’ındır.’ |
Diyanet Vakfı | 16. O gün onlar (kabirlerinden) meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Kahhâr olan tek Allah’ındır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16 -Onların (mezarlarından) meydana fırlayacakları gün, kendilerinin yapmış olduğu hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. “Bugün mülk kimindir?” (buyurulur). “Bir olan, herşeyi kudreti altında tutan Allah’ındır.” (denir). |
Süleyman Ateş | 16. O gün onlar, ortaya çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. (Ve sorulur onlara): “Bugün mülk kimindir? O tek ve kahhar olan Allah’ın!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 O gün onlar ortaya çıkarlar. Hiçbir şeyleri Allah’a gizli kalmaz. Kimindir bugün mülk/saltanat? O Vâhid ve Kahhâr olan Allah’ın! |
Ali Bulaç | 17- Bugün her bir nefis, kendi kazandığıyla karşılık görür. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı seri görendir. |
Diyanet Vakfı | 17. Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çarçabuk görendir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Bugün herkese kazandığının karşılığı verilecektir. Zulüm yok bugün. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. |
Süleyman Ateş | 17. Bugün her can, kazandığıyle cezalanır. Bugün zulüm yoktur. Allah, hesabı çabuk görendir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Bugün her benlik kazandığıyla cezalandırılır. Zulüm yok bugün! Allah, hesabı çabucak görür. |
Ali Bulaç | 18- Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi vardır. |
Diyanet Vakfı | 18. Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçısı vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-Bir de o yaklaşan felaket gününü onlara haber ver ki, o zaman yürekleri gırtlaklara dayanmış yutkunur da yutkunurlar. Zalimler için ne ısınacak bir hısım (ne sıcak bir yakın) vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi! |
Süleyman Ateş | 18. Onları yaklaşan güne karşı uyar. Zira (o gün) yürekler, (korkudan adeta yerinden sökülüp) gırtlaklara dayanmıştır; (kederlerini) yutkunur dururlar. Zalimlerin ne bir dostu, ne de sözü tutulur bir aracıları yoktur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Onları, yaklaşan felaket günü hakkında uyar! Yürekler gırtlaklara dayanmıştır; yutkunurlar. Zalimlerin ne bir dostu vardır ne de sözü dinlenir bir şefaatçıları. |
Ali Bulaç | 19- (Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir. |
Diyanet Vakfı | 19. Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-Gözlerin hain bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğinide. |
Süleyman Ateş | 19. (Allah) gözlerin hain(bakışlar)ını ve göğüslerin gizlediği düşünceleri bilir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 O bilir gözlerin hain bakışını ve göğüslerin sakladığını. |
Ali Bulaç | 20- Allah hak ile hükmeder. Oysa O’nu bırakıp taptıkları hiç bir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah işitendir, görendir. |
Diyanet Vakfı | 20. Allah, adaletle hükmeder. O’nu bırakıp taptıkları ise, hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, hakkıyla işiten ve görendir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-Allah, hakkı yerine getirir. Onların O’ndan başka yalvardıkları ise, hiçbir şeyi yerine getiremezler. Çünkü Allah’tır hakkıyla işiten, gören) |
Süleyman Ateş | 20. Allah, hak ile hükmeder. O’ndan başka yalvardıkları (tanrılar) ise hiçbir hüküm veremezler. Çünkü işiten, gören yalnız Allah’tır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Allah, hak ile hükmeder! O’nun dışında yakardıkları ise hiçbir şeyle hükmedemezler. Allah’tır mutlak Semî’, mutlak Basîr… |
Ali Bulaç | 21- Yeryüzünde gezip-dolaşmıyorlar mı ki, böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah, onları günahları dolayısıyla (azabla) yakaladı. Onları Allah’tan koruyacak kimse olmadı. |
Diyanet Vakfı | 21. Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin âkıbetinin nasıl olduğunu görsünler! Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri yönünden bunlardan daha da üstündüler. Böyleyken Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah’ın gazabından koruyan da olmadı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Yeryüzünde bir dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğuna bir bakmalılar mı? Onlar gerek kuvvet, gerekse yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha çetindiler; öyle iken Allah, onları günahları yüzünden tutup alıverdi ve kendilerini Allah’a karşı bir koruyan bulunmadı. |
Süleyman Ateş | 21. (Onlar) Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden önce gelenlerin sonunun nasıl olduğunu görsünler. Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah, onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah’a karşı koruyan olmadı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonları nice olmuş görsünler? Onlar, hem kuvvetçe hem de yeryüzündeki eserler bakımından bunlardan daha zorlu idiler. Ama Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Ve Allah’a karşı bir koruyanları da olmadı. |
Ali Bulaç | 22- Çünkü gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar inkâr ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azabla) yakaladı. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir. |
Diyanet Vakfı | 22. Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık mucizeler getirdikleri halde, inkâr etmeleri idi. Allah da kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-O şundandı: Onlara peygamberleri mucizelerle geliyorlardı, fakat onlar inkar ettiler. Allah da tuttu kendilerini alıverdi; çünkü O’nun kuvveti çok, cezası çetindir, Andolsun ki, Musa’ yı ayetlerimizde ve açık bir delil ile gönderdik: |
Süleyman Ateş | 22. Çünkü onlar (öyle kimselerdi ki) elçileri onlara açık kanıtlar getirirdi ama kabul etmezlerdi. Bu yüzden Allah onları yakaladı. Zira O güçlüdür, cezası çetin olandır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Sebep şuydu: Resulleri onlara açık-seçik mesajlar getirirdi de onlar inkâr ederlerdi. Sonunda Allah hepsini yakaladı. O çok güçlüdür, azabı da şiddetlidir. |
Ali Bulaç | 23- Andolsun, biz Musa’yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik; |
Diyanet Vakfı | 23. Andolsun ki biz Musa’yı mucizelerimiz ve apaçık hüccetle, gönderdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23- |
Süleyman Ateş | 23. Andolsun biz Musa’yı ayetlerimizle ve apaçık bir yetki ile gönderdik: |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Yemin olsun, Mûsa’yı da ayetlerimizle ve apaçık bir kanıtla göndermiştik. |
Ali Bulaç | 24- Firavun’a, Haman’a ve Karun’a. Ama onlar: (Bu,) Yalan söyleyen bir büyücüdür’ dediler. |
Diyanet Vakfı | 24. Firavun’a,Hâmân’a ve Karun’a da onlar: “Bu, çok yalancı bir sihirbazdır! “dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-Firavun’a, Haman’a ve Karün’a; onlar dediler ki: “Bu bir sihirbaz, bir yalancı.” |
Süleyman Ateş | 24. Fir’avn’e, Haman’a ve Karun’a. “(Bu,) Yalancı bir büyücüdür.” dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 Firavun’a, Hâmân’a ve Karun’a göndermiştik de onlar şöyle demişlerdi: “Tam yalancı bir sihirbazdır bu!” |
Ali Bulaç | 25- Böylece, o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman, dediler ki: ‘Onunla birlikte iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın.’ Ancak kafirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir. |
