Mürselat suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
MÜRSELAT SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismillahirrahmanirrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun; |
Diyanet Vakfı | l. Yemin olsun, (iyiliklerle) birbiri peşinden gönderilenlere; |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1 -Andolsun iyilik yapılması için (o birbiri ardınca) gönderilenlere, |
Süleyman Ateş | 1. Andolsun; birbiri ardınca gönderilenlere, |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Yemin olsun, o art arda gönderilenlere/meleklere/rüzgârlara/vahyin bölümlerine/kalplere inen doğuşlara, |
Ali Bulaç | 2- Derken kökünden koparıp savuranlara. |
Diyanet Vakfı | 2. Şiddetle eserek (zararlıları) savurup atanlara; |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-büküp devirenlere, |
Süleyman Ateş | 2. Esip savuranlara, |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 Esip de büküp devirenlere, |
Ali Bulaç | 3- Yaydıkça yayanlara. |
Diyanet Vakfı | 3. (Hakikat ve hayırları) yaydıkça yayanlara; |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-neşrederek yayanlara, |
Süleyman Ateş | 3. Yaydıkça yayanlara, |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Dağıtıp yayanlara/diriltip harekete getirenlere, |
Ali Bulaç | 4- Böylece ayırdıkça ayıranlara, |
Diyanet Vakfı | 4. (Hak ile batılı) birbirinden iyice ayıranlara; |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-(gerçek ile batılı) seçip ayıranlara, |
Süleyman Ateş | 4. Ayırdıkça ayıranlara, |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Gerektiği şekilde ayıranlara, |
Ali Bulaç | 5- Zikr (vahy, öğüt) bırakanlara; |
Diyanet Vakfı | 5. Öğüt telkin edenlere; |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-sonra bir öğüt bırakanlara, |
Süleyman Ateş | 5. Öğüt bırakanlara: |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 Öğüt ulaştıranlara/Kur’an’ı ulaştıranlara, |
Ali Bulaç | 6- Özür (suçu, eksikliği ortadan kaldırmak) veya uyarmak için. |
Diyanet Vakfı | 6. (Allah’a yönelenleri) arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-gerek mazur kılmak gerekse uyarmak için olsun, |
Süleyman Ateş | 6. Özür yahut uyarmak için. |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Özür yahut uyarı için, |
Ali Bulaç | 7- Şüphesiz, size vaadedilen gerçekleşecektir. |
Diyanet Vakfı | 7. Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-elbette size va’d olunan şey muhakkak meydana gelecektir. |
Süleyman Ateş | 7. (Bunlara andolsun) Ki size va’dedilen, mutlaka olacaktır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Ki size duyurulmuş olan mutlaka gerçekleşecektir. |
Ali Bulaç | 8- Yıldızlar ‘örtülüp (ışıkları) silindiği’ zaman, |
Diyanet Vakfı | 8. Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-Hani o yıldızlar silindiği vakit. |
Süleyman Ateş | 8. Yıldızlar(ın ışığı) silindiği zaman, |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Yıldızlar silinip süpürüldüğünde, |
Ali Bulaç | 9- Gök yarıldığı zaman |
Diyanet Vakfı | 9. Gökkubbe yarıldığı zaman, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-o gök kubbe açıldığı vakit, |
Süleyman Ateş | 9. Gök yarıldığı zaman, |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 Gök yarıldığında, |
Ali Bulaç | 10- Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman, |
Diyanet Vakfı | 10.Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman , |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-dağlar savrulduğu vakit, |
Süleyman Ateş | 10. Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Dağlar un-ufak edilip savrulduğunda, |
Ali Bulaç | 11- Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman |
Diyanet Vakfı | 11.Peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-peygamberler bekleme yerlerine vardırıldığı vakit (kıyamet günü), |
Süleyman Ateş | 11. Elçilere vakit belirlendiği zaman: |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 Resuller vakte bağlandığında, |
Ali Bulaç | 12- (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti? |
Diyanet Vakfı | 12. (Bu alâmetler) hangi vakte ertelenmiştir? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-bunlar hangi güne ertelenmiştir? |
Süleyman Ateş | 12. Ertelenmiş oldukları gün için, |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 Hangi gün için vakte bağlandılar? |
Ali Bulaç | 13- (Mü’mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için. |
Diyanet Vakfı | 13. Ayırım gününe. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-Ayırım gününe! |
Süleyman Ateş | 13. Yani hüküm günü için. |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 Ayrım ve hüküm günü için. |
