Zümer suresi – Karşılaştırmalı meal
Karşılaştırmalı Kur’an Mealleri
ZÜMER SURESİ
Ali Bulaç | Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla |
Diyanet Vakfı | Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. |
Elmalılı Hamdi Yazır | Bismilahirrahmanirrahim |
Süleyman Ateş | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.. |
Yaşar Nuri Öztürk | Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… |
Ali Bulaç | 1- (Bu) Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah (katın)dandır. |
Diyanet Vakfı | 1. Bu Kitap izzet ve hikmet sahibi Allah katından indirilmiştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 1-Bu kitabın indirilişi, güçlü, hikmet sahibi olan Allah tarafındandır. |
Süleyman Ateş | 1. Kitabını indirilmesi, aziz hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 1 Bu Kitap’ın indirilişi Azîz ve Hakîm olan Allah’tandır. |
Ali Bulaç | 2- Şüphesiz, sana bu Kitabı hak ile indirdik; öyleyse dini yalnızca O’na halis kılarak Allah’a ibadet et. |
Diyanet Vakfı | 2. (Resûlüm!) Şüphesiz ki Kitab’ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah’a has kılarak (ihlâs ile) kulluk et. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 2-Emin ol, Biz sana kitabı hakkıyla indirdik. Onun için dini yalnız O’na halis kılarak Allah’a ibadet ve kulluk et! |
Süleyman Ateş | 2. Biz bu Kitabı sana hak ile indirdik; sen dini yalnız Allah’a halis kılarak O’na kulluk et. |
Yaşar Nuri Öztürk | 2 Emin ol, bu Kitap’ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız ona özgüleyerek Allah’a ibadet et/O’nun için iş yapıp değer üret! |
Ali Bulaç | 3- Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah’ındır. O’ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) ‘Biz, bunlara bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.’ Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez. |
Diyanet Vakfı | 3. Dikkat et, hâlis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 3-İyi bil ki halis din ancak Allah’ındır. O’ndan başka bir takım dostlara tutunanlar da şöyle demektedirler: “Biz onlara sadece bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz. şüphe yok ki, Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyle hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz. |
Süleyman Ateş | 3. İyi bil ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’ndan başka veliler edinerek: “Biz bunlara, sırf bizi Allah’a yaklaştırmaları için tapıyoruz,” diyenler(e gelince): Şüphesiz ki Allah, onlar arasında, ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir. Allah, yalancı, nankör insanı doğru yola iletmez. |
Yaşar Nuri Öztürk | 3 Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah’ındır! O’nnu yanında birilerini daha veliler edinerek, “Biz onlara, bizi Allah’a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.” diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz. |
Ali Bulaç | 4- Eğer Allah, çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini elbette seçerdi. O, yücedir; O, bir olan, kahredici olan Allah’tır. |
Diyanet Vakfı | 4. Eğer Allah bir evlât edinmek isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. O yücedir. O, tek ve kahhâr olan Allah’tır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 4-Allah, bir çocuk edinmek isteseydi elbette yaratacağından, dileyeceğini seçecekti. O bundan münezzehtir. O tek ve kahredici olan Allah’tır. |
Süleyman Ateş | 4. Eğer Allah çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O (bundan münezzehtir) yücedir. O tek ve kahredici Allah’tır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 4 Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yaratmakta olduklarından dilediğini seçerdi. Böyle bir şeyden arınmıştır O. Allah’tır, Vahîd’dir, Kahhâr’dır O. |
Ali Bulaç | 5- Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O’dur. |
Diyanet Vakfı | 5. Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Dikkat et! O, azîzdir, ve çok bağışlayandır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 5-O gökleri ve yeri hak ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor. Ay ve güneşi emrine amade kılmış, her biri belli bir süreye doğru akıyor. Uyan, O çok güçlü, çok bağışlayandır. |
Süleyman Ateş | 5. Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki O, aziz ve çok bağışlayandır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 5 Gökleri ve yeri hak olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne çekip örtüyor; gündüzü de gecenin üstüne sarıp dürüyor. Güneş’i ve Ay’ı bir buyruğa boyun eğdirmiştir. Hepsi, belirlenmiş bir süreye kadar akar gider. Gözünüzü açın; Azîz’dir O, Gaffâr’dır. |
Ali Bulaç | 6- Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O’nundur. O’ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz? |
Diyanet Vakfı | 6. Allah sizi bir tek nefisten (Âdem’den) yarattı, sonra ondan da eşini yarattı. Sizin için hayvanlardan sekiz eş meydana getirdi. Sizi de annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu yaratıcı, Rabbiniz Allah’tır. Mülk O’nundur. O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl oluyor da (O’na kulluktan) çevriliyorsunuz? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 6-O, sizi tek bir nefisten yarattı. Onun esini de ondan meydana getirdi. Sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizleri analarınızın karınlarında üç türlü karanlık içinde yaratılışdan yaratılışa yaratıp duruyor: işte Rabbiniz Allah O’dur, mülk O’nundur, O’ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl (haktan) çevrilirsiniz? |
Süleyman Ateş | 6. Sizi bir tek candan yarattı, sonra ondan eşini meydana getirdi ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi: (Deve, öküz, koyun, keçi.) Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde yaratmadan yaratmaya (aşamadan aşamaya) geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz Allah budur. Mülk O’nundur. O’ndan başka tanrı yoktur. Nasıl (O’na kulluktan şirke) çevriliyorsunuz? |
Yaşar Nuri Öztürk | 6 Sizi bir tek canlıdan yarattı; sonra o canlıdan onun eşini vücuda getirdi. Ve sizin için davarlardan sekiz çift indirmiştir. Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde, bir yaratıştan öbürüne geçirerek oluşturuyor. İşte Allah! Budur sizin Rabbiniz! Yalnız O’nundur mülk ve saltanat! İlah yoktur O’ndan başka! Hal böyle iken nasıl oluyor da gerçeğin tersine döndürülüyorsunuz?! |
Ali Bulaç | 7- Eğer inkâr edecek olursanız, artık şüphesiz Allah size hiç bir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için küfre rıza göstermez. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olur. Hiç bir (suçlu) günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecektir. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı bilendir. |
Diyanet Vakfı | 7. Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz Allah, size muhtaç değildir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizden bunu kabul eder. Hiçbir günahkâr diğerinin günahını çekmez. Nihayet hepinizin dönüp gidişi, Rabbinizedir. Yaptıklarınızı O size haber verir. Çünkü O, kalplerde olan herşeyi hakkıyla bilendir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 7-Eğer inkar ederseniz, şüphe yok ki Allah’ın size ihtiyacı yoktur. Bununla beraber kulları adına küfre razı olmaz. Eğer şükrederseniz, sizin adınıza ona razı olur. Bir günahkar da diğerinin günahım çekecek değildir. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. O vakit O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir. Çünkü o bütün sinelerin özünü bilir. |
