Şuara suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
ŞUARA SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismillahirrahmanirrrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Ta, Sin, Mim. |
Diyanet Vakfı | 1. Tâ. Sîn. Mîm. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Ta, Sin, Mim. |
Süleyman Ateş | 1. Ta sin mim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Tâ, Sîn, Mîm. |
Ali Bulaç | 2- Bunlar, apaçık olan Kitabın ayetleridir. |
Diyanet Vakfı | 2. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-Bunlar sana o apaçık Kitab’ın ayetleridir! |
Süleyman Ateş | 2. Şunlar o apaçık Kitabın ayetleridir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap’ın ayetleri… |
Ali Bulaç | 3- Onlar mü’min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?) |
Diyanet Vakfı | 3. (Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-Onlar iman etmeyecekler diye, neredeyse sen kendine kıyacaksın. |
Süleyman Ateş | 3. Herhalde sen, inanmıyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin! |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Onlar iman etmiyorlar diye kendini üzüntüden tüketir gibisin. |
Ali Bulaç | 4- Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir. |
Diyanet Vakfı | 4. Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Dilersek üzerlerine gökten bir ayet (mucize) indiriveririz de ona boyunları eğile kalır. |
Süleyman Ateş | 4. Dilesek onların üzerine gökten bir mu’cize indiririz de boyunları ona eğilir (inanırlar). |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Eğer istersek gökten üzerlerine bir mucize indiririz de boyunları onun önünde perişanlıkla eğilip kalır. |
Ali Bulaç | 5- Onlara Rahman (olan Allah) dan yeni bir uyarı gelmeyiversin, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler. |
Diyanet Vakfı | 5. Kendilerine, o çok esirgeyici Allah’tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-Bununla beraber Rahman’dan kendilerine yeni bir öğüt gelmiyor ki, ondan yüz çevirmiş olmasınlar. |
Süleyman Ateş | 5. Rahman’dan onlara hiçbir yeni Zikir (uyarı) gelmez ki, mutlaka ondan yüz çevirici olmasınlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 O Rahman’dan kendilerine söze bürünmüş yeni bir hatırlatma gelmeye dursun, ondan mutlaka yüz çevirirler. |
Ali Bulaç | 6- Gerçekten yalanladılar; fakat alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir. |
Diyanet Vakfı | 6. Üstelik (ona) “yalandır” derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-Evet, yalanlamaktalar; fakat onlara alay edip durdukları şeyin dehşet veren haberleri gelecektir. |
Süleyman Ateş | 6. Yalanladılar ama, alay edip durdukları şeyin haberleri, yakında kendilerine gelecektir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Yemin olsun, yalanladılar ama yakında gelecektir onlara alaya alıp durdukları şeyin haberleri. |
Ali Bulaç | 7- Yeryüzünde bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik. |
Diyanet Vakfı | 7. Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz onda her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişiz. |
Süleyman Ateş | 7. Yere bakmadılar mı orada her çeşit güzel çifti bitirmişiz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Bakmadılar mı yere, neler fışkırtmışız onda cömert ve bereketli her çiftten. |
Ali Bulaç | 8- Şüphesiz, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü’min değildirler. |
Diyanet Vakfı | 8. Şüphesiz bunlarda (Allah’ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-Şüphesiz ki, bunda mutlak bir ibret vardır; ama çoğu iman etmedi. |
Süleyman Ateş | 8. Şüphesiz bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanıcı değillerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Bunda elbette bir mucize var, fakat onların çoğu mümin değiller. |
Ali Bulaç | 9- Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir. |
Diyanet Vakfı | 9. Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-Şüphesiz ki, Rabbin, gerçekten güçlü, çok merhametlidir. |
Süleyman Ateş | 9. Şüphesiz Rabbin, işte üstün O’dur merhamet eden O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Azîz, mutlak Rahîm’dir. |
Ali Bulaç | 10- Hani Rabbin, Musa’ya seslenmişti: ‘Zulmetmekte olan kavme git;’ |
Diyanet Vakfı | 10. Hani Rabbin Musa’ya: O zalimler güruhuna, Firavun’un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-Bir vakit Rabbin Musa’ya şöyle seslendi: “Git o zalim kavme!” |
Süleyman Ateş | 10. Rabbin Musa’ya seslendi: “O zalim kavme git!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Rabbinin Mûsa’ya, “Zulüm sergileyenler topluluğuna git” diye seslenişini hatırla. |
Ali Bulaç | 11- Firavun’un kavmine, hâlâ sakınmıyorlar mı?’ |
Diyanet Vakfı | 11. Hani Rabbin Musa’ya: O zalimler güruhuna, Firavun’un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-“Firavun kavmine, artık sakınmayacaklar mı!” |
Süleyman Ateş | 11. Fir’avn’ın kavmine. Onlar (kötülüklerden) korunmayacaklar mı? |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 “Firavun’un toplumuna git! Hâlâ sakınmayacaklar mı?” |
Ali Bulaç | 12- Dedi ki: ‘Rabbim, gerçekten beni yalanlamalarından korkuyorum.’ |
Diyanet Vakfı | 12. Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-(Musa) dedi ki:”Ya Rab, doğrusu korkarım ki, beni yalanlarlar; |
Süleyman Ateş | 12. (Musa): “Rabbim, dedi, ben, onların beni yalanlayacaklarından korkuyorum.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 Demişti ki Mûsa: “Rabbim, doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.” |
Ali Bulaç | 13- ‘Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun’a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril’i) gönder.’ |
Diyanet Vakfı | 13. (Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun’a da elçilik ver. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-ve göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harun’a da peygamberlik ver! |
Süleyman Ateş | 13. Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor (tutukluk yapıyor), onun için Harun’a da elçilik ver.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 “Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Görev emrini Hârun’a gönder.” |
Ali Bulaç | 14- ‘Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum.’ |
Diyanet Vakfı | 14. Onların bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-Bir de onlara karşı suçluyum; ondan dolayı beni öldürürler diye korkarım. |
Süleyman Ateş | 14. Hem benim üzerimde onlara karşı işlediğim bir günah da var (onlardan bir adam öldürmüştüm); onların beni öldürmelerinden korkuyorum. |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 “Hem, benim üzerimde onlar aleyhine işlenmiş bir suç var; bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum.” |
Ali Bulaç | 15- (Allah:) ‘Hayır,’ dedi. ‘İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz.’ |
Diyanet Vakfı | 15. Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-(Allah) “Hayır” (endişe etme), “haydi ikiniz ayetlerimizle gidin; muhakkak Biz sizinle beraberiz (olup bitenleri) dinliyoruz, |
Süleyman Ateş | 15. (Allah): “Hayır, dedi, ikiniz de ayetlerimizle gidin, biz sizinle beraberiz, (aranızda geçecekleri) dinliyoruz.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 “Hayır, olmaz!” dediler. “Ayetlerimizi götürün. Biz sizinleyiz, herşeyi dinlemekteyiz.” |
Ali Bulaç | 16- ‘Gecikmeksizin Firavun’a giderek deyin ki: Gerçekten biz, alemlerin Rabbi’nin elçisiyiz,’ |
Diyanet Vakfı | 16. Haydi Firavun’a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi’nin elçisiyiz; |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-haydin Firavun’a varın da deyin ki: “İnan ki biz alemlerin Rabbinin elçisiyiz; |
Süleyman Ateş | 16. Fir’avn’e giderek deyin ki: Biz alemlerin Rabbinin elçisiyiz.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 “Hemen Firavun’a gidin, şöyle deyin: ‘Âlemlerin Rabbi’nin resulleriyiz biz.” |
Ali Bulaç | 17- ‘İsrailoğullarını bizimle birlikte göndermen için (sana geldik).’ |
Diyanet Vakfı | 17. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-İsrail oğullarını bizimle beraber salıver.” |
Süleyman Ateş | 17. İsrail oğullarını bizimle beraber gönder. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 “İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder.” |
Ali Bulaç | 18- (Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: ‘Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?’ |
Diyanet Vakfı | 18. (Kendisine Allah’ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-(Firavun) dedi ki: “A! Biz seni çocukken bizde büyütmedik mi? ömrünün bir çok yıllarını aramızda geçirdin; |
Süleyman Ateş | 18. (Gittiler, Allah’ın emrini duyurdular. Fir’avn) Dedi ki: “Biz seni, içimizden bir çocuk olarak yetiştirmedik mi? Ömründe nice yıllar aramızda kalmadın mı?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Firavun dedi: “Biz seni aramızda, bir çocuk olarak koruyup beslemedik mi? Ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.” |
Ali Bulaç | 19- ‘Ve yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin.’ |
Diyanet Vakfı | 19. Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-hem de o yaptığın (kötü) işi yaptın; o halde sen o nankör kafirlerdensin!” |
Süleyman Ateş | 19. Ve sonunda o yaptığını da yaptın, sen nankörlerden birisin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 “Ve sonunda o yaptığını da yaptın. Nankörlerden birisin sen.” |
Ali Bulaç | 20- (Musa) Dedi ki: ‘Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım.’ |
Diyanet Vakfı | 20. Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-(Musa) dedi ki: “O işi o zaman yaptım, şaşkınlardandım. |
Süleyman Ateş | 20. (Musa): “Onu yaptığım zaman sapıklardan idim” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Mûsa dedi: “Onu yaptığım zaman şaşkınlardandım.” |
Ali Bulaç | 21- ‘Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı.’ |
Diyanet Vakfı | 21. Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Sizden korkunca da aranızdan kaçtım; derken Rabbim bana hüküm lütfetti ve beni peygamberlerden kıldı. |
Süleyman Ateş | 21. Sizden korkunca aranızdan kaçtım, sonra Rabbim bana hükümdarlık verdi ve beni elçilerden yaptı |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 “Sizden korkunca aranızdan kaçtım. Daha sonra Rabbim bana hükmetme gücü bağışladı ve beni peygamberlerden biri yaptı.” |
Ali Bulaç | 22- ‘Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğullarını köle kılmandan dolayıdır.’ |
Diyanet Vakfı | 22. O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-O başıma kaktığın nimet de İsrail oğullarını kul köle edinmiş olmandır!” |
Süleyman Ateş | 22. O başıma kaktığın ni’met de İsrail oğullarını köle yapman(yüzünden)dir. (Onları köle diye kullanıp erkek çocuklarını kesmeseydin, senin eline düşmezdim) |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 “O başıma kaktığın nimet, İsrailoğullarını köle yapmana karşılıktı.” |
Ali Bulaç | 23- Firavun dedi ki: ‘Alemlerin Rabbi nedir?’ |
Diyanet Vakfı | 23. Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-Firavun: “Alemlerin Rabbi de ne demek?” dedi. |
Süleyman Ateş | 23. Fir’avn dedi ki: “(Ey Musa) alemlerin Rabbi nedir?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Firavun dedi: “Peki, âlemlerin Rabbi kim?” |
Ali Bulaç | 24- Dedi ki: ‘Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir. Eğer ‘kesin bilgiyle inanıyorsanız’ (böyledir).’ |
Diyanet Vakfı | 24. Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-(Musa): “O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki herşeyin Rabbidir; eğer gerçeği kesin olarak görüyorsanız.”dedi. |
Süleyman Ateş | 24. (Musa): “Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanan kimseler iseniz (bunu anlarsınız),” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 Dedi: “Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi. Eğer iyice anlayıp inanıyorsanız.” |
Ali Bulaç | 25- Çevresindekilere dedi ki: ‘İşitiyor musunuz?’ |
Diyanet Vakfı | 25. (Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-(Firavun) etrafındakilere: “Dinlemez misiniz?” dedi. |
Süleyman Ateş | 25. (Fir’avn): Çevresinde bulunanlara: “İşitiyor musunuz?” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Firavun, çevresindekilere dedi: “Duyuyor musunuz?” |
