Tur suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
TUR SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismillahirrahmanirrrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- Tur’a andolsun. |
Diyanet Vakfı | 1.Tûr’a, andolsun ki, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Andolsun o Tur’a, |
Süleyman Ateş | 1. Andolsun Tur’a (Musa’nın vahiy aldığı Sina Dağı’na). |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Yemin olsun Tûra, |
Ali Bulaç | 2- Satır (satır) dizili kitaba, |
Diyanet Vakfı | 2.Satır satır yazılmış Kitab’a, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-3-Yayılmış ince deri üzerine yazılmış bir Kitab’a, |
Süleyman Ateş | 2. Satır satır yazılmış Kitaba; |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 Satır satır yazılmış Kitap’a, |
Ali Bulaç | 3- Yayılmış ince deri üzerine; |
Diyanet Vakfı | 3.Yayılmış ince deri üzerine, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-3-Yayılmış ince deri üzerine yazılmış bir Kitab’a, |
Süleyman Ateş | 3. Yayılmış ince deri üzerine, |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Ki açılıp yayılmış ince deri üzerine yazılmıştır. |
Ali Bulaç | 4- Ma’mur eve, |
Diyanet Vakfı | 4 Beyt-i Ma’mûr’a, |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Beyt-i Ma’müra, |
Süleyman Ateş | 4. Ma’mur (bakımlı, şen) Ev (Ka’be’y)e, |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Yemin olsun düzenli bir biçimde bakılan o eve, |
Ali Bulaç | 5- Yükseltilmiş tavana, |
Diyanet Vakfı | 5.Yükseltilmiş tavana(göğe), |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-Yükseltilmiş tavana (göğe), |
Süleyman Ateş | 5. Yükseltilmiş tavana (göğe), |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 Yemin olsun yükseltilmiş tavana, |
Ali Bulaç | 6- Kabarıp, tutuşan denize, |
Diyanet Vakfı | 6.Kaynatılmış denize (bunlara andolsun ki), |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-ve kızdırılıp kaynatılmış taşkın denize ki, |
Süleyman Ateş | 6. Kaynatılmış denize (bunlara andolsun ki), |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Yemin olsun o alevlerle kaynatılıp köpürtülmüş denize, |
Ali Bulaç | 7- Şüphesiz senin Rabbinin azabı kesin olarak gerçekleşecektir. |
Diyanet Vakfı | 7.Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-Rabbinin azabı elbette gerçekleşecektir. |
Süleyman Ateş | 7. Rabbinin azabı mutlaka vukubulacaktır; |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Ki hiç kuşkusuz, senin Rabbinin azabı meydana gelecektir. |
Ali Bulaç | 8- Onu uzaklaştırıp-engel olacak yoktur. |
Diyanet Vakfı | 8.Ona engel olacak hiçbir şey yoktur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-Onu önleyecek biri yoktur! |
Süleyman Ateş | 8. Ona engel olacak bir şey yoktur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 Ona engel olacak hiçbir şey yoktur. |
Ali Bulaç | 9- O gün gök, sarsılıp çalkalanır. |
Diyanet Vakfı | 9.O gün gök sallanıp çalkalanır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9-O gün gök bir çalkanışla çalkalanır, |
Süleyman Ateş | 9. O gün gök, bir çalkalanış çalkanır, |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 O gün gök bir çalkanışla çalkanır. |
Ali Bulaç | 10- Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür. |
Diyanet Vakfı | 10.Dağlar yürüdükçe yürür. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-dağlar da bir yürüyüş yürür, |
Süleyman Ateş | 10. Dağlar bir yürüyüş yürür ki!.. |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Ve dağlar bir yürüyüşle yürür. |
Ali Bulaç | 11- İşte o gün, yalanlayanların vay haline, |
Diyanet Vakfı | 11.Yalanlayanların vay haline o gün! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-vay haline artık o gün o yalan söyleyenlerin |
Süleyman Ateş | 11. Yalanlayanların vay haline o gün! |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 Vay hallerine o gün, yalanlayanların, |
Ali Bulaç | 12- Ki onlar, ‘daldıkları saçma bir uğraşı’ içinde oynayan-oyalananlardır. |
Diyanet Vakfı | 12.Ki onlar daldıkları bâtıl içinde oyalanıp duranlardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-ki, onlar daldıkları bir batakta oynayıp duruyorlar. |