Süleyman Ateş | 7. Eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Allah, siz(in imanınız)a muhtaç değildir. Fakat kulları için küfre razı olmaz. Ve eğer şükrederseniz sizin için ona razı olur. Hiçbir günahkar, diğerinin günahını çekmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir, (O), size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü bilir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 7 Eğer nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, Allah size muhtaç olmayacak bir Ganî’dir. O, kulları için inkâr ve nankörlüğe razı olmaz. Eğer şükrederseniz bunu sizin için rızasına uygun bulur. Hiçbir günahkâr bir başkasının günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, işlemiş olduklarınızı haber verecektir. O, göğüslerin saklamakta olduklarını çok iyi bilir. |
Ali Bulaç | 8- İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O’na dua ettiğini unutur ve O’nun yolundan saptırmak amacıyla Allah’a eşler koşmaya başlar. De ki: ‘İnkârınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın.’ |
Diyanet Vakfı | 8. İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. (Ey Muhammed!) De ki: Küfrünle biraz eğlenedur; çünkü sen, muhakkak cehennem ehlindensin! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 8-İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman bütün gönlünü vererek Rabbine dua eder. Sonra kendisine tarafından bir nimet lütfettiği zaman da önceden O’na dua ettiği hali unutur da yolundan sapıtmak için Allah’a ortaklar koşmaya başlar. De ki: “Küfrünle biraz zevket. Çünkü sen, o ateşliklerdensin.” |
Süleyman Ateş | 8. İnsana bir zarar dokundu mu, hemen içtenlikle Rabbine yönelerek O’na du’a eder. Sonra (Rabbi) ona kendisinden bir ni’met verdi mi; önceden O’na yalvarmakta olduğunu unutur da, O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler koşmağa başlar. De ki: “Küfrünle azıcık yaşa, sen ateş halkındansın!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 8 İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O’na dua eder. Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O’na yalvarmakta olduğunu unutur, O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler, ortaklar isnat eder. De ki: “Birazcık nimetlen küfrünle! Hiç kuşkusuz, sen, ateş halkındansın.” |
Ali Bulaç | 9- Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler.’ |
Diyanet Vakfı | 9. Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 9 -Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, ayakta durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak temiz akıllı olanlar anlar. |
Süleyman Ateş | 9. Yoksa o, gece sa’atlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman gibi midir? De ki: “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Doğrusu ancak sağduyu sahipleri öğüt alır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 9 Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, âhiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır.” |
Ali Bulaç | 10- De ki: ‘Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah’ın arz’ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.’ |
Diyanet Vakfı | 10. (Resûlüm!) Söyle: Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah’ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 10-Tarafımdan söyle: “Ey iman eden kullarım, Rabbinize takva ile sığının. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah’ın toprağı geniştir. Ancak sabredenler mükafatlarına hesapsız erdirilir.” |
Süleyman Ateş | 10. (Tarafımdan) De ki: “Ey inanan kullarım, Rabbinizden korkun. Bu dünya hayatında güzel davrananlara güzellik vardır. Allah’ın yeri geniştir. Ancak sabredenlere, ödülleri hesapsız ödenecektir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 10 Tarafımdan söyle: “Ey iman eden kullarım, Rabbinizden korkun! Bu dünya hayatında güzel düşünüp güzel davranalara güzellik var. Allah’ın toprağı/yeryüzü geniştir. Sadece sabredenlere, ücretleri hesapsız ödenecektir.” |
Ali Bulaç | 11- De ki: ‘Ben, dini yalnızca O’na halis kılarak Allah’a ibadet etmekle emrolundum.’ |
Diyanet Vakfı | 11. De ki: Bana, dini Allah’a hâlis kılarak O’na kulluk etmem emrolundu. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 11-De ki: “Ben Allah’a dini kendisine halis kılarak ibadet edeyim diye emrolundum. |
Süleyman Ateş | 11. De ki: “Bana dini yalnız Allah’a halis kılarak, O’na kulluk etmem emredildi.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 11 De ki: “Bana, dini yalnız Allah’a özgüleyerek, O’na ibadet etmem/O’nun için iş yapıp değer üretmem emredildi.” |
Ali Bulaç | 12- ‘Ve ben, müslümanların ilki olmakla da emrolundum.’ |
Diyanet Vakfı | 12. Bana müslümanların ilki olmam emrolundu. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 12-Ve O’nun birliğine teslim olan müslümanların ilki olayım diye emrolundum” |
Süleyman Ateş | 12. Ve bana müslümanların ilki olmam emredildi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 12 “Ve bana, müslümanların ilki olmam emredildi.” |
Ali Bulaç | 13- De ki: ‘Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde, büyük bir günün azabından korkarım.’ |
Diyanet Vakfı | 13. De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 13-De ki: “Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım.” |
Süleyman Ateş | 13. De ki: “Ben, Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 13 De ki: “Eğer Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım.” |
Ali Bulaç | 14- De ki: ‘Ben dinimi yalnızca O’na halis kılarak Allah’a ibadet ederim.’ |
Diyanet Vakfı | 14. De ki: Ben dinimde ihlâs ile ancak Allah’a ibadet ederim. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 14-De ki: “Ben dinimi O’na has kılarak yalnız Allah’a kulluk ederim, |
Süleyman Ateş | 14. De ki: “Ben, dinimi yalnız Allah’a halis kılarak O’na kulluk ediyorum.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 14 De ki: “Ben, dinimi yalnız kendisine özgüleyerek, Allah’a ibadet ediyorum/O’nun için iş yapıp değer üretiyorum.” |
Ali Bulaç | 15- ‘Siz, O’nun dışında dilediklerinize ibadet edin.’ De ki: ‘Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir.’ |
Diyanet Vakfı | 15. (Ey Allah’a eş koşanlar!): Siz de O’ndan başka dilediğinize tapın! De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 15-siz de O’ndan başka dilediğinize kul olun.” De ki:”Asıl hüsrana düşenler, kıyamet günü kendilerine ve mensuplarına ziyan verenlerdir. Evet, işte asıl açık hüsran budur.” |
Süleyman Ateş | 15. Siz de O’ndan başka dilediğinize kulluk edin. De ki: “Ziyana uğrayanlar kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyan edenlerdir. Dikkat edin, işte bu, apaçık bir ziyandır!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 15 “Siz O’nun dışında dilediğinize kulluk/ibadet edin.” De ki: “Hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini hüsrana atanlardır. Dikkat edin! Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur.” |
Ali Bulaç | 16- Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte Allah, kendi kullarını bununla tehdit edip-korkutuyor. Ey kullarım öyleyse Benden sakının. |
Diyanet Vakfı | 16. Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (öyle) tabakalar var. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım! Yalnızca benden korkun. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 16-Onların üstlerinden ateş çatılır, altlarından da çatılır; duydunuz ya , işte Allah kullarım bundan sakındırıyor, “Ey kullarım, onun için bana (sığınıp) korunun.” (diyor). |
Süleyman Ateş | 16. Onların üstlerinden ateşten gölgeler, altlarından da (ateşten) gölgeler var. İşte Allah kullarını bu durumdan korkutur. Ey kullarım, benden korkun! |
Yaşar Nuri Öztürk | 16 Onların üstlerinde ateşten gölgeler, altlarından da gölgeler vardır. İşte Allah, kullarını bundan korkmaya çağırıyor. “Ey kullarım, benden sakının!” |
Ali Bulaç | 17- Tağut’a kulluk etmekten kaçınan ve Allah’a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver. |
Diyanet Vakfı | 17. Tâğut’a kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele: |
Elmalılı Hamdi Yazır | 17-Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde onlaradır. Haydi müjde ver kullanma, |
Süleyman Ateş | 17. Tağut’a kulluk etmekten kaçınan ve Allah’a yönelenlere müjde var. Müjdele kullarımı: |