Ali Bulaç | 26- (Musa:) Dedi ki: ‘O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir.’ |
Diyanet Vakfı | 26. Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-(Musa): “O, sizin Rabbiniz ve daha önceki atalarınızın Rabbidir dedi. |
Süleyman Ateş | 26. (Musa): “O sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 Mûsa dedi: “O hem sizin Rabbinizdir hem de önceki atalarınızın Rabbidir.” |
Ali Bulaç | 27- (Firavun) Dedi ki: ‘Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir.’ |
Diyanet Vakfı | 27. Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-(Firavun): “Size gönderilen elçiniz mutlaka delidir.” dedi. |
Süleyman Ateş | 27. (Fir’avn): “Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 Firavun dedi: “Şu size gönderilmiş bulunan resulünüz gerçekten tam bir deli.” |
Ali Bulaç | 28- ‘Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin Rabbidir’ dedi (Musa). |
Diyanet Vakfı | 28. Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-(Musa): “O, doğunun, batının ve bunların arasındaki herşeyin Rabbidir, eğer düşünüyorsanız.” dedi. |
Süleyman Ateş | 28. (Musa): “Eğer düşünürseniz O, doğunun batının ve bunlar arasında bulunanların da Rabbidir” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 Mûsa dedi: “Eğer aklınızı işletirseniz O, doğunun, batının ve bunlar arasındakilerin de Rabbidir.” |
Ali Bulaç | 29- (Firavun) dedi ki: ‘Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım.’ |
Diyanet Vakfı | 29. Firavun: Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-(Firavun): “Andolsun ki, eğer benden başkasını tanrı edinirsen, seni kesinlikle zindana kapatılmışlardan ederim?” dedi. |
Süleyman Ateş | 29. (Fir’avn ey Musa): “Andolsun ki benden başka tanrı edinirsen, seni mutlaka zindana atılanlardan yapacağım” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 Dedi: “Benden başka ilah edinirsen, yemin olsun seni zındanlıklar arasına atarım.” |
Ali Bulaç | 30- (Musa) Dedi ki: ‘Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?’ |
Diyanet Vakfı | 30. Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-(Musa Firavun’a): “Sana apaçık bir şey (delil) getirdimse de mi?” dedi. |
Süleyman Ateş | 30. (Musa, peki): “Sana (doğruluğumu) kanıtlayan apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Mûsa dedi: “Ya sana gerçeği gösteren birşey getirmişsem!” |
Ali Bulaç | 31- (Firavun) Dedi ki: ‘Eğer doğru söylüyorsan, onu getir.’ |
Diyanet Vakfı | 31. Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-(Firavun): “Haydi onu getir bakayım, doğrulardan isen” dedi. |
Süleyman Ateş | 31. (Fir’avn): “Eğer doğrulardansan onu getir (bakalım),” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 Dedi: “Hadi getir onu ortaya, eğer doğru sözlülerden isen!” |
Ali Bulaç | 32- Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi. |
Diyanet Vakfı | 32. Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Bunun üzerine (Musa) asasını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi; |
Süleyman Ateş | 32. (Musa), asasını attı, bir de (baktılar ki) o apaçık bir ejderha! |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa korkunç bir ejderha oluvermiş. |
Ali Bulaç | 33- Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için ‘parlayıp aydınlanıvermiş’. |
Diyanet Vakfı | 33. Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-bir de elini (koynundan) çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi. |
Süleyman Ateş | 33. Elini (koltuğunun altından) çıkardı; o da, bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi. |
Ali Bulaç | 34- (Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: ‘Bu” dedi, ‘Doğrusu çok bilen bir büyücüdür.’ |
Diyanet Vakfı | 34. Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-(Firavun) etrafındaki topluluğa: “Bu gerçekten bilgiç bir sihirbaz! |
Süleyman Ateş | 34. (Fir’avn), çevresindeki ileri gelenlere: “Bu dedi, bilgin bir büyücüdür.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 Firavun, çevresindeki kodamanlar konseyine şöyle dedi: “Bu adam gerçekten bilgin bir büyücü; |
Ali Bulaç | 35- ‘Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?’ |
Diyanet Vakfı | 35. Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?” dedi. |
Süleyman Ateş | 35. Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?” |
Ali Bulaç | 36- Dediler ki: ‘Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder,’ |
Diyanet Vakfı | 36. Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder; |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-Dediler ki: “Bunu ve kardeşini alıkoy! Şehirlere de toplayıcılar gönder; |
Süleyman Ateş | 36. Dediler ki: “Onu ve kardeşini eğle, kentlere toplayıcılar gönder.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 Dediler: “Onu kardeşiyle birlikte alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder, |
Ali Bulaç | 37- ‘Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler.’ |
Diyanet Vakfı | 37. Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-bütün bilgiç sihirbazları getirsinler!” |
Süleyman Ateş | 37. Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 Ki, tüm bilgili büyücüleri huzuruna getirsinler.” |
Ali Bulaç | 38- Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi. |
Diyanet Vakfı | 38. Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 38-Böylece tesbit edilen bir günün belli bir vaktinde sihirbazlar toplandılar |
Süleyman Ateş | 38. Derken büyücüler belli bir günün belirlenen vaktinde bir araya getirildi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 Nihayet büyücüler belirlenen bir günün, belirlenen bir vaktinde bir araya getirildi. |
Ali Bulaç | 39- Ve insanlara da: ‘Siz de toplanıyor musunuz? dendi.’ |
Diyanet Vakfı | 39. Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-ve halka: “Siz de toplanır mısınız?” denildi. |
Süleyman Ateş | 39. Halka da: “Siz de toplanır mısınız?” denildi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 39 Halka da: “Siz de toplanır mısınız?” denildi. |
Ali Bulaç | 40- ‘Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız.’ |
Diyanet Vakfı | 40. (Firavun’un adamları:) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 40-“şayet üstün gelirlerse, herhalde bizler sihirbazlara uyacağız.” dediler. |
Süleyman Ateş | 40. Umarız ki büyücüler üstün gelirse biz de onlara uyarız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 40 “Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse.” |
Ali Bulaç | 41- Büyücüler geldiklerinde, Firavun’a: ‘Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?’ dediler. |
Diyanet Vakfı | 41. Sihirbazlar geldiklerinde Firavun’a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 41-Sihirbazlar Firavun’a geldiklerinde: “Şayet biz galip gelirsek, bize muhakkak bir mükafat vardır değil mi?” dediler. |
Süleyman Ateş | 41. Büyücüler gelince Fir’avn’e: “Eğer üstün gelenler biz olursak, bize mutlaka bir ücret var değil mi?” dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 41 Büyücüler geldiklerinde, Firavun’a dediler ki: “Eğer biz galip gelirsek bize gerçekten ödül var, değil mi?” |
Ali Bulaç | 42- ‘Evet’ dedi. ‘Üstelik şüphesiz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız.’ |
Diyanet Vakfı | 42. Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 42-(Firavun): “Evet, hem siz o vakit benim en yakınlarımdan olacaksınız.” dedi. |
Süleyman Ateş | 42. Evet dedi, hem o takdirde siz (bana) yakınlardan olacaksınız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 42 “Evet, dedi, siz o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız.” |
Ali Bulaç | 43- Musa onlara dedi ki: ‘Atacağınızı atın.’ |
Diyanet Vakfı | 43. Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 43-Musa onlara: “Siz ne atacaksanız atın!” dedi. |
Süleyman Ateş | 43. Musa onlara: “Atacağınızı atın!” dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 43 Mûsa onlara dedi ki: “Atacağınız şeyi atın!” |
Ali Bulaç | 44- Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: ‘Firavun’un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz’ dediler. |
Diyanet Vakfı | 44. Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun’un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 44-Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve: “Firavun’un yüceliği hakkı için şüphesiz biz üstün geleceğiz.” dediler. |
Süleyman Ateş | 44. İplerini ve değneklerini attılar ve “Fir’avn’ın şerefine biz, elbette biz galib geleceğiz” dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 44 Bunun üzerine onlar, iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve dediler: “Firavun’un onur ve yüceliği aşkına biz, evet biz galip geleceğiz.” |
Ali Bulaç | 45- Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor. |
Diyanet Vakfı | 45. Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 45-Musa da asasını (yere) koyuverdi, bir de ne görsünler, onlar her ne dolap çeviriyorlarsa (bütün uydurduklarını) yutuyor. |
Süleyman Ateş | 45. Musa da asasını attı. Birden o, onların uydurduklarını yutmağa başladı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 45 Mûsa da asasını attı. Bir de ne görsünler, o onların hüner olarak ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor. |
Ali Bulaç | 46- Anında büyücüler secdeye kapandılar. |
Diyanet Vakfı | 46. (Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 46-Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar; |
Süleyman Ateş | 46. Derhal büyücüler secdeye kapandılar: |
Yaşar Nuri Öztürk | 46 Bunun üzerine büyücüler, secdelere kapandılar. |
Ali Bulaç | 47- (Ve:) ‘Alemlerin Rabbine iman ettik’ dediler. |
Diyanet Vakfı | 47. “Alemlerin Rabbine, iman ettik” dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 47-“İman ettik alemlerin Rabbine; |
Süleyman Ateş | 47. Dediler: “Alemlerin Rabbine inandık.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 47 Dediler: “İnandık âlemlerin Rabbi’ne.” |
Ali Bulaç | 48- ‘Musa’nın ve Harun’un Rabbine.’ |
Diyanet Vakfı | 48. “Musa ve Harun’un Rabbine iman ettik” . |
Elmalılı Hamdi Yazır | 48-Musa ve Harun’un Rabbine!” dediler. |
Süleyman Ateş | 48. Musa’nın ve Harun’un Rabbine. |
Yaşar Nuri Öztürk | 48 “Mûsa’nın ve Hârun’un Rabbine.” |
Ali Bulaç | 49- (Firavun) Dedi ki: ‘Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Gerçek şu ki, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım.’ |
Diyanet Vakfı | 49. Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 49-(Firavun) dedi ki: “Ben size izin vermeden O’na iman ettiniz! Anlaşıldı ki, o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! O halde kesinlikle yakında anlayacaksınız;çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi muhakkak çarmıha gerdireceğim!” |
Süleyman Ateş | 49. (Fir’avn) dedi: “Ben size izin vermeden mi ona inandınız? O, size büyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse (size ne yapacağımı) yakında bileceksiniz: Ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve hepinizi asacağım!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 49 Firavun haykırdı: “Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Anlaşıldı, o sizin hepinize sihirbazlığı öğreten büyüğünüz. Yakında bileceksiniz. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlamasına keseceğim ve yemin olsun sizi toptan asacağım.” |
Ali Bulaç | 50- ‘Hiç zararı yok’ dediler. ‘Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz.’ |
Diyanet Vakfı | 50. “Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 50-(Büyücüler) dediler ki: “Zararı yok, mutlaka biz Rabbimize döneceğiz. |
Süleyman Ateş | 50. Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz Rabbimize döneceğiz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 50 Dediler: “Zararı yok, biz nasıl olsa Rabbimize döneceğiz, |
Ali Bulaç | 51- ‘Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.’ |
Diyanet Vakfı | 51. “Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 51-Herhalde biz mü’minlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz. |
Süleyman Ateş | 51. Biz ilk inananlar olduğumuz için Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umarız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 51 Ümidimiz odur ku, Rabbimiz hatalarımızı bağışlar çünkü biz ilk inananlar olduk.” |