Süleyman Ateş | 12. O daldıkları batıl içinde oynayıp duranlar, |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 Ki onlar bir batağa dalmış oynamaktadırlar. |
Ali Bulaç | 13- Cehennem ateşine, ‘küçültücü bir sürüklenme ile ‘ sürüklenecekleri gün; |
Diyanet Vakfı | 13.O gün cehennem ateşine itilip atılırlar : |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-O gün onlar cehenneme bir kakılış kakılacak: |
Süleyman Ateş | 13. O gün (şöyle denilerek) cehennem ateşine kakılırlar: |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 O gün cehenneme bir kakılışla kakılırlar. |
Ali Bulaç | 14- (Onlara şöyle denir:) ‘İşte sizin yalanladığınız ateş budur.’ |
Diyanet Vakfı | 14. “İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!” denilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-“İşte bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş!” diye. |
Süleyman Ateş | 14. İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur! |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 “İşte budur yalanlayıp durduğunuz ateş!” |
Ali Bulaç | 15- ‘Bu da bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz.’ |
Diyanet Vakfı | 15. Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-Bu da mı sihir, yoksa siz görmüyor musunuz? |
Süleyman Ateş | 15. (Nasıl) Şimdi bu, büyümüymüş, yoksa siz mi görmüyor muşsunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 “Bu da mı büyü?! Yoksa siz mi görmüyordunuz?” |
Ali Bulaç | 16- ‘Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.’ |
Diyanet Vakfı | 16. Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık sizin için birdir. Siz ancak yaptıklarınızın karşılığına çarptırılacaksınız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-Yaslanın ona bakalım, ister sabredin, ister etmeyin, artık hepsi sizin için birdir; sadece yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz. |
Süleyman Ateş | 16. Girin ona, ister dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Ancak yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 “Dalın ona! Artık ister sabredin ister sabretmeyin. Sizin için hepsi birdir. Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığıyla yüzyüze geleceksiniz.” |
Ali Bulaç | 17- Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler; |
Diyanet Vakfı | 17. Şüphesiz (kötülüklerden) korunanlar cennetlerde ve nimet içindedirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Fakat (günahlardan) korunanlar cennetlerde, nimet içindedirler. |
Süleyman Ateş | 17. Korunanlar da cennetlerde, ni’met içindedirler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Korunup sakınanlar; cennetler, nimetler içindedir. |
Ali Bulaç | 18- Rablerinin verdikleriyle ‘sevinçli ve mutludurlar’. Rableri, kendilerini ‘çılgınca yanan cehennemin’ azabından korumuştur. |
Diyanet Vakfı | 18. Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefâ sürerler, (Zira) Rableri onları, cehennem azabından korumuştur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-Rablerinin kendilerine verdiği ile sefa sürmektedirler. Rableri onları, cehennem azabından korumuştur. |
Süleyman Ateş | 18. Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler. Rableri onları, cehennem azabından korumuştur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Rablerinin kendilerine verdikleriyle keyif çatarlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur. |
Ali Bulaç | 19- ‘Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için.’ |
Diyanet Vakfı | 19. Onlara: Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin,için (denilir). |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-Yaptıklarınıza karşılık yeyin, için, afiyetler olsun , |
Süleyman Ateş | 19. Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için; |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 “Yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak afiyetle yiyin, için; |
Ali Bulaç | 20- Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz. |