Ali Bulaç | 14- Bu ayırma gününü sana ne bildirdi? |
Diyanet Vakfı | 14. (Resûlüm!) Ayırım gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-Ayırım gününün ne olduğunu bilir misin? |
Süleyman Ateş | 14. Hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin? |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 Ayrım ve hüküm gününü sana bildiren nedir? |
Ali Bulaç | 15- O gün, yalanlayanların vay haline. |
Diyanet Vakfı | 15. O gün (Peygamber’i ve ahireti) yalan sayanların vay haline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-O gün yalan diyenlerin vay haline! |
Süleyman Ateş | 15. Yalanlayanların vay haline o gün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 Yalanlayanların vay haline o gün! |
Ali Bulaç | 16- Biz, öncekileri helak etmedik mi? |
Diyanet Vakfı | 16. Biz, (bunlar gibi inkârcı olan) öncekileri helâk etmedik mi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-Önceki toplulukları helak etmedik mi? |
Süleyman Ateş | 16. Öncekileri helak etmedik mi? |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 Öncekileri helâk etmedik mi? |
Ali Bulaç | 17- Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz. |
Diyanet Vakfı | 17. Sonra arkadakileri de onların ardına takacağız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Sonra arkalarına takacağız geridekileri! |
Süleyman Ateş | 17. Sonra geridekileri de onların ardına takarız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Sonra, geriden gelenleri de onların peşlerine takarız. |
Ali Bulaç | 18- İşte biz, suçlu-günahkarlara böyle yapıyoruz. |
Diyanet Vakfı | 18. İşte biz suçlulara böyle yaparız! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-Biz suçluları öyle yaparız! |
Süleyman Ateş | 18. Suçlulara böyle yaparız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Biz, suçlulara işte böyle yaparız. |
Ali Bulaç | 19- O gün, yalanlayanların vay haline. |
Diyanet Vakfı | 19. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-O gün yalan diyenlerin vay haline! |
Süleyman Ateş | 19. (Hakkı) yalanlayanların vay haline o gün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 Yalanlayanların o gün vay haline! |
Ali Bulaç | 20- Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı? |
Diyanet Vakfı | 20. (Ey insanlar!) Biz sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-Yaratmadık mı sizi hor bir sudan? |
Süleyman Ateş | 20. Sizi adi bir sudan yaratmadık mı? |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Sizi basit bir sudan yaratmadık mı? |
Ali Bulaç | 21- Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. |
Diyanet Vakfı | 21. İşte o suyu, sağlam bir yere yerleştirdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Onu güvenli bir yere (rahme) koyduk. |
Süleyman Ateş | 21. Onu sağlam bir karar yerine koyduk. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 Onu dayanıklı karargâhta tuttuk. |
Ali Bulaç | 22- Belli bir süreye kadar; |
Diyanet Vakfı | 22. Belli bir süreye kadar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-Belirli bir vakte değin! |
Süleyman Ateş | 22. Belli bir süreye kadar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Bilinen bir ölçüye/süreye kadar. |
Ali Bulaç | 23- İşte (buna) güç yetirdik. Demek ki, biz ne güzel güç yetirenleriz. |
Diyanet Vakfı | 23. Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-Demek ki ölçmüşüz, demek ki Biz ne güzel güçlüleriz. |
Süleyman Ateş | 23. Biçimlendirdik. Ne güzel biçim vereniz Biz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Bir ölçüyle yaptık. Ne güzel ölçü koyanlarız biz! |
Ali Bulaç | 24- O gün, yalanlayanların vay haline. |
Diyanet Vakfı | 24. O gün (hakikatleri) yalan sayanların vayhaline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-O gün yalan diyenlerin vay haline! |
Süleyman Ateş | 24. Yalanlayanların vay haline o gün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 Vay başına o gün, yalanlayanların! |
Ali Bulaç | 25- Yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı? |
Diyanet Vakfı | 25. Biz, yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı? |
Süleyman Ateş | 25. Arz’ı toplanma yeri yapmadık mı?; |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Yeri, bir toplanma zemini yapmadık mı? |
Ali Bulaç | 26- Dirilere ve ölülere. |
Diyanet Vakfı | 26. Dirilere ve ölülere . |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-Gerek diriler gerekse ölüler için. |
Süleyman Ateş | 26. Diriler ve ölüler için. |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 Diriler bakımından da ölüler bakımından da. |
Ali Bulaç | 27- Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi? |