Diyanet Vakfı | 25. İşte o (Musa), tarafımızdan kendilerine hakkı getirince: Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınları sağ bırakın! dediler. Ama kâfirlerin tuzağı elbette boşa çıkar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-Bunun üzerine kendilerine taraf muzdan gerçeği getirince de: “Onunla beraber iman etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri bırakın!” dediler. Kafirlerin düzeni (tuzağı) hep dalal (sapkınlık) içindedir. |
Süleyman Ateş | 25. (Musa,) Onlara katımızdan hakkı getirince: “Onunla beraber inananların oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın!” dediler. Fakat kafirlerin tuzağı hep boşa çıkar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Mûsa, katımızdan hakkı onlara getirince, şöyle dediler: “Onunla beraber iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün, kadınlarını hayata salın/kadınlarına uygunsuzca davranın/kadınlarının rahimlerini yoklayın!” Ama inkârcıların tuzağı hep boşa çıkmıştır. |
Ali Bulaç | 26- Firavun dedi ki: ‘Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum.’ |
Diyanet Vakfı | 26. Firavun: Bırakın beni, dedi. Musa’yı öldüreyim; (Kurtarabilirse) Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-Bir de Firavun: “Bırakın beni, öldüreyim Musa’ yı da o, Rabbine dua etsin! Çünkü ben, onun.dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum.” dedi. |
Süleyman Ateş | 26. Fir’avn dedi: “Bırakın Musa’yı öldüreyim de, Rabbine yalvarsın (bakalım O, Musa’yı kurtaracak mı?) Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesad çıkaracağından korkuyorum” |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 Firavun dedi ki: “Bırakın, şu Mûsa’yı öldüreyim de Rabbine yalvarsın. Çünkü onun, dininizi değiştirmesinden yahut yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum.” |
Ali Bulaç | 27- Musa dedi ki: ‘Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım.’ |
Diyanet Vakfı | 27. Musa da: Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığındım, dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-Musa da: “Muhakkak ben, hesap gününe inanmayan her ululuk taslayandan Rabbime ve Rabbinize sığındım!” dedi. |
Süleyman Ateş | 27. Musa dedi: “Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz(olan Allah)a sığındım.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 Mûsa dedi: “Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olana sığındım.” |
Ali Bulaç | 28- Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü’min bir adam dedi ki: ‘Siz, benim Rabbim Allah’tır diyen bir adamı mı öldürüyorusunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman da) size va’dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez.’ |
Diyanet Vakfı | 28. Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı “Rabbim Allah’tır” diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin (azâbın), bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-Firavun ailesinden -imanını saklayan- mümin bir adam: “Bir adamı “Rabbim Allah’tır” diyor diye öldürecek misiniz? Oysa o, size Rabbinizden açık delillerle gelmiştir. Hem o bir yalancı ise, çok sürmez yalanı boynuna geçer; fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin bir kısmı olsun başınıza gelir. Şüphe yok ki, Allah, aşın giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz. |
Süleyman Ateş | 28. Fir’avn ailesinden imanını gizleyen mü’min bir adam (şöyle) dedi: “Rabbim Allah’tır dediği için bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o size Rabbinizden kanıtlar getirmiştir. Eğer yalancı ise yalanı kendi zararınadır. Ve eğer doğru söylüyorsa, size va’dettiklerinin bir kısmı başınıza gelir. Şüphesiz Allah aşırı giden, yalancı kimseyi doğru yola iletmez.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 Firavun hanedanından, imanını gizleyen bir adam şöyle konuştu: “Rabbim Allah’tır, dediği için bir adamı öldürüyor musunuz? Üstelik size, Rabbinizden açık-seçik deliler de getirdi. Eğer yalancıysa yalancılığı kendi aleyhinedir. Eğer doğru sözlü ise size vaat ettiklerinden bir kısmı başınıza gelir. Kuşkusuz, Allah, haddi aşan yalancıları doğruya ulaştırmaz.” |
Ali Bulaç | 29- ‘Ey Kavmim, bugün mülk sizindir, yeryüzünde hüküm sahibi kimselersiniz. Fakat bize Allah’tan dayanılmaz bir azab gelecek olursa bize kim yardım edecek?’ Firavun dedi ki: ‘Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum.’ |
Diyanet Vakfı | 29. Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne hakim kimseler olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah’ın azabı bize gelip çatarsa, kim bize yardım eder? Firavun: Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-Ey kavmim, bugün mülk sizindir, bu yerde yüze çıkmış (üstün) bulunuyorsunuz; fakat Allah’ın hışmı başımıza gelirse bizi ondan kim kurtarabilir?” dedi. Firavun: “Ben size yalnızca görüşümü söylüyorum ve ben size ancak doğru yolu gösteriyorum.” dedi. |
Süleyman Ateş | 29. Ey kavmim, bugün mülk sizindir; buraya siz hakimsiniz. Eğer bize (Allah’ın hışmı) gelirse kim bizi ondan kurtarır? Fir’avn dedi: “Ben size yalnız (doğru) gördüğümü gösteriyorum ve ben sizi ancak doğru yola götürüyorum.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 “Ey toplumum, bugün bu toprakta, birbirine destek veren insanlar olarak mülk ve yönetim sizin. Peki, karşımıza dikildiği zaman Allah’ın azabından bizi kim kurtaracak?” Firavun şöyle dedi: “Ben size kendi fikrimden başkasını göstermem. Ve ben, aydınlık/doğruluk yolundan başkasına da kılavuzlamam.” |
Ali Bulaç | 30- İman eden (adam) dedi ki: ‘Ey Kavmim, ben o fırkaların gününe benzer (bir günün felaketine uğrarsınız) diye korkuyorum.’ |
Diyanet Vakfı | 30. İman etmiş olan dedi ki : “Ey kavmim! Doğrusu ben ben üzerinize önceki toplulukların günü gibi, bir günün gelmesinden korkuyorum.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-O iman etmiş olan kişi: “Ey kavmim, doğrusu ben sizin hakkınızda Ahzab (eski topluluklar)ın günleri gibi bir günden korkuyorum. |
Süleyman Ateş | 30. İnanan adam dedi ki: “Ey kavmim, ben üzerinize önceki toplulukların günü gibi bir günün gelmesinden korkuyorum.: |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 İman etmiş olan bir adam dedi: “Ey toplumum, sizin üzerinize, diğer topluluklarınki gibi bir günün gelmesinden korkuyorum; |
Ali Bulaç | 31- ‘Nuh kavmi, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün). Allah, kullar için zulüm istemez.’ |
Diyanet Vakfı | 31. “Nuh kavminin, Âd, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-Nuh kavminin, Ad’ın, Semüd’un ve daha sonrakilerin maceraları gibisinden. Allah, kullarına haksızlık etmek istemez. |
Süleyman Ateş | 31. Nuh kavminin, ‘Ad ve Semud’un ve onlardan sonrakilerin durumu gibi (bir durumla karşılaşmanızdan kaygı duyuyorum). Allah kullara zulmetmek istemez, (günahsız kimselere ceza vermez). |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 Nûh kavminin, Âd’ın, Semûd’un ve onların ardından gelenlerin serüvenleri gibi. Allah, kulları için zulüm istemiyor.” |
Ali Bulaç | 32- ‘Ve ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum.’ |
Diyanet Vakfı | 32. “Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağrışıp çağrışma gününden, korkuyorum. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Ve ey kavmim, ben sizin için o çağrışma gününden korkuyorum. |