Diyanet Vakfı | 20.” Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak”Onları,ceylan gözlü hûrilerle evlendirmişizdir: |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-sıra sıra dizilmiş çok güzel koltuklara yaslanarak; kendilerine güzel, iri gözlü hurileri de eş etmişizdir. |
Süleyman Ateş | 20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Art arda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak.” Ve biz onları parlak, iri gözlü hurilerle eşleştirmişizdir. |
Ali Bulaç | 21- İman edenler ve zürriyetleri kendilerini imanda izleyenler; Biz onların zürriyetlerini de olara katıp-ekledik. Amellerinden hiç bir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandığına karşılık bir rehindir. |
Diyanet Vakfı | 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-İman edip zürriyetteri de iman ile arkalarından gelmiş olanlar, işte Biz, onların nesillerini de kendilerine katmışızdır. Bununla beraber kendilerine amellerinden hiçbir şey de eksiltmemişizdir. Herkes kazancına bağlıdır. |
Süleyman Ateş | 21. Kendileri inanmış, zürriyetleri de imanda kendilerine uymuş olan kimselerin zürriyetlerini de kendilerine katmışızdır; kendi ameller(inin sevab)ından da hiçbir şey eksiltmemişizdir. Herkes kendi kazandığına bağlıdır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 İman edip zürriyetleri de imanda kendilerine uyanların, soy-soplarını da kendilerine katmışızdır. Ve kendi amellerinden kendilerinin hiçbir şeyini eksiltmemişizdir. Her kişi, kazandığı karşılığında bir rehindir. |
Ali Bulaç | 22- Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik. |
Diyanet Vakfı | 22. Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-Bir de onlara bir meyve ve içlerinin çekeceği bir et yetiştirmekteyiz. |
Süleyman Ateş | 22. Ve onlara canlarının istediği meyvadan ve etten bol bol vermişizdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Biz onlara canlarının çektiği meyveden ve etten ikram ettik. |
Ali Bulaç | 23- Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda ne ‘boş ve saçma bir söz’, ne günaha sokma vardır. |
Diyanet Vakfı | 23. Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada (içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-Orada kadeh teati ederler ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne de bir günaha sokma! |
Süleyman Ateş | 23. Orada bir kadeh kapışırlar ki içinde ne saçmalama var, ne de günaha sokma. |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Orada bir kadeh tokuştururlar ki, içinde ne bir boş laf var ne de günaha sokuş. |
Ali Bulaç | 24- Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) ‘sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.’ |
Diyanet Vakfı | 24. Hizmetlerine verilmiş, (kabuğunda) saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-Kendilerine ait hizmetçiler, sanki sedef içinde saklı inciler gibi onların etrafında pırıl pırıl dönerler. |
Süleyman Ateş | 24. Çevrelerinde de kendilerine mahsus, sedef içinde saklı inci gibi civanlar dolaşır (hizmet eder). |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler. |
Ali Bulaç | 25- Birbirlerine yönelip karşılıklı sorarlar; |
Diyanet Vakfı | 25. Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar: |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-Birbirlerine dönmüş soruyorlar; |
Süleyman Ateş | 25. Birbirlerine dönmüş soruyorlar: |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Birbirlerine dönüp soruşurlar. Ve derler: |
Ali Bulaç | 26- Dediler ki: ‘Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık.’ |
Diyanet Vakfı | 26. Derler ki: “Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilâhî azaptan) korkardık.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-diyecekler ki: “Evet biz bundan önce ehlimiz (ailemiz, obamız) içinde korkular içindeydik, |
Süleyman Ateş | 26. Daha önce biz ailemiz içinde (iken sonumuzdan) korkardık. dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 “Daha önce biz, ailemiz içinde endişe ile ürperiyorduk.” |
Ali Bulaç | 27- ‘Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve ‘hücrelere kadar işleyen kavurucu’ azabdan korudu.’ |