Yaşar Nuri Öztürk | 17 Tâğuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp Allah’a yönelenlere müjde var! Muştula kullarıma! |
Ali Bulaç | 18- Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir. |
Diyanet Vakfı | 18. O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler,sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 18-onlara ki, sözü dinler, sonra da en güzelin! uygularlar. işte onlar Allah’ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir, işte temiz akıllılar da onlardır. |
Süleyman Ateş | 18. Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar sağduyu sahipleridir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 18 Onlar ki, sözü dinler de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlardar, Allah’ın kılavuzladıkları; işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri. |
Ali Bulaç | 19- Azab sözü kendisi üzerinde hak olmuş kimse mi (onlarla bir tutulur)? Ateşte olanı artık sen mi kurtaracaksın? |
Diyanet Vakfı | 19. (Resûlüm!) Hakkında azap hükmü gerçekleşmiş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 19-Ya üzerine azap hükmü sabit olan kimse de mi (böyledir)? Artık o ateşdeki kimseyi sen mi çıkaracaksın? |
Süleyman Ateş | 19. Üzerine azab kararı hak olanı mı, sen ateşte bulunanı mı kurtaracaksın? |
Yaşar Nuri Öztürk | 19 Üzerine azap sözü hak olanı, ateşe dalmış olanı sen mi kurtaracaksın? |
Ali Bulaç | 20- Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar ise; onlara yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altından ırmaklar akmaktadır. (Bu,) Allah’ın va’didir. Allah, va’dinden dönmez. |
Diyanet Vakfı | 20. Fakat Rablerinden sakınanlara, üstüste yapılmış, altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Bu, Allah’ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözden caymaz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 20-Fakat o Rablerine sığınarak korunanlar için altlarından ırmaklar akan kat kat yapılmış odalar ve balkonlu köşkler vardır. Bu Allah’ın va’didir. Allah va’dinden dönmez. |
Süleyman Ateş | 20. Fakat Rablerinden korkanlar için üstüste yapılmış odalar var. Odaların altından da ırmaklar akmaktadır. Bu, Allah’ın va’didir. Allah va’dinden caymaz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 20 Hayır, kurtaramazsınız! Rablerinden sakınanlara gelince, onlar için üst üste bina edilmiş odalar var; altlarından ırmaklar akar. Allah’ın vaadidir bu, Allah vaadine ters düşmez. |
Ali Bulaç | 21- Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır. |
Diyanet Vakfı | 21. Görmedin mi? Allah gökten bir su indirdi, onu yerdeki kaynaklara yerleştirdi, sonra onunla türlü türlü renklerde ekinler yetiştiriyor. Sonra onlar kurur da sapsarı olduklarını görürsün. Sonra da onu kuru bir kırıntı yapar. Şüphesiz bunlarda akıl sahipleri için bir öğüt vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 21-Allah’ın gökten bir su indirip de onu bir yoluyla yeryüzündeki kaynaklara koyduğunu görmedin mi? Sonra onunla türlü renklerde bir ekin çıkarır, sonra o heyecana gelir (solar), bir de onu sararmış görürsün, sonra da onu çöpe çevirir. Elbette bunda temiz akıllıları olanlar için bir ihtar vardır. |
Süleyman Ateş | 21. Görmedin mi Allah gökten bir su indirdi, onu yerin içindeki kaynaklara geçirdi, Sonra onunla çeşitli renklerde ekin çıkarıyor. Sonra (ekin) kurur, onu sararmış görürsün. Sonra Allah onu bir çöp yapar. Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için bir ibret vardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 21 Görmedin mi, Allah gökten bir su indirdi de onu toprak içindeki kaynaklara ulaştırdı. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra ekin kurur da sen onu sararmış görürsün. Sonra da onu kuru ufantı haline getirir. İşte bunda, akıl ve gönül sahipleri için mutlak bir ibret var. |
Ali Bulaç | 22- Allah, kimin göğsünü İslam’a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah’ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler. |
Diyanet Vakfı | 22. Allah kimin gönlünü İslâm’a açmışsa o, Rabbinden bir nûr üzerinde değil midir? Allah’ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 22-Demek ki, Allah kimin bağrını islama açmış ise işte o, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? O halde vay kalpleri, Allah’ın zikrinden (boş kalıp) kaskatı olanlara. Onlar, açık bir sapıklık içindedirler. |
Süleyman Ateş | 22. Allah’ın, göğsünü İslam’a açtığı kimse, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Allah’ı anmağa karşı yürekleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun. Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 22 Allah’ın, göğsünü İslam’a açtığı kimse, Rabbinden bir ışık üzerinde olmaz mı? Allah’ın zikrine/Kur’an’a karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte onlardır, açık bir sapıklık içindekiler. |
Ali Bulaç | 23- Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah’ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. |
Diyanet Vakfı | 23. Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab’ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 23-Allah tözün en gözelini, ikizli (uyumlu ve ahenkli) bir kitap olarak indirdi. Ondan Rablerine saygısı olanların derileri (tüyleri) ürperir. Sonra derileri de kalpleri de Allah’ın zikrine karsı yumuşar: işte bu, Allah’ın rehberidir. Allah onunla dilediğin; doğru yola çıkarır. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona hidayet edecek yoktur. |
Süleyman Ateş | 23. Allah, sözün en güzelini, (Kur’an’ın ayetlerini güzellikte) birbirine benzer, ikişerli bir Kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların, ondan derileri ürperir, sonra derileri ve kalbleri Allah’ın zikrine yumuşar. İşte bu (Kitap) Allah’ın rehberidir. Dilediğini bununla doğru yola iletir. Ama Allah kimi sapıklığında bırakırsa artık ona yol gösteren olmaz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 23 Allah, sözün/hadisin en güzelini, bibirine benzer iç içe ikili mânalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah’ın zikri/Kur’an’ı karşısında yumuşar. Bu, Allah’ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete erdirir. Allah’ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur. |
Ali Bulaç | 24- Kıyamet günü o kötü azabtan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere ‘Kazandığınızı tadın’ denmiştir. |
Diyanet Vakfı | 24. Kıyamet gününde yüzünü azabın şiddetinden korumaya çalışan kimse (kendini ondan emin kılan gibi) midir? Zalimlere “Kazandığınızı tadın!” denilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 24-O halde kıyamet günü zalimlere: “Tadın bakalım kazanıp durduklarınızı!” denilirken yüzü ile o kötü azaptan korunacak kimse ne olur? |
Süleyman Ateş | 24. Kıyamet günü, (elleri bağlı olduğu için) yüzüyle o en kötü azabdan korunmağa çalışan (ile güven içinde bulunan bir olur) mu? (O gün) Zalimlere: “Kazandığınız(ın tadın)ı tadın!” denmiştir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 24 Zalimlere, “Kazanmış olduğunuzu tadın!” denildiğinde, kıyamet günü o kötü azaptan yüzünü kim koruyabilir? |
Ali Bulaç | 25- Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azab hiç farkında olmadıkları bir yerden gelip-çattı. |
Diyanet Vakfı | 25. Onlardan öncekiler (peygamberleri) yalanladılar da farkına varmadıkları bir yerden onlara azap çattı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 25-Onlardan öncekiler de yalanladılar; yalanladılar da kendilerine hatırlarına gelmeyen yönden azap geliverdi. |
Süleyman Ateş | 25. Onlardan öncekiler de yalanladılar, bundan dolayı hiç farkına varmadıkları bir yönden onlara azab geldi. |
Yaşar Nuri Öztürk | 25 Onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Fakat azap kendilerine, hiç farkında olmadıkları bir yerden geldi. |
Ali Bulaç | 26- Artık Allah, onlara dünya hayatında ‘horluğu ve aşağılanmayı’ taddırdı. Eğer bilmiş olsalardı, ahiretin azabı gerçekten daha büyüktür. |