Süleyman Ateş | 32. Ey kavmim, sizin için o (Yüce Divana) çağırma (yahut feryadetme) gününden korkuyorum. |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 “Ey toplumum, sizin adınıza o bağırıp-çağrışma gününden korkuyorum.” |
Ali Bulaç | 33- ‘Arkanızı dönüp kaçacağınız gün; sizi Allah’tan koruyacak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek kimse bulunmaz.’ |
Diyanet Vakfı | 33. “O gün arkanıza dönüp kaçacaksınız.Fakat sizi Allah’tan (O’nun azabından) kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-O arkanızı dönüp gideceğiniz günden. Sizi Allah’tan koruyacak da yoktur. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık onu doğru yola iletecek biri yoktur!” dedi. |
Süleyman Ateş | 33. O gün arkanızı dönüp kaç(mak ist)ersiniz ama sizi Allah(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi şaşırtırsa artık ona yol gösteren olmaz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 “Bir gündür ki o, sırtınızı dönerek kaçmaya çalışırsınız fakat Allah’a karşı sizi koruyacak kimse olmaz. Allah’ın saptırdığının, yol göstereni yoktur.” |
Ali Bulaç | 34- ‘Andolsun, daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat edince, demiştiniz ki; ‘Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi göndermez.’ İşte Allah ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır.’ |
Diyanet Vakfı | 34. Andolsun ki, (Musa’dan) önce Yusuf da size açık deliller getirmişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o vefat edince “Allah ondan sonra peygamber göndermez” dediniz. İşte Allah o aşırı giden şüphecileri böyle saptırır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-Bundan önce size apaçık delillerle Yusuf gelmişti. O zaman da onun size getirdiği gerçekte şüphe edip durmuştunuz. Nihayet vefat ettiğinde de: “Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez!” dediniz. İşte aşırı şüpheci olanları Allah böyle şaşırtır. |
Süleyman Ateş | 34. Daha önce Yusuf da size açık kanıtlar getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp duruyordunuz. Nihayet o ölünce: ‘Allah ondan sonra elçi göndermez,’ dediniz. İşte Allah, aşırı giden, şüpheci kimseleri böyle saptırır.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 Yemin olsun, daha önce Yûsuf da size açık-seçik mesajlar getirmişti de onun size getirdikleri hakkında hep kuşku duymuştunuz. Daha sonra o ölünce de şöyle demiştiniz: “Allah ondan sonra bir daha asla resul göndermez.” Allah, sınır tanımaz kuşkucuları işte böyle saptırır. |
Ali Bulaç | 35- ‘Ki onlar, Allah’ın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu,) Allah katında da, iman edenler katında da büyük bir öfke (sebebi)dir. İşte Allah her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürler.’ |
Diyanet Vakfı | 35. Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-Onlar ki, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın Allah’ın ayetleri hakkında mücadele ederler. Allah katında ve imanı olanların yanında kin beslenmesi için ne büyük huy! İşte Allah, her zorba, böbürlenen kimsenin kalbini öyle bir tabiat ile mühürler. |
Süleyman Ateş | 35. Onlar ki kendilerine gelmiş bir delil olmadan Allah’ın ayetleri hakkında tartışırlar. (Bu hareketleri) Gerek Allah yanında, gerek inananlar yanında (onlara karşı) ne büyük bir kızgınlık (doğurur)! İşte Allah, her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 Kendilerine gelmiş bir kanıt olmaksızın Allah’ın ayetleri hakkında mücadele edenlerin durumu, hem Allah katında hem de inananların katında büyük bir öfke konusu olmuştur. Allah, tüm zorba, kibirli kalpler üzerine işte böyle mühür basıyor. |
Ali Bulaç | 36- Firavun (alayla) dedi ki: ‘Ey Haman, bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim,’ |
Diyanet Vakfı | 36. Firavun:” Ey Hâmân, bana yüksek bir kule yap; belki yollara erişirim.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-Firavun da: “Ey Haman, bana bir kule yap, belki ben erişirim o yollara. |
Süleyman Ateş | 36. Fir’avn dedi: “Ey Haman, bana yüksek bir kule yap da o sebeplere (yollara) erişeyim:” |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 Firavun dedi ki: “Ey Hâmân, sebeplere ulaşabilmem için bana yüksek bir kule yap!” |
Ali Bulaç | 37- ‘Göklerin yollarına. Böylelikle Musa’nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum.’ İşte Firavun’a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun’un hileli-düzeni, ‘yıkım ve kayıpta’ olmaktan başka (bir şey) olmadı. |
Diyanet Vakfı | 37.”Göklerin yollarına erişirim de Musa’nın Tanrısı’nı görürüm! Doğrusu ben onu, yalancı sanıyorum, dedi. Böylece Firavun’a, yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı tamamen boşa çıktı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-Göklerin yollarına da Musa’nın tanrısınına muttali olurum ve kesinlikle ben onu yalancı sanıyorum.” dedi. işte bu şekilde Firavun’a kötü ameli güzel gösterildi de yoldan çıkarıldı. Firavun’un düzeni hep hüsrandadır (çıkmazdadır). |
Süleyman Ateş | 37. (Yani) Göklerin yollarına (erişeyim) de çıkıp Musa’nın tanrısına bakayım. Çünkü ben Musa’yı, yalancı sanıyorum. Böylece yaptığı kötü iş, Fir’avn’a süslü gösterildi ve (o), yoldan çıkarıldı. Fir’avn’ın tuzağı, tamamen boşa çıktı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 “Göklerin sebeplerine ulaşırsam, Mûsa’ın tanrısına, da ulaşırım. Ben onun yalancı biri olduğunu düşünüyorum.” Firavun’a, yaptığı işin kötülüğü bu şekilde süslü gösterildi de yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı hep kayıptadır. |
Ali Bulaç | 38- İman eden (adam) dedi ki: ‘Ey Kavmim, siz bana tabi olun, ben sizi doğru yola iletip-yönelteyim.’ |
Diyanet Vakfı | 38. O iman eden kimse: Ey kavmim! dedi, siz bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 38-O iman eden kişi ise: “Ey kavmim, gelin arkamdan size reşad yolunu (murada erdirecek yolu) göstereyim. |
Süleyman Ateş | 38. İnanan (adam) dedi ki: “Ey kavmim, bana uyun, sizi doğru yola götüreyim.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 O iman eden kişi dedi ki: “Ey toplumum! Bana uyun, sizi doğru yola götüreyim.” |
Ali Bulaç | 39- ‘Ey kavmim, gerçekten bu dünya hayatı, yalnızca bir meta (kısa süreli bir yararlanma)dır. Şüphesiz ahiret, (asıl) karar kılınan yurt odur.’ |
Diyanet Vakfı | 39. Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 39-Ey kavmim, bu dünya hayatı, ancak bir kazançtan ibarettir, ahiret ise durulacak yurttur. |
Süleyman Ateş | 39. Ey kavmim, bu dünya hayatı (kısa) bir geçinmedir. Ahiret ise ebedi olarak durulacak yerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 39 “Ey toplumum, şu iğreti dünya hayatı, geçici bir nimetlenmeden ibarettir. Âhiretse sürekli durulacak yurdun ta kendisidir.” |
Ali Bulaç | 40- ‘Kim bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkasıyla ceza görmez; kim de -erkek olsun, dişi olsun- bir mü’min olarak salih bir amelde bulunursa, işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete girerler.’ |
Diyanet Vakfı | 40. Kim bir kötülük işlerse, onun kadar ceza görür. Kim de kadın veya erkek, mümin olarak faydalı bir iş yaparsa işte onlar, cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 40-Her kim bir kötülük yaparsa, ona onun gibi kötülükten başka karşılık olmaz. Gerek erkek gerek dişi her kim de mü’min olarak iyi bir iş işlerse, işte onlar cennete girerler, orada kendilerine hesapsız rızık verilir. |