Ali Bulaç | 52- Musa’ya: ‘Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz’ diye vahyettik. |
Diyanet Vakfı | 52. Musa’ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 52-Musa’ya şunu vahyettik: “Kullarımı geceleyin yürüt (yola çıkar); çünkü takip edileceksiniz.” |
Süleyman Ateş | 52. Musa’ya: “Kullarımı geceleyin (Mısır’dan çıkar), yürüt; siz takibedileceksiniz.” diye vahyettik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 52 Mûsa’ya şunu vahyettik: Kularımı geceleyin yola çıkar. Mutlaka peşinize takılacaklar. |
Ali Bulaç | 53- Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. |
Diyanet Vakfı | 53. Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi: |
Elmalılı Hamdi Yazır | 53-Firavun da şehilere asker toplayıcılar gönderdi; |
Süleyman Ateş | 53. Fir’avn, (İsrail oğullarının gittiğini duyunca) kentlere (asker) toplayıcılar gönderdi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 53 Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar gönderdi: |
Ali Bulaç | 54- ‘Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;’ |
Diyanet Vakfı | 54. “Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 54-“Bunlar, şüphe yok ki küçük ve önemsiz bir toplulukturlar; |
Süleyman Ateş | 54. Şunlar, (şu İsrail oğulları), az bir topluluktur dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 54 “Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur.” |
Ali Bulaç | 55- ‘Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.’ |
Diyanet Vakfı | 55. “(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 55-fakat hakkımızda çok kin ve nefret besliyorlar; |
Süleyman Ateş | 55. Bizi kızdırmaktadırlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 55 “Fakat bize gerçekten öfke püskürüyolar.” |
Ali Bulaç | 56- ‘Biz ise uyanık bir grubuz’ (dedi). |
Diyanet Vakfı | 56. “Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız.” (diyor ve dedirtiyordu). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 56-biz ise uyanık ve tedbirli topluluk bulunuyoruz.” diyordu. |
Süleyman Ateş | 56. Biz, ihtiyatlı, koca bir cemaatiz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 56 “Biz ise dikkatli davranan koca bir kitleyiz.” |
Ali Bulaç | 57- Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık; |
Diyanet Vakfı | 57. Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 57-Böylece Biz onları bahçelerden, pınarlardan, |
Süleyman Ateş | 57. Böylece biz onları çıkardık: bahçeler(in)den, çeşmeler(in)den. |
Yaşar Nuri Öztürk | 57 Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık. |
Ali Bulaç | 58- Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. |
Diyanet Vakfı | 58. Hazinelerden ve değerli bir yerlerden. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 58-hazinelerden ve güzel makamlardan çıkardık. |
Süleyman Ateş | 58. Hazineler(in)den ve o güzel yer(lerin)den. |
Yaşar Nuri Öztürk | 58 Hazinelerinden, mutlu-kutlu yerlerinden ettik. |
Ali Bulaç | 59- İşte böyle; bunlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. |
Diyanet Vakfı | 59. Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 59-ve onlan İsrail oğullarına miras kıldık. |
Süleyman Ateş | 59. Böylece bunları İsrail oğullarına miras yaptık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 59 Böylece oralara İsrailoğullarını vâris kıldık. |
Ali Bulaç | 60- Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular. |
Diyanet Vakfı | 60. Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 60-Derken (Firavun ve askerleri) güneş doğmuştu ki, arkalarına düştüler. |
Süleyman Ateş | 60. (Fir’avn ve adamları), güneş doğarken onların ardına düştüler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 60 Firavun ve adamları, gün doğarken onları izlemeye başladılar. |
Ali Bulaç | 61- İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa’nın adamları: ‘Gerçekten yakalandık’ dediler. |
Diyanet Vakfı | 61. İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın adamları: İşte yakalandık! dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 61-İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın arkadaşları: “Yakalandık” dediler. |
Süleyman Ateş | 61. İki topluluk (yaklaşıp) birbirini görünce Musa’nın adamları: “İşte yakalandık!” dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 61 İki topluluk birbirini görecek hale gelince, Mûsa’nın adamları seslendi: “İşte şimdi yakalandık!” |
Ali Bulaç | 62- (Musa:) ‘Hayır’ dedi. ‘Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir.’ |
Diyanet Vakfı | 62. Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 62-(Musa): “Hayır! asla! Rabbim muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir” dedi. |
Süleyman Ateş | 62. (Musa): “Hayır, dedi, Rabbim benimle beraberdir. Bana yol gösterecektir.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 62 Mûsa dedi: “Hayır, asla! Rabbim benimledir, bana kılavuzluk edecektir.” |
Ali Bulaç | 63- Bunun üzerine Musa’ya: ‘Asanla denize vur’ diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. |
Diyanet Vakfı | 63. Bunun üzerine Musa’ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 63-Bunun üzerine Musa’ya: “Vur asan ile denize.” diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca birdağ oluverdi, |
Süleyman Ateş | 63. Musa’ya: “Değneğinle denize vur!” diye vahyettik. (Vurunca deniz) yarıldı, (on iki yol açıldı). Her bölüm, kocaman bir dağ gibi oldu. |
Yaşar Nuri Öztürk | 63 Bunun üzerine Mûsa’ya, “Asanla denize vur!” diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu. |
Ali Bulaç | 64- Ötekileri de buraya yaklaştırdık. |
Diyanet Vakfı | 64. Ötekilerini de oraya yaklaştırdık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 64-ötekileri de buraya yanaştırmıştık. |
Süleyman Ateş | 64. Ötekileri de buraya yaklaştırdık (Musa ve adamlarının ardından, düşmanları da bu denizde açılan yollara girdiler). |
Yaşar Nuri Öztürk | 64 Ötekileri de oraya yaklaştırdık. |
Ali Bulaç | 65- Musa’yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. |
Diyanet Vakfı | 65. Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 65-Musa’yı ve beraberindekileri tamamen kurtardık, |
Süleyman Ateş | 65. Musa’yı ve beraberinde olanları tamamen kurtardık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 65 Mûsa’yı ve beraberindekileri toptan kurtardık. |
Ali Bulaç | 66- Sonra ötekileri suda boğduk. |
Diyanet Vakfı | 66. Sonra ötekilerini suda boğduk. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 66-sonra da ötekileri boğduk. |
Süleyman Ateş | 66. Sonra ötekilerini boğduk (Musa ve adamları karaya çıkınca deniz kapandı, Fir’avn ve adamları boğuldu). |
Yaşar Nuri Öztürk | 66 Sonra ötekileri boğduk. |
Ali Bulaç | 67- Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
Diyanet Vakfı | 67. Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 67-Şüphesiz bunda gerçekten bir ibret vardır; fakat çokları inanmadı. |
Süleyman Ateş | 67. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama çokları inanmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 67 Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi. |
Ali Bulaç | 68- Gerçekten Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
Diyanet Vakfı | 68. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 68-Ve şüphesiz ki Rabbin çok güçlü ve çok merhametlidir. |
Süleyman Ateş | 68. Şüphesiz Rabbin, işte üstün O’dur, merhamet eden O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 68 Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Azîz, mutlak Rahîm. |
Ali Bulaç | 69- Onlara İbrahim’in haberini de aktar-oku: |
Diyanet Vakfı | 69. (Resûlüm!) Onlara İbrahim’in haberini de naklet. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 69-Onlara İbrahim’in kıssasını da oku! |
Süleyman Ateş | 69. Onlara İbrahim’in haberini de oku: |
Yaşar Nuri Öztürk | 69 İbrahim’in haberini de oku onlara. |
Ali Bulaç | 70- Hani, babasına ve kavmine: ‘Siz neye kulluk ediyorsunuz?’ demişti. |
Diyanet Vakfı | 70. Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 70-O bir vakit babasına ve kavmine: “Siz neye tapıyorsunuz?” dedi. |
Süleyman Ateş | 70. Babasına ve kavmine: “Neye tapıyorsunuz?” demişti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 70 Hani babasına ve toplumuna şöyle demişti: “Siz neye ibadet ediyorsunuz?” |
Ali Bulaç | 71- Demişlerdi ki: ‘Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz.’ |
Diyanet Vakfı | 71. “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz” diye cevap verdiler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 71-“Bir takım putlara taparız da, onlar sayesinde toplanırız.” dediler. |
Süleyman Ateş | 71. Putlara tapıyoruz, onların önünde ibadete duruyoruz. dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 71 Dediler: “Birtakım putlara tapıyoruz. Onların önünde toplanıp tapınmaya devam edeceğiz.” |
Ali Bulaç | 72- Dedi ki: ‘Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?’ |
Diyanet Vakfı | 72. İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 72-(İbrahim) dedi. Dua ettiğiniz vakit onlar işitirler mi; |
Süleyman Ateş | 72. Peki, dedi, siz du’a ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı? |
Yaşar Nuri Öztürk | 72 Dedi: “Yalvarıp yakardığınızda sizi duyuyorlar mı?” |
Ali Bulaç | 73- ‘Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?’ |
Diyanet Vakfı | 73. Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 73-veya size bir fayda yahut bir zarar verirler mi?” |
Süleyman Ateş | 73. Yahut size fayda veya zarar verebiliyorlar mı? |
Yaşar Nuri Öztürk | 73 “Size yarar sağlıyor yahut zarar veriyorlar mı?” |
Ali Bulaç | 74- ‘Hayır’ dediler. ‘Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk.’ |
Diyanet Vakfı | 74. Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 74-“Hayır, biz atalarımızı böyle yaparken bulduk.” dediler. |
Süleyman Ateş | 74. Hayır, ama babalarımızın böyle yaptıklarını gördük, (onun için biz de böyle yapıyoruz). dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 74 Dediler: “Hayır! Ancak atalarımızı böyle yapar halde bulduk.” |
Ali Bulaç | 75- (İbrahim) Dedi ki: ‘Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?’ |
Diyanet Vakfı | 75. İbrahim dedi ki: İyi ama, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 75-76-(İbrahim) dedi ki: “Siz ve sizden önceki atalarınızın neye taptıklarını şimdi gördünüz? |
Süleyman Ateş | 75. İşte gördünüz mü neye tapıyorsunuz? dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 75 Dedi: “Gördünüz mü neye ibadet ediyormuşsunuz!” |
Ali Bulaç | 76- ‘Hem siz, hem de eski atalarınız?’ |
Diyanet Vakfı | 76. ”İster siz , ister eski atalarınız” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 75-76-(İbrahim) dedi ki: “Siz ve sizden önceki atalarınızın neye taptıklarını şimdi gördünüz? |
Süleyman Ateş | 76. Siz ve eski atalarınız? |
Yaşar Nuri Öztürk | 76 “Siz ve o eski atalarınız!” |
Ali Bulaç | 77- ‘İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç’ |
Diyanet Vakfı | 77. İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur); |
Elmalılı Hamdi Yazır | 77-Onların hepsi benim düşmanımdır; alemlerin Rabbi hariç; |
Süleyman Ateş | 77. Onlar benim düşmanımdır. Yalnız alemlerin Rabbi (benim dostumdur). |
Yaşar Nuri Öztürk | 77 “Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama âlemlerin Rabbi dostum.” |
Ali Bulaç | 78- ‘Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O’dur;’ |
Diyanet Vakfı | 78. Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 78-O ki, beni yarattı, sonra da bana o doğru yolu gösterir; |
Süleyman Ateş | 78. Beni yaratan ve bana yol gösteren O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 78 “O yarattı beni, O yol gösteriyor bana.” |
Ali Bulaç | 79- ‘Bana yediren ve içiren O’dur;’ |
Diyanet Vakfı | 79. Beni yediren, içiren O’dur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 79-O ki, beni yedirir, içirir. |
Süleyman Ateş | 79. Bana yediren ve içiren O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 79 “O’dur beni doyuran, suvaran.” |
Ali Bulaç | 80- ‘Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur;’ |
Diyanet Vakfı | 80. Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 80-Hastalandığım zaman O bana şifa verir. |