Diyanet Vakfı | 27. “Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-Allah bize lutfetti ve bizleri o semum (kavurucu) azabından korudu. |
Süleyman Ateş | 27. Allah bize lutfetti de bizi o delikçiklere işleyen azabdan korudu. |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 “Allah bize lütufta bulundu ve bizi o iliklere işleyen azaptan korudu.” |
Ali Bulaç | 28- ‘Şüphesiz, biz bundan önce O’na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir.’ |
Diyanet Vakfı | 28. “Gerçekten biz bundan önce O’na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O’dur.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-Evet biz bundan önce O’na dua ediyor, korumasını istiyorduk .Gerçekten O, öyle iyiliği bol, öyle merhameti çok olandır.” |
Süleyman Ateş | 28. Biz bundan önce yalnız O’na yalvarır(bizi korumasını O’ndan niyaz eder)dik. Çünkü iyilik eden, esirgeyen O’dur, O. |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 “Biz önceden O’na yakarıyorduk. Çünkü O’dur Berr, cömertçe iyilik eden; O’dur rahmeti sınırsız olan.” |
Ali Bulaç | 29- Şu halde sen, öğüt verip-hatırlat; çünkü sen, Rabbinin nimetiyle ne kahinsin, ne mecnun. |
Diyanet Vakfı | 29. (Resûlüm!) Sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-O halde anlatıp öğüt vermeye devam et; çünkü sen, Rabbinin nimeti hakkı için, ne kahinsin ne de mecnun! |
Süleyman Ateş | 29. (Ey Muhammed), Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin ni’meti sayesinde sen ne kahinsin, ne de mecnun. |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne de cin çarpmış. |
Ali Bulaç | 30- Yoksa onlar: ‘Bir şairdir, biz ona zamanın (getireceği) felaketleri gözlüyoruz’ mu diyorlar? |
Diyanet Vakfı | 30. Yoksa onlar: (O,) bir şairdir; onun, zamanın felâketlerine uğramasını bekliyoruz mu diyorlar? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-Yoksa: “O bir şairdir, zamanın felaketine uğramasını gözetiyoruz” mu diyorlar? |
Süleyman Ateş | 30. Yoksa onlar (senin hakkında): “Bir şa’irdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz” mu diyorlar? |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Yoksa şöyle mi diyorlar: “O bir şairdir. Zamanın ölüm getiren felaketine çarpılmasını bekliyoruz.” |
Ali Bulaç | 31- De ki: ‘Siz gözetleyedurun; çünkü ben de sizinle birlikte gözetleyenlerdenim.’ |
Diyanet Vakfı | 31. De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-De ki : “Gözetin, çünkü ben de sizinle beraber gözetenlerdenim. |
Süleyman Ateş | 31. De ki: “Gözetleyin, ben de sizinle beraber gözetleyenlerdenim. (Bakalım hangimiz felaketlere çarpılacağız?)” |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 De ki: “Bekleyin! Doğrusu sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim.” |
Ali Bulaç | 32- Yoksa bunu kendilerine saçma-akılları mı emrediyor? Yoksa onlar azgın bir kavim midir? |
Diyanet Vakfı | 32. Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Yoksa onlara bunu (bu çelişkiyi) akılları mı emrediyor, ya da onlar azgın bir topluluk mudurlar? |
Süleyman Ateş | 32. Akılları mı bunu kendilerine emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur? |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 Acaba bunu onlara hayalleri mi emrediyor yoksa bunlar azmış bir topluluk mu? |
Ali Bulaç | 33- Yoksa: ‘Onu kendisi uydurup-söyledi’ mi diyorlar? Hayır; onlar iman etmiyorlar. |
Diyanet Vakfı | 33. Yahut “Onu kendisi uydurdu!” mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-Yoksa “Onu kendisi uydurmakta” mı diyorlar? Hayır, kendileri inanmazlar. |
Süleyman Ateş | 33. Yoksa “Onu uydurdu” mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 Yoksa, “Onu uydurdu” mu diyorlar! Hayır, iman etmiyorlar. |
Ali Bulaç | 34- Şu halde, eğer doğru söylüyor iseler, benzeri bir söz getirsinler. |
Diyanet Vakfı | 34. Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-Haydi onun gibi bir söz getirsinler, eğer doğru iseler!l |
Süleyman Ateş | 34. Doğru iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis/söz getirsinler. |
Ali Bulaç | 35- Yoksa onlar, hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi? |
