Yaratılış gayesi ve Allah’ın muradı nedir
Yaratılışın gayesinin hikmeti sadece Allah’tadır lakin ayetler ışığında denilebilir ki bu gaye; meleklerden ve cinlerden ayrı bir varlık olarak var edilen insanın, iyi ve kötüyü seçme şansı varken, bahşedilen aklı, ruhu ve vicdanıyla Yaratıcısı Allah’ı bulması, iman ederek güvenmesi, sevmesi, teslim olması, şükür, tesbih ve dua etmesi, ibadet ve kulluk bilinciyle O’na yakışır doğru ve düzgün bir hayat yaşaması, şirke bulaşmadan ve sapmadan hanifliği seçmesi, kendisine verilen kıymet, kabiliyet ve idrak ile kainattaki diğer varlık ve canlılara da örnek olarak yaşamı sadece Allah’a kılavuzlaması ve sonsuz hayata varis olmasıdır.
Yüce Allah’ın muradı ise bu gayenin hayata geçirilmesi, kendisine duyulan sevgi ve güvene layık olarak bu ilahi gayeyi iman ederek ve bu imanı hayata yansıtarak kabul edenlerin ödüllendirilmesi öte yandan iman ile düzgün yaşamayı reddederek, isyan ve inkarla, tevhidin düşmanı şeytana, şer ve şirke tabi olanların cezalandırılması şeklinde özetlenebilir.
Allah’ın bizlerden muradı, işte bu yaratılış gayesinin hayata geçirilmesi ve bunu imanla başarabilenlerin kurtuluşa erdirilmesi ve kanarak veya aldanarak başaramayanların yahut başarmak istemeyenlerin azaba mahkum edilmesi şeklinde kısaca izah edilebilir.
Maddeler halinde listeleyecek olursak yaratılış gayesi;
(Doğrusunu sadece ve daima Allah bilir)
– Yüce Allah’ın ilim, kudret ve hükmünün nihayetsiz ve yaratıcılığının tek oluşunun beyanı
– İnsan denen varlığın yaratılış mana ve hikmetinin anlaşılması
– İlimsizlik, isyan ve cehaletin (İblis) ortaya konması
– Allah’ın, gözle görünmediği halde akıl ve kalp yoluyla bulunabildiğinin delili
– Bahşedilen ruh, şuur, kalp ve idrakin kıymetinin gösterilmesi
– Kur’an (Ana Kitap ve Levh-i Mahfuz) hükümlerinin hayata geçirilmesi
– Değişik varlık gruplarının aynı ve tek Yaratan eliyle yaratıldığının izahı
– Sırf Allah emrettiği için ve isteyerek doğruya yönelmenin mümkün olduğunun ispatı
– İbadet ve kulluğun sadece Allah’a yapılacağının izahı
– Sonsuz hayata layık adayların seçimi
Bu gayeye uygun olarak Yüce Allah’ın nimetler bahşederek yarattığı insandan karşılığını beklemesinin de hak olduğu muhakkaktır. İnsanın yaratılışı esnasında İblisin isyanından, ezeli ve ebedi bilen Allah’ın habersiz olduğunu farz etmek gaflettir. O halde iblis de bir sınav gereği isyan ettirilmiştir ve zıtlıklar üzerine kurulu yaşamda eksi kutbun simgesi olarak kıyamete kadar baki kalacaktır.
O halde Yüce Allah’ın muradı, yaratılış gayesinin iblise rağmen hayata geçirilmesi ve bunun bir eleme-sınav şeklinde olmasıdır. Sınav budur. Kaldı ki Yüce Allah insanların tamamına vereceği ruhlardan çok önceden söz almış ve hayat sınavı bu söze sadık kalınacağına yeminle başlamıştır. Bu yemin adalet gereğidir ve ahiretteki hesap esnasında bu yemin şahitli olarak herkese hatırlatılacaktır.