Süleyman Ateş | 80. Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 80 “Hastalandığında O’dur bana şifa ulaştıran.” |
Ali Bulaç | 81- ‘Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O’dur,’ |
Diyanet Vakfı | 81. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 81-O ki, beni öldürür, sonra beni yine diriltir. |
Süleyman Ateş | 81. Beni öldürecek, sonra diriltecek O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 81 “Beni öldürecek, sonra diriltecek O’dur.” |
Ali Bulaç | 82- ‘Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O’dur;’ |
Diyanet Vakfı | 82. Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 82-Ve O ki, ceza gününde günahlarımı bağışlamasını ümit ederim. |
Süleyman Ateş | 82. Ceza günü hatamı bağışlayacağını umduğum da O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 82 “Din gününde hatalarımı affetmesini umup durduğum da O’dur.” |
Ali Bulaç | 83- ‘Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;’ |
Diyanet Vakfı | 83. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 83-Ya Rab, bana bir hüküm ver ve beni iyiler zümresine kat!” |
Süleyman Ateş | 83. Rabbim, bana hüküm (hükümdarlık, bilgi) ver ve beni Salihler arasına kat. |
Yaşar Nuri Öztürk | 83 “Rabbim, bana hükmetme gücü/hikmet bağışla, beni hak ve barış seven iyiler arasına kat!” |
Ali Bulaç | 84- ‘Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver.’ |
Diyanet Vakfı | 84. Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 84-“Ve bana gelecekler içinde güzel bir nam tahsis eyle! |
Süleyman Ateş | 84. Sonra gelenler arasında bana, bir doğruluk dili nasib eyle (sonraki nesiller arasında hayır ile anılmamı sağla)! |
Yaşar Nuri Öztürk | 84 “Sonradan gelecekler arasında benimle ilgili doğru/isabetli bir dil oluştur.” |
Ali Bulaç | 85- ‘Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl,’ |
Diyanet Vakfı | 85. Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 85-Ve beni Naim cennetinin varislerinden eyle! |
Süleyman Ateş | 85. Beni ni’met(i bol olan) cennetinin varislerinden kıl. |
Yaşar Nuri Öztürk | 85 “Beni, nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl.” |
Ali Bulaç | 86- ‘Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır.’ |
Diyanet Vakfı | 86. Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). Çünkü o sapıklardandır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 86-Babamı da bağışla; çünkü o yanlış gidenlerdendir. |
Süleyman Ateş | 86. Babamı da bağışla. Çünkü o, sapıklardandır. And forgive my father. Lo! he is of those who err. |
Yaşar Nuri Öztürk | 86 “Babamı da affet. Çünkü o, sapmışlardandır.” |
Ali Bulaç | 87- ‘Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme,’ |
Diyanet Vakfı | 87. (İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 87-Yaratıkların diriltilecekleri gün, beni utandırma, |
Süleyman Ateş | 87. (Kulların) diriltilecekleri gün, beni utandırma. |
Yaşar Nuri Öztürk | 87 “Herkesin diriltileceği gün beni utandırma.” |
Ali Bulaç | 88- ‘Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde.’ |
Diyanet Vakfı | 88. O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 88-O gün ki, ne mal fayda verir, ne oğullar! |
Süleyman Ateş | 88. O gün ki, ne mal, ne de oğullar yarar vermez. |
Yaşar Nuri Öztürk | 88 “Bir gündür ki o, ne mal fayda verir ne oğullar.” |
Ali Bulaç | 89- ‘Ancak Allah’a selim bir kalp ile gelenler başka.’ |
Diyanet Vakfı | 89. Ancak Allah’a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 89-Ancak Allah’a temiz bir kalp ile varan başka!” |
Süleyman Ateş | 89. Ancak Allah’a sağlam ve temiz kalb getiren (yarar görür). |
Yaşar Nuri Öztürk | 89 “Yalnız temiz bir kalple Allah’a varan kurtulur.” |
Ali Bulaç | 90- (O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır. |
Diyanet Vakfı | 90. (O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 90-Cennet takva sahiplerine yaklaştırılmıştır. |
Süleyman Ateş | 90. (O gün) cennet, korunanlara yaklaştırılır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 90 Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır. |
Ali Bulaç | 91- Cehennem de azgınlar için sergilenir. |
Diyanet Vakfı | 91. Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 91-Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır. |
Süleyman Ateş | 91. Cehennem de azgınların karşısına çıkarılır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 91 Cehennem de şımarıp azanların karşısına getirilir. |
Ali Bulaç | 92- Ve onlara: ‘Tapmakta olduklarınız nerede?’ denilir; |
Diyanet Vakfı | 92. Onlara: Allah’tan gayrı taptıklarınız hani nerede? denilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 92-Ve bunlara: “Hani nerede o taptıklarınız, |
Süleyman Ateş | 92. Onlara “Hani taptıklarınız nerede?” denilir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 92 Denir ki onlara: “O ibadet ettikleriniz nerede?” |
Ali Bulaç | 93- ‘Allah’ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu veya kendilerine yardımları oluyor mu? |
Diyanet Vakfı | 93. Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? . |
Elmalılı Hamdi Yazır | 93-Allah’tan başka; nasıl size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarıyorlar mı?” denilmekte. |
Süleyman Ateş | 93. O Allah’tan başka (taptıklarınız) size yardım ediyorlar mı, yahut kendilerine yardımları dokunuyor mu? |
Yaşar Nuri Öztürk | 93 “Allah’ın dışındakiler, size yardım ediyorlar mı? Peki, kendilerine yardımları dokunuyor mu?” |
Ali Bulaç | 94- Artık onlar ve azgınlar içine dökülmüşlerdir. |
Diyanet Vakfı | 94. Onlar ve azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 94-Ve arkasından hep onlar ve azgınlar o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar. |
Süleyman Ateş | 94. Onlar ve azgınlar, tepe taklak oraya atılırlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 94 Ardından onlar ve öteki azgınlar cehennemin içinde tıkılmıştır. |
Ali Bulaç | 95- Ve İblis’in bütün orduları da. |
Diyanet Vakfı | 95. İblis bütün orduları da. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 95-Ve bütün o iblis orduları. |
Süleyman Ateş | 95. İblis’in bütün askerleri de. |
Yaşar Nuri Öztürk | 95 İblis orduları toplu haldedir. |
Ali Bulaç | 96- Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki: |
Diyanet Vakfı | 96. Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler: |
Elmalılı Hamdi Yazır | 96-onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler: |
Süleyman Ateş | 96. Onlar orada (putlarıyle) çekişerek derler ki: |
Yaşar Nuri Öztürk | 96 Onun içinde birbiriyle çekişirlerken şöyle derler: |
Ali Bulaç | 97- ‘Andolsun Allah’a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz,’ |
Diyanet Vakfı | 97. Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 97-“Vallahi biz, doğrusu açık bir sapıklık içindeymişiz. |
Süleyman Ateş | 97. Vallahi biz apaçık bir sapıklık içinde imişiz! |
Yaşar Nuri Öztürk | 97 “Vallahi, biz açık bir sapıklığın ta içindeymişiz.” |
Ali Bulaç | 98- ‘Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk. |
Diyanet Vakfı | 98. Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 98-Çünkü sizi alemlerin Rabbi seviyesinde tutuyorduk. |
Süleyman Ateş | 98. Çünkü sizi alemlerin Rabbine eşit tutuyorduk. |
Yaşar Nuri Öztürk | 98 “Çünkü sizi âlemlerin Rabbi’yle aynı düzeyde tutuyorduk.” |
Ali Bulaç | 99- ‘Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı.’ |
Diyanet Vakfı | 99. Bizi ancak o günahkârlar saptırdı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 99-Ve bizi hep o suçlular şaşırmıştı. |
Süleyman Ateş | 99. Ama bizi saptıran o suçlulardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 99 “Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi.” |
Ali Bulaç | 100- ‘Artık bizim için ne bir şefaatçi var,’ |
Diyanet Vakfı | 100. ”Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var”. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 100-Bak şimdi bizim için ne şefaatçiler var, |
Süleyman Ateş | 100. Şimdi artık bizim ne şefa’atçilerimiz var, |
Yaşar Nuri Öztürk | 100 “Artık ne şefaatçilerimiz var, |
Ali Bulaç | 101- ‘Ne de candan-yakın bir dost.’ |
Diyanet Vakfı | 101. ”Ne de yakın bir dostumuz”. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 101-ne de sadık bir dost! |
Süleyman Ateş | 101. Ne de sıcak bir dostumuz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 101 Ne sıcak-samimi bir dostumuz.” |
Ali Bulaç | 102- ‘Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik.’ |
Diyanet Vakfı | 102. Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 102-Bari bizim için geriye (dünyaya) dönme imkanı olsaydı da, mü’minlerden olsaydık.” |
Süleyman Ateş | 102. Ah keşke bir dönüşümüz daha olsa da inananlardan olsak! |
Yaşar Nuri Öztürk | 102 “Keşke bir dönüşünüz daha olsaydı da müminlerden olabilseydik.” |
Ali Bulaç | 103- Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
Diyanet Vakfı | 103. Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 103-Şüphesiz bunda mutlaka alınacak bir ders vardır;öyle iken çoğu inanmadı. |
Süleyman Ateş | 103. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 103 Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil. |
Ali Bulaç | 104- Şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
Diyanet Vakfı | 104. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 104-Ve şüphesiz ki, Rabbin çok güçlü ve çok merhametlidir. |
Süleyman Ateş | 104. Şüphesiz Rabbin, işte üstün O’dur, merhamet eden O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 104 Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm. |
Ali Bulaç | 105- Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı. |
Diyanet Vakfı | 105. Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 105-Nuh kavmi, gönderilen peygamberleri yalanladı, |
Süleyman Ateş | 105. Nuh kavmi de gönderilen elçileri yalanladı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 105 Nûh kavmi de hak elçileri yalanladı. |
Ali Bulaç | 106- Hani onlara kardeşleri Nuh: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti. |
Diyanet Vakfı | 106. Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 106-kardeşleri Nuh onlara şöyle dediği vakit:”Siz Allah’ tan korkmaz mısınız? |
Süleyman Ateş | 106. Kardeşleri Nuh onlara: “Korunmaz mısınız?” demişti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 106 Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: “Siz hiç sakınmıyor musunuz/” |
Ali Bulaç | 107- ‘Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.’ |
Diyanet Vakfı | 107. Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 107-Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. |
Süleyman Ateş | 107. Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 107 “Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm.” |
Ali Bulaç | 108- ‘Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin.’ |
Diyanet Vakfı | 108. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 108-Gelin Allah’tan korkun, bana itaat edin! |
Süleyman Ateş | 108. Allah’tan korkun ve bana ita’at edin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 108 “Artık Allah’tan sakının da bana itaat edin.” |
Ali Bulaç | 109- ‘Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.’ |
Diyanet Vakfı | 109. Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 109-Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir. |
Süleyman Ateş | 109. Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnız alemlerin Rabbine aittir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 109 “Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi’ndedir. |
Ali Bulaç | 110- ‘Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin.” |
Diyanet Vakfı | 110. Onun için, Allah’tan korkun ve bana itaat edin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 110-Gelin Allah’tan korkun, bana itaat edin!” |
Süleyman Ateş | 110. Öyle ise Allah’tan korkun ve bana ita’at edin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 110 “Artık Allah’tan sakının da bana itaat edin.” |
Ali Bulaç | 111- Dediler ki: ‘Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?’ |
Diyanet Vakfı | 111. Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 111-“A! Senin ardına hep o reziller düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?” dediler. |