Diyanet Vakfı | 26. Bu suretle Allah, dünya hayatında onlara rezilliği tattırdı. Ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bunu bilselerdi! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 26-Geliverdi de Allah onlara dünya hayatında zilleti tattırdı. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi. |
Süleyman Ateş | 26. Allah, dünya hayatında onlara rezillik taddırdı. Ahiret azabı ise daha büyüktür, keşke bilselerdi! |
Yaşar Nuri Öztürk | 26 Allah; onlara dünyada rezilliği tattırdı. Âhiretin azabı ise elbette daha büyüktür. Bir bilselerdi!… |
Ali Bulaç | 27- Andolsun, biz bu Kur’an’da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik. |
Diyanet Vakfı | 27. Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur’an’da insanlara. her türlü misali verdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 27-Yemin ederim ki, bu Kur’an’da insanlar için her türlüsünden temsil getirdik. Gerek ki iyi düşünsünler. |
Süleyman Ateş | 27. Andolsun biz, bu Kur’an’da insanlara, öğüt almaları için her temsili anlattık. |
Yaşar Nuri Öztürk | 27 Yemin olsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler. |
Ali Bulaç | 28- Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kur’an’dır (bu). Umulur ki sakınırlar. |
Diyanet Vakfı | 28. Korunsunlar diye, pürüzsüz Arapça bir Kur’an indirdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 28-Pürüzsüz Arapça bir Kur’an olarak gerek ki korunsunlar. |
Süleyman Ateş | 28. Korunanlar için bunu, pürüzsüz Arapça bir Kur’an olarak (indirdik). |
Yaşar Nuri Öztürk | 28 Bunu, eğri-büğrüsü olmayan Arapça bir Kur’an olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler. |
Ali Bulaç | 29- Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah’ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar. |
Diyanet Vakfı | 29. Allah, çekişip duran birçok ortakların sahip olduğu bir adam (köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Hamd Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 29-Allah şöyle bir misal vermiştir: Bir adam (köle) ki, bir takım ortaktan var. hırçın hırçın çekiştirip duruyorlar. Bir de selametle (yalnız) bir kişiye ait bir adam (köle) var. Hiç bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd Allah’ındır, fakat pek çoktarı bilmezler. |
Süleyman Ateş | 29. Allah, (ortak koşanla tek Allah’a inananın durumunu anlatmak için) şöyle bir misal verdi: Birbiriyle çekişen ortaklara bağlı olan bir adam (yani köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adam. Şimdi bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd yalnız Allah’a mahsustur, fakat çokları (yalnız Allah’a tapılacağını) bilmiyorlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 29 Allah; hakkında birbiriyle didişen ortakların bulunduğu bir adamla, bir tek ere teslim olan bir adamı örnek verdi. Örnek olarak bu ikisi eşit olur mu? Hamt, yalnız Allah’adır! Ama onların çokları bilmiyorlar. |
Ali Bulaç | 30- Hiç şüphesiz sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 30. Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 30-Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir. |
Süleyman Ateş | 30. Sen de öleceksin, onlar da ölecekler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 30 Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler! |
Ali Bulaç | 31- Sonra şüphesiz sizler, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız. |
Diyanet Vakfı | 31. Sonra şüphesiz, siz de kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 31-Sonra siz muhakkak Rabbinizin huzurunda birbirinizden davacı olmak üzere duruşacaksınız. |
Süleyman Ateş | 31. Sonra siz, kıyamet günü, Rabbinizin divanında davalaşacaksınız. |
Yaşar Nuri Öztürk | 31 Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız. |
Ali Bulaç | 32- Allah’a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kur’an’ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kafirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? |
Diyanet Vakfı | 32. Allah’a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (Kur’an’ı) yalan sayandan daha zalim kimdir? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 32-Allah’a karşı yalan söyleyen ve doğruyu da kendisine geldiği vakit yalanlayan kimseden daha zalim (haksız) kim olabilir? Kafirlerin yeri cehennemde değil midir? |
Süleyman Ateş | 32. Allah hakkında yalan uydurandan ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Cehennemde kafirler için bir yer yok mudur? |
Yaşar Nuri Öztürk | 32 Allah hakkında yalan düzenden ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Cehennemde kâfirler için bir barınak yok mu? |
Ali Bulaç | 33- Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince; işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır. |
Diyanet Vakfı | 33. Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 33-Doğruyu getiren ve onu tasdik edenlere gelince, işte onlar, Allah’tan korkanlardır. |
Süleyman Ateş | 33. Doğruyu getirene ve onu doğrulayanlara gelince: İşte korunanlar onlardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 33 Doğruyu getirene ve onu tasdikleyene gelince, işte böyleleri, korunanların ta kendileridir. |
Ali Bulaç | 34- Rableri katında dileyecekleri her şey onlarındır. İşte bu, ihsanda bulunanların ödülüdür. |
Diyanet Vakfı | 34. Onlar için Rableri yanında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik edenlerin mükâfatıdır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 34-Onlara, Rablerinin katında ne dilerlerse vardır. işte O, güzel davrananların mükafatıdır. |
Süleyman Ateş | 34. Rablerinin yanında onlara, diledikleri her şey var. İşte güzel davrananların mükafatı budur. |
Yaşar Nuri Öztürk | 34 Rableri katında onlar için diledikleri her şey vardır. İşte güzel düşünüp güzel davrananların ödülü budur. |
Ali Bulaç | 35- Çünkü Allah, onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü temizleyip-giderecek ve yaptıklarının en güzeliyle ecirlerini verecektir. |
Diyanet Vakfı | 35. Böylece Allah, onların geçmişte yaptıkları en kötü hareketleri bile örtecek ve yaptıklarının en güzeline denk olarak mükâfatlarını verecektir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 35-Çünkü Allah, onların önceden yaptıklarının en kötüsünü bile silip bağışlayacak ve yapmakta oldukları güzel amellerin en güzeline göre mükafatlarım kendilerine verecektir. |
Süleyman Ateş | 35. (Böyle olur) Ki Allah onların yaptıklarının en kötülerini onlardan örtsün ve onları, yaptıklarının en güzeliyle mükafatlandırsın. |
Yaşar Nuri Öztürk | 35 Böylece, Allah onların yaptıklarının en kötülerini örtecek, ödüllerini, yaptıklarının en güzeliyle verecek. |
Ali Bulaç | 36- Allah, kuluna yeterli değil mi? Seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. |
Diyanet Vakfı | 36. Allah kuluna kâfi değil midir? Seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun yolunu doğrultacak biri yoktur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 36-Allah, kuluna kafi değil midir? Durmuşlar da seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Her kimi Allah şaşırtırsa, artık ona hidayet edecek yoktur. |
Süleyman Ateş | 36. Allah kuluna kafi değil mi? Seni O’ndan başkalarıyle korkutuyorlar. Allah kimi şaşırtırsa artık onu yola getiren olmaz. |
Yaşar Nuri Öztürk | 36 Allah, kuluna Kâfi değil mi, yetmiyor mu? Seni, O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık ona kılavuzluk edecek yoktur. |
Ali Bulaç | 37- Allah, kimi hidayete erdirirse, onun için bir saptırıcı yoktur. Allah intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir? |
Diyanet Vakfı | 37. Allah kime de hidayet ederse, artık onu saptıracak yoktur. Allah, mutlak güç sahibi ve intikam alıcı değil midir? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 37-Her kime de Allah hidayet verirse onu da şaşırtacak yoktur. Allah, intikam sahibi, çok güçlü değil midir?! |
Süleyman Ateş | 37. Allah kime de yol gösterirse; artık onu şaşırtan olmaz. Allah galib ve öc alan değil midir? |
