Nebe suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
NEBE SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismillahirrahmanirrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar? |
Diyanet Vakfı | l. Birbirlerine neyi soruyorlar? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Neden soruşuyorlar? |
Süleyman Ateş | 1. Birbirlerine hangi şeyden soruyorlar? |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Hangi şeyden sorup duruyorlar birbirlerine? |
Ali Bulaç | 2- O büyük haberi mi? |
Diyanet Vakfı | 2. O büyük haberden mi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-O büyük peygamberlik haberinden |
Süleyman Ateş | 2. O büyük haberden mi? |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 O büyük haberden mi? |
Ali Bulaç | 3- Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler. |
Diyanet Vakfı | 3. (İnanıp inanmamakta) ayrılığa düşmektedirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-ki Onlar onda görüş ayrılığına düşüyorlar. |
Süleyman Ateş | 3. Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Ki onda tartışma içindedirler. |
Ali Bulaç | 4- Hayır; pek yakında bileceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 4. Hayır! Anlayacaklar! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Hayır, ileride bilecekler! |
Süleyman Ateş | 4. Hayır (dedikleri gibi değil), yakında bilecekler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Hayır, sandıkları gibi değil! Yakında bilecekler. |
Ali Bulaç | 5- Yine hayır; pek yakında bileceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 5. Yine hayır! Onlar anlayacaklar! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-Hayır, hayır, ileride bilecekler! |
Süleyman Ateş | 5. Sonra hayır (dedikleri gibi değil), yakında bilecekler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 Hayır, hayır! Düşündükleri gibi değil, yakında bilecekler. |
Ali Bulaç | 6- Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? |
Diyanet Vakfı | 6. Biz yeryüzünü bir döşek, yapmadık mı? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-Biz, yeryüzünü bir döşek yapmadık mı? |
Süleyman Ateş | 6. Yapmadık mı biz, Arzı bir beşik, |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Biz bu yeryüzünü bir beşik yapmadık mı? |
Ali Bulaç | 7- Dağları da birer kazık? |
Diyanet Vakfı | 7. Dağları da birer kazık . |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-Dağları da birer kazık (yapmadık mı)? |
Süleyman Ateş | 7. Dağları birer kazık? |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Dağları birer kazık yapmadık mı? |
Ali Bulaç | 8- Sizi çift çift yarattık. |
Diyanet Vakfı | 8. Sizi çifter çifter yarattık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-Sizleri çift çift yarattık. |
Süleyman Ateş | 8. Ve sizi çift çift yarattık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Sizleri çiftler olarak yarattık. |
Ali Bulaç | 9- Uykunuzu bir dinlenme yaptık. |
Diyanet Vakfı | 9. Uykunuzu bir dinlenme kıldık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-Uykunuzu bir dinlenme yaptık. |
Süleyman Ateş | 9. Uykunuzu dinlenme yaptık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 Sizin uykunuzu bir dinlenme/bir rahatlama/bir tür ölüm yaptık. |
Ali Bulaç | 10- Geceyi bir örtü yaptık. |
Diyanet Vakfı | 10. Geceyi bir örtü yaptık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-Geceyi bir örtü yaptık. |
Süleyman Ateş | 10. Geceyi (sizi sarıp örten) bir giysi yaptık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Geceyi bir giysi yaptık. |
Ali Bulaç | 11- Gündüzü bir geçim-vakti kıldık. |
Diyanet Vakfı | 11. Gündüzü de çalışıp kazanma zamanı kıldık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-Gündüzü bir geçim vakti yaptık. |
Süleyman Ateş | 11. Gündüzü de geçim zamanı yaptık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 Gündüzü, geçim için çalışma zamanı yaptık. |
Ali Bulaç | 12- Üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik. |
Diyanet Vakfı | 12. Üstünüzde yedi kat sağlam göğü bina ettik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-Üstünüze yedi sağlam bina (gök) çattık. |