Süleyman Ateş | 111. Dediler ki: “Sana bayağı kimseler uymuşken biz sana inanır mıyız?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 111 Dediler: “Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor.” |
Ali Bulaç | 112- Dedi ki: ‘Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur.’ |
Diyanet Vakfı | 112. Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 112-(Nuh) “Benim onları ne yaptıklarına dair ne bilgim olabilir? |
Süleyman Ateş | 112. Dedi ki: “Ben onların yaptıklarını(n iç yüzünü) bilmem (ben ancak görünüşe göre hüküm veririm).” |
Yaşar Nuri Öztürk | 112 Nûh dedi: “Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok.” |
Ali Bulaç | 113- ‘Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)’ |
Diyanet Vakfı | 113. Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 113-Sizin şuurunuz olsa onların hesabının ancak Rabbime ait olduğunu bilirdiniz. |
Süleyman Ateş | 113. Anlayışınız olsa, onların hesabının Rabbime aidolduğunu bilirsiniz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 113 “Onların hesabı Rabbimden başkasına ait değildir. Bir düşünebilseniz!” |
Ali Bulaç | 114- ‘Ve ben mü’min olanları kovacak değilim.’ |
Diyanet Vakfı | 114. Ben iman eden kimseleri kovacak değilim. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 114-Hem ben iman edenleri kovmaya me’mur değilim. |
Süleyman Ateş | 114. Ben inananları kovacak değilim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 114 “Ben iman etmiş insanları kovamam.” |
Ali Bulaç | 115- ‘Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.’ |
Diyanet Vakfı | 115. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 115-Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” dedi. |
Süleyman Ateş | 115. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. |
Yaşar Nuri Öztürk | 115 “Ben sadece açık bir biçimde uyarmaktayım.” |
Ali Bulaç | 116- Dediler ki: ‘Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulup kovulacaksın.’ |
Diyanet Vakfı | 116. Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 116-Dediler ki: “Ey Nuh, eğer vazgeçmezsen, kesinlikle taşlanmışlardan olacaksın!” |
Süleyman Ateş | 116. Dediler: “Ey Nuh, (bu dediğinden) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 116 Dediler: “Ey Nûh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın.” |
Ali Bulaç | 117- Dedi ki: ‘Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı.’ |
Diyanet Vakfı | 117. Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 117-(Nuh): “Ey Rabbim, anlaşıldı ki, kavmim beni yalanladılar. |
Süleyman Ateş | 117. (Nuh): “Rabbim, dedi, kavmim beni yalanladı.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 117 Nûh şöyle yakardı: “Rabbim, toplumun beni yalanladı.” |
Ali Bulaç | 118- ‘Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.’ |
Diyanet Vakfı | 118. Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 118-Artık benimle onların arasını nasıl ayırt edeceksen et de,beni ve beraberimdeki müminleri kurtar!” dedi. |
Süleyman Ateş | 118. Benimle onların arasını aç (aramızda hükmet), beni ve benimle beraber bulunan mü’minleri kurtar! |
Yaşar Nuri Öztürk | 118 “Artık benimle onlar arasını iyice aç; beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.” |
Ali Bulaç | 119- Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık. |
Diyanet Vakfı | 119. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 119-Bunun üzerine Biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık. |
Süleyman Ateş | 119. Biz de onu ve onunla beraber bulunanları, dolu gemi içinde kurtardık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 119 Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık. |
Ali Bulaç | 120- Sonra bunun ardından geride kalanları suda-boğduk. |
Diyanet Vakfı | 120. Sonra da geri kalanları suda boğduk. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 120-Sonra da arkasında kalanları boğuverdik. |
Süleyman Ateş | 120. Sonra bunun ardından, geride kalanları boğduk. |
Yaşar Nuri Öztürk | 120 Sonra dışta kalanları boğduk. |
Ali Bulaç | 121- Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
Diyanet Vakfı | 121. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 121-Şüphesiz bunda mutlak bir ibret vardır; öyle iken çoğu iman etmedi. |
Süleyman Ateş | 121. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 121 Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi |
Ali Bulaç | 122- Gerçekten senin Rabbin güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
Diyanet Vakfı | 122. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 122-Ve şüphesiz ki Rabbin, çok güçlü, çok merhametlidir. |
Süleyman Ateş | 122. Şüphesiz Rabbin, işte üstün O’dur, merhamet eden O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 122 Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm. |
Ali Bulaç | 123- Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı. |
Diyanet Vakfı | 123. Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 123-Ad (kavmi de) gönderilen peygamberleri yalanladı. |
Süleyman Ateş | 123. Ad (kavmi) de, gönderilen elçileri yalanladı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 123 Âd da peygamberleri yalanladı. |
Ali Bulaç | 124- Hani onlara kardeşleri Hud: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti. |
Diyanet Vakfı | 124. Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: (Allah’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 124-Kardeşleri Hud o zaman onlara şöyle demişti: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız? |
Süleyman Ateş | 124. Kardeşleri Hud onlara: “Korunmaz mısınız?” demişti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 124 Kardeşleri Hûd onlara: “Siz hiç sakınmıyor musunuz?” demişti. |
Ali Bulaç | 125- ‘Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.’ |
Diyanet Vakfı | 125. Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 125-Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. |
Süleyman Ateş | 125. Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 125 “Ben sizin için, güvenilir bir resulüm.” |
Ali Bulaç | 126- ‘Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin.’ |
Diyanet Vakfı | 126. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 126-Gelin Allah’tan korkun ve bana itaat edin! |
Süleyman Ateş | 126. Allah’tan korkun ve bana ita’at edin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 126 “Artık Allah’tan sakının da bana itaat edin.” |
Ali Bulaç | 127- ‘Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.’ |
Diyanet Vakfı | 127. Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 127-Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir. |
Süleyman Ateş | 127. Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 127 “Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi’ndendir.” |
Ali Bulaç | 128- ‘Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?’ |
Diyanet Vakfı | 128. Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 128-Siz her tepeye bir alamet bina edip eğlenir durur musunuz? |
Süleyman Ateş | 128. Siz her yol üzerine, (gelip geçenleri yanıltmak için) bir işaret yapıp da boş şeyle mi uğraşıyorsunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 128 “Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir bina kurarak/bir işaret dikerek mi eğleniyorsunuz!” |
Ali Bulaç | 129- ‘Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?’ |
Diyanet Vakfı | 129. Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 129-Ebedi kalacakmışsınız gibi bir takım sanayiler ediniyorsunuz. |
Süleyman Ateş | 129. Belki ebedi yaşarsınız diye köşkler (ve müstahkem kaleler) ediniyorsunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 129 “Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?” |
Ali Bulaç | 130- ‘Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?’ |
Diyanet Vakfı | 130. Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 130-Hem tuttuğunuz vakit, merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz. |
Süleyman Ateş | 130. (Bir kavmi) yakaladığınız zaman da zorbalar gibi yakalıyorsunuz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 130 “Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?” |
Ali Bulaç | 131- ‘Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin.’ |
Diyanet Vakfı | 131. Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 131-Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin. |
Süleyman Ateş | 131. Allah’tan korkun ve bana ita’at edin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 131 “Artık Allah’tan sakının da bana itaat edin.” |
Ali Bulaç | 132- ‘Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının.’ |
Diyanet Vakfı | 132. Bildiğiniz şeyleri size bol bol veren, Allah’dan korkun. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 132-O Allah’tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri verdi. |
Süleyman Ateş | 132. Size bildiğiniz ni’metleri bol bol veren(Allah)dan korkun. Keep your duty toward Him Who hath aided you with (the good things) that ye know, |
Yaşar Nuri Öztürk | 132 “O bildiğiniz nimetleri önünüze yayandan korkun.” |
Ali Bulaç | 133- ‘Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti.’ |
Diyanet Vakfı | 133. ”O size verdi : davarlar, oğullar”. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 133-134-Size davarlar, oğullar, cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar verdi. |
Süleyman Ateş | 133. O size verdi: davarlar, oğullar, |
Yaşar Nuri Öztürk | 133 “Size bir yığın nimet lütfetti: Davarlar, oğullar, |
Ali Bulaç | 134- ‘Bahçeler ve pınarlar da.’ |
Diyanet Vakfı | 134. “Bahçeler çeşmeler.” (Allah’a karşı gelmek) den sakının. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 133-134-Size davarlar, oğullar, cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar verdi. |
Süleyman Ateş | 134. Bahçeler, çeşmeler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 134 Bahçeler, pınarlar.” |
Ali Bulaç | 135- ‘Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.’ |
Diyanet Vakfı | 135. Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 135-Cidden ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.” |
Süleyman Ateş | 135. Doğrusu ben size büyük bir günün azabı(nın çarpması)ndan korkuyorum. |
Yaşar Nuri Öztürk | 135 “Büyük bir günün azabı üstünüzedir diye korkuyorum.” |
Ali Bulaç | 136- Dediler ki: ‘Bizim için farketmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da.’ |
Diyanet Vakfı | 136. (Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 136-Dediler ki: “Sen ha öğüt vermişsin, ha öğüt verenlerden olmamışsın, bizce birdir. |
Süleyman Ateş | 136. Dediler ki: “Öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizce birdir.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 136 Dediler: “Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez.” |
Ali Bulaç | 137- ‘Bu, geçmiştekilerin ‘geleneksel tutumundan başkası değildir.’ |
Diyanet Vakfı | 137. Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 137-Bu sadece eskilerin adetidir |
Süleyman Ateş | 137. Bu (davranışımız), sadece evvelkilerin ahlakı(ve geleneği)dir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 137 “Bu, öncekilerin uydurmalarından başka şey değil.” |
Ali Bulaç | 138- ‘Biz azab görecek değiliz.’ |
Diyanet Vakfı | 138. Biz azaba uğratılacak da değiliz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 138-Biz azaba uğratılacak değiliz.” |
Süleyman Ateş | 138. Biz azaba uğratılacak değiliz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 138 “Biz azaba uğratılacak değiliz.” |
Ali Bulaç | 139- Böylelikle onu yalanladılar, biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
Diyanet Vakfı | 139. Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 139-O’nu yalanladılar; Biz de kendilerini helak ediverdik. Şüphesiz bunda mutlak bir ibret vardır, ama çokları iman etmedi. |
Süleyman Ateş | 139. (Böylece) onu yalanladılar. Biz de onları helak ettik. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 139 Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi. |
Ali Bulaç | 140- Gerçekten senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
Diyanet Vakfı | 140. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 140-Ve şüphesiz ki Rabbin, gerçekten O, çok göçlü ve çok merhametlidir. |