Yaşar Nuri Öztürk | 37 Allah’ın kılavuzluk ettiğini ise saptıran olamaz. Allah Azîz ve intikam alıcı değil mi? |
Ali Bulaç | 38- Andolsun, onlara: ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye soracak olsan, elbette ‘Allah’ diyecekler. De ki: ‘Gördünüz mü-haber verin; Allah’tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, rahmetini tutup-önleyebilecekler mi’ De ki: ‘Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O’na tevekkül etsinler.’ |
Diyanet Vakfı | 38. Andolsun ki onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, elbette “Allah’tır” derler. De ki: Öyleyse bana söyler misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, O’nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah, bana bir rahmet dilerse, onlar O’nun bu rahmetini önleyebilirler mi? De ki: Bana Allah yeter. Tevekkül edenler, ancak O’na güvenip dayanırlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 38-Andolsun ki, onlara: “O gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan kesinlikle “Allah’tır” diyeceklerdir. De ki: “Gördünüz ya. Allah’tan başka çağırdıklarınızı, eğer Allah bana bir keder dilerse, onlar O’nun vereceği kederi açabilirler mi? Ya da O, bana bir rahmet dilerse onlar O’nun rahmetini tutabilirler mi?” De ki:” Allah bana yeter! Tevekkül edenler hep O’na dayanır!” |
Süleyman Ateş | 38. Andolsun onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, elbette “Allah” derler. De ki: “O halde Allah’tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü, şimdi Allah, bana bir zarar vermek istese, onlar O’nun vereceği zararı kaldırabilirler mi? Yahut (Allah) bana bir rahmet (fayda) vermek dilese onlar O’nun rahmetini durdurabilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler O’na dayanırlar.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 38 Onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, yemin olsun “Allah!” diyecekler. De onlara: “Peki, Allah dışındaki yakardıklarınız hakkında ne diyorsunuz? Allah bana bir zarar vermek istese, O’nun vereceği zararı uzaklaştırabilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilese, O’nun rahmetini tutabilirler mi?” De ki: “Bana Allah yeter! Tevekkül edenler O’na dayanıp güvenirler.” |
Ali Bulaç | 39- De ki: ‘Ey kavmim, üzerinde bulunduğunuz duruma göre yapın-edin; elbette ben de yapıp-ederim. Artık yakında öğreneceksiniz.’ |
Diyanet Vakfı | 39. De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın; doğrusu ben de yapacağım! Artık yakında bileceksiniz!”. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 39-De ki:”Ey kavmim, haliniz üzere çalışın; şüphesiz ben de çalışıyorum. Artık ileride bileceksiniz: |
Süleyman Ateş | 39. De ki: “Ey kavmim, durumunuza göre bildiğinizi yapın, ben de (bildiğimi) yapıyorum; yakında bileceksiniz;” |
Yaşar Nuri Öztürk | 39 De ki: “Ey toplumum! Yapabildiğinizi yapın; ben de kendi işimi yapacağım. Yakında bileceksiniz. |
Ali Bulaç | 40- Kendisini aşağılık kılan azab kime geliyor ve kesintisiz azab kimin üzerine çöküp-kaçınılmaz oluyor? |
Diyanet Vakfı | 40. “Kendisini rezil edecek azap kime geleceğini, ve sürekli bir azabın kimin üzerine konacaını.” |
Elmalılı Hamdi Yazır | 40-Kime kendisini rezil edecek bir azabın geleceğim ve yerli (kalıcı) bir azabın kimin üstüne ineceğim!” |
Süleyman Ateş | 40. Kendisini rezil edecek azab kime geliyor ve sürekli azab kimin üzerine konuyor? |
Yaşar Nuri Öztürk | 40 Kime geliyor rezil edici azap, kime iniyor bitip tükenmeyen azap?” |
Ali Bulaç | 41- Şüphesiz, sana Kitabı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete ererse, bu kendi lehinedir; kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin. |
Diyanet Vakfı | 41. (Resûlüm)! Şüphesiz biz bu Kitab’ı sana, insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 41-Biz, insanlar için sana hak ite kitap indirdik. O halde kim yola gelirse kendi lehinedir; her kim de saparsa yalnızca kendi aleyhine olarak sapmış olur. Sen onların üzerine vekil değilsin! |
Süleyman Ateş | 41. Biz Kitabı, insanlar için, sana hak ile indirdik. Artık kim doğru yola gelirse kendi yararınadır, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin. |
Yaşar Nuri Öztürk | 41 Kuşkusuz, bu Kitap’ı biz sana insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin. |
Ali Bulaç | 42- Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. |
Diyanet Vakfı | 42. Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 42-Allah alır o canları öldükleri zaman; ölmeyenleri de uyuduklarında. Sonra haklarında ölüm karan verdiklerim alıkoyar, diğerlerini belirlenmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için deliller vardır. |
Süleyman Ateş | 42. Allah, ölmekte olan canları alır, ölmeyenleri de uykularında (bedenlerinden alıp kendilerinden geçirir); sonra ölümüne hükmettiğini yanında tutar, ötekilerini de belli bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 42 Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. |
Ali Bulaç | 43- Yoksa Allah’tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: ‘Ya onlar, hiç bir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?’ |
Diyanet Vakfı | 43. Yoksa onlar Allah’tan başkasını şefaatçılar mı edindiler? De ki: Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (Şefaatçı edineceksiniz)? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 43-Yoksa Allah’tan başka şefaatçılar mı edindiler?! De ki: “Hiçbir şeye güç yetiremeseler ve akıl erdiremeselerde mi?” |
Süleyman Ateş | 43. Yoksa Allah’tan başka şefa’atçiler mi edindiler? De ki: “Onlar, hiçbir şeye malik olmayan, düşünmeyen şeyler olsalar da mı (onları şefa’atçi edineceksiniz?)” |
Yaşar Nuri Öztürk | 43 Yoksa Allah’ın berisinden şefaatçılar mı edindiler? De ki: “Onlar hiçbir şeye sahip olmayan/hiçbir şeye gücü yetmeyen, aklını da işletmeyen varlıklar olsalar da mı?” |
Ali Bulaç | 44- De ki: ‘Şefaatin tümü Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra O’na döndürüleceksiniz.’ |
Diyanet Vakfı | 44. De ki: Bütün şefâat Allah’ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra O’na döndürüleceksiniz. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 44-De ki: “Bütün şefaat Allah’a aittir. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra hep döndürülüp O’na götürülecekstniz!” |
Süleyman Ateş | 44. De ki: “Şefa’at tamamen Allah’ındır (yardım ve destek yalnız O’ndandır). Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra O’na döndürüleceksiniz.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 44 De ki: “Şefaat, tümden ve sadece Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi O’nundur. Sonunda O’na döndürüleceksiniz.” |
Ali Bulaç | 45- Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O’ndan başkaları anıldığında hemen sevince kapılırlar. |
Diyanet Vakfı | 45. Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içlerine sıkıntı basar. Ama Allah’tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 45-Böyle iken Allah bir olarak anıldığında, ahirete inanmayanların yürekleri burkulur. O’ndan başkaları anıldığı zaman hemen yüzleri güler. |
Süleyman Ateş | 45. Allah, tek olarak anıldığı zaman; ahirete inanmayanların kalbleri ürker. Ama O’ndan başka(tanrı)ları da anıldığı zaman, hemen sevinirler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 45 Allah yalnız başına anıldığında, âhirete inanmayanların kalpleri nefretle ürperir; O’nun berisindeki, ilahlaştırılmış kişilerle birlikte anıldığında ise hemen müjdelenmiş gibi sevinirler. |
Ali Bulaç | 46- De ki: ‘Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahede edilebileni bilen Allah’ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin.’ |
Diyanet Vakfı | 46. De ki: Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de aşikârı da bilen Allah! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 46-De ki: “Ey gökleri ve yeri yaratan, görülmeyeni ve görüleni bilen Allah’ım, kutlarının arasında o ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında sen hüküm vereceksin!” |