Süleyman Ateş | 40. Kim bir kötülük yaparsa sadece onun (yaptığı kötülük) kadar cezalanır, ama erkek ve kadından her kim inanarak faydalı bir iş yaparsa onlar cennete girerler ve orada kendilerine hesapsız rızık verilir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 40 “Kötü bir iş yapan, sadece yaptığı kadarıyla cezalandırılır. Erkek ve kadından mümin olarak iyi bir iş yapana gelince, işte böyleleri cennete girerler ve orada hesapsız bir biçimde rızıklandırılırlar.” |
Ali Bulaç | 41- ‘Ey kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırıyorken, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.’ |
Diyanet Vakfı | 41. Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 41-Hem ey kavmim, neden ben sizi kurtuluşa davet ederken siz beni ateşe davet ediyorsunuz? |
Süleyman Ateş | 41. Ey kavmim, neden ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni ateşe çağırıyorsunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 41 “Ey toplumum! Sebep ne ki; ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağıryorsunuz.” |
Ali Bulaç | 42- ‘Siz beni Allah’a (karşı) inkâr etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O’na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah’)a çağırıyorum. |
Diyanet Vakfı | 42. Siz beni, Allah’ı inkâr etmeye ve hiç tanımadığım nesneleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, azîz ve çok bağışlayan Allah’a davet ediyorum. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 42-Siz beni, Allah’ı inkar etmeye ve bence hiç ilimde yeri olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya davet ediyorsunuz; ben ise sizi o çok güçlü, çok bağışlayıcıya davet ediyorum. |
Süleyman Ateş | 42. Siz beni, Allah’a nankörlük etmeğe ve bilmediğim şeyleri O’na ortak koşmağa çağırıyorsunuz; bense sizi O aziz ve çok bağışlayana çağırıyorum. |
Yaşar Nuri Öztürk | 42 “Siz beni, Allah’a nankörlük etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Bense sizi o Azîz ve Gaffâr olana davet ediyorum.” |
Ali Bulaç | 43- ‘İmkanı yok; gerçekten beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, dünyada da, ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi, gücü, değeri ve bağışlama)sı yoktur. Şüphesiz, bizim dönüşümüz Allah’adır. Ölçüyü taşıranlar, onlar ateşin halkıdırlar.’ |
Diyanet Vakfı | 43. Gerçek şu ki, sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da ahirette de davete değer bir tarafı yoktur. Dönüşümüz Allah’adır, aşırı gidenler de ateş ehlinin kendileridir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 43-Şu asla inkar edilemez ki, gerçekte sizin beni davet ettiğinizin ne dünyada ne de ahirette bir davet hakkı yoktur, hepimizin varacağı Allah’tır ve bütün haddi aşanlar nara (cehennemde) yanacaktır. |
Süleyman Ateş | 43. Sizin beni çağırdığınız şeye kesinlikle ne dünyada, ne de ahirette du’a edilemez (onlar kendilerine yapılan du’ayı duymazlar ve ona cevap veremezler). Bizim dönüşümüz Allah’adır. Aşırı gidenler, işte onlar ateş halkıdır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 43 “Sizin beni çağırdığınız şeye, ne dünyada ne de âhirette asla ve asla dua edilemez/onun dünyada ve âhirette çağrı hakkı yoktur. Dönüşümüz-varışımız Allah’adır. Aşırılığa sapanlarsa ateş halkının ta kendileridir.” |
Ali Bulaç | 44- ‘İşte size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben de işimi Allah’a bırakıyorum. Şüphesiz Allah, kulları pek iyi görendir.’ |
Diyanet Vakfı | 44. Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 44-Siz benim söylediklerim! Sonra anlayacaksınız. Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Muhakkak Allah, kullarım görür, gözetir.” dedi. |
Süleyman Ateş | 44. Benim size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a bırakıyorum. Şüphesiz Allah, kulları görür. |
Yaşar Nuri Öztürk | 44 “Size söylemekte olduklarımı yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Allah, kullarını iyice görmektedir.” |
Ali Bulaç | 45- Sonunda Allah, onların kurdukları hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun’un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi. |
Diyanet Vakfı | 45. Nihayet Allah, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden bu zatı korudu, Firavun’un kavmini ise kötü azap kuşatıverdi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 45-Onun için Allah, onu onların kurdukları tuzağın fenalıklarından korudu ve Firavun’un ailesini o kötü azap kuşattı. |
Süleyman Ateş | 45. Allah onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu ve Fir’avn ailesini, azabın en kötüsü kuşattı: |
Yaşar Nuri Öztürk | 45 Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. |
Ali Bulaç | 46- Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün: ‘Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun’ (denecek). |
Diyanet Vakfı | 46. Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı gün de: Firavun ailesini azabın en çetinine sokun (denilecek)! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 46-Ateş; onlar, sabah akşam ona karşı sunulur dururlar. Kıyamet kopacağı gün de: “Tıkın Firavun ailesini en şiddetli azaba!” (denilir). |
Süleyman Ateş | 46. Ateş! Sabah akşam ona sunulurlar. Kıyamet koptuğu gün de: “Fir’avn ailesini azabın en çetinine sokun!” (denilir). |
Yaşar Nuri Öztürk | 46 Sabah-akşam, ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!” |
Ali Bulaç | 47- Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: ‘Gerçekten biz, size uymuş (teb’anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz? |
Diyanet Vakfı | 47. (Kâfirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara: Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz? derler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 47-Ve hele ateş içinde biribirlerini protesto ederlerken zayıf olanlar büyüklük taslayanlara: “Hani bizler sizin yönettikleriniz idik. Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini savabiliyor musunuz?” diyeceklerdir. |
Süleyman Ateş | 47. Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara dediler ki: “Biz size uymuştuk. Şimdi siz, şu ateşin ufak bir parçasını bizden savabilir misiniz?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 47 O vakit onlar ateş içinde çekişir dururlar. Horlanan takım, böbürlenen takıma şöyle der: “Biz sizin uydularınız olmuştuk. Şimdi şu ateşin bir kısmını olsun bizden uzak tutabilir misiniz?” |
Ali Bulaç | 48- Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: ‘Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçekten Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık).’ |
Diyanet Vakfı | 48. O büyüklük taslayanlar ise: Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz. Şüphe yok ki Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi, derler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 48-Büyüklük taslayanlar ise şöyle diyecekler: “Evet, hepimiz onun içindeyiz, çünkü Allah kulları arasında hükmünü verdi.” |
Süleyman Ateş | 48. Büyüklük taslayanlar da dediler ki: “Hepimiz de onun içindeyiz. Allah kullar arasında (böyle) hüküm verdi!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 48 Böbürlenen takım şöyle konuşur: “Gerçek şu ki, hepimiz ateşin içindeyiz. Allah, kullar arasında hüküm vermiş.” |
Ali Bulaç | 49- Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: ‘Rabbinize dua edin; azabtan bir günü (olsun) bize hafifletsin.’ |
Diyanet Vakfı | 49. Ateşte bulunanlar cehennem bekçilerine: Rabbinize dua edin, bizden, bir gün olsun azabı hafifletsin! diyecekler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 49-Ateştekiler cehennem bekçilerine derler ki: “Rabbinize dua edin de bir gün (olsun) azabımızı bir; hafifletsin!” |