Diyanet Vakfı | 27. Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik.. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-Ve orada, oturaklı yumru yumru dağlar oturtup size tatlı su sunmadık mı? |
Süleyman Ateş | 27. Orada yüksek yüksek dağlar meydana getirmedik mi? Ve size tatlı su(lar) içirmedik mi? |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 Orada oturaklı, başını yücelere kaldırmış dağlar oluşturduk. Ve size tatlı bir su içirdik. |
Ali Bulaç | 28- O gün, yalanlayanların vay haline. |
Diyanet Vakfı | 28. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-O gün yalan diyenlerin vay haline! |
Süleyman Ateş | 28. Yalanlayanların vay haline o gün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
Ali Bulaç | 29- Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin. |
Diyanet Vakfı | 29. (İnkârcılara o gün şöyle denilir:) yalan sayageldiğiniz azaba doğru gidin! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-Haydi boşalıp (gidin) o yalan dediğinize. |
Süleyman Ateş | 29. Haydi yalanladığınız(azab)a gidin! |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 Haydi, yalanlamakta olduğunuz şeye gidin! |
Ali Bulaç | 30- Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin. |
Diyanet Vakfı | 30. Üç kola ayrılmış,bir gölgeğe gidin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-haydi boşalın (gidin) bir üç çatallı (üç kola ayrılmış) gölgeye; |
Süleyman Ateş | 30. Üç dallı bir gölgeye gidin.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Haydi, üç çatallı gölgeye gidin! |
Ali Bulaç | 31- Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur. |
Diyanet Vakfı | 31. Ki ne gölgelendiren ne de alevden koruyandır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-ne gölgelendirir, ne de alevden korur. |
Süleyman Ateş | 31. Ki ne gölgelendirir, ne de alevden korur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 Ne gölgelendirir ne alevden korur. |
Ali Bulaç | 32- Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar. |
Diyanet Vakfı | 32. O, saray gibi kocaman kıvılcım saçar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Çünkü o öyle kıvılcımlar atar ki, her biri bir saray gibi. |
Süleyman Ateş | 32. O, kütük gibi kıvılcım(lar) saçar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 Gerçekten o, köşke benzer kıvılcımlar saçar. |
Ali Bulaç | 33- Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir. |
Diyanet Vakfı | 33. Her bir kıvılcım, sanki birer sarı deve gibidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-Sanki sarı hopalar (erkek develer) gibi. |
Süleyman Ateş | 33. (Saçtığı) kıvılcım, sanki sarı bir halattır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 O kıvılcım sanki sarımtırak bir halat/bir deve kervanı/bakırdan bir ip gibidir. |
Ali Bulaç | 34- O gün, yalanlayanların vay haline. |
Diyanet Vakfı | 34. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-gün yalan diyenlerin vay haline! |
Süleyman Ateş | 34. Yalanlayanların vay haline o gün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
Ali Bulaç | 35- Bu, onların konuşamayacakları bir gündür. |
Diyanet Vakfı | 35. Bu, (kâfirlerin) konuşamayacağı bir gündür. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-Bugün onların nutukları tutulacağı gündür. |
Süleyman Ateş | 35. Bu, konuşamayacakları gündür. |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 Konuşamayacakları gündür bu! |
Ali Bulaç | 36- Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez. |
Diyanet Vakfı | 36. Onlara izin de verilmez ki (sözde) mazeretlerini beyan etsinler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-İzin de verilmez ki, özür dileyeler! |
Süleyman Ateş | 36. Kendilerine izin de verilmez ki özür dilesinler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 İzin verilmez ki onlara özür dilesinler. |
Ali Bulaç | 37- O gün, yalanlayanların vay haline. |
Diyanet Vakfı | 37. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-O gün yalan diyenlerin vay haline! |
Süleyman Ateş | 37. Yalanlayanların vay haline o gün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
Ali Bulaç | 38- Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri ‘bir arada topladık.’ |
Diyanet Vakfı | 38. (O zaman şöyle denir:) Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 38-İşte bu o ayırt etme günüdür; topladık sizi ve öncekileri; |
Süleyman Ateş | 38. İşte bu, hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 Ayırma günüdür bu! Sizinle öncekileri bir yere topladık. |
Ali Bulaç | 39- Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, hemen bana karşı kurun. |
Diyanet Vakfı | 39. (Azaptan kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 39-Bir fenniniz (çareniz) varsa beni atlatın! |