Süleyman Ateş | 46. De ki: “Allah’ım, ey gökleri ve yeri yoktan var eden, görülmeyeni ve görüleni bilen! Ancak Sen, ayrılığa düştükleri şeylerde kullarının arasında hükmedersin.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 46 De ki: “Ey Allahım! Ey gökler ve yeri yaratan, ey görülmeyeni ve görüleni bilen! Sen hüküm vereceksin kulların arasında, ihtilaf ettikleri şeyleri hakkında.” |
Ali Bulaç | 47- Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azabtan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah’tan kendileri için açığa çıkmıştır. |
Diyanet Vakfı | 47. Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın fenalığından (kurtulmak için) elbette bunları fedâ ederlerdi. Halbuki (o gün) onlar için, Âllah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 47-Ve eğer bütün yeryüzünde olanlar ve onlarla birlikte bir o kadar daha o zulmedenlerin olsa, kıyamet günü azabın fenalığından kurtulmak için onu mutlaka feda ederlerdi. Ama karşılarına Allah tarafından hiç hesap etmedikleri şeyler çıkarılacaktır. |
Süleyman Ateş | 47. Eğer yeryüzünde bulunanların tümü, ve onun bir misli daha zulmedenlerin olsaydı, kıyamet günü o kötü azabdan (kurtulmak için) onu mutlaka fidye verirlerdi. (Çünkü) hiç hesabetmedikleri şeyler, Allah’tan karşılarına çıkmıştır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 47 Eğer yerdekilerin tamamı ve beraberinde bir o kadarı, zulmedenlerin olsa, kıyamet günü azabın kötülüğünden kurtulmak için tümünü mutlaka fidye verirlerdi. Çünkü hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılmıştır. |
Ali Bulaç | 48- Kazandıkları kötülükler, kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. |
Diyanet Vakfı | 48. Onların kazandıkları kötülükler (o gün) açığa çıkmış, alaya aldıkları şey, kendilerini sarmıştır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 48-Öyle ki, yaptıkları işlerin fenalıkları karşılarıma çıkmış ve alay edip durdukları şeyler kendilerini sarmıştır. |
Süleyman Ateş | 48. Yaptıkları işlerin kötülükleri kendilerine görünmüş ve alay edegeldikleri şey onları kuşatmıştır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 48 Kazanmış olduklarının çirkinlikleri, önlerinde belirlenmiş; alay edegeldikleri şey kendilerini sarıvermiştir. |
Ali Bulaç | 49- İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: ‘Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.’ Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar. |
Diyanet Vakfı | 49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, “Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir” der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 49-Fakat insana bir sıkıntı dokunduğunda Bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimizde de: “O, bana bir bilgi sayesinde verildi.” der. Aslında o bir imtihandır, fakat pek çoktan bilmezler. |
Süleyman Ateş | 49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize du’a eder. Sonra, ona bizden bir ni’met verdiğimiz vakit; “Bu, (benim) bilgi(m) sayesinde bana verildi” der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmiyorlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | 49 İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır-yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: “Bu bir ilim sayesinde verildi bana!” Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar. |
Ali Bulaç | 50- Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara hiç bir yarar sağlamadı. |
Diyanet Vakfı | 50. Bunu onlardan öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 50-Onu bunlardan öncekiler de söyledi, fakat o kazandıkları kendilerini kurtaramadı. |
Süleyman Ateş | 50. Onlardan öncekiler de bunu demişlerdi. Ama kazandıkları şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. |
Yaşar Nuri Öztürk | 50 Onlardan öncekiler de bunu söylemişlerdi ama kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir yarar sağlamamıştı. |
Ali Bulaç | 51- Böylece, kazandıkları kötülükler(in acı sonucu) onlara isabet etti. Bunlardan zulmetmiş olanlara, kazandıkları kötülükler isabet edecektir. Ve onlar (bunu kendilerine uygulamaktan Allah’ı) aciz bırakabilecekler değildirler. |
Diyanet Vakfı | 51. Bunun için yaptıkları kötülüklerin vebali onları yakaladı. Bunlardan da zulmedenlerin işledikleri kötülükler, başlarına gelecektir. Bu hususta Allah’ı âciz bırakamazlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 51-Sonunda kazandıklarının kötülükleri başlarına geçti. Şunlardan o zulmedenlerin de kazandıklarının kötülükleri başlarına geçecektir, onlar da (bunu) atlatacak değillerdir. |
Süleyman Ateş | 51. Kazandıklarının kötülükleri, sonunda başlarına geldi. Bunlardan zulmedenlere de yaptıklarının kötülükleri erişecektir. Onlar, buna engel olacak değillerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 51 Sonunda, kazanmış olduklarının çirkinlikleri yakalarına yapışmıştı. Şunların zulmedenlerine de kazandıklarının kötülükleri gelip çatacaktır. Ve onlar kimseyi âciz de bırakamayacaklar/onlar bunu etkisiz de bırakamazlar. |
Ali Bulaç | 52- Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah, dilediğine rızkı genişletip-yayar ve (dilediğine) kısar da. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için gerçekten ayetler vardır. |
Diyanet Vakfı | 52. Bilmiyorlar mı ki Allah, rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğinden de kısar. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ibretler vardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 52-Hala Allah’ın rızkı dilediğine açtığını ve kıstığını bilmediler mi? Şüphesiz ki bunda, iman edecek bir topluluk için bir çok ibretler vardır. |
Süleyman Ateş | 52. Bilmediler mi ki Allah dilediğine rızkı açar ve kısar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 52 Bilmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine açıp yayar da kısıp daraltır da. İman eden bir toplum için bunda elbette ibretler vardır. |
Ali Bulaç | 53- (Benden onlara) De ki: ‘Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü aşan kullarım. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.’ |
Diyanet Vakfı | 53. De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 53-De ki: “Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” |
Süleyman Ateş | 53. (Tarafımdan onlara) De ki: “Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 53 De ki: “Ey öz benlikleri aleyhine sınırı aşan/aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Allah, günahları tümden affder. Çünkü O, mutlak Gafûr, mutlak Rahîm’dir. |
Ali Bulaç | 54- Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. |
Diyanet Vakfı | 54. Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O’na teslim olun, sonra size yardım edilmez. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 54-Onun için ümidi kesmeyin de başınıza azap gelmeden önce tevbe ile Rabbınıza yönelin ve O’na halis müslümanlık yapın! Sonra kurtulamazsınız. |
Süleyman Ateş | 54. Size azab gelip çatmadan Rabbinize dönün, O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. |
Yaşar Nuri Öztürk | 54 Azap yakanıza yapışmadan Rabbinize dönüp O’na teslim olun! Sonra size yardım edilmez. |
Ali Bulaç | 55- Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç farkında değilken, azab apansız size gelip çatmadan evvel. |
Diyanet Vakfı | 55. Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur’an’a) tâbi olun. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 55-Haberiniz olmadan ansızın başınıza azap gelmeden önce samimi müslüman olun da, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun ve uygulayın! |
Süleyman Ateş | 55. Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada, size azab gelmezden önce Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun. |
Yaşar Nuri Öztürk | 55 Farkında olmadığınız bir sırada, azap ansızın karşınıza çıkmadan önce size Rabbinizden indirilenin en güzeline uyun! |