Diyanet Vakfı | 35. Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-Yoksa kendileri hiçbir şeysiz (yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa yaratan onlar mıdırlar? |
Süleyman Ateş | 35. Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan (raslantı sonucu olarak) mı yaratıldılar? Yoksa yaratanlar kendileri midir? |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 Yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa bizzat kendileri mi yaratıcıdır? |
Ali Bulaç | 36- Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar. |
Diyanet Vakfı | 36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar ikan ehli değiller (kendi inançlarında bile kuşkulu kimseler) dir! |
Süleyman Ateş | 36. Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp de inanmazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır, onlar gerekli bilgiye ulaşamıyorlar! |
Ali Bulaç | 37- Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (her şeyin denetim ve yönetim) sahipleri kendileri midir? |
Diyanet Vakfı | 37. Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa onlar mı kainata hükmetmişler? |
Süleyman Ateş | 37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hakim olan (her şeyi istedikleri gibi yöneten) kendileri midir? |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa güç ve egemenlik sahibi onlar mı? |
Ali Bulaç | 38- Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin. |
Diyanet Vakfı | 38. Yoksa onların, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsinler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 38-Yoksa onlara mahsus bir merdiven var da (çıkıp) ondan dinliyorlar mı? Öyleyse dinleyenleri, açıklayıcı bir delil getirsin. |
Süleyman Ateş | 38. Yoksa onların, (göğe çıkıp meleklerin sözlerini ve onlara vahyedileni) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, (meleklerin sözlerini dinlediklerine) açık bir delil getirsin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 Yoksa onlara özgü bir merdiven var da onun üzerinde mi dinliyorlar? Eğer böyleyse, dinleyenleri açık bir kanıt getirsin. |
Ali Bulaç | 39- Yoksa kızlar O’nun da, erkek-çocuklar sizin mi? |
Diyanet Vakfı | 39. Yoksa kızlar O’nun, oğullar da sizin mi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 39-Yoksa kızlar O’na, oğullar size öyle mi? |
Süleyman Ateş | 39. Yoksa kızlar O’na, oğullar size mi? |
Yaşar Nuri Öztürk | 39 Yoksa kızlar O’na, oğullar size mi? |
Ali Bulaç | 40- Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altındalar? |
Diyanet Vakfı | 40. Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında eziliyorlar mı? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 40-Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyoırsun da cereme vermekten ezilmekteler mi? |
Süleyman Ateş | 40. Yoksa sen onlardan (vahiyleri duyurmana karşı) bir ücret istiyorsun da onlar, ağır bir borç yükü altında mı kalmışlardır? |
Yaşar Nuri Öztürk | 40 Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bir borç yüzünden onlar, yük altına mı giriyorlar? |
Ali Bulaç | 41- Yoksa gayb (bilgisi) onların katında mıdır, böylece yazıp-duruyorlar? |
Diyanet Vakfı | 41. Yoksa gayba ait bilgiler kendi yanlarında da, onlar mı yazıyorlar? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 41-Yoksa gayb onların yanında da onlar mı yazıyorlar? |
Süleyman Ateş | 41. Yoksa gayb (görülmeyen bilgi) kendilerinin yanındadır da kendileri mi (oradan istediklerini) yazıyorlar? |
Yaşar Nuri Öztürk | 41 Yoksa gayb yanlarında da yazıp duruyorlar mı? |
Ali Bulaç | 42- Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) o inkâr edenler hileli-düzene düşecek olanlardır. |
Diyanet Vakfı | 42. Yahut bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, inkâr edenlerdir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 42-Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri o tuzağa düşeceklerdir. |
Süleyman Ateş | 42. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, o inkar edenlerin kendileridir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 42 Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Doğrusu şu ki, o inkâr edenlerin kendileri tuzağa yakalanmışlardır. |