Süleyman Ateş | 12. Üstünüzde yedi sağlam (gök) bina ettik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 Üstünüzde yedi sağlam/aşınmaz kurduk. |
Ali Bulaç | 13- Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık. |
Diyanet Vakfı | 13. (Orada) alev alev yanan bir kandil yarattık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-İçlerine parıl parıl parlayan bir kandil astık. |
Süleyman Ateş | 13. Ve (orada) parıl parıl parlayan bir lamba yarattık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 Bir de parıl parıl parlayan kandil yerleştirdik. |
Ali Bulaç | 14- Sıkıp suyu çıkaran (bulut)lardan ‘bardaktan boşanırcasına su’ indirdik. |
Diyanet Vakfı | 14. Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl akan sular indirdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-O yoğun bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik. |
Süleyman Ateş | 14. Sıkışan(bulut)lardan şarıl şarıl su indirdik, |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 Sıkarak su çıkaranlardan şarıl şarıl bir su indirdik, |
Ali Bulaç | 15- Bununla taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diye. |
Diyanet Vakfı | 15. Size tohumlar, bitkiler,yetiştirmek için |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-Onunla taneler ve otlar çıkaralım diye. |
Süleyman Ateş | 15. Ki onunla çıkaralım: Dane(ler), bitki(ler), |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 Ki çıkaralım onlardan dâneler ve otlar; |
Ali Bulaç | 16- Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de. |
Diyanet Vakfı | 16. Ve ağaçları(birbirine) sarmaş dolaş bahçeler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-Ve sarmaş dolaş bağlar bahçeler. |
Süleyman Ateş | 16. Ve (ağaçları) birbirine sarmaş dolaş bahçeler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 Ve içiçe girmiş bağlar-bahçeler. |
Ali Bulaç | 17- Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir. |
Diyanet Vakfı | 17. Şüphesiz hüküm günü vakit olarak belirlenmiştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Şüphesiz ki, o fasıl (kıyamet) günü belirlenmiş bir vakit olmuştur. |
Süleyman Ateş | 17. Muhakkak ki (haklının, haksızın ayırdedileceği) hüküm günü, belirlenmiş bir vakittir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Hiç kuşkusuz, o ayırma ve hüküm günü kesin olarak belirlenmiştir. |
Ali Bulaç | 18- Sur’a üfürüleceği gün, artık dalga dalga geleceksiniz. |
Diyanet Vakfı | 18. Sûr’a üflendiği gün, bölük bölük Allah’a gelirsiniz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-Sur’a üfürüldüğü gün, bölük bölük gelirsiniz! |
Süleyman Ateş | 18. O gün Sur’a üflenir, bölük bölük gelirsiniz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Sûra üfürüldüğü gün, bölükler halinde geleceksiniz. |
Ali Bulaç | 19- O sırada gök açılmış ve kapı kapı olmuştur. |
Diyanet Vakfı | 19. Gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur; |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-Gökde açılmış, kapılar oluşmuştur. |
Süleyman Ateş | 19. Gök açılmış, kapı kapı olmuştur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 Gök açılmış, kapı kapı oluvermiştir. |
Ali Bulaç | 20- Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir. |
Diyanet Vakfı | 20. Dağlar yürütülür, serap haline gelir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-Dağlar yürütülmüş, bir serap olmuştur. |
Süleyman Ateş | 20. Dağlar yürütülmüş, bir serab olmuştur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Dağlar yürütülmüş, bir serap oluvermiştir. |
Ali Bulaç | 21- Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir. |
Diyanet Vakfı | 21. Şüphesiz, cehennem pusuda beklemektedir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Şüphesiz, cehennem bir gözetleme yeri olmuştur. |
Süleyman Ateş | 21. Cehennem de gözetleme yeri olmuş(suçluları gözetleyip durmakta)dır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 Cehennem, bir gözetleme yeri olmuştur. |
Ali Bulaç | 22- Taşkınlık edip-azanlar için son varış yeridir. |
Diyanet Vakfı | 22. Azgınların barınacağı yerdir (cehennem). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-Azgınlara bir barınak olmuştur. |