Süleyman Ateş | 49. Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: “Rabbinize du’a edin de hiç değilse bir gün, bizden azabı biraz hafifletsin!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 49 Ateştekiler, cehenem bekçilerine şöyle der: “Rabbinize yakarın da azabı bizden bir gün olsun hafifletsin!” |
Ali Bulaç | 50- (Bekçiler:) ‘Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?’ dediler. Onlar: ‘Evet’ dediler. (Bekçiler:) ‘Şu halde siz dua edin’ dediler. Oysa kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir. |
Diyanet Vakfı | 50. (Bekçiler:) Size peygamberleriniz açık açık deliller getirmediler mi? derler. Onlar da: Getirdiler, cevabını verirler. (Bekçiler ise): O halde kendiniz yalvarın, derler. Halbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 50-Bekçiler: “Ya size peygamberleriniz mucizelerle gelmiyorlar mıydı ki?” derler. Onlar: ” Evet.” derler. Bekçiler: “Öyle ise kendiniz dua edin.” derler. Kafirlerin duası ise hep çıkmazdadır. |
Süleyman Ateş | 50. (Bekçiler) Dediler: “Elçileriniz size açık kanıtlar getirmezler miydi?” “Evet (getirirlerdi) dediler. (Bekçiler:) “Öyle ise yalvar(ıp dur)un. Nankörlerin yalvarması hep çıkmazdadır.” dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 50 Bekçiler derler ki: “Resulleriniz size açık-seçik mesajlar getirmezler miydi?” Derler ki: “Elbette getirirlerdi!” Bekçiler: “O halde yalvarın durun; inkârcıların yakarışları çıkmazda kalıp gitmiştir.” diye cevap verirler. |
Ali Bulaç | 51- Şüphesiz biz elçilerimize ve iman edenlere, dünya hayatında ve şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün elbette yardım edeceğiz. |
Diyanet Vakfı | 51. Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 51-Elbette Biz peygamberlerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında, hem de şahitlerin dikileceği günde yardım edeceğiz. |
Süleyman Ateş | 51. Elbette biz elçilerimize ve inananlara hem dünya hayatında hem, şahidlerin (şahidliğe) duracakları günde yardım ederiz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 51 Şu bir gerçek ki, biz, resullerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem de tanıkların ayağa kalkacakları gün mutlaka yardım edeceğiz. |
Ali Bulaç | 52- Zalimlere kendi mazeretlerinin hiç bir yarar sağlamayacağı gün; lanet onlarındır, yurdun en kötüsü de. |
Diyanet Vakfı | 52. O gün zalimlere, özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Artık lânet de onlarındır, kötü yurt da onlarındır! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 52-O gün ki, zalimlere, özür dilemeleri fayda vermez. Onlara lanet vardır ve onlara yurdun kötüsü (cehennem) vardır. |
Süleyman Ateş | 52. O gün zalimlere, ma’zeretleri fayda vermez. Onlar için la’net ve yurt(lar)ın en kötüsü vardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 52 O gün ileri sürdükleri özürleri, zalimlere yarar sağlamayacaktır. Lanet var onlar için ve yurtların en kötüsü onların. |
Ali Bulaç | 53- Andolsun Musa’ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına kitabı miras bıraktık. |
Diyanet Vakfı | 53. Andolsun ki biz Musa’ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına, o Kitab’ı miras bıraktık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 53-Andolsun ki, Biz Musa’ya o hidayeti verdik ve İsrail oğullarına o kitabı miras kıldık, |
Süleyman Ateş | 53. Andolsun biz Musa’ya hidayet verdik ve İsrail oğullarına o Kitabı miras kıldık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 53 Yemin olsun ki, Mûsa’ya o hak kılavuzu verdik ve İsrailoğullarını Kitap’a mirasçı kıldık. |
Ali Bulaç | 54- (Ki o,) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir. |
Diyanet Vakfı | 54.O, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 54-Aklı selim sahiplerine bir yol gösterici ve bir ihtar olmak üzere. |
Süleyman Ateş | 54. (O,) sağduyu sahiplerine bir yol gösterici ve öğüttür. |
Yaşar Nuri Öztürk | 54 Akıl ve gönül sahipleri için bir yol gösterici, bir hatırlatıcıdır o. |
Ali Bulaç | 55- Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah’ın va’di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et. |
Diyanet Vakfı | 55. (Resûlüm!) Şimdi sen sabret. Çünkü Allah’ın vâdi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Rabbini hamd ile tesbîh et. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 55-O halde sabret, çünkü Allah’ın va’di haktır; günahının bağışlanmasını dile ve akşam-sabah Rabbini hamd ile teşbih et! |
Süleyman Ateş | 55. Sabret, Allah’ın va’di mutlaka gerçektir. Günahına da istiğfar et ve akşam sabah Rabbini övgü ile an. |
Yaşar Nuri Öztürk | 55 Öyleyse sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah’ın vaadi haktır. Günahın için af dile. Akşam ve sabah, Rabbini överek tespih et! |
Ali Bulaç | 56- Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiç bir delil olmaksızın, Allah’ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur. Artık sen Allah’a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. |
Diyanet Vakfı | 56. Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında münakaşa edenler var ya, hiç şüphe yok ki, onların kalplerinde, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur. Sen Allah’a sığın. Kuşkusuz O, işiten ve görendir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 56-Çünkü kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın Allah’ın ayetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde, sadece yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah’a sığın çünkü işiten O’dur, gören O! |
Süleyman Ateş | 56. Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadan Allah’ın ayetleri hakkında tartışanlar var ya, onların göğüslerinde, (hiçbir zaman) erişemeyecekleri bir büyüklük taslamaktan başka bir şey yoktur. Sen Allah’a sığın, çünkü işiten, gören O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 56 Kendilerine gelmiş hiçbir kanıt olmadan, Allah’ın ayetleri hakkında tartışıp duranlar var ya, onların göğüslerinde, asla ulaşamayacakları bir büyüklüğün kuruntusu vardır. Artık Allah’a sığın! O’dur Semî, O’dur Basîr. |
Ali Bulaç | 57- Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler. |
Diyanet Vakfı | 57. Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 57-Elbette göklerin ve yerin yaratılması o insanların yaratılmasından daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
Süleyman Ateş | 57. Gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan çok daha zordur. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 57 Göklerin ve yerin yaratılışı/yarattıkları, insanların yaratılışından/insanlar âleminden elbette daha büyüktür. Ne var ki insanların çokları bilmiyorlar. |
Ali Bulaç | 58- Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz. |
Diyanet Vakfı | 58. Körle gören, inanıp iyi amellerde bulunanla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 58-Kör ite gören bir olmaz, iman edip iyi iyi işler yapan kimselerle kötülük yapan da (bir değildir). Siz pek az düşünüyorsunuz! |
Süleyman Ateş | 58. Körle gören bir olmaz. İnanan ve iyi işler yapanlarla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz! |
Yaşar Nuri Öztürk | 58 Körle gören, iman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlarla kötülük üretenler bir olmaz. Ne kadar da az düşünüyorsunuz! |