Ali Bulaç | 43- Yoksa onların, Allah’tan başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koştuklarından yücedir. |
Diyanet Vakfı | 43. Veya onların Allah’tan başka bir tanrısı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 43-Yoksa onların Allah’ tan başka bir ilahları mı var? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir. |
Süleyman Ateş | 43. Yoksa onların Allah’tan başka bir tanrısı mı var? Allah’ın şanı onların ortak koştuklarından yücedir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 43 Yoksa Allah’tan başka bir ilahları mı var? Uzaktır Allah, onların ortak koştuklarından. |
Ali Bulaç | 44- Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile: ‘Üst üste yığılmış bir buluttur’ derler. |
Diyanet Vakfı | 44. Gökten düşen bir kütle görseler “Üst üste yığılmış bulutlardır” derler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 44-Onlar gökten bir parçayı düşerken görseler ‘Birbiri üstüne yığılmış bir bulut” diyecekler. |
Süleyman Ateş | 44. Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, (yine inatlarından): “Üst üste yığılmış bulutlardır” derler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 44 Gökten bir parçanın düştüğünü görseler şöyle derler: “Üstüste yığılmış bulutlar!” |
Ali Bulaç | 45- Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak. |
Diyanet Vakfı | 45. Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 45-O halde bırak onları ta çarpılacakları günlerine (kavuşuncaya) kadar. |
Süleyman Ateş | 45. Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları. |
Yaşar Nuri Öztürk | 45 Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları! |
Ali Bulaç | 46- O gün, ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak, ne yardım görecekler. |
Diyanet Vakfı | 46. O gün planları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 46-O gün hiç bir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydası olmayacak ve hiç bir şekilde kurtarılmayacaklardır. |
Süleyman Ateş | 46. O gün, tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamaz ve onlara yardım da edilmez. |
Yaşar Nuri Öztürk | 46 O gün, tuzakları kendilerine bir yarar sağlamayacak; onlara yardım da edilmeyecek! |
Ali Bulaç | 47- Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azab vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar. |
Diyanet Vakfı | 47. Şüphesiz zulmedenlere, ondan başka da azap vardır. Fakat çokları bilmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 47-O zulmedenlere bundan başka da bir azap vardır. Fakat pek çokları bilmezler. |
Süleyman Ateş | 47. Zulmedenlere, bundan başka bir azab da vardır. Fakat çokları bilmezler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 47 Zulmedenler için bundan başka bir azap da vardır. Fakat onların çokları bilmiyorlar. |
Ali Bulaç | 48- Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et. |
Diyanet Vakfı | 48. Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman da Rabbini hamd ile tesbih et. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 48-Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen bizim gözetimimiz altındasın, kalktığında Rabbini hamd ile tesbih et. |
Süleyman Ateş | 48. Rabbinin hükmüne sabret, çünkü sen, gözlerimizin önündesin (korumamız altındasın), Kalktığın zaman Rabbini övgü ile an. |
Yaşar Nuri Öztürk | 48 Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et! |
Ali Bulaç | 49- Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışının ardından da O’nu tesbih et. |
Diyanet Vakfı | 49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da O’nu tesbih et. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 49-Gecenin bir kısmında da O’nu tesbih et, yıldızların batmaya yaklaştığı sıra da! |
Süleyman Ateş | 49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların ardından da O’nu tesbih et. |
Yaşar Nuri Öztürk | 49 Gecenin bir bölümünde ve yıldızların ardından da O’nu tespih et! |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Tur suresi – Karşılaştırmalı meal