Süleyman Ateş | 22. Azgınların varacağı yerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Azgınlar için bir barınak. |
Ali Bulaç | 23- Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır. |
Diyanet Vakfı | 23. (Azgınlar) orada çağlar boyu kalacaklar , |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-İçinde devirlerce kalacaklardır. |
Süleyman Ateş | 23. Orada çağlar boyu kalacalardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Devirlerce kalacaklardır içinde. |
Ali Bulaç | 24- Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek. |
Diyanet Vakfı | 24. Orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir içecek tatmazlar, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de bir içecek. |
Süleyman Ateş | 24. Orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tadarlar, |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 Ne bir serinlik tadacaklar ne de bir içecek. |
Ali Bulaç | 25- Kaynar sudan ve irinden başka. |
Diyanet Vakfı | 25. Kaynar su ve irin (tadarlar). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-Yalnızca bir kaynar su ve irin. |
Süleyman Ateş | 25. Yalnız kaynar su ve irin (içerler); |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Sadece kaynar su, atık su, |
Ali Bulaç | 26- (İşlediklerine karşılık) Uygun-denk bir ceza olarak, |
Diyanet Vakfı | 26. Ancak (dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-Yaptıklarına tamamen uygun bir ceza olarak. |
Süleyman Ateş | 26. Yaptıklarına uygun bir ceza olarak. |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 Çok uygun bir karşılık olarak. |
Ali Bulaç | 27- Doğrusu onlar, hesaba çekileceklerini ummuyorlardı. |
Diyanet Vakfı | 27. Çünkü onlar hesap gününü (geleceğini) ummazlardı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-Çünkü onlar, hiçbir hesap ummazlardı. |
Süleyman Ateş | 27. Çünkü onlar bir hesap (görüleceğini) ummuyorlardı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 Doğrusu onlar böyle bir hesap ummuyorlardı. |
Ali Bulaç | 28- Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı. |
Diyanet Vakfı | 28. Bizim âyetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-Ayetlerimize yalan diye diye tam bir yalancı olmuşlardı. |
Süleyman Ateş | 28. Ayetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 Ayetlerimizi pervasızca yalanlamışlardı. |
Ali Bulaç | 29- Oysa biz, her şeyi yazıp saymışızdır. |
Diyanet Vakfı | 29. Biz ise her şeyi bir kitapta sayıp yazmışızdır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-Biz ise her şeyi sayıp bir kitaba geçirmişiz. |
Süleyman Ateş | 29. Biz de her şeyi sayıp yazmıştık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 Oysaki biz, her şeyi iyiden iyiye sayıp kitaplaştırmıştık. |
Ali Bulaç | 30- Şimdi tadın. Size artık azabtan başkasını arttırmayacağız; |
Diyanet Vakfı | 30. Tadın! Bundan sonra yalnızca azabınızı arttıracağız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-Artık tadın! Artık, azabınızı artırmaktan başka birşey yapacak değiliz! |
Süleyman Ateş | 30. Şimdi tadın (yaptıklarınızın tadını), artık size azabdan başka bir şey artırmayacağız! So taste (of that which ye have earned). No increase do We give you save of torment. |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 “Hadi, tadıverin! Size azaptan başka bir şey asla artırmayacağız.” |
Ali Bulaç | 31- Gerçek şu ki, muttakiler için ‘bir kurtuluş ve mutluluk’ vardır. |
Diyanet Vakfı | 31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-Şüphesiz, takva sahipleri için bir kurtuluş ve murada erme var |
Süleyman Ateş | 31. Korunanlar için de başarı ödülü vardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 Takva sahipleri için bir kurtuluş ve bir zafer vardır. |
Ali Bulaç | 32- Nice bahçeler ve üzüm bağları. |
Diyanet Vakfı | 32. Bahçeler,bağlar, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Bahçeler var, bağlar var. |
Süleyman Ateş | 32. Bahçeler, bağlar, |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 Sulak bahçeler, bağlar, üzümler, |
Ali Bulaç | 33- Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar. |