Süleyman Ateş | 39. Eğer (kurtulmak için yapacağınız) bir hileniz varsa bana hile yapın (da beni atlatın). |
Yaşar Nuri Öztürk | 39 Eğer bir hileniz/bir tuzağınız varsa, hadi hile yapıp tuzak kurun bana! |
Ali Bulaç | 40- O gün, yalanlayanların vay haline. |
Diyanet Vakfı | 40. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 40-O gün yalan diyenlerin vay haline! |
Süleyman Ateş | 40. Yalanlayanların vay haline o gün!* |
Yaşar Nuri Öztürk | 40 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
Ali Bulaç | 41- Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadır; |
Diyanet Vakfı | 41. Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 41-Şüphesiz ki takva sahipleri gölgeliklerde pınar başlarında |
Süleyman Ateş | 41. Korunanlar ise gölgeler altında, çeşme başındadırlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 41 Takvaya sarılanlar gölgeler altında, su kaynaklarındadır. |
Ali Bulaç | 42- Ve canlarının çekip-arzu ettiği meyveler (arasındadırlar). |
Diyanet Vakfı | 42. Canlarının çektiği çeşit çeşit meyveler arasındadırlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 42-ve canlarının istediğinden meyveler içindedirler. |
Süleyman Ateş | 42. Gönüllerinin çektiği meyvalar içindedirler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 42 Canlarının çektiği meyvelerle yanyanadırlar. |
Ali Bulaç | 43- Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için. |
Diyanet Vakfı | 43. (Kendilerine:) “İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi âfiyetle yeyin için” (denir). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 43-“Yaptığınız işlere karşılık yiyin, için; afiyet olsun!” |
Süleyman Ateş | 43. Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için! |
Yaşar Nuri Öztürk | 43 “Yapıp ürettiklerinize karşılık olarak afiyetle yiyip için.” |
Ali Bulaç | 44- Elbette biz, ‘iyi ve güzel’ davrananları işte böyle ödüllendiririz. |
Diyanet Vakfı | 44. İşte, biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 44-İşte Biz güzellik yapanları böyle karşılarız! |
Süleyman Ateş | 44. Biz, güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 44 İşte böyle ödüllendiririz biz, güzellikler sergileyenleri! |
Ali Bulaç | 45- O gün, yalanlayanların vay haline. |
Diyanet Vakfı | 45. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 45-O gün yalan diyenlerin vay haline! |
Süleyman Ateş | 45. Yalanlayanların vay haline o gün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 45 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
Ali Bulaç | 46- (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz yararlanın. Çünkü siz, suçlu-günahkar kimselersiniz. |
Diyanet Vakfı | 46. (Ey inkârcılar!) Yeyiniz, (dünyadan) faydalanınız biraz! Gerçek şu ki, sizler suçlusunuz! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 46-Kısa bir süre yiyin, zevkedin! Çünkü suçlularsınız! |
Süleyman Ateş | 46. Yeyin, azıcık sefa sürün, siz suçlularsınız! |
Yaşar Nuri Öztürk | 46 Yiyin ve birazcık nimetlenin. Suçlularsınız siz. |
Ali Bulaç | 47- O gün, yalanlayanların vay haline. |
Diyanet Vakfı | 47. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 47-O gün yalan diyenlerin vay haline! |
Süleyman Ateş | 47. Yalanlayanların vay haline o gün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 47 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
Ali Bulaç | 48- Onlara: ‘Rüku edin’ denildiği zaman, rüku etmezler. |
Diyanet Vakfı | 48. Onlar, kendilerine: “Allah’ın huzurunda eğilin!” denildiği vakit eğilmezler: |
Elmalılı Hamdi Yazır | 48-(Yerken, içerken de) onlara “Rüku edin!” denildiği zaman, rüku etmezler. |
Süleyman Ateş | 48. Onlara: “Rüku’ edin” dendiği zaman rüku’ etmezler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 48 Onlara, “rukû’ edin!” dendiğinde rukû etmezler. |
Ali Bulaç | 49- O gün, yalanlayanların vay haline. |
Diyanet Vakfı | 49. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 49-O gün yalan diyenlerin vay haline! |
Süleyman Ateş | 49. Yalanlayanların vay haline o gün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 49 Vay haline o gün, yalanlayanların. |
Ali Bulaç | 50- Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar? |
Diyanet Vakfı | 50. Onlar artık bundan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 50-Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar? |
Süleyman Ateş | 50. Onlar bun(a inanmadık)dan sonra hangi hadise (söze) inanacaklar? |
Yaşar Nuri Öztürk | 50 Artık bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler? |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Mürselat suresi – Karşılaştırmalı meal