Zaman öncesinden sonrasına kadar olan ve olacak herşeyi bilen Yüce Allah, ilmi ve kudreti ile doğru yaşam ilkelerini ilahileştirmiş ve buyruklar halinde insana evvela ruhlar aleminde ve toptan, sonra her devirde ve istisnasız tüm ümmetlere tebliğ etmiştir. Yani kimse habersiz değildir.
Kuralları belli sınavın süresi belli değildir ki bu bilgi sadece Allah’tadır. Allah’ın bu farklı bir varlık grubu olarak insanı yaratış ve dünya sınavı ile muradı ise elbette seçimdir.
Allah’ın muradını maddeler ile listeleyecek olursak;
(Doğrusunu daima ve sadece Allah bilir)
– Sadece Allah’ın ilah kabul edilmesi, başkaca ilahlar atanmaması (iman)
– Hükmün sadece Allah’ta olduğunun ispatı (Tevhid)
– Allah’ın kudret, ilim ve hüküm sınırlarının anlaşılması (Tevhid)
– Allah’ın kainat, beden ve Kur’an’daki ayetlerinin bilinir olması (İman)
– İbadet ve kulluğun sadece Allah’a yapılması (İman ve İslam)
– Hür iradenin Hakk’tan yana kullanılması (İman)
– Rahmet sistemlerinin (Dua, tövbe, şefaat vs.) işletilmesi ve hayata örnek teşkil etmesi
– Kur’an hükümlerinin hayata egemen kılınması (Hak din (Kur’ani) İslam)
– İyilik ve güzelliğin, fena ve çirkine galip gelmesi (Salih amel ve ahlak)
– Kur’an ile ahlaklanılması (Ahlak)
– Örnek yaşam formlarının peygamberler nezdinde resmedilmesi (Sünnet)
– Sırat-ı Mustakim üzere kalınması (Doğruluk ve dürüstlük)
– Kitap ve peygamberlere biat edilmesi (İman esasları)
– Görünmeyen aleme ve gayba iman edilmesi (İman esasları)
– Ahirete ve hesaba görmeden inanılması (İman esasları)
– Şeytanın en büyük düşman olarak bilinmesi, kanılmaması (Şer, küfür ve şirk)
– Sınavın hak ve adalet üzere tamamlanması (Dünya yaşamının sonu)
– Fani yaşamın sonlandırılması, baki hayata geçiş (Kıyamet)
– Gaybın, hakikatin ve ahiretin görünür kılınması (Yeniden diriliş)
– Ödül ve ceza sisteminin (dünya ve ahirette) işletilmesi (Cennet ve cehennem)
– Hesabın zerrece haksızlık yapılmadan görülmesi (Sonsuz hayata geçiş)
Özetle;
Dünya yaşamı ve insan boşuna yaratılmamış, bir ilahi gaye ve hikmet uğruna var edilmiştir. bizlerin bu hikmete tam olarak erebilmesi mümkün değildir. Lakin Kur’an, dinin tek değişmez ve tahrif edilemez kaynağı olmakla, bizlere hakikati anlatır ve emir ve yasaklarla doğruyu gösterir.
Sınav; fıtri misaka ve yaratılış gayesine gösterdiğimiz sadakatimizdir.
Yaşam, hak ve adaletle sürecek, hesaplar zerrece adaletsizlik yapılmadan görülecek ve herkes geldiği yurdu gözleriyle görürken, Kur’an ile izah edilen görünmeyen alemin kapılarından içeri girerek hakikati çıplak gözle görecektir. O vakit neden ve kime iman edilmesi gerektiği de anlaşılır olacak ama artık iman ve amel şansı kalmayacaktır.
Yeniden dirilişten sonra huzurda (mahşerde) toplanıldığı zaman çoğu yüz bedbaht olacak, az sayıda yüz nurlanarak sevinecektir. Çünkü cehennemler dolacak, cennetler tehna olacaktır.
Mü’mine düşen henüz vakit varken toparlanmak, imana dönmektir.
Yoksa azap fena, vebal çetin, hesapta mahçup olmak kahredicidir.