Diyanet Vakfı | 33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-Turunç göğüslü yaşıt (kızlar) var. |
Süleyman Ateş | 33. Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar, |
Ali Bulaç | 34- Dopdolu kadehler. |
Diyanet Vakfı | 34. Ve içki dolu kâse(ler) . |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-Dopdolu bir kadeh var. |
Süleyman Ateş | 34. Ve dolu kadeh(ler). |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 Dopdolu kadehler vardır. |
Ali Bulaç | 35- İçinde, ne ‘boş ve saçma bir söz’ işitirler, ne bir yalan. |
Diyanet Vakfı | 35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-Orada ne boş bir laf işitirler ne de bir yalan isnadı. |
Süleyman Ateş | 35. Orada ne boş söz ne de yalan işitirler; |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 Orada ne bir boş söz duyarlar ne de bir yalan. |
Ali Bulaç | 36- Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu). |
Diyanet Vakfı | 36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-Rabbinden bir karşılık ki, yeter mi yeter! |
Süleyman Ateş | 36. Rabbinden bir karşılık, yeterli bir bağış olarak. |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 Rabbinden bir ödül, tam kıvamında bir bağış. |
Ali Bulaç | 37- Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan (Allah); O’na hitap etmeye güç yetiremezler. |
Diyanet Vakfı | 37. O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O, rahmândır. O gün insanlar O’na karşı konuşmaya yetkili değillerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir, Rahman’dır. O’na bir hitapta bulunma gücüne sahip olamazlar. |
Süleyman Ateş | 37. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, çok merhametli (Rab). O’nun (izni olmadan) huzurunda konuşamazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O! Rahman’dır. O’nun huzurunda söze cüret edemezler. |
Ali Bulaç | 38- Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman’ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir. |
Diyanet Vakfı | 38. Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahmân’ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar; konuşan da doğruyu söyler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 38-Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf saf kıyama duracakları gün, Rahman’ın izin verdiğinden başka hiç kimse konuşamaz; o da doğruyu konuşacaktır. |
Süleyman Ateş | 38. O gün Ruh ve melekler, sıra sıra dururlar. Ancak Rahman’ın izin verdiği konuşabilir, o da doğruyu söyler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 O gün, Rûh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman’ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler. |
Ali Bulaç | 39- İşte bu, hak gündür. Şu halde dileyen Rabbine bir dönüş yolu edinsin. |
Diyanet Vakfı | 39. İşte o, kesin olarak gelecek gündür. O halde dileyen Rabbine varan bir yol tutsun. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 39-O gün gerçektir, o halde dileyen Rabbine varacak bir yüz edinsin, bir yol tutsun! |
Süleyman Ateş | 39. İşte bu, hak günüdür. Artık dileyen, Rabbine varan bir yol tutar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 39 İşte budur hak olan gün! Artık dileyen, Rabbine varacak bir yol tutsun! |
Ali Bulaç | 40- Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan: ‘Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim’ diyecek. |
Diyanet Vakfı | 40. Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi: “Keşke toprak olsaydım!” diyecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 40-Çünkü Biz size yakın bir azabı ihtar ettik. O gün kişi ellerinin önceden gönderdiğine bakacak ve kafir ise: “Ah ne olurdu ben bir toprak olsaydım!” diyecektir. |
Süleyman Ateş | 40. Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. O gün kişi, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü işlere bakar ve kafir: “Keşke ben, toprak olsaydım!” der. |
Yaşar Nuri Öztürk | 40 Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. Bir gündedir ki o, kişi kendi ellerinin önden gönderdiğine bakar ve küfre sapan şöyle der: “Keşke toprak olsaydım!” |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Nebe suresi – Karşılaştırmalı meal