Süleyman Ateş | 140. Şüphesiz Rabbin, işte üstün O’dur, merhamet eden O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 140 Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm’dir. |
Ali Bulaç | 141- Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. |
Diyanet Vakfı | 141. Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 141-Semüd (kavmi) de gönderilen peygamberleri yalanladı. |
Süleyman Ateş | 141. Semud (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı: |
Yaşar Nuri Öztürk | 141 Semûd da peygamlerleri yalanladı. |
Ali Bulaç | 142- Hani onlara kardeşleri Salih: ‘Sakınmaz mısınız? demişti. |
Diyanet Vakfı | 142. Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: (Allah’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 142-Kardeşleri Salih o zaman onlara şöyle demişti : “Allah’tan korkmaz mısınız? |
Süleyman Ateş | 142. Kardeşleri Salih, onlara demişti ki: “Korunmaz mısınız?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 142 Kardeşleri Sâlih onlara demişti ki: “Siz hiç sakınmıyor musunuz?” |
Ali Bulaç | 143- ‘Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.’ |
Diyanet Vakfı | 143. Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 143-Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. |
Süleyman Ateş | 143. Ben sizin için güvenilir bir elçiyim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 143 “Ben sizin için emin bir resulüm.” |
Ali Bulaç | 144- ‘Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin.’ |
Diyanet Vakfı | 144. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 144-Gelin Allah’tan korkun ve bana itaat edin. |
Süleyman Ateş | 144. Allah’tan korkun ve bana ita’at edin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 144 “Artık Allah’tan sakının ve bana itaat edin.” |
Ali Bulaç | 145- ‘Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.” |
Diyanet Vakfı | 145. Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 145-Buna karşı ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir. |
Süleyman Ateş | 145. Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 145 “Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi’ndendir.” |
Ali Bulaç | 146- ‘Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?’ |
Diyanet Vakfı | 146. Siz burada, güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 146-Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız: |
Süleyman Ateş | 146. Siz burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 146 “Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?” |
Ali Bulaç | 147- ‘Bahçelerin ve pınarların içinde,’ |
Diyanet Vakfı | 147. “Böyle bahçelerde, çeşme başlarında ?” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 147-cennetler, pınarlar, |
Süleyman Ateş | 147. Böyle bahçelerde, çeşme başlarında? |
Yaşar Nuri Öztürk | 147 “Bahçelerde, pınarlarda.” |
Ali Bulaç | 148- ‘Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?’ |
Diyanet Vakfı | 148. “Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında?” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 148-salkımları sarkmış hurmalar, ekinler içinde? |
Süleyman Ateş | 148. Ekinler ve yumuşak tomurcuklu güzel hurmalıklar arasında? |
Yaşar Nuri Öztürk | 148 “Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar içinde.” |
Ali Bulaç | 149- ‘Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz.’ |
Diyanet Vakfı | 149. (Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 149-Ki bir de dağlardan keyifli keyifli evler yontuyorsunuz? |
Süleyman Ateş | 149. Dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 149 “Keyif içinde, dağlardan evler yontuyorsunuz.” |
Ali Bulaç | 150- ‘Artık Allah’tan sakının ve bana itaat edin.’ |
Diyanet Vakfı | 150. Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 150-Gel'” Allah’tan korkun da bana itaat edın. |
Süleyman Ateş | 150. Allah’tan korkun ve bana ita’at edin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 150 “Artık Allah’tan sakının da bana itaat edin.” |
Ali Bulaç | 151- ‘Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin.’ |
Diyanet Vakfı | 151. “O aşırıların emrine uymayın.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 151-İtaat etmeyin o kimselere |
Süleyman Ateş | 151. O aşırıların emrine uymayın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 151 “Savurganlık edenlerin/haddi aşanların buyruğuna uymayın.” |
Ali Bulaç | 152- ‘Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar).’ |
Diyanet Vakfı | 152. “Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyenler(in sözüyle hareket etmeyin). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 152-ki, yeryüzünü fesada verirler de ıslah etmezler.” |
Süleyman Ateş | 152. Yeryüzünde bozgunculuk yapan, ıslah etmeyen o kimseler(in sözüyle hareket etmeyin). |
Yaşar Nuri Öztürk | 152 “Onlar yeryüzünde bozgun çıkarırlar, barış için çalışmazlar.” |
Ali Bulaç | 153- Dediler ki: ‘Sen ancak büyülenmişlerdensin.’ |
Diyanet Vakfı | 153. Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 153-Dediler: “Sen iyice büyülenmişlerden birisisin; |
Süleyman Ateş | 153. Dediler: Sen, iyice büyülenmişlerdensin.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 153 Dediler: “Sen, adamakıllı büyülenmişsin.” |
Ali Bulaç | 154- ‘Sen yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru söylüyorsan, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim.’ |
Diyanet Vakfı | 154. Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 154-Sen de bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin; haydi bir ayet (mucize) getir, eğer doğru konuşanlardan isen!” |
Süleyman Ateş | 154. Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğrulardansan bize bir mu’cize getir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 154 “Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğru sözlülerden isen, hadi bir mucize getir.” |
Ali Bulaç | 155- Dedi ki: ‘İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir.’ |
Diyanet Vakfı | 155. Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 155-(Salih): “İşte (o mucize) bir dişi deve; su hakkı bir (gün) ona, belli bir günün su hakkı da size; |
Süleyman Ateş | 155. Dedi: “İşte bu dişi deve(mu’cize)dir. (Bir gün) onun su içme hakkı var, belli bir günün su içme hakkı da sizin.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 155 Dedi: “Şu bir dişi devedir. Onun su içme hakkı var. Belli bir günde su içme hakkı da sizin.” |
Ali Bulaç | 156- ‘Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar. |
Diyanet Vakfı | 156. Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 156-sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar.” dedi. |
Süleyman Ateş | 156. Sakın, ona bir kötülük dokundurmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 156 “Ona kötülükle ilişmeyin. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.” |
Ali Bulaç | 157- ‘Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular.’ |
Diyanet Vakfı | 157. Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 157-Derken onu vurdular, fakat pişman oldular; |
Süleyman Ateş | 157. Nihayet onu kestiler, ama pişman oldular. |
Yaşar Nuri Öztürk | 157 Onu yere yatırıp kestiler. Sonra da pişman oldular. |
Ali Bulaç | 158- Böylece azab onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
Diyanet Vakfı | 158. Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 158-çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda (alıncak) bir ibret vardır; ama çoğu iman etmedi. |
Süleyman Ateş | 158. Ve azab onları yakaladı. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 158 Sonunda azap onları yakaladı. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu inanan kişiler değildi. |
Ali Bulaç | 159- Gerçekten Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
Diyanet Vakfı | 159. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 159-Ve şüphesiz Rabbin gerçekten, O, çok güçlü ve çok merhametlidir. |
Süleyman Ateş | 159. Şüphesiz Rabbin, işte üstün O’dur, merhamet eden O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 159 Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm’dir. |
Ali Bulaç | 160- Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. |
Diyanet Vakfı | 160. Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 160-Lut kavmi de gönderilen peygamberleri yalanladı. |
Süleyman Ateş | 160. Lut (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 160 Lût kavmi de hak elçilerini yalanladı. |
Ali Bulaç | 161- Hani onlara kardeşleri Lut: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti. |
Diyanet Vakfı | 161. Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 161-Kardeşleri Lut o zaman onlara şöyle demişti: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız? |
Süleyman Ateş | 161. Kardeşleri Lut, onlara “Korunmaz mısınız?” demişti. |
Yaşar Nuri Öztürk | 161 Kardeşler Lût onlara şöyle demişti: “Hâlâ sakınmıyor musunuz?” |
Ali Bulaç | 162- ‘Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.’ |
Diyanet Vakfı | 162. Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 162-Haberiniz olsun, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. |
Süleyman Ateş | 162. Ben sizin için güvenilir bir elçiyim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 162 “Ben size gelen emin bir elçiyim.” |
Ali Bulaç | 163- ‘Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin.’ |
Diyanet Vakfı | 163. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 163-Gelin Allah’tan korkunda bana itaat edin. |
Süleyman Ateş | 163. Allah’tan korkun ve bana ita’at edin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 163 “Artık Allah’tan sakının da bana itaat edin.” |
Ali Bulaç | 164- ‘Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.’ |
Diyanet Vakfı | 164. Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 164-Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir. |
Süleyman Ateş | 164. Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir. And I ask of you no wage therefore; my wage is the concern only of the Lord of the Worlds. |
Yaşar Nuri Öztürk | 164 “Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücret yalnız âlemlerin Rabbi’ndendir.” |
Ali Bulaç | 165- ‘Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz? |
Diyanet Vakfı | 165. Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 165-166-Sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz! |
Süleyman Ateş | 165. Alemlerin içinde erkeklere mi gidiyorsunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 165 “Âlemlerin içinden erkeklere gidiyor da, |
Ali Bulaç | 166- ‘Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz.’ |
Diyanet Vakfı | 166. Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 165-166-Sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz! |
Süleyman Ateş | 166. Ve Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz? Siz sınırı aşan bir kavimsiniz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 166 Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Doğrusu siz haddi aşmış bir kavimsiniz.” |
Ali Bulaç | 167- Dediler ki: ‘Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (buradan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın.’ |
Diyanet Vakfı | 167. Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 167-(Onlar): “Ey Lut, and içeriz ki (bu uyarılardan) |
Süleyman Ateş | 167. Dediler: “Ey Lut, andolsun, eğer (bundan) vazgeçmezsen, mutlaka sürülenlerden olacaksın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 167 Dediler: “Eğer bu tavrını sona erdirmezsen, ey Lût, yemin olsun bu topraktan sürülenlerden olacaksın.” |
Ali Bulaç | 168- Dedi ki: ‘Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım.’ |
Diyanet Vakfı | 168. Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 168-(Lut) dedi ki: “Doğrusu ben bu işinize kin güdenlerdenim. |
Süleyman Ateş | 168. (Lut) dedi: “Ben sizin bu işinize, (kadınları bırakıp erkeklere gidişinize) kızanlardanım.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 168 Lût dedi: “Ben sizin şu yaptığınıza öfkelenenlerdenim.” |
Ali Bulaç | 169- ‘Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar.’ |
Diyanet Vakfı | 169. Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 169-Ey Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarının uğursuzluğundan kurtar! |