Ali Bulaç | 59- Şüphesiz kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir; bunda hiç bir kuşku yok. Ancak insanların çoğu iman etmiyorlar. |
Diyanet Vakfı | 59. Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 59-Herhalde o saat(kıyamet) muhakkak gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmazlar. |
Süleyman Ateş | 59. (Duruşma) sa’at(i) mutlaka gelecektir. Bunda asla şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 59 O saat elbette gelecektir; kuşku yok bunda. Fakat insanların çokları inanmazlar. |
Ali Bulaç | 60- Rabbiniz dedi ki: ‘Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.” |
Diyanet Vakfı | 60. Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 60-Oysa Rabbiniz: “Bana yalvarın ki, size karşılık vereyim; çünkü Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler, yarın hor, hakir cehenneme gireceklerdir. ” buyurdu. |
Süleyman Ateş | 60. Rabbiniz buyurdu ki: “Bana du’a edin, du’anızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeğe tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 60 Rabbiniz buyurmuştur ki: Dua edin bana, cevap vereyim size! Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir. |
Ali Bulaç | 61- Allah, kendisinde sükun bulmanız için geceyi, aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı (sınırsız) bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar. |
Diyanet Vakfı | 61. İçinde dinlenesiniz diye geceyi, görmeniz için de gündüzü yaratan Allah’tır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 61-Allah O’durki, içinde dinlerlesiniz diye sizin için geceyi yarattı, göz açıcı olarak da gündüzü! Doğrusu Allah, insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler. |
Süleyman Ateş | 61. Allah O’dur ki size geceyi, içinde istirahat etmeniz için (serin ve karanlık); gündüzü de (işinizi) görmeniz için aydınlık yaptı. Şüphesiz Allah, insanlara lutufkardır; fakat insanların çoğu şükretmezler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 61 Allah, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi yarattı. Gündüzü de aydınlık kıldı. Şu bir gerçek ki, Allah, insanlara her halde lütufkâr davranıyor fakat insanların çokları şükretmezler. |
Ali Bulaç | 62- İşte bu, Rabbiniz Allah’tır; her şeyin yaratıcısıdır; O’ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz? |
Diyanet Vakfı | 62. İşte O, her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah’dır. O’ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl olup da döndürülüyorsunuz! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 62-İşte Allah’tır Rabbiniz, herşeyi yaratan O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur; o halde nasıl çevrilirsiniz? |
Süleyman Ateş | 62. İşte herşeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah budur. O’ndan başka tanrı yoktur. Nasıl da (O’nu birlemekten) çevriliyorsunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 62 İşte o Allah’tır sizin Rabbiniz! Her şeyin yaratıcısıdır O. Tanrı yok O’ndan başka. Durum bu iken, nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? |
Ali Bulaç | 63- İşte, Allah’ın ayetlerini inkar edenler böyle çevriliyorlar. |
Diyanet Vakfı | 63. Allah’ın âyetlerini inatla inkâr edenler işte (haktan) böyle döndürülür. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 63-İşte Allah ayetlerini inkar edenler öyle çevriliyorlar. |
Süleyman Ateş | 63. İşte Allah’ın ayetlerini kasden inkar edenler de (haktan) böyle çevriliyorlardı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 63 Allah’ın ayetlerine kafa tutanlar, işte böyle döndürülürler. |
Ali Bulaç | 64- Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir. |
Diyanet Vakfı | 64. Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle rızıklandıran Allah’tır. İşte Allah, sizin Rabbinizdir. Alemlerin Rabbi Allah, yücelerden yücedir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 64-Allah O’dur ki, sizin için yeri bir karargah, göğü de bir bina yaptı, size şekil verdi, sonra da şekillerinizi güzelleştirdi ve hoş nimetlerden size rızık verdi, işte o Allah’tır Rabbiniz! Ne yücedir O alemlerin Rabbi olan Allah! |
Süleyman Ateş | 64. Allah O’dur ki arzı size durulacak yer, göğü de bina yaptı; sizi şekillendirdi, şekillerinizi de güzel yaptı. Ve sizi güzel rızıklarla besledi. İşte Rabbiniz Allah budur. Bütün alemleri yaratan Allah, ne yücedir! |
Yaşar Nuri Öztürk | 64 Allah odur ki, yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü bir bina yaptı; sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü güzel yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı. İşte bu Allah’tır sizin Rabbiniz! Âlemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir! |
Ali Bulaç | 65- O, Hayy (diri) olandır. O’ndan başka ilah yoktur; öyleyse dini yalnızca kendisine halis kılanlar olarak O’na dua edin. Alemlerin Rabbine hamdolsun. |
Diyanet Vakfı | 65. O daima diridir; O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O halde dinde ihlâslı ve samimi kişiler olarak O’na dua edin. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 65-Gerçek hayat sahibi ancak O’dur, O’ndan başka tapılacak yoktur. Onun için dini halis kılarak O’na. hep O’na yalvarın! Hamd o alemlerin Rabbi olan Allah’ın. |
Süleyman Ateş | 65. O diridir, O’ndan başka tanrı yoktur. Dini yalnız kendisine halis kılarak O’na yalvarın. Hamd, alemlerin Rabbine mahsustur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 65 Hayy O’dur! Tanrı yoktur O’ndan başka. Dini kendisine özgüleyerek dua edin O’na. Hamt olsun âlemlerin Rabbi’ne! |
Ali Bulaç | 66- De ki: ‘Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah’tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.’ |
Diyanet Vakfı | 66. (Resûlüm)! De ki: Bana Rabbimden apaçık deliller gelince, sizin Allah’ı bırakıp o taptıklarınıza kulluk etmem bana yasaklandı ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 66-De ki: “Bana Rabbimden açık deliller geldiği zaman, ben o sizin Allah’tan başka yalvardıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men’edildim ve O alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.” |
Süleyman Ateş | 66. De ki: “Ben, Rabbimden bana açık deliller gelince, sizin Allah’tan başka yalvardıklarınıza tapmaktan men’olundum ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 66 De ki: “Ben, Rabbimden bana açık-seçik ayetler gelince, sizin, Allah’ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. Ben, âlemlerin Rabbi’ne teslim olmakla emrolundum.” |
Ali Bulaç | 67- O’dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak’tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır). |
Diyanet Vakfı | 67. Sizi topraktan, sonra meniden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan) yaratan sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız -ki içinizden daha önce vefat edenler de vardır- ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaşatan O’dur. Umulur ki düşünürsünüz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 67-O’dur sizi (önce) bir topraktan yaratan sonra bir nutfeden (bir damla sudan), sonra bir yapışkan maddeden; sonra da sizi bir bebek olarak çıkarıyor, sonra olgunluk çağma eresiniz diye büyütüyor, sonra da yaşlanasınız diye. içinizden kimi de daha Önce vefat ettirilir. Belirli bir süreye eresiniz ve gerek ki aklınızı kullarlasınız diye. |