Ali Bulaç | 56- Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): ‘Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah’ın diniyle) alay edenlerdendim.’ |
Diyanet Vakfı | 56. Kişinin: Allah’a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim (diyeceği günden sakının)! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 56-Bir kimsenin: “Eyvah, Allah’ın huzurunda yaptığım kusurlardan dolayı vay bana! Doğrusu ben, alay ederlendendim. ” diyeceği, |
Süleyman Ateş | 56. (O gün günahkar) nefsin şöyle demesinden sakının: “Allah’ın yanında (O’na kullukta) kusur edişimden dolayı vah (bana). Gerçekten ben alay edenlerdendim.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 56 Benlik şöyle diyecektir o zaman: “Allah’a karşı aşırı gitmem yüzünden başıma gelenlere bak! Alay edip duranlardan biriydim doğrusu!…” |
Ali Bulaç | 57- Veya: ‘Gerçekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum’ diyeceği, |
Diyanet Vakfı | 57. Yahut şöyle diyecektir:” Allah bana hidayet verseydi, elbette sakınanlardan olurdum”. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 57-yahut: “Allah, bana yolunu gösterseydi, kesinlikle ben takva sahiplerinden olurdum.” |
Süleyman Ateş | 57. Yahut şöyle demesinden: “Allah bana hidayet etseydi, elbet ben de (Allah’ın azabından) korunanlardan olurdum.” |
Yaşar Nuri Öztürk | 57 Yahut şöyle diyecektir: “Allah bana kılavuluk etseydi elbette ben de korunanlardan olurum.” |
Ali Bulaç | 58- Ya da azabı gördüğü zaman: ‘Benim için bir kere daha (dünyaya dönme fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım’ (diyeceği günden sakının). |
Diyanet Vakfı | 58. Veya azabı gördüğünde: Keşke benim için bir kez (dönmeye) imkân bulunsa da iyilerden olsam!” demesinden. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 58-ya da azabı gördüğü zaman: “Bana bir daha geri dönüş (imkanı) olsaydı da güzel davrananlardan olsaydım!” diyeceği gün (gelmeden uyun!) |
Süleyman Ateş | 58. Yahut azabı gördüğü zaman: “Keşke benim için bir kez daha (dünyaya dönüş) olsaydı da güzel hareket edenlerden olsaydım!” demesinden. |
Yaşar Nuri Öztürk | 58 Azabı gördüğünde şöyle de konuşacaktır: “Bana bir kez daha imkân verilseydi de güzel düşünüp güzel davrananlardan olsaydım!” |
Ali Bulaç | 59- ‘Hayır, Benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun.’ |
Diyanet Vakfı | 59. Hayır (dönemeyeceksin)! Âyetlerim sana gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkârcılardan olmuştun. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 59-(Ona): “Hayır, sana ayetlerim geldi de onlara yalan dedin, kibirlenmek istedin ve kafirlerden oldun!” denir. |
Süleyman Ateş | 59. (Allah şöyle buyurur): “Hayır, sana ayetlerim geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve nankörlerden oldun!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 59 Hayır, olamaz! Ayetlerim sana geldi de onları hemen yalanlayıverdin; büyüklük tasladın ve kâfirlerden oldun. |
Ali Bulaç | 60- Kıyamet günü, Allah’a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? |
Diyanet Vakfı | 60. Kıyamet gününde Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin kalacağı yer cehennemde değil midir? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 60-Birde kıyamet gününde Allah’a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kararmış olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin yeri cehennemde değil mi? |
Süleyman Ateş | 60. Allah’a yalan uyduranların kıyamet günü yüzlerinin kapkara kesildiğini görürsün. Kibirlenenler için cehennemde bir yer yok mudur? |
Yaşar Nuri Öztürk | 60 Allah’a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok! |
Ali Bulaç | 61- Allah, takva sahiplerini (inanarak ve inançlarını uygulayarak) zafere ulaşmaları dolayısıyla kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar hüzünlenmeyeceklerdir. |
Diyanet Vakfı | 61. Allah, takvâ sahiplerini kurtuluşa erdirir. Onlara hiçbir fenalık dokunmaz. Onlar mahzun da olmazlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 61-Korunan takva sahiplerin! ise Allah, muratlarınca kurtuluşa erdirecektir. Onlara kötülük dokunmayacak üzüntü duyacak da değillerdir. |
Süleyman Ateş | 61. Allah, korunanları başarılarıyle kurtarır; onlara kötülük dokunmaz ve onlar üzülmezler. |
Yaşar Nuri Öztürk | 61 Korunup sakınanları Allah, kendi başarıları yüzünden kurtarır. Ne kötülük dokunur onlara ne de kederlenirler. |
Ali Bulaç | 62- Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şey üzerine vekildir. |
Diyanet Vakfı | 62. Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekîldir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 62-Allah, herşeyin yaratıcısıdır; herşey üzerinde vekil de O’dur. |
Süleyman Ateş | 62. Allah her şeyin yaratıcısıdır, O, her şeyin yöneticisidir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 62 Allah Haalik’tir, her şeyin yaratıcısıdır. Her şey üzerine Vekil olan da O’dur. |
Ali Bulaç | 63- Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın ayetlerine (karşı) inkâr edenler ise; işte onlar, hüsrana uğrayanlardır. |
Diyanet Vakfı | 63. Göklerin ve yerin anahtarları (mutlak hükümranlığı) O’nundur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 63-Bütün göklerin ve yerin kilitleri O’nundur Allah’ın ayetlerim inkar edenlere gelince, işte onlar, kendilerine yazık edenlerdir. |
Süleyman Ateş | 63. Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın ayetlerini inkar edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 63 Göklerin ve yerin kilitleri/anahtarları O’nundur. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. |
Ali Bulaç | 64- De ki: ‘Ey cahiller, bana Allah’ın dışında bir başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?’ |
Diyanet Vakfı | 64. De ki: Ey cahiller! Bana Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz? |
Elmalılı Hamdi Yazır | 64-De ki: “Böyle iken, şimdi O Allah’tan başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz bana, ey cahiller?” |
Süleyman Ateş | 64. De ki: “Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi bana emrediyorsunuz ey cahiller?” |
Yaşar Nuri Öztürk | 64 De ki: “Bana, Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz, ey cahiller?” |
Ali Bulaç | 65- Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): ‘Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın. |
Diyanet Vakfı | 65. (Resûlüm!) Şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: Andolsun (bilfarz) Allah’a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 65-Andolsun ki, sana da senden öncekilere de: “Yemin ederim ki, eğer (Allah’a) ortak koşarsan bütün çalışman boşa gider ve mutlaka kendine yazık edenlerden olursun!” diye vahyolundu. |
Süleyman Ateş | 65. Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedildi: “Andolsun, eğer (Allah’a) ortak koşarsan amelin boşa çıkar ve kaybedenlerden olursun!” |
Yaşar Nuri Öztürk | 65 Yemin olsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun. |
Ali Bulaç | 66- ‘Hayır, artık (yalnızca) Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.’ |
Diyanet Vakfı | 66. Hayır! Yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 66-Hayır, onun için yalnızca Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol! |
Süleyman Ateş | 66. Hayır, yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol. |
Yaşar Nuri Öztürk | 66 Başkasına değil, sadece Allah’a kulluk/ibadet et; şükredenlerden ol! |
Ali Bulaç | 67- Onlar, Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O’nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir. |
Diyanet Vakfı | 67. Onlar Allah’ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O’nun tasarrufundadır. Gökler O’nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 67-Onlar, Allah’ı gerektiği gibi takdir ödemediler. Oysa bütün yeryüzü kıyamet gününde O’nun tasarrufunda olacak gökler de O’nun kudretiyle katlanmış olacaktır. O, onların ortak koştuklarından münezzeh ve çok yücedir. |