Süleyman Ateş | 169. Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar! |
Yaşar Nuri Öztürk | 169 “Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından koru.” |
Ali Bulaç | 170- Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. |
Diyanet Vakfı | 170. Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 170-Biz de onu ve ailesini tamamen kurtardık. |
Süleyman Ateş | 170. Biz de onu ve ailesini tamamen kurtardık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 170 Bunun üzerine biz onu ve ailesini toplu halde kurtardık. |
Ali Bulaç | 171- Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç. |
Diyanet Vakfı | 171. Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 171-Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı. |
Süleyman Ateş | 171. Yalnız geride kalanlar arasında bulunan bir koca karıyı (kurtarmadık). |
Yaşar Nuri Öztürk | 171 Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı. |
Ali Bulaç | 172- Sonra geride kalanları yerle bir ettik. |
Diyanet Vakfı | 172. Sonra diğerlerini helâk ettik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 172-Sonra geride kalanların hepsini yerle bir ettik. |
Süleyman Ateş | 172. Sonra ötekilerini hep yıktık, helak ettik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 172 Sonra ötekileri mahvedip batırdık. |
Ali Bulaç | 173- Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü. |
Diyanet Vakfı | 173. Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki… Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 173-Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, ne kötü idi O uyarılanların yağmuru! |
Süleyman Ateş | 173. Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık, uyarıl(ıp da yola gelmey)enlerin yağmuru hakikaten çok kötü oldu! |
Yaşar Nuri Öztürk | 173 Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru! |
Ali Bulaç | 174- Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
Diyanet Vakfı | 174. Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 174-Şüphesiz bunda gerçekten bir ibret vardır. |
Süleyman Ateş | 174. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 174 Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi. |
Ali Bulaç | 175- Gerçekten Rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir. |
Diyanet Vakfı | 175. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 175-Ve şüphesiz ki Allah’tan korkmaz mısınız? |
Süleyman Ateş | 175. Şüphesiz Rabbin, işte üstün O’dur, merhamet eden O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 175 Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm… |
Ali Bulaç | 176- Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı. |
Diyanet Vakfı | 176. Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 176- |
Süleyman Ateş | 176. Eyke halkı da gönderilen elçileri yalanladı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 176 Eyke halkı da elçileri yalanladı. |
Ali Bulaç | 177- Hani onlara Şuayb: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti. |
Diyanet Vakfı | 177. Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 177- |
Süleyman Ateş | 177. Şu’ayb, onlara demişti ki: “Korunmaz mısınız?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 177 Şuayb onlara demişti ki: “Hâlâ sakınmıyor musunuz?” |
Ali Bulaç | 178- ‘Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.’ |
Diyanet Vakfı | 178. Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 178-Haberiniz olsun, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. |
Süleyman Ateş | 178. Ben sizin için güvenilir bir elçiyim. |
Yaşar Nuri Öztürk | 178 “Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm.” |
Ali Bulaç | 179- ‘Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin.’ |
Diyanet Vakfı | 179. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 179-Gelin Allah’tan korkun ve bana itaat edin. |
Süleyman Ateş | 179. Allah’tan korkun ve bana ita’at edin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 179 “Artık Allah’tan sakının da bana itaat edin.” |
Ali Bulaç | 180- ‘Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.’ |
Diyanet Vakfı | 180. Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 180-Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatım alemlerin Rabbine aittir. |
Süleyman Ateş | 180. Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 180 “Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi’nden başkasında değil.” |
Ali Bulaç | 181- ‘Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın.’ |
Diyanet Vakfı | 181. Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 181-Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın. |
Süleyman Ateş | 181. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 181 “Ölçüyü tam yapın; şunun-bunun hakkını çarpanlardan olmayın; |
Ali Bulaç | 182- ‘Dosdoğru olan terazi ile tartın.’ |
Diyanet Vakfı | 182. Doğru terazi ile tartın. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 182-ve doğru terazi ile tartın! |
Süleyman Ateş | 182. Doğru terazi ile tartın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 182 “Doğru-düzgün terazi ile tartın.” |
Ali Bulaç | 183- ‘İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.’ |
Diyanet Vakfı | 183. İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 183-Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yeryüzünü ihtilalcilikle fesada vermeyin. |
Süleyman Ateş | 183. İnsanların haklarını kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 183 “Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!” |
Ali Bulaç | 184- ‘Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının”. |
Diyanet Vakfı | 184. Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 184-O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Yaratıcıdan korkun!” |
Süleyman Ateş | 184. Sizi ve önceki nesilleri yaratandan korkun. And keep your duty unto Him Who created you and the generations of the men of old. |
Yaşar Nuri Öztürk | 184 “Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının!” |
Ali Bulaç | 185- Dediler ki: ‘Sen ancak büyülenmişlerdensin”. |
Diyanet Vakfı | 185. Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 185-Dediler: “Sen muhakkak büyülenmişlerdensin. |
Süleyman Ateş | 185. Dediler: “Sen iyice büyülenmişlerdensin.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 185 Dediler: “Sen fena halde büyülenmişsin.” |
Ali Bulaç | 186- ‘Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz.’ |
Diyanet Vakfı | 186. Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Bilki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 186-Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin! Doğrusu biz seni muhakkak yalancılardan sanıyoruz. |
Süleyman Ateş | 186. Sen de bizim gibi bir insansın, biz seni mutlaka yalancılardan sanıyoruz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 186 “Sen bizim gibi bir insandan başka şey değilsin. Biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz.” |
Ali Bulaç | 187- ‘Eğer doğru söylüyorsan, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver.’ |
Diyanet Vakfı | 187. Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 187-Üzerimize gökten bir parça düşürüver, eğer doğru söyleyenlerden isen.” |
Süleyman Ateş | 187. Eğer doğrulardansan o halde üzerimize gökten parçalar düşür. |
Yaşar Nuri Öztürk | 187 “Eğer doğru sözlülerdensen, hadi üzerimize gökten parçalar düşür!” |
Ali Bulaç | 188- Dedi ki: ‘Rabbim yaptıklarınızı daha iyi bilir. |
Diyanet Vakfı | 188. Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 188-(Şuayb): “Rabbim yaptıklarınızı daha iyi bilir.” dedi. |
Süleyman Ateş | 188. Rabbim yaptığınızı daha iyi bilir dedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 188 Şuayb dedi: “Yapmakta olduğunuzu Rabbim daha iyi bilir.” |
Ali Bulaç | 189- Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı. |
Diyanet Vakfı | 189. Velhasıl onu yalancı saydilar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 189-Hülasa onu yalanladılar, kendilerini de o gölge gününün azabı yakalayıverdi. ö cidden büyük bir günün azabı idi. |
Süleyman Ateş | 189. Onu yalanladılar, nihayet o gölge gününün azabı, kendilerini yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabı idi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 189 Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı. |
Ali Bulaç | 190- Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
Diyanet Vakfı | 190. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 190-Şüphesiz bunda (alınacak) bir ibret vardır; ama çoğu iman etmedi. |
Süleyman Ateş | 190. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır ama yine çokları inanmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 190 Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi. |
Ali Bulaç | 191- Gerçekten Rabbin güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
Diyanet Vakfı | 191. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 191-Ve şüphesiz ki Rabbin, gerçekten O, çok güçlü ve çok merhametlidir. |
Süleyman Ateş | 191. Şüphesiz Rabbin, işte üstün O’dur, merhamet eden O’dur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 191 Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm’dir. |
Ali Bulaç | 192- Gerçekten o (Kur’an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. |
Diyanet Vakfı | 192. Muhakkak ki o (Kur’an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 192-Ve gerçekten bu (Kur’an) alemlerin Rabbinin indirmesidir. |
Süleyman Ateş | 192. Muhakkak ki o (Kur’an), alemlerin Rabbinin indirmesidir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 192 Kesin olan şu ki, o âlemlerin Rabbi’nden indirilmiştir. |
Ali Bulaç | 193- Onu Ruhu’l-emin indirdi. |
Diyanet Vakfı | 193. (Resûlüm!) Onu Rûhu’l-emîn (Cebrail) indirdi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 193-Onu Ruhu’l-Emin (Cebrail) indirdi. |
Süleyman Ateş | 193. Onu, er-Ruhu’l-Emin (güvenilir ruh, Cebrail) indirdi: |
Yaşar Nuri Öztürk | 193 O güvenilir Rûh indirdi onu, |
Ali Bulaç | 194- Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir). |
Diyanet Vakfı | 194.Senin kalbine; uyarıcılardan olman için, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 194-Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın, |
Süleyman Ateş | 194. Senin kalbine; uyarıcılardan olman için, |
Yaşar Nuri Öztürk | 194 Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın. |
Ali Bulaç | 195- Apaçık Arapça bir dille. |
Diyanet Vakfı | 195. Apaçık Arapça bir dille. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 195-açık parlak bir Arapça ile. |
Süleyman Ateş | 195. Apaçık Arapça bir dille. |
Yaşar Nuri Öztürk | 195 Açık-seçik Arapça bir dille indirdi. |
Ali Bulaç | 196- Ve hiç şüphesiz, o (Kur’an), geçmişlerin kitaplarında da vardır. |
Diyanet Vakfı | 196. O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 196-O, şüphesiz öncekilerin kitaplarında da var. |
Süleyman Ateş | 196. O(nun içeriği), evvelkilerin Kitaplarında da vardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 196 O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var. |
Ali Bulaç | 197- İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil (ayet) değil mi? |
Diyanet Vakfı | 197. Benî İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 197-Beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil mi? |
Süleyman Ateş | 197. İsrail oğulları bilginlerinin onu bilmesi de onlar için (Kur’an’ın Güvenilir Ruh tarafından vahyedildiğine) yeterli bir delil değil mi? |
Yaşar Nuri Öztürk | 197 Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt değil mi? |
Ali Bulaç | 198- Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık. |
Diyanet Vakfı | 198. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 198-Eğer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de, |
Süleyman Ateş | 198. Biz onu yabancılardan birine indirseydik de, |
Yaşar Nuri Öztürk | 198 Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de, |
Ali Bulaç | 199- Böylece onlara okusaydı, yine ona iman edecek değillerdi. |
Diyanet Vakfı | 199. Bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 199-O onlara okusaydı, yine iman etmeyeceklerdi. |
Süleyman Ateş | 199. Onu onlara okusaydı, ona inanmazlardı: |