Süleyman Ateş | 67. O’dur ki (önce) sizi topraktan, sonra nutfe(sperm)den, sonra alaka(embriyo)dan yarattı. Sonra sizi çocuk olarak (annelerinizin karnından) çıkarıyor. Sonra güçlü çağınıza eresiniz, sonra da ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor. İçinizden kimi de daha önce öldürülüyor. Belli süreye erişmeniz ve aklınızı kullan(ıp Allah’ın bundaki hikmetlerini anla)manız için (böyle yapıyor). |
Yaşar Nuri Öztürk | 67 O O’dur ki; sizi önce topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan yarattı. Sonra sizi bebek olarak annelerinizin karnından çıkarıyor, sonra güçlü çağınıza ulaşasınız ve nihayet ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor. İçinizden bir kısmı daha önce vefat ettiriliyor. Tüm bunlar, belirlenen bir süreye ulaşasınız ve aklınızı işletesiniz diyedir. |
Ali Bulaç | 68- Dirilten ve öldüren O’dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: ‘Ol’ der, o da hemen oluverir. |
Diyanet Vakfı | 68. O, hem dirilten hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız “Ol!” der, o da oluverir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 68-O’dur hem dirilten, hem öldüren. Özetle, O bir işe karar verdiği zaman ona sadece: “Ol!” der, oluverir. |
Süleyman Ateş | 68. Yaşatan ve öldüren O’dur. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece “ol!” der, o da olur.* |
Yaşar Nuri Öztürk | 68 O O’dur ki, hem hayat veriyor hem öldürüyor. Bir iş ve oluşa hükmedince, ona sadece “Ol!” der; o hemen oluverir. |
Ali Bulaç | 69- Allah’ın ayetleri hakkında mücadele edenleri görmüyor musun; nasıl da döndürülüyorlar? |
Diyanet Vakfı | 69. Allah’ın âyetleri hakkında tartışanlara bakmadın mı? Nasıl döndürülüyorlar (onu tasdike yanaşmıyorlar)! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 69-Bakmaz mısın, o Allah’ın ayetleri hakkında mücadeleye kalkanlara, nereden döndürülüyorlar! |
Süleyman Ateş | 69. Baksana, Allah’ın ayetleri hakkında tartışanlar, nasıl (Hak’tan) çevriliyorlar? |
Yaşar Nuri Öztürk | 69 Bakmadın mı Allah’ın ayetleri hakkında tartışanlara, nasıl döndürülüyorlar! |
Ali Bulaç | 70- Ki onlar, Kitabı ve elçilerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Artık yakında bileceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 70. Onlar, Kitab’ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar yakında (gerçeği) anlayacaklar! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 70-Kitaba ve peygamberlerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler artık ileride bilecekler. |
Süleyman Ateş | 70. O, Kitabı ve elçilerimizi gönderdiğimiz mesajı yalanlayanlar, yakında bileceklerdir! |
Yaşar Nuri Öztürk | 70 Kitap’ı ve resullerimiz aracılığıyla gönderdiğimizi yalayanlayanlar, yakında bilecekler! |
Ali Bulaç | 71- Boyunlarında demir-halkalar ve (ayaklarında) zincirler olduğu halde sürüklenecekler; |
Diyanet Vakfı | 71. O zaman boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde, sürüklenecekler, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 71-O zaman, boyunlarında tomruklar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir. |
Süleyman Ateş | 71. Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürüklenceklerdir: |
Yaşar Nuri Öztürk | 71 O zaman, boyunlarında bukağılar, zincirler, sürüklenecekler, |
Ali Bulaç | 72- Kaynar suyun içinde; sonra ateşte tutuşturulacaklar. |
Diyanet Vakfı | 72. Kaynar suda,sonra da ateşte yakılacaklardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 72-Kaynar suda; sonra ateşte kaynatılacaklardır. |
Süleyman Ateş | 72. Kaynar su içinde. Sonra da ateşte yakılacaklardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 72 Kaynar suyun içine. Sonra da ateşte yakılacaklar. |
Ali Bulaç | 73- Sonra onlara denilecek: ‘Şirk koştuklarınız nerede?’ |
Diyanet Vakfı | 73. Sonra onlara: Allah’ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir? denilecek. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 73-Sonra denilecek onlara: “Nerede o ortak koştuklarınız? |
Süleyman Ateş | 73. Sonra onlara denilecektir: “Ortak koştuklarınız nerede? |
Yaşar Nuri Öztürk | 73 Sonra onlara şöyle denecek: “Ortak koştuklarınız nerede?” |
Ali Bulaç | 74- ‘Allah’ın dışında (taptıklarınız).’ Dediler ki: ‘Bizi bırakıp-kayboluverdiler. Hayır, biz önceleri (meğer) hiç bir şeye tapar değilmişiz.’ İşte Allah, kafirleri böyle şaşırtıp-saptırır. |
Diyanet Vakfı | 74. O Allah’tan başka (taptıklarınız). Onlar da:”Bizden uzaklaştılar, zaten biz önceleri hiçbir şeye tapmıyorduk”, diyecekler.İşte Allah kâfirleri böyle şaşırtır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 74-Allah’tan başkaları?” Diyecekler ki: “Onlar bizden uzaklaşıp gittiler. Daha doğrusu biz bundan Önce bir şeye ibadet etmiyormuşuz!” İşte Allah kafirleri böyle şaşkınlaştırır. |
Süleyman Ateş | 74. Allah’tan başka (taptıklarınız)?” Diyecekler ki: “Bizden (uzaklaşıp) kayboldular; hayır, meğer biz önceden hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız hiçbir şey değilmiş)!” İşte Allah, kafirleri böyle şaşırtır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 74 “Allah’ın berisinden taptıklarınız nerede?” Diyecekler ki: “Bizden uzaklaşıp kayboldular. Doğrusu biz, daha önce hiçbir şeye yakarmıyormuşuz.” Allah, inkâr edenleri işte böyle saptırır. |
Ali Bulaç | 75- İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır. |
Diyanet Vakfı | 75. Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 75-Bunun sebebi şudur. Çünkü siz, yeryüzünde haksızlıkla seviniyordunuz ve çünkü güveniyordunuz. |
Süleyman Ateş | 75. Bu durum, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve bölürlenmenizden ötürüdür. |
Yaşar Nuri Öztürk | 75 Bütün bunlar, yeryüzünde haksız yere sevinç şımarıklığına düşmeniz, kasılıp kabarmanız yüzündendir. |
Ali Bulaç | 76- İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür. |
Diyanet Vakfı | 76. İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin dönüp gidecekleri yer ne çirkindir! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 76-Girin cehennemin kapılarından, içlerinde ebedi kalmak üzere. Bak o kibirlenenlerin yeri, ne çirkindir! |
Süleyman Ateş | 76. Cehennemin kapılarından girin, orada ebedi kalacaksınız. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür! |
Yaşar Nuri Öztürk | 76 Girin cehennemin kapılarından; uzun süre kalacaksınız içeride. Kibirlenenlerin barınağı ne de kötüymüş! |
Ali Bulaç | 77- Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah’ın va’di haktır. Sonunda ya onlara va’dettiğimiz (azab)in bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar bize döndürülecekler. |
Diyanet Vakfı | 77. Onun için (Resûlüm), sen sabret! Şüphesiz Allah’ın vâdi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 77-Onun için, sabret. Allah’ın va’di gerçektir, mutlaka olacaktır. Artık onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni kendimize alsak da onlar mutlaka döndürülüp Bize getirileceklerdir. |
Süleyman Ateş | 77. Sabret, Allah’ın sözü gerçektir. Onları tehdidettiğimiz şeylerin bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. (Sonunda) onlar bize döndürülecklerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 77 Sen sabret! Çünkü Allah’ın vaadi haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını belki sana gösteririz, belki de seni vefat ettiririz. Sonunda onlar bize döndürülecekler. |
Ali Bulaç | 78- Andolsun, biz senden önce elçiler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve kimini anlatmadık. Herhangi bir elçiye, Allah’ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir. Allah’ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır. |