Süleyman Ateş | 67. Allah’ı gereği gibi bilemediler. Halbuki kıyamet günü yer, tamamen O’nun avucu içindedir, gökler de sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 67 Allah’ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Oysaki kıyamet günü, yeryüzü tamamen O’nun avucudur/avucundadır; gökler de O’nun sağ elinde/kudretinde dürülmüş haldedir. Şanı yücedir O’nun; arınmıştır onların ortak koştuklarından. |
Ali Bulaç | 68- Sur’a üfürüldü; böylece Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. |
Diyanet Vakfı | 68. Sûr’a üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar! |
Elmalılı Hamdi Yazır | 68-Ve Sur üflenmiştir. Göklerde kim var ve yerde kim varsa, Allah’ın dilediği kimselerden başka hepsi çarpılıp yıkılmıştır. Sonra ona bir daha üflenmiştir. Bu defa da onların hepsi kalkmış bakıyorlardır. |
Süleyman Ateş | 68. Sur’a üflenmiş, göklerde ve yerde olanlar (korkudan) bayılmışlar, ancak Allah’ın dilediği sarsılmamıştır. Sonra ona bir daha üflenmiştir, birden onlar kalkmış, bakıyorlardır. |
Yaşar Nuri Öztürk | 68 Sûra üflenmiştir; Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yere yıkılmıştır. Sonra sûra bir daha üflenmiştir. İşte hepsi ayağa kalkmış bakıyorlar. |
Ali Bulaç | 69- Yer, Rabbi’nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. |
Diyanet Vakfı | 69. Yeryüzü, Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 69-Ve yeryüzü, Rabbinin nuru ile parlamıştır. Kitap konmuş, peygamberler ve şahitler getirilmiş, onlara hiçbir haksızlık yapılmadan, aralarında hak ile hüküm verilmektedir. |
Süleyman Ateş | 69. Yer, Rabbinin nuru ile parlamış, Kitap (ortaya) konmuş, peygamberler ve şahidler getirilmiş ve aralarında adaletle hükmedilmiştir. Onlara asla haksızlık edilmez |
Yaşar Nuri Öztürk | 69 Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış, Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar. |
Ali Bulaç | 70- Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O, onların işlediklerini daha iyi bilendir. |
Diyanet Vakfı | 70. Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 70-Herkese yaptığının karşılığı tamamen ödenmiştir ve O, onların yaptıklarım en iyi bilendir. |
Süleyman Ateş | 70. Herkese yaptığının karşılığı tam verilmiştir. O, onların ne yaptıklarını en iyi bilendir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 70 Herkesin yapıp ettiğinin karşılığı tam verilir. O, onların neler yaptıklarını daha iyi bilmektedir. |
Ali Bulaç | 71- İnkâr edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: ‘Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?’ Onlar: ‘Evet’ dediler. Ancak azab kelimesi kâfirlerin üzerine hak oldu. |
Diyanet Vakfı | 71. O küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. “Evet geldi” derler ama, azap sözü kâfirlerin üzerine hak olmuştur. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 71-Kafirler, bölük bölük cehenneme sevkedilmektedir. Nihayet ona vardıklarında kapıları açılacak ve bekçileri onlara:” içinizden size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve sizi bugününüzle karşılaşacağınıza dair korkutan peygamberler gelmedi mi?” diye soracaklar, onlar da cevap vereceklerdir “Evet geldi.” Fakat azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. |
Süleyman Ateş | 71. Nankörler, bölük bölük cehenneme sürülmüşlerdir. Oraya geldikleri zaman, kapıları açılan cehennemin bekçileri onlara şöyle demiştir: “Kendi aranızdan, Rabbinizin ayetlerini size okuyan ve sizi bu gününüzle karşılaşacağınız hakkında uyaran elçiler gelmedi mi?” “Evet geldi, demişlerdir; ama kafirlere azab sözü hak olmuştur (kafirler azab hükmünü giymeyi hak etmişlerdir).” |
Yaşar Nuri Öztürk | 71 İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sevk edilirler. Oraya geldiklerinde onun kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: “Size, içinizden resuller gelmedi mi ki, Rabbinizin ayetlerini karşınızda okusunlar ve sizi şu gününüze kavuşmanız hususunda uyarsınlar?” Onlar: “Evet, derler, geldi ama inkârcılar hakkında azap hükmü hak oldu.” |
Ali Bulaç | 72- Dediler ki: ‘İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. kibirlenenlerin konaklama yeri ne kötüdür.’ |
Diyanet Vakfı | 72. Onlara: İçinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin yeri ne kötü! denilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 72-Onlara: “Girin cehennemin kapılarından, ebediyyen içinde kalmak üzere!” denir. Bak, büyüklük taslayanların yeri ne kötü! |
Süleyman Ateş | 72. O halde içinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin yeri ne kötüymüş! denilmiştir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 72 Şöyle denilir: “Girin cehennemin kapılarından! Orada uzun süre kalacaksınız. Büyüklük taslayanların barınağı ne de kötüymüş!” |
Ali Bulaç | 73- Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: ‘Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.’ |
Diyanet Vakfı | 73. Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 73-Rablerinden korkan takva sahipleri de bölük bölük cennete sevkedilmektedir. Nihayet oraya vardıkları ve kapıları açıldığı zamar bekçileri onlara: “Selam sizlere, ne hoşsunuz! Haydi gidin oraya, sonsuza dek kalmak üzere!” diye selama duracaklar. |
Süleyman Ateş | 73. Rablerinin (azabından) korunanlar da bölük bölük cennete sevk edilmişlerdir. Kapıları daha önce açılmış bulunan cennete vardıklarında onun bekçileri onlara: “Selam size,(ne) hoşsunuz, ebedi kalmak üzere buraya girin!” demişlerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 73 Rablerinden sakınanlar da bölükler halinde cennete sevk edilirler. Oraya geldiklerinde, cennet kapıları da kendilerine açıldığında, oranın bekçileri onlara şöyle derler: “Selam size! Tertemizsiniz. Hadi girin şuraya, sürekli kalıcılar olarak!” |
Ali Bulaç | 74- (Onlar da) Dediler ki: ‘Bize olan va’dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah’a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. |
Diyanet Vakfı | 74. Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah’a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş! derler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 74-Onlar da: “Hamdolsun o Allah’a ki, bize verdiği sözü gerçekleştirdi ve bizi bu yere varis kıldı; cennette istediğimiz yerde makam tutuyoruz.” diyecekler Bak, artık o iş yapanların mükafatı ne güzel! |
Süleyman Ateş | 74. (Cennettekiler de:) “Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna varis kılan Allah’a hamdolsun. (Allah için) çalışanların ücreti ne güzeldir!” demişlerdir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 74 Onlar da şöyle derler: “Hamt olsun o Allah’ a ki bize vaadini yerine getirdi, bizi yeryüzüne mirasçılar yaptı. İşte, cennetten istediğimiz yerde konaklıyoruz. İş yapıp değer üretenlerin ödülü ne de güzelmiş!” |
Ali Bulaç | 75- Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: ‘Alemlerin Rabbine hamdolsun’ denilmiştir. |
Diyanet Vakfı | 75. Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş’ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve “alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun” denilmiştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır | 75-Melekleri de Arş’ı etrafından donatmış olarak Rablerine hamd ile teşbih ettiklerini görürsün. Halk arasında adaletle hüküm verilmekte ve alemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun!” denilmektedir. |
Süleyman Ateş | 75. Meleklerin de Arşın çevresinde dönerek Rablerini övgü ile andıklarını görürsün. İnsanlar arasında hak ile hükmedilmiş ve: “Hamd alemlerin Rabbine mahsustur” denilmiştir. |
Yaşar Nuri Öztürk | 75 Melekleri de arşın çevresini kuşatarak Rablerinin hamdiyle tespih eder halde görürsün. Aralarında hakla hüküm verilmiştir. Nihayet şöyle denir: “Hamt âlemlerin Rabbi’ne özgüdür! |
http://www.kuranikerim.gen.tr sitesinden alınmıştır.
Zümer suresi – Karşılaştırmalı meal