Yaşar Nuri Öztürk | 199 O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı. |
Ali Bulaç | 200- Biz onu, suçlu-günahkarların kalbine işte böyle işlettik. |
Diyanet Vakfı | 200. Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 200-Biz onu suçluların kabine öyle sokmuşuzdur. |
Süleyman Ateş | 200. Biz onu, suçluların kalblerine öyle soktuk. |
Yaşar Nuri Öztürk | 200 Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık. |
Ali Bulaç | 201- O pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar. |
Diyanet Vakfı | 201. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 201-Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar ona iman etmezler |
Süleyman Ateş | 201. Acı azabı görünceye kadar da ona inanmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 201 Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar. |
Ali Bulaç | 202- Artık o (azab), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir. |
Diyanet Vakfı | 202. İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 202-o azap kendilerine ansızın hiç farkında olmadıkları bir anda gelecektir, |
Süleyman Ateş | 202. Azab onlara öyle ansızın gelir ki, onlar hiç farkında olmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 202 O azap onlara ansızın gelecek, farkında bile olmayacaklar. |
Ali Bulaç | 203- Derler ki: ‘bize bir süre tanınır mı?’ |
Diyanet Vakfı | 203. O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 203-(O zaman) diyecekler: “Acaba bize bir mühlet verilir mi?” |
Süleyman Ateş | 203. (Birden onu karşılarında bulunca) Acaba bize süre verilir mi?” derler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 203 O zaman şöyle derler: “Acaba bize süre verilir mi?” |
Ali Bulaç | 204- Onlar yine azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar? |
Diyanet Vakfı | 204. (Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 204-Acaba azabımızın acele gelmesini mi istiyorlar? |
Süleyman Ateş | 204. Hala bizim azabımızı mı acele istiyorlar (doğru söyleyenlerden isen bizi tehdidettiğin azabı getir mi diyorlar)? |
Yaşar Nuri Öztürk | 204 Bizim azabımızı acele mi istiyorlar? |
Ali Bulaç | 205- Gördün mü; onları yıllarca yararlandırsak, |
Diyanet Vakfı | 205. Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatsak. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 205-Gördün ya, onlara senelerce zevk ettirsek, |
Süleyman Ateş | 205. Baksana, biz onları yıllarca yaşatsak, |
Yaşar Nuri Öztürk | 205 Görmedin mi ki, biz onları yıllarca nimetlendirsek de, |
Ali Bulaç | 206- Sonra kendilerine va’dolunan (azab günü) geliverse, |
Diyanet Vakfı | 206.Sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 206-Sonra kendilerine yapılan tehdit gelip çatsa, |
Süleyman Ateş | 206. Sonra tehdidedildikleri (azab) kendilerine gelse, |
Yaşar Nuri Öztürk | 206 Sonra, tehdit edildikleri şey kendilerine ulaşsa, |
Ali Bulaç | 207- Yararlandıkları şey, kendilerini (görecekleri azabtan) bağımsız kılamaz. |
Diyanet Vakfı | 207. Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 207-o yaşatıldıkları zevkin kendilerine hiç faydası olmayacaktır. |
Süleyman Ateş | 207. O yaşatıldıkları (zevk-u sefa sürdükleri) şeyler, kendilerine ne yarar sağlardı? |
Yaşar Nuri Öztürk | 207 O yararlandıkları nimetler onların hiçbir işine yaramaz. |
Ali Bulaç | 208- Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, biz hiç bir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz. |
Diyanet Vakfı | 208. Bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 208-Bununla birlikte Biz hangi memleketi helak ettikse, muhakkak onun uyarıcıları olmuştur. |
Süleyman Ateş | 208. Biz, hiçbir kenti helak etmedik ki onun uyarıcıları olmasın (helak etmeden önce mutlaka uyarıcı gönderdik). |
Yaşar Nuri Öztürk | 208 Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helâk etmemişizdir. |
Ali Bulaç | 209- (Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); biz zulmedici değiliz. |
Diyanet Vakfı | 209. (Onlar)ihtar edilmiştir ve biz zülmetmiş değilizdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 209-(Onlara) ihtar edilmiştir ve Biz haksızlık etmiş değilizdir. |
Süleyman Ateş | 209. (Uyarıcılar) uyarırlardı. Biz zulmediciler değildik. |
Yaşar Nuri Öztürk | 209 Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz. |
Ali Bulaç | 210- Onu (Kur’an’ı) şeytanlar indirmemiştir. |
Diyanet Vakfı | 210. O’nu (Kur’an’ı) şeytanlar indirmedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 210-Ve bunu (Kur’an’ı) şeytanlar indirmedi; |
Süleyman Ateş | 210. O(Kur’a)n’ı şeytanlar (cinler) indirmedi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 210 Onu şeytanlar indirmedi. |
Ali Bulaç | 211- Bu, onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler. |
Diyanet Vakfı | 211. Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 211-bu onlara hem yaraşmaz, hem güçteri yetmez. |
Süleyman Ateş | 211. Bu, onlara yaraşmaz ve zaten yapamazlar da. |
Yaşar Nuri Öztürk | 211 Onlara yaraşmaz, zaten güçleri de yetmez. |
Ali Bulaç | 212- Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır. |
Diyanet Vakfı | 212. Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 212-Onlar (vahyi) işitmekten kesinlikle mahrum edilmişlerdir. |
Süleyman Ateş | 212. Çünkü onlar, (meleklerin sözlerini) işitmekten uzaklaştırılmışlardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 212 Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir. |
Ali Bulaç | 213- Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp-yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun. |
Diyanet Vakfı | 213. O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 213-Bundan dolayı sakın, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarma ki azap edileceklerden olmayasın. |
Süleyman Ateş | 213. Allah ile beraber başka bir tanrı çağırma, sonra azabedilenlerden olursun. |
Yaşar Nuri Öztürk | 213 O halde, Allah’ın yanında bir başka ilaha daha yalvarma/davet etme. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun. |
Ali Bulaç | 214- (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar. |
Diyanet Vakfı | 214. (Önce) en yakın akrabanı uyar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 214-En yakın hısımlarını uyar. |
Süleyman Ateş | 214. En yakın akrabanı uyar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 214 En yakın akraba ve hısımlarını uyar. |
Ali Bulaç | 215- Ve mü’minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger. |
Diyanet Vakfı | 215. Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 215-Ve sana uyan müminlere kanadını indir. |
Süleyman Ateş | 215. Ve sana uyan mü’minlere kanadını indir (onlara karşı mütevazi ve şefkatli davran). |
Yaşar Nuri Öztürk | 215 Müminlerin sana uyanlarına kanadını indir. |
Ali Bulaç | 216- Eğer sana karşı koyacak olurlarsa, artık de ki: ‘Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.’ |
Diyanet Vakfı | 216. Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 216-Bunun üzerine sana isyan ederlerse: “Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım.” de. |
Süleyman Ateş | 216. Şayet sana (uymaz) karşı gelirlerse: “Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım,” de. |
Yaşar Nuri Öztürk | 216 Eğer sana isyan ederlerse şöyle de: “Ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım.” |
Ali Bulaç | 217- Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah’)a tevekkül et. |
Diyanet Vakfı | 217. Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 217-Ve O göçlü ve merhametli olana güvenip dayan. |
Süleyman Ateş | 217. Galib ve esirgeyen(Allah)a tevekkül et. |
Yaşar Nuri Öztürk | 217 O Azîz, o Rahîm olana güvenip dayan. |
Ali Bulaç | 218- Kıyam ettiğin zaman seni görüyor. |
Diyanet Vakfı | 218. O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 218-O ki, (namaza) kalktığın vakit seni görüyor |
Süleyman Ateş | 218. O, seni görür: Namaza durduğun zaman, |
Yaşar Nuri Öztürk | 218 O ki görüyor seni kıyam ettiğin zaman. |
Ali Bulaç | 219- Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da. |
Diyanet Vakfı | 219. Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 219-ve secde edenler arasında dolaşmanı da. |
Süleyman Ateş | 219. Ve secde edenler arasında eğilip doğrulurken. |
Yaşar Nuri Öztürk | 219 Görüyor nasıldır secde edenler içinde dolaşman. |
Ali Bulaç | 220- Hiç şüphesiz O, işitendir, bilendir. |
Diyanet Vakfı | 220. Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O’dur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 220-Çünkü, herşeyi işiten, herşeyi bilen O’dur. |
Süleyman Ateş | 220. Çünkü O, işitendir, bilendir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 220 Kuşkusuz, O’dur iyice bilen, iyice duyan. |
Ali Bulaç | 221- Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? |
Diyanet Vakfı | 221. Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 221-Şeytanların kimin üzerine indiğini size haber vereyim mi? |
Süleyman Ateş | 221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? |
Yaşar Nuri Öztürk | 221 Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan? |
Ali Bulaç | 222- ‘Gerçeği ters yüz eden,’ günaha düşkün olan her yalancıya inerler. |
Diyanet Vakfı | 222. Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 222-Günaha kendini kaptırmış herbir sahtekar üzerine inerler. |
Süleyman Ateş | 222. Onlar, her günahkar yalancıya inerler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 222 Her bir dönek/iftiracı günahkâr üzerine iner onlar. |
Ali Bulaç | 223- Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. |
Diyanet Vakfı | 223. Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 223-Onlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu da yalan söylerler. |
Süleyman Ateş | 223. O yalancılar,(şeytanlara) kulak verirler, çokları da yalan söylerler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 223 Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların. |
Ali Bulaç | 224- Şairler ise; gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar. |
Diyanet Vakfı | 224. Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 224-Şairler (e gelince) bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer. |
Süleyman Ateş | 224. Şa’irlere gelince onlara da azgınlar uyar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 224 Şairlere gelince, onlara da çapkınlar-sapkınlar uyar. |
Ali Bulaç | 225- Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip duruyorlar, |
Diyanet Vakfı | 225. Baksana onlar her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 225-Görmüyor musun, bunlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar. |
Süleyman Ateş | 225. Baksana onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar? |
Yaşar Nuri Öztürk | 225 Görmez misin onları ki, her vadide tutkun-şaşkın dolaşırlar. |
Ali Bulaç | 226- Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylüyorlar. |
Diyanet Vakfı | 226. Ve onlar yapamayacakları şeyleri söylerler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 226-Hem de yapmayacakları şeyleri söylerler. |
Süleyman Ateş | 226. Ve onlar yapmayacakları şeyleri söylerler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 226 Ve onlar, yapmayacakları şeyleri söyleyip dururlar. |
Ali Bulaç | 227- Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah’ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öclerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 227. Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 227-Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah’ı çokça zikredenler ve kendilerine haksızlık edildikten sonra öclerini alanlar müstesna. O haksızlık edenler hangi inkılaba münkalib olacaklarını (hangi akibete yuvarlanacaklarını) yarın bilecekler. |
Süleyman Ateş | 227. Ancak inananlar, iyi işler yapanlar, Allah’ı çok ananlar ve kendilerine zulmedildikten sonra (rakiplerine) üstün gelmeğe çalışanlar böyle değildir. Zulmedenler, yakında nasıl bir devrime uğrayıp devrileceklerini bileceklerdir! |
Yaşar Nuri Öztürk | 227 İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar, Allah’ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı döneceklerini yakında bilecekler. |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Şuara suresi – Karşılaştırmalı meal