Diyanet Vakfı | 78. Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiçbir peygamber Allah’ın izni olmaksızın herhangi bir âyeti kendiliğinden getiremez. Allah’ın emri gelince de hak uygulanır ve o zaman bâtılı seçenler hüsrana uğrayacaklardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 78-Andolsun ki, Biz senin önünden nice peygamberler gönderdik; onlardan kimin! sana ayıttık, kimin! ayıtmadık (anlatmadık). Hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah’ın emri gelince de hak yerine getirilir ve ba,tıl bir dava peşinde koşanlar, işte hüsrana burada düştüler. |
Süleyman Ateş | 78. Andolsun biz, senden önce de elçiler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah’ın izni olmadan bir mu’cize getiremez. Allah’ın emri geldiği zaman hak yerine getirilir ve işte o zaman (Allah’ın ayetlerini) boşaçıkarmağa uğraşanlar, hüsrana uğrarlar.* |
Yaşar Nuri Öztürk | 78 Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik. Hiçbir resulün, Allah’ın izni olmaksızın herhangi bir mucize getirmesi söz konusu olamaz. Allah’ın emri geldiğinde, hakla hükmedilir ve gerçeği hükümsüz kılmaya çalışanlar orada hüsrana uğrarlar. |
Ali Bulaç | 79- Allah O’dur ki, kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size (bir yarar olmak üzere) davarları var etti. |
Diyanet Vakfı | 79. Allah, kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 79-Allah O’dur ki, sizin için o yumuşak başlı hayvanları yaratmıştır. Onlardan binit edinesiniz diye; onlardan yersiniz de. |
Süleyman Ateş | 79. Allah’tır ki kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size hayvanları yarattı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 79 Bir kısmından binek edinesiniz, bir kısmından yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratan, O Allah’tır. |
Ali Bulaç | 80- Onlarda sizin için yararlar vardır. Onların üstünde göğüslerinizde olan bir hacete (ihtiyaca ve arzuya) ulaşırsınız; onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız. |
Diyanet Vakfı | 80. Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Gönüllerinizdeki bir arzuya, onlara binerek ulaşırsınız. Onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 80-Size onlardan daha bir çok yararlar vardır. Ayrıca onların üzerinde sinelerinizdeki bir arzuya erişesiniz diye, hem onların üzerinde hem de gemilerin üzerinde taşınırsınız. |
Süleyman Ateş | 80. Onlarda sizin için (sütleri, derileri, tüyleri gibi daha birçok) faydalar var. Onların üstünde gönüllerinizdeki arzuya erersiniz; onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 80 O hayvanlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Onları binek yaparak, gönüllerinizdeki arzuya ulaşırsınız. Hem onlar üzerinde hem gemiler üzerinde taşınırsınız. |
Ali Bulaç | 81- Size kendi ayetlerini gösteriyor; artık Allah’ın ayetlerinden hangisini inkar ediyorsunuz? |
Diyanet Vakfı | 81. Allah size âyetlerini gösteriyor. Şimdi, Allah’ın âyetlerinden hangisini inkâr edersiniz? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 81-Ve size ayetlerini gösterir, şimdi Allah’ın ayetlerinin hangisini inkar edersiniz? |
Süleyman Ateş | 81. (Allah) Size ayetlerini gösteriyor. Allah’ın ayetlerinden hangisini inkar ediyorsunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 81 Allah size ayetlerini gösteriyor. Allah’ın ayetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz? |
Ali Bulaç | 82- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha üstündüler. Fakat kazandıkları şeyler, (azaba karşı) onlara hiç bir şey sağlayamadı. |
Diyanet Vakfı | 82. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 82-Daha yeryüzünde bir gezip de bakmazlar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur? Onlar kendilerinden hem daha çok hem de kuvvetleri ve yeryüzündeki eserleri noktasından daha üstün idiler. Öyle iken o elde ettikleri şeyler kendilerini kurtaramadı. |
Süleyman Ateş | 82. Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler? Onlar, bunlardan daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha sağlam idiler. Ama kazandıkları, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 82 Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonu nice olmuş diye bakmıyorlar mı? Öncekiler bunlardan sayıca daha çok, kuvvetçe daha zorlu ve yeryüzündeki eserler bakımından daha üstün idiler. Ama kazanmış oldukları şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. |
Ali Bulaç | 83- Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, yanlarındaki bilgi dolayısıyla sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşatıverdi. |
Diyanet Vakfı | 83. Peygamberleri onlara apaçık bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan (beşeri) bilgiye güvendiler (onu alaya aldılar). Alaya aldıkları şey kendilerini boğuverdi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 83-Çünkü onlara peygamberleri açık delillerle geldiği zaman, kendilerinde bulunan ilme güvendiler de alay enikleri şey kendilerini kuşatıverdi. |
Süleyman Ateş | 83. Elçileri onlara açık kanıtlar getirince, yanlarında bulunan bilgi ile sevin(ip övün)düler (peygamberlerin getirdikleri bilgiye değer vermediler, onlarla alay ettiler). Sonunda alay edegeldikleri şey, kendilerini kuşatıverdi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 83 Resulleri onlara açık-seçik beyyineler getirdiklerinde, onlar, yanlarındaki bilgiyle sevinip övündüler. Ve alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıverdi. |
Ali Bulaç | 84- Dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: ‘Bir olan Allah’a iman ettik ve O’na şirk koştuğumuz şeyleri de inkar ettik.’ |
Diyanet Vakfı | 84. Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Allah’a inandık ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik, derler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 84-O zaman hışmımızı gördüklerinde: “Allah’ın birliğine inandık ve ona ortak koştuğumuz şeyleri inkar ettik!” dediler. |
Süleyman Ateş | 84. Ne zaman ki hışmımızı gördüler: “Tek Allah’a inandık ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkar ettik.” dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 84 Hışmımızı gördüklerinde, “Allah’a, yalnızca O’na inandık, O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik.” dediler. |
Ali Bulaç | 85- Ama Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiç bir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah’ın kulları arasında sürüp-giden sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır. |
Diyanet Vakfı | 85. Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah’ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 85-Dediler ama, hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah’ın kulları hakkındaki süregelen kanunu (bu), işte hüsrana bu noktada düştü kafirler! |
Süleyman Ateş | 85. Fakat hışmımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir fayda sağlamadı. Allah’ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan yasası budur. İşte o zaman kafirler ziyana uğramışlardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 85 Ne var ki, şiddetimizi gördüklerinde, ettikleri iman kendilerine yarar sağlamadı. Allah’ın, kulları hakkında işleyip duran yolu-yöntemidir bu. İnkârcılar orada hüsrana uğradılar. |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Mü’min suresi – Karşılaştırmalı meal